Türk Ocakları Genel Merkezi’nin her hafta düzenlediği Ocakbaşı Sohbetleri’nde bu hafta “Uluslararası Hukuk açısından Ermeni meselesi” konuşuldu. 17.05.2014 tarihinde yapılan programda konuşmacı Hacettepe Üniversitesi Milletlerarası Hukuk Öğretim Görevlisi Dr. Bahadır Bumin Özarslan’dı. Türk Ocakları Genel Merkezi Galip Erdem Salonu’nda yapılan programa katılım yoğundu.
Programın açış konuşmasını Türk Ocakları Genel Sekreteri Prof. Dr. Mehmet Şahingöz yaptı. Şahingöz Ermeni meselesinin tarihçiler tarafından incelendiği kadar hukukçular tarafından da incelenmesi gerektiğini çünkü meselenin 1919 yılından beridir hukukun bir şekilde ilgisi dâhilinde olduğunu belirtti. Özellikle soykırım ile ilgili uluslararası hukuk metinlerinin çok iyi bilinmesi gerektiğini ifade eden Şahingöz Ermeni meselesinin kısa tarihçesini anlattıktan sonra konuşmacı Dr. Bahadır Bumin Özarslan’ı kürsüye davet etti.
“Uluslararası Hukuk Açısından Ermeni Meselesi” başlıklı bir konferans veren Özarslan sözde soykırım iddialarının neden bir hukuki dayanağa sahip olamayacağını çarpıcı bilgiler vererek ispatladı.
1951’DEN ÖNCE YAŞANANOLAYLAR “SOYKIRIM” OLARAK NİTELENEMEZ
“Uluslararası hukuk açısından soykırım suçunun dayanağı, 9Aralık 1948 tarihinde imzalanan ve 12 Ocak 1951’de yürürlüğe giren “SoykırımSuçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme”dir. Bu tarihten öncegerçekleşen olaylar için hukuken soykırım suçundan bahsetmek ve bu sözleşmehükümlerinin uygulanmasını talep etmek söz konusu olamaz.
Dolayısıyla 1915’te Osmanlı Devleti tarafından uygulanantehcir (zorunlu göç) de bu sözleşme kapsamına girmez.
SOYKIRIM SUÇUNUNTARİFİ
Sözleşmede soykırım suçu, 2. maddede tarif edilmiştir.Sözleşmede bahsedilen millî, etnik, dinî ve ırkî grupları kısmen veya toptanyok etmek amacıyla işlenen bu suç, resmî görevliler veya özel kişilerceişlenebilir. Soykırım suçunun gerçekleştiğine karar verme yetkisi, suçunişlendiği yer mahkemesidir. Parlamento kararları, sivil toplum kuruluşlarınınbeyanları, soykırım olduğuna dair kampanyalar neticesinde toplanan imzalar,uluslararası hukuk açısından yok hükmündedir. Herhangi bir hukukî değeriyoktur.
“TEHCİRKARARI” SOYKIRIM OLARAK ASLA TARİF EDİLEMEZ
Ermenilerin bu konudaki tezi, Osmanlı Devleti vatandaşı olanErmenilerin yok olmasını sağlayacak yaşam şartlarının tehcir esnasındadayatılmasıdır. Tehcir kararının alındığı döneme, şartlara ve tehciruygulamasına bakıldığında, böyle bir niyetin ve amacın olmadığıanlaşılmaktadır. Zira Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan Ermenilerintamamı, tehcire tâbi tutulmamıştır.
Tehcire tâbi tutulanlar, terörize olmuş ve siyasî faaliyetgösteren Gregoryan Ermenilerdir. Yok etme kastı için gerekli olan öncedenplanlama ve buna yönelik önceden bir hazırlık yapılmamıştır. OsmanlıDevleti’nin 1915 yılı bütçesinde, tehcirle ilgili bir ödenek kalemi yoktur.Tehcir kararı alındıktan sonra, masrafların karşılanması amacıyla ek ödenektahsis edilmiştir.
“TEHCİR”SAVAŞ ŞARTLARI ALTINDAN ALINMIŞ BİR KARARDIR
Örgütlü ve planlı bir faaliyet değil, savaş şartlarınıngetirdiği acil önlem alma iradesi vardır. Irkçı bir nefretle hareketedilmemiştir. Önce diyalog kurulmuş ve iknaya çalışılmıştır. Bunun neticevermemesi üzerine tehcir kararı alınmıştır. Tehcir sırasında da yaygın vesistematik resmî bir saldırı söz konusu olmamış; tam tersine tehcirkonvoylarının can ve mal güvenliğinin sağlanması, her türlü ihtiyacınıngiderilmesine yönelik pek çok tedbir alınmış ve uygulanmıştır. Osmanlı Devletiarşivinde, bu hususlara yönelik pek çok talimat yer almaktadır.
HANGİ ERMENİLERTEHCİRE TABİ TUTULDU?
Genellikle Gregoryan olanlar ve Birinci Dünya Savaşı sırasındaRuslarla işbirliği yapanlar (kılavuzluk, casusluk ve çetecilik yapanlar; isyançıkaranlar; yağma yapıp sivillere saldıranlar; vatana ihanet edenler ve savaşkurallarının ihlal edenler; kendilerini desteklemeyen Ermenileri öldürenler)tehcir edilmiştir. Katolik ve Protestan olanlar, hastalar, özürlüler, sakatlar,yaşlılar, yetim çocuklar ve dul kadınlar tehcir dışında tutulmuştur. Tehcirdışında kalanlara, Göçmen Ödeneği ile bakılmıştır.
Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki görüşmelerde ve imzalananantlaşmalarda, Osmanlı Devleti’nin Ermenilere katliam uyguladığına dair birifade bulunmamaktadır. Ayrıca o dönem yaşayan Ermenilerin yazdığı eserlerde,Ermenilerin saldırgan tutumunun itiraf edildiği ve tehcir kararının birmecburiyetten doğduğunu belirten ifadeler bulunmaktadır.
BATI KANLI GEÇMİŞİNİSAKLAMAK İÇİN TÜRKLERİ HEDEF TAHTASINA KOYDU
Türklere yönelik soykırım suçlamaları, Batılı-Hristiyanbilincin suçluluk duygusuna dayanmaktadır. İki Dünya Savaşı’nın sorumlusu olanBatı, bu durumu tersine çevirmek için soykırım iddialarını gündemegetirmektedir. “Hitler, soykırımı Türklerden öğrendi.” diyebilmek için böylebir düzenek kurulmuş ve mağduriyet yaratılmak istenmiştir. Aynı zamanda kendisorumluluklarını/kabahatlerini örtmek ve meşru görmek istemektedirler.Dilediklerini mağduriyet avantajından yararlandırmak isteyenler, gücü elindetutanlar ve milyonlarca insanın Dünya Savaşlarında ölümünden sorumluolanlardır.
TÜRKLERE YÖNELİKPSİKOLOJİK OPERASYON: SOYKIRIM İDDİALARI
Soykırım suçlaması, Türkiye’ye karşı yürütülen psikolojikoperasyonun önemli bir unsurudur. Bilindiği üzere psikolojik savaşın amacı,savaşılan milleti/orduyu karşıt güç ve etkili bir engel olmaktan çıkarmak,uyumlu ve bağımlı hale getirmek veya yok etmektir. Burada hedef alınan, omilletin iradesini başka yöntemlerle eritmek, çözmek ve tahrip etmektir. Tehcirmeselesi, her dönemde Türkiye’ye karşı, Türkiye’nin içinde ve dışında, Türkiyemerkezli senaryolarda Türkiye’ye biçilen rollere Türkiye’yi razı etmek üzerekullanılan bir araç durumundadır. Konu, hukukî değil siyasî bir konu hâlinegetirilmiştir. Zaten Ermeniler ve destekçileri de bir süredir “soykırım”sözcüğünü hukukî değil, siyasî manada kullandıklarını belirtmektedirler.
İDDİALARINI İSPATETMESİ GEREKENLER ERMENİLERDİR
Hukukta, “İddia eden,iddiasını ispatla yükümlüdür.” ilkesi geçerlidir. Bu sebeple suçsuzluğumuzuispat etme yükümlülüğümüz yoktur. Ermenilerin iddialarını ispat etmesigerekmektedir ama buna yanaşmamaktadırlar. Uluslararası toplumda kamuoyuoluşturarak suçlamaları bize dayatmak istemektedirler. Türk Milleti’ninutanacak veya saklanacak herhangi bir ayıbı yoktur. Başı diktir, alnı ak veaçıktır. Tarih de böyle söylemektedir, bundan sonra da böyle söyleyecektir.”Dedi.
Özarslan’ın konuşmasının ardından teröristbaşı Öcalan’ınsorgusunu yapan savcılardan Emekli Cumhuriyet Savcısı Talat Şalk kısa bir sözalarak kendisinin bir hukukçu olarak her ne kadar uluslararası hukuk açısındanasla Ermeni meselesinin soykırım olarak nitelenemeyeceğini bilse de Batılılarınbir şekilde siyasi baskıyla bunu dayatmaya çalışacağını buna karşı tedbirliolunması gerektiğini ifade etti.
Ardından soru cevap bölümüne geçildi. Soru cevap bölümündeUluslararası Hukuk bağlamında Kıbrıs meselesine de değinildikten sonra programsona erdi.
Haber: Emre Kartal
Fotoğraf: SefaTuğrul Atasoy