17 Aralık 2013’teki “yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” ile ilgili iddialar göklerde uçuşuyor. Bu operasyondan rahatsız olanlar, o tarihten bu yana bu olayı “dış mihrakların ve yerli işbirlikçilerinin darbesi” olarak niteliyorlar. Kamuoyunda böyle bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. “Büyük resme baktırarak” asıl resim olan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üstünü örtmeye çalışıyorlar. Ama bir türlü güvenlik güçlerinin suçluların evlerinde bulduğu rüşvet ve yolsuzluk malzemelerini halka unutturamıyor.
“Darbe” iddialarını savunan da o kadar çok değil. Her toplumsal hareketi kendine karşı bir darbe olarak gören ve bunu sert ifadelerle kitlelere yansıtan BAYBAŞKAN ve yakın çevresi bu iddianın ısrarlı savunucularıdır. Ama son günlerde bu kervana biri daha katıldı: BAYİMRALI… Yangından mal kurtarmaya, kavgada şapka kapmaya çalışan ve biz “büyük resme bakarken” Güneydoğu’da paralel bir devlet kurma yolunda emin adımlar atan bölücülerin lideri BAYİMRALI… Kendisinin mesajlarını getiren posta güvercinlerine son ziyaretlerinde “çözüm süreci”ni yürüten zevata gönderdiği fermenında bakın ne diyor: “ÇÖZÜM SÜRECİ ANTİ DARBECİDİR”, “BU ATEŞE BENZİN TAŞIMAYACAĞIZ”…
BAYİMRALI bakın bu konuda neler neler diyor:
“Yaşanan son gelişmeler de göstermektedir ki, süreç biran önce tahkim edilip, tam demokratik bir ülke inşaası gerçekleşmezse, içeride ve dışarıda savaş isteyen demokrasi düşmanı güçler komplolarına hız vereceklerdir. Bu topraklar son iki yüz yıldan beri hep bir darbe ateşiyle kavrulmaktadır. Bizim geliştirdiğimiz süreç anti darbecidir. Ve demokratik bir toplumu hedeflemektedir.
Sürecin içinde ve dışında olan herkesin bilmesi gereken iki önemli hususu belirtmek isterim: Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler, bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir. Her darbe teşebbüsü bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da karşısında bizi bulacaktır. Ancak demokratik çözüm sürecine gönülsüz ve kavrayışsız yaklaşanlar da bilmelidir ki, bu ateşi söndürmenin tek yolu demokratik barışı biran önce gerçekleştirmektir.
Artık süreç ciddiyetsizliği ve yasal hukuksal çerçeveden yoksunluğu kaldıracak durumda değildir. Darbecileri teşhir ve mahkûm etmenin en etkili yolu ortaya net ve cesur bir demokratik müzakere programı koymaktır. Bugüne kadar türlü gerekçelerle ötelenen yasal ve hukuki düzenlemelerin aslında tam da zamanı bugündür. Tarih bunu ihmal edenleri ders çıkarmaya bile vakitleri kalmadan tasfiye edecektir. Hızla demokratikleşmeye geçildiğinde darbe kavramı kalıcı bir şekilde mazi olacaktır. Bütün demokrasi güçlerini bu ciddiyeti kavramaya ve gereği için seferber olmaya davet ediyorum.”
Gördünüz değilmi, BAYİMRALI ne kadar barışsever, demokrat ve darbe karşıtıymış. Sanki yıllarca birçok masum insanı öldüren kanlı ve bölücü terör örgütünün başı değil de, bir Gandi, bir Mandela imiş, ama biz tanıyamamışız. “Darbe” mağdurlarına verdiği desteği okuyunca insanın gözleri yaşarıyor. Ama arada abanın altından sopayı göstermekten de geri kalmıyor: “Sizi bu darbe tehditlerinden ancak ben kurtarabilirim. Bunun da yolu bizim istediklerimizi yerine getirin, bu konudaki yasal ve hukuki
düzenlemeleri yapmadan geçer. Yoksa başınız darbeden ve darbeciden kurtulmaz. Böyle biline…” diyor açıkçası.