MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, MİT Yasa Teklifi ile MİT’e her türlü terör örgütüyle görüşme, diyalog, pazarlık veya işbirliği yapma imkanı tanındığını savunarak, “Bu durum, muhtemel bir gelecekte Türkiye’yi terör örgütleriyle işbirliği yapmak gibi bir suçlamayla karşı karşıya bırakacağı kesindir” dedi.
Yeniçeri, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “iktidarın, kontrol etmekte güçlük çektiği kurum ve kavramları önce itibardan düşürdüğünü, sonra örseleyip hırpaladığını” ileri sürdü.
Yeniçeri sözlerine şmyle devam etti:
AYM’yi Linç Etmek
AKP iktidarı kontrol etmekte güçlük çektiği kurum ve kavramları önce itibardan düşürmekte sonra da örseleyip hırpalamaktadır. Kurum olarak TSK, kavram olarak Türklük, milliyetçilik ve cemaat bu örselenmeden yeterince nasibini alan kavramlar arasındadır. Şu sıralarda AKP ve Tayyip Erdoğan var gücüyle Anayasa Mahkemesine yüklenmektedir.
Anayasa Mahkemesi, HSYK ve Twitter yasağı ile ilgili olarak verdiği kararlar dolaysıyla iktidar ve Erdoğan tarafından eleştirilmektedir. “Tıvitir mivitir dinlemem” şeklinde ortaya koyduğu totaliter tavra karşı AYM’nin verdiği kararı Tayyip Erdoğan hazmedememektedir.
AKP hâkimi mutlak bir iktidar olmak istemektedir. AKP, AYM’nin hükümetin kararlarını anayasaya aykırı bulmasını ve iptal etmesini hazmedememektedir. AYM’nin Twitter yasağını kaldırması üzerine Tayyip Erdoğan, “AYM kararına uymak zorundayız ama saygı da duymuyorum” demiş ve kararı da milli bulmadığını açıklamıştır.
Erdoğan bir ABD Projesi olan BOP Eşbaşkanlığını milliliğe aykırı bulmazken AYM kararlarını milli bulmaması ilginçtir.
AYM’nin HSYK’nın bazı maddelerini anayasaya aykırı bularak iptal etmesi üzerine de Tayyip Erdoğan şunu söylemiştir: “herkes sınırını bilecek, siyaset yapmak isteyen cübbesini çıkarıp yapar”.
Özcan Yeniçeri: Milli istihbarat teşkilatı ne kadar millidir?
AYM “cübbelerinizi çıkarın siyaset yapın!” türünden ifadelere muhatap olacak bir kurum değildir. Daha önce aynı iktidar ordu ve askere yönelik “üniformanızı çıkarın gelin” türünden ifadelerde bulunmuştu.
Halbuki Tayyip Erdoğan, daha bundan bir yıl önce 25 Nisan 2013 tarihinde AYM için şunları söylüyordu: “Ülkem adına iftiharla ifade etmeliyim ki, şu anda özgürlükleri, demokrasiyi, milli egemenliği güçlü şekilde muhafaza eden bir Anayasa Mahkemesi var”.
Devlet “örgütlenmiş siyasi otoritedir”. Devlet kavramlar, kurumlar ve kurallarla vardır. Kavramı ve kurumları itibarsızlaştırmak ya da yıkmak devleti işlevsiz bırakmak anlamına gelmektedir.
Tayyip Erdoğan, kişisel ikbal ve iktidarı için milli, dini ve ahlaki bütün kavramları ve kurumları örselemekte bir sakınca görmüyor.
Hakan Şükür ve İdris Naim Şahin’i Kazıtmak
İstanbul Milletvekili Hakan Şükür’ün AKP’den istifa ettikten sonra ismi Sancaktepe’deki stattan kazıtılmıştı. Hakan Şükür’ün ismi Esenyurttaki Stadyumu’nun tabelasından da kaldırıldı.
Yine AKP’den istifa eden Eski İçişleri bakanı İdris Naim Şahin’in Ünye Otobüs terminalindeki adı da tabeladan kaldırıldı.
Ayrıntı gibi görülen bu iki olay bir iktidar zihniyetini deşifre etmesi bakımından calibi dikkattir.
Herhangi bir kişinin AKP’den istifa ve Tayyip Erdoğan ile yolunu ayırmasıyla birlikte geçmişte edinmiş olduğu her türlü unvanı yok sayan, kazıtan ve silen bir zihniyetle Türkiye karşı karşıyadır. Bu zihniyet bire bir geçmiş dönemlerde uygulanan totaliter ve despotik uygulamalara benzemektedir.
Hatırlanacağı gibi Stalin, iş başına gelir gelmez Sovyetler Birliği’nin tarihi baştan sona değiştirilmiştir.Dönemin önde gelen devrimcileri başta Troçki olmak üzere tarihten silindi, Troçki’nin görüntüleri fotoğraflardan bile çıkartıldı. Ülkenin her tarafına “kurtarıcı” Stalin’in heykelleri dikildi.
Milan Kundera, Gülüşün ve Unutuşun Kitabı’nda bunu anlatır. Kundera 1948 yılının başında Komünist Partisi Başkanı Gottwald’ın “Bohemya tarihinde, eşine ancak bin yılda birkaç kez rastlanabilen türden ve ülkenin kaderini etkileyen” büyük bir açık hava toplantısından söz eder.
Kundera, Gottwald’ı etrafında ki arkadaşları ile çok yakınında da Clementis’in bulunduğunu anlatır. Gottwald’ın başı açıktır. Clementis de göz yaşartıcı bir sevgi gösterisiyle, başındaki kürk şapkayı çıkarıp Gottwald’ın başına koyar.
Partinin propaganda bölümü, Gottwald’ın, başında kürk şapka, çevresi arkadaşlarıyla sarılı olarak balkondan halka seslenirken çekilen resimlerinden yüzbinlerce bastırarak dağıtır. Bütün çocuklar, afişlerde, el kitaplarında ya da müzelerde görmüş oldukları bu fotoğrafı bilirler.
Dört yıl sonra Clementis ihanetle suçlanır ve asılır. Propaganda bölümü, pek tabii, onu hemen tarih sayfalarından ve resimlerden çıkarıp atar. O günden beri, Gottwald, balkonda tek başına görünmektedir. Clementis’in durduğu yerde artık, sarayın boş duvarlarından başka bir şey yoktur. Clementis’den, Gottwald’ın başındaki kürk şapkadan başka bir şey kalmamıştır.
Kundera, hikâyenin devamında kahramanının ağzından şu veciz cümleyi söyler: “İnsanın iktidara karşı savaşımı, belleğin unutuşa karşı savaşımıdır”.
Toplumsal hafızanın resmi yönlendirmelerin etkisiyle efsaneler üretmesi, bu üretimin toplumsal kurgular içinde sunulması, kurguya uymayan gerçeklerin zaman içinde ayıklanması şeklinde bir süreç yaşanır durur.
Bir zulmü ya da haksızlığı bilerek unutmak zulmü hoş görmektir, bilinçli olarak hatırlamamak ise teşvik etmektir.
Hakan Şükür gibi milletin yüreğinde yeri olan bir milli futbolcunun, İdris Naim Şahin gibi gerçekten milli bir iç işleri bakanının isimlerini tabelalardan indiren AKP’nin eski SSCB’deki Bolşevik partisinin uygulamalarına özendiği ortadadır.
Demokratik Özgürlükler ve MİT Yasası
Bir vücuttaki sinir sistemi hangi görevi görürse bir ülke için milli istihbarat teşkilatı da aynı görevi yapar.
Milli İstihbarat ile ülkenin milli güvenliği arasında doğrusal bir ilişki vardır. Doğru ve doğrulanmış bir istihbarat ağı ülkenin milli güvenliğinin sigortasıdır. Yanlış ya da yönlendirilmiş istihbarat ile doğru karar verilmez.
Milli İstihbarat Teşkilatının güçlü, etkin ve enerjik olması gerçekten milli olmasıyla yakından ilişkilidir.
Yıkıcı ve bölücü hareketlerin önlenmesi, yabancı servislerin etkilerinin yok edilmesi proaktif kararlar gerektirmektedir. Proaktif karar alabilmek için de doğru bilgiye ve doğru istihbarata ihtiyaç vardır. Bu durumda Milli İstihbarat hayati öneme haizdir.
Ancak burada sorulması gereken soru şudur: Milli istihbarat teşkilatı ne kadar millidir?Başında bulunduğu Türk milletinin adının bile telaffuz ederken sıkıntı çeken bir iktidarın yönetiminde Milli İstihbarat Teşkilatının milliliğinden bahsetmek mümkün müdür?
Sızan “Oslo görüşmeleri”, “İmralı Tutanakları” MİT açısından tüyler ürpertici ifadelerle doludur.
“İmralı ile İlişkiler” ve “Kandil’e kuryelik”, “KCK sözleşmesinin İmralı’dan yazdırılıp dışarıya servis edilmesi”, “Diyarbakır Meydanında İmralı’daki caninin ve Kandildeki terörist başı Bayık’ın mektuplarının okutulması” suçlarını kim işlemiştir?
Bu yasa tasarısının amacı iktidar yetkililerinin söylediği gibi MİT’i daha etkin ve verimli çalışan, yabancı istihbarat servislerinin sahip olduğu imkanları kavuşturmak değildir.
Buradan soruyorum bu yasa tasarısı ülkenin/devletin/milletin güvenliğini sağlamak için daha nitelikle bilgi ve istihbarat toplamak mıdır? Yoksa bu görüntü altında iktidarın ya da iktidardakilerin güvenliğini ve işledikleri suçlardan yargılanmalarını önlemeye mi yöneliktir?
Çıkarılması Düşünülen Yasa ve Sakıncaları
17 Aralık sonrası çıkarılan HSYK Yasası, Adli Kolluk Yönetmeliği, İnternet Yasası ve MEB Yasası’nın ardından gelen MİT Yasası tamamı öfke, korunma ve tehdit nitelikli yasalardır. Büyük ölçüde çıkarılan bu yasalar anayasaya aykırıydı.
Nitekim HSYK yasasıyla Anayasaya aykırı olarak Adalet Bakanına verilen yetkiler AYM tarafından iptal edilmiştir.
TBMM’de görüşülen MİT yasasının da birçok hükmü anayasaya aykırıdır. Nitekim MİT’e operasyonel yetki veren hüküm Anayasanın 9. Maddesindeki hükme aykırıdır. MİT yasasının çeşitli maddeleri bir bütün olarak Anayasanın eşitlik ilkesine, özel hayatın gizliliği ilkesine, haberleşme özgürlüğüne, basın özgürlüğüne, hak arama ilkesine, kanuni hâkim güvencesine, temel hak ve hürriyetlerin korunmasına ve mahkemelerin bağımsızlığı hükümlerine açıkça aykırıdır.
MİT Yasası:
1. Denetimsiz operasyon öngörmektedir. MİT’e istediği yerde ve zamanda operasyon yapma yetkisi veriyor. MİT personeli istediği kişileri, istediği yerde herhangi bir mahkeme kararı olmadan gözaltına alma ve sorgulama imkânına sahip oluyor.
2. Bu yasa MİT’e bütün kurumlardan, bankalardan, özel şirketlerden istediği kişiler hakkında istediği bilgileri toplama yetkisi veriyor. Bu bilgileri vermeyenler için ceza öngörüyor. Bu Türkiye’den insanların bireysel bilgilerin güvensizliğe ve tehdit altına koyuyor.
3. MİT yaptığı operasyon ve eylemler için kanunların üstünde ve hukuk dışı bir korumaya kavuşuyor. MİT elemanlarına her türlü kanunsuz ve denetimsiz eylemde sorumsuz olma hakkı tanıyor.
4. Bu yasa tasarısı MİT’e her türlü terör örgütüyle görüşme, diyalog, pazarlık veya işbirliği yapma imkânı tanımaktadır. Bu durum muhtemel bir gelecekte Türkiye’yi terör örgütleriyle işbirliği yapmak gibi bir suçlamayla karşı karşıya bırakacağı kesindir.
5. MİT ile ilgili olarak TBMM’de kurulacak bir komisyonun gerçek anlamda işlevsel olmayacağı da açıktır.
6. İktidar partisi çoğunluğuna dayanarak bu tür bir denetimi imkânsız kılabilecektir.
7. Bu yasa tasarısı bu haliyle ciddi sakıncalar içermektedir. Bir kez daha uyarıyorum.