V. MURAT’TAN IV. MURAT ÇIKARSA?..
GERİYE I. MURAT KALIR!..
Şükrü ALNIAÇIK
Başbakandaki Osmanlı Sultanlığı merakı, muhtemelen bu tip hesaplar yapan bir ekip tarafından şişiriliyor!
Düşünen insanlar için her ortamın muhakeme, ilham ve motivasyon değeri birbirinden farklıdır. Yani askerde esas duruştayken aklımıza gelecek düşüncelerle ağaç altında yatarken muhayyilemizde şekillenen düşünceler birbirinden farklıdır.
Dün Alptürk TV’de MHP MYK üyesi kardeşim, Doç. Dr. Ruhi Ersoy’un proğram konuğuydum. Memleketin genel durumu ve siyasi gündemi üzerine sohbet ettik.
Kendi ocağımızda tamamen doğal ve kesintisiz bir tempoyla başlayıp biten sohbetin motivasyon değeri, taşıdığımız Ülkücü sorumluluklar nedeniyle epeyce yüksekti. Bundan dolayı olsa gerek, içinden bir çok yeni makale çıkabilecek cümleler kurduk. Laf lafı açarken aklımıza gelen yeni düşüncelerin, burada kalemle biraz daha genişletilmesinde fayda görüyorum.
-Başbakan’dan Atatürk olur mu? Olmaz!. Mesela ne olur? “Tutuklamak için 3. Ordu komutanını arayan Damat Ferit” olur. TSK’nın terör ve arsız komşulardan kaynaklanan dış tehditler karşısındaki caydırıcı gücünü sıfıra indiren bu “sivil-ötesi” şahsiyetin, her adımını Türk Milletinin gücü adına atan Atatürk’ün yanına bile yaklaşması mümkün değildir.
-Başbakan’dan Osmanlı Sultanı olur mu? Mesela II. Abdülhamid?.. Ne Münasebet!. Danışmanlarını da toplarsak, olsa olsa “cülus fırsatı bulmuş bir Prens Sabahattin” olur. Partisi de “Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti!..”
Sultan Abdülhamid’in Ermeni açılımına engel olmaya çalışırken uğradığı 40 ölümlü suikastten kılpayı kurtulduğunu ve korucu sisteminin (Hamidiye Hafif Süvari Alayları) kurucusu olduğunu unutmayalım.
-Peki Başbakanın, MHP’nin siyasi sembolü olduğu halde üç hilale olan merakı nedir? İşte burada durmak ve bunu biraz sorgulamak gerekiyor.
Bu hamle, dört yönü olan bir taban genişletme ve zemine tutunma çabasıdır. Uzun süre planlandığına dair bir belirti yok. Yani profesyonel bir Halkla İlişkiler zemininde geliştirilmediği anlaşılıyor. Ancak bir günde İ. Melih’in aklına gelip de Sincan’daki tinercilerin ortaya çıkardığı bir gıcık vermeden ibaret de değil bu hamle.
AKP’nin Üç Hilale olan merakı, Ankara’dan, Kasımpaşa’ya, Beyoğlu’na, oradan Rize’ye, Potamya’ya Hemşin’e, Kripto Ermeniler’e ve Musa’nın çocuklarına kadar uzanabilir. Yani ideolojik bilinci, “kabadayı görünümlü bir siyasi lidere bağlılık”tan öteye gitmeyen fanatik partizanların elindeki bir Osmanlı Sancağı, bir “toplum mühendisliği ve diplomatik nefes alma” operasyonunun görsel efektlerinden biri olabilir.
Bu Durumda Başbakan Aslında Ne Yapıyor?
1- MHP’ye karşı iyasi sembol hırsızlığı yapıyor: Organik undan kaliteli taş fırın ekmeği üreten 44 yıllık mahalle fırınının karşısına ucuz ithal undan yapılmış, mayası bozuk, içi hamur, dışı bir kaç saatte bayatlamaya memur “halk ekmek” büfesi açan bir belediye başkanı mantığıyla MHP tabanını çalmaya çalışıyor. Büfedeki memurun yakasında da “İ. Melih Gökçek” yazıyor.
2- PKK, Terör, Kürtler ve gerçek azınlıklar konusunda: AKP bir Beyoğlu madamı gibi müşfik olsa da “içimizde Üsküdar var, Fatih var, Topkapı var, Kasımpaşa var. Onu ortaya çıkarırız!” mesajı vermeye çalışıyor.
3- Bu siyasi sembol hırsızlığının AKP tabanından destek bulması ve kamuoyunda tepki görmemesi halinde: Bu “Sembolik Osmanlıcılığın” dış politikaya taşınması planlanıyor. Ortadoğu’ya inerken “Osmanlıcı geldi hanıım!” gibi bir yaklaşımla başta “Suriye misyonu” olmak üzere, “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika” (BOP) taşeronluğunun, Üç Hilal ve “maziye bağlılık paravanı” arkasına gizlenmesi düşünülüyor.
4- Son aşamada: İlk üç aşamada başarılı olunması halinde bütün anayasal ve inkılabi değerleriyle birlikte “Türkiye Cumhuriyeti”nin yerine “Federal Osmanlı Sultanlığı” kurmanın altyapısı hazırlanıyor. Böylece hem tavizkar ve açılımcı Kürtçü terör politikasına yön veren “Ümmetçilik,” hem camileri tapuda “mabed” yaparak Türkiye’ye bir günde 65.000 Kilise kazandırma “Osmanlıcılığı,” hem de Ümmet-i Muhammedi, üç kıtada at koşturmakla kandırma “Milliyetçiliği” yerli yerine oturmuş olacak. Yani yüz yıl önce dağılan “Üç Tarz-ı Siyaseti” laf ebeliği ve sembol hırsızlığı yaparak tek çatı altında birleştireceksiniz ve Osmanlı varisi oy tabanyla birlikte Ortadoğunun Sünni kesimlerine BOP taşeronluğu yapacaksınız. Yemezler!..
Bütün bunlar, AKP’nin ilmi metodoloji sahibi dürüst tarihçilere ve siyasi tarih bilen cesur diplomatlara sahip olmamasından kaynaklanan siyasi hezeyanlardır. Beyzbol sopası tehdidi altında talimat alan bir Türk Başbakanının, büyük güçlerin Türkiye’ye çizdiği diplomatik manevra alanının dışına çıkması mümkün değildir.
Osmanlı’da sultan çoktur; ama “liberal ve hasta” V. Murad’ın, “pehlivan ve silahşör” IV. Murat olmasına ne Allah izin verir ne de kul müsaade eder! Başbakan, Türkiye’yi daha fazla hırpalamak istemiyorsa taşımaya mezun olmadığı o şanlı bayrağın sapından uzak durmalıdır. Teslimiyetçi ampülün kırılgan kalıbına fetih topu dökülmez. Eşkıyayla tokalaşan el, o şanlı sancağı taşıyamaz.
Yiğidin savaş hilesiyle, kurnazın siyasi öfkesi farklı şeylerdir. Hem Atlantikçi Mason referanslarla liberal olayım, hem de çaktırmadan IV. Murat olup içkiyi yasaklayayım derseniz, “üç hilalle sembolize edilen yiğitlik olduğu yerde durur,” siz elinizde “bayrağın sapı”yla kalalakırsınız.
Geçenlerde borsayı düşüren de işte bu, “Peygamber Ocağının çelik süngüsünü” yalanla dolanla kırıp, eşkıyayla masaya oturduktan sonra, “Viyana’ya doğru bayrak sallama” kurnazlığıdır.
Zor durumdaki vatandaşı, fermanlarla, berat ve menşurlarla… V. Murat hutbesi mitinglerle, ulufe ve arpalıklarla kandırabilirsiniz de Allah’ı kandıramazsınız.
Bugün Türkiye’nin Atatürk’ü de, Sultan Abdülhamid’i de, Chavez’i de Mandela’sı da, bu isimlerin taşıdığı değerleri, Ülkücülük imbiğinden süzerek; doğru bir çizgide dimdik duran MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’dir.