Ve Aytaç Durak belki de ömründe ilk olarak kendinden beklenti içinde olanları daha fazla hayâl kırıklığına uğratmadan yaşına, başına ve âilesine yakışanı yaparak oyun bozan olarak anılmasının önüne geçti ve adaylıktan çekildi. MHP Adayı Hüseyin Sözlü ile, aynı ilk zamanlardaki gibi el-ele kol-kola aynı karede resimlenmeleri cidden çoktan özlenmiş bir manzara idi. Şimdi düşmanlar çatlayabilir, belki sayın Başbakan kahrından mevzuu da değiştirebilir.
Sayın Durak’ın MHP’nin sahiplenmemesi ve “aklan da gel” gibi lâflara fazla takıntılı olmaması lâzımdır. Çünkü başına gelenlerde MHP’nin hiç dâhli yoktu. Aksine kendine ait olan bazı hatâları gözden geçirmesi ve daha evvel yola çıktığı insanları ısrarla muhafaza etmek istemesi; hattâ onları MHP’ye yapıştırması gibi hayatının hatalarını öz eleştiri masasına yatırması gereklidir. Elbette Devlet Bey’in “Aklan da Gel” lafı maksadı aşan bir ifâde idi. Belki bu sözü ilk söylediği Koray Aydın’da şık düşmüştü, lâkin Aytaç Durak ve hele hele son günlerde Sayın Başbakan için tekrar edilmesi hiç de ilgi çekici değildir. Çünkü Başbakanın artık beyaz bir tarafı kalmamış kişi aklanması mümkün olsun; sonra her zaman aklanmayı başarıyor. Bu beni ilgilendirir mi? Kendi kendine aklansa da nereye giderse gitsin bu bizi ilgilendirmiyor. Buna “Hocaefendi” karar versin. Aytaç Durak’a gelince onun kararmasında MHP ve MHP’lilerin günahı yoktur. Bu sebeble bu lâf onun için maksadını aşmış bir ifadedir.
Aytaç Durak sadece oyun bozanlıktan çekilmekle kalmayaarak önce etrafına adam gibi bir çeki-düzen vermelidir. Ticaret erbababından kendini kurtarmalı, tıpkı belli yaşa gelen Türk insanı gibi ihtida ile ”tövbei istiğfar” ederek önce adam gibi Türk Milliyetçiliğini kucaklamalıdır. Öyle ülkede sağ-sol, Türk-Kürd gibi dengecilik yapacak günler çok gerilerde kalmıştır. Bunlar eskimiş, kurumuş, kokmuş ve kokuşmuş “Cunta” geleneklerinin kırıntılarıdır. Öyle dağlarda “Mücadele ettim” edebiyatı da artık siyasal zeminde aşılmıştır para etmemektedir.. Böyle bir işe tevessül ile karşıt özlemler sosyal ve siyasi kanunlara uygun değildir. Bunların artık dönüşü olmaz. B aşka hadiseleri görmeye çalışın.Aytaç Abi için özel bir tahlil yapayım da artık siyasi hayatında “Üç kağıtçılık” yerine düşünce zeminine otursun:
Bakınız Osman Baydemir Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkan adayı. Hem de tek aday! İktidarın marifeti ile bağımısız bile kazanan Fakıbaba aday yaptırılmamış, başka zemine çekilmiştir. Baydemir neden Urfa’ya geliyor, Diyarbakır’ın suyu mu çıkmıştı? Belli ki orada devlete karşı “fetih” başarılmış sıra hiçbir zaman bu zihniyete teslim olmayan Urfa’ya gelmiştir! Seçilme şansı olan başka aday da yok. Yani AKP-BDP aleni ittifakı Baydemir’i seçtirecek. Silâhla bu iş mümkün müydü? Bir akıl süzgecinde tartın.. Sanki sesiz sedasız bir İktidar-ABD-BDP ittifakı gerçekleşiyor. Fazla bir şey söylemeye gerek var mı? Gelecek seçimde Gazianteb’e sarkar mı bilinmez ama, millet yolsuzluk ve cemaat edebiyatı ile hazır meşgulken sessiz-sedasız bölücü ideoloji vatanlaşma hesapları ile bir yandan güneye bir andan batıya sarkıyor.
İşte Adana’nın yerli aday, politikacı, düşünen adamları artık böyle çok geniş çerçeveden bölgeyi ve ülkeyi görme zorundadırlar. Çünkü büyük tehlike güneyden gelmektedir ve tabii olarak karşı refleksi de buralardan başlayacaktır. Mahalli anlamda Adana’daki BDP-AKP ittifakı da açık seçik ortadadır. Söylecek fazla bir şey yok. Bu iki partinin kesinle özellikle güney ve güneydoğu politikalarında tavandan-tabana kadar bir farklılık yok.
Adana şansılıdır. Çünkü böyle bir dönemde bu işte tecrübeli MHP’li Hüseyin Sözlü Başkanlığa seçilecektir. Tabii koca Adana Vilâyeti Ceyhan ilçesi değildir. Burada en önemli husus işte yazımızın mevzuu Aytaç Durak’ın birikimlerin ve tecrübelerinden yararlanmaktır. Bu noktada o da artık geçmişteki kötü alışkanlıklarını terketmek ve çok sevdiği “Mevzuubahis vatan olunca gerisi teferruattır” direktifine samimiyetle sarılması gerekmektedir. Bu sözü gerçek anlamıyle sahiplenmek her türlü maddi telâkkilerin önündedir. Açıkta kaldığı zaman içerisinde göstermelik “vatanseverlik”le yola çıktığı insanların kendini nasıl yalnız bıraktıklarını da görmek zorundadır. Bu amacın tahakkuku için ahir ömründe Türk Milliyetçiliğine adam gibi sarılmak ve sadece Adana’da değil Türkiye’de tek olmak gibi âsil bir yolun seçilmesi ile ancak mümkündür. Yani Adana’lı Aytaç Durak neden Baydemir olamaz, bunu iyice düşünmek gereklidir.
İşte böyle bir hedef için MHP’nin kapıları açıktır. Bu kapılardan eş-dost-akraba-akran-çoluk-çocuk ile ve şerefle girmek varken PKK mukalidlerini güya MHP ile barıştırmaktan âciz ve onursuz bir davranış olamaz. MHP’lilerin kimse ile hele hele bölücülerle barşışık olması çok gerekli olmadığı gibi buna ihtiyaçları da yoktur. Ülkücüler sadece kendileri ile barışık olsunlar ve birbirleri ile uğraşıp da ihânet cephesine göç etmesinler bu yeterlidir. Yani önemli olan yüce Türk milleti ile barışık olmaktır.
Adana’da değil belki, belki Türkiye’de böyle kadrolara MHP bünyesinde haddinden fazla ihtiyaç vardır. Düşünen adamların politika yapan insanların izinden ayrılmaması lâzımdır. Tabii olarak politikacılar da böyle bir şeye fırsat vermelidir ki büyük adam olmak ve büyük işlerin üstesinden gelebilsinler. Ülke meseleleri her gün biraz daha bizi “Milli Mücadele” şartlarına sürüklüyor. Şu politik kamplaşmalar ve özellikle fikir adamlarını kıymak ve kırpmak gibi geçmişteki kötü huylardan uzaklaşmak lâzımdır. Dünyanın hiçbir siyasi hareketinde düşünce adamları birinci adam olmamış ve politikacıların önüne geçmeyi başaramamıştır. Eli kalem tutan adamlara kıymak işte şimdiki Türkiye şartlarında olduğu gibi, ülke meselelerini ifâde de yetersiz insanların eline düşmekle sonuçlanır. Tabii olarak Türkiye’de siyasi hayat isteyerek bu noktaya gelmedi. Birileri getirdi ve siyaseti böyle vasıfsız insanlarla doldurdu. Binaenaleyh siyasetçiler hiçbir zaman düşünen adamlardan korkmamalıdır. Tarih düşünce ve teori adamlarının siyasetçilerin önüne geçtiğine fazla örnek gösteremez. Çağımızın Lenin’i buna en güzel örnektir. Çünkü Bolşeviklik şöven Rus milliyetçiliği Stalin ile hortlamıştır, ki şu anda bile Rus fikir adamları değil siyasetçiler böyle bir yoldadır.
MHP’nin de mevcut kadrolarla yenilenmeye, yeni yüzlere ihtiyacı vardır. Ülke şartları bunu hergün biraz daha zaruret haline getirmektedir. Böyle birşeyden kaçmak, öyle bir olguyu geciktirmek MHP’yi %16’ya bile çıkarmaz. Mukallid, birilerinin emrinde, kuru kuruya cemaatçılığın siyaset karşısında düştüğü güç durumları görmemezlikten gelmek mümkün değildir. Bizdeki “cemaatçılık” görünen bulunmayan, hedefleri bir türlü olmayan idealsiz, ideolojisiz kupkuru bir dini hizip olmaktan kendini kurtaramadığı için eğer doğru ise vazifesi olmayan pis işlere bulaşmıştır. Geçen dönem MHP’ye yapılan şantajı da unutmamak lâzımdır. Bu iş “Cemaat” kaynaklı olmasa da ona yakın veya kullanılma serüvenlerinin bir parçası idi. Dolayısiyle bir takım insanların özel hayatları ile bir hareketin önünün kesildiği bir gerçektir. Zaten kasetlere konu olmak gibi zayıf ve manevi dünyadan habersiz insanlar mutlaka kendini ele verecek ve bu zayıf insanlar tasfiye edilecekti. Şimdi bu işin ana aktörleri sahne dışına çıkmışsa da Adana’da olduğu gibi alt yapıları durmakta ve hareketin mes’ul mevkiine karşı taa Ankara!’dan hakaretler yağdırılmaktadır. Bu sebeble taban kadar tavanın da kendini gözden geçirmesi ve büyüme ideolojisşini sahiplenerek yeni aktörlere yol açması şarttır.
Kalın sağlıcakla.