Dünkü gazetelere şöyle bir baktım da, yürekler acısı manzara inanın içimi yaktı! Rusya sesiz sedasız Ukrayna Cumhuriyeti’ne bağlı olan Kırım Özerk Cumhuriyetini kendine bağlıvermiş.. Sâdece bir gazetede internet medya kaynaklı üç satırlık bir haber: ”Kırım Parlementosu Rusya’yı tercih etti”.. O ne alâ ne alâ.. Bir haftadan beri Kırım Meclisi önünde nöbet tutan Rus askerleri demek ki amaçlarına ulaşmış oluyorlar. Demek uluslararası ajanslarda da bir şey yok ki, bizim kuşlara düşmemiş. Bir internet sitesinde günlük gazetelerimizin 248 yazarına ait köşe yazıları hizmet babından yayımlanıyor. Dikkatle bunları da taradım, lâkin köşe yazısına konu eden Allah’ın kulu yok. Belki gözümüzden kaçan istisna olabilir ama hiç sanmıyorum. Haber olmayınca köşe yazısı olur mu yani? Hangi vatansever akıl edip de ihâle takipçiliği, mahalli seçimlerde koltuk kapmak gibi bol malzeme varken böyle işlerle uğraşsın. İlk günler bizim Dışişleri Bakanı biraz heveslenip “Tatarım” filan demişti ama şimdi demek onun da pili tükenmiş. Gerçi Tacikistan’a gittiğinde onların Türk olduğunu sanıp “Tacikim” gibi lâflar da etmişse de onların böyle şeylerine katiyyen inanmayın. Şöyle Filistin-Gazze adı geçse bizim hükümetçilerin hemen gözleri yaşarmağa başlar. Ama şimdi iş “Potin” olunca dayanaklı ayakkabı olduğunu pek iyi biliyorlar.
Putin Ruş Çarları’na özenerek Kırım’ı alsın bakalım. İnşaallah “Çeçenler”de olduğu gibi Allah’ın bombası elinde patlamaz. Şu Ruslar’a da şaşmamak mümkün değil hâlâ eski tarihlerdeki “Türkler” var sanıyorlar! Çeçen direnişini hep Türkiye’den bildiler. Tatarlar’ın onlar kadar ses çıkaracak güçlerinin olduğunu sanmıyorum, ama kazaya kader böyle bir şey olsa tereddütsüz yine Türkler’den bileceklerdir. Halbuki işte Türkler ve Türkiye’nin hâli! Kırım’ın başına gelenleri sanırım bir alkışlamadığımız kalıyor. Hani tepki? Nerede demokrat kuruluşlar? Nerede Ermenisever haramzadeler? Türk meselesi oldu mu çıt yok! Yarın Putin’in hayalleri depreşir de Türk Devletleri’nin de varlığına son verirse hiç şaşmayın! Zaten elleri kolları bağlı. Güzelim Türkçe’nin Azerice, Özbekçe, Kırgızca, Türkmence, Kazakça, Tatarca, Başkurtça adları altında 70 yılda zaten ırzına geçmişler. Bu lehçelerle Rusça kelime ve istilah kullanmadan konuşmak hemen hemen mümkün değildir. Taşkent Özbekistanı, Kırgızistan, Azerbaycan, Tataristan, Başkurdistan ve Kazakistan’da bütün Türkçe adlar ve sıfatlar sonlarına getirilen “ov-of” ekleri ile Rus fonetiğine uydurulmuş. Türkmenistan ve Vadi Özbekistan’ı ile Semerkant-Buhara-Hocend yörelerinde Farsça bosması Tacik isim ve istilâhlar ağırlıkta.. Mahfuza, Dilfuza gibi. Özbekistan’da çok yaygın olan bir kadın ismi “Olima” sizce nedir? Besbelli Rusça’ya uyarlanmış Türkler’in kullandığı dahi hiç belli olmayan bir isim: ”Âlıme” diyorlar ama doğrusu hepimizin bildiği “Âlime”dir. Yani Türkistan’da Türk kültürünün durumu budur. Halbuki Bolşevikler’den önce Nevai’nin Çağataycası’nı bütün Türkler rahatlıkla anlayabiliyordu. İşte bugünkü Horasan, yani Afganistan’da yaşayan Özbekler ve Türkmenler..
Konuyu çok dağıttık. Sebebi ise mesele çok. Kırım’da 500 bine yakın Tatar Ukrayna’nın batı ile entegre olmasından faydalanarak kültürlerini de çağdaş Türkiye kültürüne uydurmuşlardı. Tıpkı Azerbaycan gibi burada sessiz bir kültür gelişmesi oluyordu. Şimdi Kırım’ın Rusya’ya ilhakı ile en azından Kırım Tatarları’nın elinden bu hakları alınarak Kazan Tatarları ve Başkurtlar’a benzemiş olacaklardır. Geçen asrın başlarında bura âlimlerinin bütün yazdıklarını okuyor ve faydalanabiliyorduk. 100 yıldan beri bu iş de durmuştur. Bir zamanlar moda olan “Rusya Türkleri” deyiminin ne yazık ki içi iyice boşaltılmıştır. Biliyorum bazı arkadaşlar kızacaklardır ama nedense birbirini okumaktan aciz “akademisyenlerimiz” işin iç yüzünü biliyorlardır. Şu satırları ne kadar acemi ve eksik bilgiler olarak değerlendirirlerse de, özellikle ABD’de yeni gelişen “Türk Umumi Tarihi” ve “Türk Filolojisi” uzmanlarının güncel çalışmaları elimizdedir. Bunların neresinden tutarsanız orası elinizde kalmıyor mu? Ne yazık ki biz hâlâ mitolojiler ile zaman kaybediyoruz! Türkiye bilim merkezlerinde böyle güncel ve taze bilgilerle donanmış çalışmalar göremiyoruz. Her akademisyen arkadaş haklı olarak hocasının izinden gidiyor ve taze bilgilerden yoksun olarak bir takım çalışmalar yapıyorlar ki bunlar “kopyala-yapıştır”dan öteye gitmiyor. Adı ne olursa olsun eski deyimle “Rusya ve Çin Türkleri” ile ilgili güncel çalışmalar ve materyaller bulmak çok zor.
İşte o zaman insanımız belki Kırım’ı tanır ve kendi soyundan olduğuna inandığı insanların kederlerini paylaşabilir. Koskoca “Ulusal TV”lerde soruyorlar: ”Tatarlar Türk mü ?” diye.. Cengiz Dağcı’nın romanları da olmasa özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra onların uğradığı zulüm ve soykırımın farkına varmayacağız. Lânet olsun böyle aydınlığa.. Böyle aydın olmaya.. Dünyanın hiçbir milleti bu derece kültüründen ve milliyetinden uzaklaşmaz. Allah böyle devlet idaresini, millet yönlendirmesini de kahretsin! Vatansızlar Arab’ın kıçı yandı mı tutuşuyorlar da, Türk’ün canı gittiği zaman bir fatihayı esirgeyorlar! Bunun adına da Müslümanlık, din kardeşliği diyorlar! Halbuki bütün dinlerde Allah inancı ile millet sevgisi aynı anda tezahür etmiştir. Öyle sanıldığı gibi Arab’a helâl olan şey Türk’e haram olmaz. Boşu boşuna uyumanın hiç mi hiç anlamı yoktur. Bir Türk ki Kırım Tatarı’nın sancısını çekmiyor Doğu Türkistan’ı Çin addediyorsa mutlaka kansızdır. Müslüman falan da olamaz. Öyle muhalefette iken Doğu Türkistan’lıya teveccüh edeceksin de iktidara gelince sus-pus olacaksın. Böyle devlet adamlığı da olmaz. Mustafa Kemal daha yeni devletimizin emekleme devrinde lâtife kabilinden de olsa zamanın Çin elçisine “Sizinle bir gün Sedd’de buluşacağız” dediği devlet adamlığını özlüyor, minnetle ve şükranla anıyoruz.
Sağlıcakla kalın.