MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “Kamuoyu araştırma şirketleri AKP iktidarına ve Tayyip Erdoğan’a hizmet ederek sadece onun Köşk’e çıkmasının yolunu açmakla kalmamışlar, Türkiye’nin geleceğiyle oynamışlardır. Çünkü iktidarın bölücü terör örgütüne verdiği tavizler güçlü bir algı yönetimi çalışmasının arkasına gizlenmiştir” dedi.
Yalçın, “Onların sayesinde teröre teslimiyet numunesi olan sözde demokratikleşme paketlerinin; akan kanın durması, silahların susması, anaların ağlamaması için çare olduğuna kitleler inandırılmıştır. Geçim, huzur, çocuklarının geleceği gibi kaygılara düşürülen vatandaş, iktidarın yanında yer aldığı takdirde bunlardan kurtulacağı psikolojisine yuvarlanmıştır” açıklaması yaptı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. E. Semih Yalçın, kamuoyu araştırma şirketlerinin halkı yanıltma operasyonlarına alet olduğuna dair Ortadoğu gazetesine açıklama yaptı.
Yalçın, “Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde anket şirketlerinin açıkladığı yanıltıcı sonuçlarla ilgili tartışmalar sürerken, 2015’te yapılacak genel seçimler için daha 10 Ağustos akşamından itibaren algı operasyonlarına hız verilmiştir. Seçim sonuçlarını önceden tahmin eden çok sayıda araştırma şirketinden hiçbiri sonuca yaklaşamadığı halde, Tayyip Erdoğan ve AKP lehinde algı operasyonları kaldığı yerden sürdürülmektedir. Söz konusu şirketler kendi alanlarının sınırlarını aşıp durumdan vazife çıkararak akıllarınca muhalefet partilerini ve özellikle de MHP’yi dizayn etmeye çalışmaktadır.
Seçim sürecinde havada uçuşan bütün sonuçlar, kamuoyu anketi yapan firmaların güvenilirlikten ne derece yoksun olduğunu ortaya koymuştur. Gerçek kamuoyu yoklaması yapmak ve halkı bilgilendirmekten çok Tayyip Erdoğan lehine algı yönetimi görevini yerine getiren bu şirketler çuvallamış olsalar da cumhurbaşkanlığı seçiminde önemli bir seçmen kitlesini Erdoğan lehinde aldatmayı başarmışlardır” dedi.
“BUNLAR TUTARLI, GERÇEKÇİ TAHMİNLER DEĞİLDİR”
Yalçın şunları söyledi: “Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim yasaklarına rağmen, Konda’nın seçime 3 gün kala yayımladığı gerçeklerden uzak anket sonuçları, ” Algı operasyonu mu yapılıyor? ” sorusunu akıllara getirmiştir. 2500 kişi ile yapılan bir ankette %2 hata payı kabul edilebilir bir paydır. Bu oranın üzerine ya da altına iniliyorsa bu kasıtlı yapılmıştır. Bu bir algı operasyonudur.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan, %51,7 oy alırken İhsanoğlu %38.5, Demirtaş ise %9,8 oyda kalmıştır. Ancak Tarhan Erdem’in sahibi olduğu Konda’nın son anketinde, Erdoğan’ın %57, Demirtaş’ın %9, İhsanoğlu’nun ise %34 oranında oy alacağı öngörülmüştür. Genar’ın araştırmasında ise Erdoğan %54.7, Demirtaş %8.4, İhsanoğlu ise %38 olarak gösterilmiştir. A&G araştırma şirketi ise Erdoğan’ın oyunun %55,1 olacağını, Demirtaş’ın %11.6 oy alacağını, İhsanoğlu’nun ise %33.3’te kalacağını açıklamıştır. ORC ise Erdoğan’ın %54,6; İhsanoğlu’nun %37, Demirtaş’ın da %8,4 alacağı tahmininde bulunmuştur. Bütün bunlar tutarlı, gerçekçi tahminler değildir. Belki de hemen hepsi masa başında tespit edilmiş hatta deneklerle konuşmuş gibi gösteren görevlilerin savsaklama ve saptırmalarıyla düzenlenmiş rakamlardır.
ALDATICI YÖNTEMLER
Anket sonuçlarında Erdoğan’ın oyunun yüksek ve abartılı gösterilmesinin bir algı operasyonu olduğu açıktır. Anket sonuçlarının yüksek gösterilmesi, Erdoğan’ın oy oranını %57 olarak açıklayan Konda araştırma şirketi başta olmak üzere bütün firmaların 2010 referandumunu referans almalarındandır. Yani açıkladıkları oran bir araştırma sonucu değil, maksatlı ve yönlendirici bir tahmin sonucudur.
Böylece tatilde olan seçmene ‘Tatilinizi bölüp oy vermenize gerek yok. Nasıl olsa Recep Tayyip Erdoğan seçilecek.” mesajı verilmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde katılımın düşük olmasının sebeplerinden biri ve belki de en önemlisi kamuoyu araştırma şirketlerinin böylesine aldatıcı yöntemlere başvurmalarıdır.
Batıda bir anket şirketi böyle bir şey yapsa bir sonraki seçimde piyasada yok olur. Kamuoyu onun açıklayacağı rakamları dikkate almayacağı gibi ticari itibarını da kaybeder. Ancak, Türkiye’de kamuoyu ve basın bunun üzerine düşmediği için yerli araştırma şirketlerinin işlevleri, faaliyetleri ve iktidarlarla ilişkileri unutulup gitmektedir. Ayrıca anket sonuçları ile oynandığı ispat edilemediği için yanıltma ve aldatmanın hiçbir yaptırımı yoktur. Bu yüzden seçim kampanyalarına trilyonlar aktaran zengin siyasetçi ve partiler, parayı bastırıp araştırma şirketlerine algı operasyonu yaptırılabilmektedir.
Kısacası halk yanıltılmıştır. Anket şirketleri kirli bir savaşın oyuncağı olmuşlardır. Bu oyuna uyan anket şirketlerinin en ufak bir meslek onuru ve haysiyeti varsa halktan özür dilerler ve önümüzdeki seçimlerle ilgili sonuç açıklamazlar. Bunların “Algı operasyonu yapmadık, biz yanıldık.” demeleri de yetmez; bu işi beceremedikleri için kendilerine başka meslek seçmelidirler. İktidarların kirli oyunlarına alet olmaktansa pazarda limon satmayı yeğlemelidirler.
“KAMUOYU ARAŞTIRMA ŞİRKETLERİ SİNSİ METOTLARIN ARACI OLMUŞ, KULLANILMIŞLARDIR”
Kamuoyu araştırma şirketleri AKP iktidarına ve Tayyip Erdoğan’a hizmet ederek sadece onun Köşk’e çıkmasının yolunu açmakla kalmamışlar, Türkiye’nin geleceğiyle oynamışlardır. Çünkü iktidarın bölücü terör örgütüne verdiği tavizler güçlü bir algı yönetimi çalışmasının arkasına gizlenmiştir. Onların sayesinde teröre teslimiyet numunesi olan sözde demokratikleşme paketlerinin; akan kanın durması, silahların susması, anaların ağlamaması için çare olduğuna kitleler inandırılmıştır.
Geçim, huzur, çocuklarının geleceği gibi kaygılara düşürülen vatandaş, iktidarın yanında yer aldığı takdirde bunlardan kurtulacağı psikolojisine yuvarlanmıştır.
AKP’nin; sessiz muhafazakar kitleler nezdinde halkın değerleriyle savaşan geçmişteki hükmetlerin yanlış politikalarının rövanş ve intikamını alan bir parti olarak algılanması sağlanmıştır.
Erdoğan’ın bu istikamette kullandığı algı yönetimi metotları kısmen başarılı olmuş; AKP, milliyetçi ve muhafazak‰r kesimlerde ezilenlerin, sindirilenlerin ve kendi varlığını ifade etmeleri yasaklanan kalabalıkların sözcüsü olarak takdim edilmiştir.
Son 30 yılda meydana gelen siyasi, sosyal ve ekonomik olaylar karşısında halkta hasıl olan yılgınlık, nemelazımcılık ve boş vermişlik, iktidar partisi tarafından iyi değerlendirilmiştir.
Kurucusu olduğu Cumhuriyet yıkılma, devleti parçalanma ve mensubu olduğu millet de egemenlik haklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu halde, vatandaşlarımızda yerleşen ilgisizlik ve umursamazlık duygusu tamamen ortadan kaldırılamamıştır. Bunda AKP’nin 12 yıldır sürdürdüğü saptırma, karartma ve yıldırma metotlarının büyük payı vardır. Kamuoyu araştırma şirketleri bu sinsi metotların aracı olmuş, kullanılmışlardır.
Milliyetçi muhafazakar kesimde AKP’nin yarattığı algıya kendisini kaptıranlarla MHP’ye karşı muhalefeti tiryakilik veya geçim kapısı haline getiren çevreler de kamuoyundaki sahte ve sun” Erdoğan algısına katkıda bulunmuşlardır.
Meselenin bir başka yanı önemli yanı daha vardır, o da şudur: İktidarın kontrolündeki medya ve anket şirketlerinin beklentiyi yükseltmesi Tayyip Erdoğan’ın sonuç almasını sağlamış ancak kendisine Anayasa’yı değiştirecek gücü vermemiştir. %60 hayalleri görerek bulutlarda gezen AKP kurmaylarının %51,7 karşısında ayakları yere değmiştir. Sonuçta alınan %51,7; partisini dizayn çalışmalarında ve Köşk’teki planları yolunda Tayyip Erdoğan’ın elini rahatlatmamıştır. Bu sonuçla Erdoğan Köşk’te rahat oturamayacaktır. Zaten bir emanetçi başbakanla Köşkte rahatça oturması mümkün değildir.
Bütün bunlara rağmen Erdoğan’ın seçim sürecindeki üslubu ve Çankaya’da Anayasa’nın sınırladığı çizgiyi pek umursamayacağını beyan etmesi demokrasimiz adına talihsizliktir. Yemin edip göreve başlayacağı 28 Ağustos’a kadar başbakanlık ve genel başkanlık yetkilerini kullanacağını, AKP’nin kurultayına katılacağını söylemesi de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Kendisine bu konuda Şeyhülislam edasıyla fetva(!) veren büyük(!) Anayasa profesörleri de meslek haysiyetini ve bilim zihniyetini ayaklar altına almışlardır.
“ERDOĞAN SİYASET KULVARINDA FRENİ PATLAMIŞ BİR KAMYON GİBİ HIZLA İLERLEMEKTE”
Erdoğan’ın Anayasa ve yasaları ihlal edecek cüreti kendisinde bulmasında başta araştırma şirketleri olmak üzere kamuoyu algı operasyonlarına katılan birçok kurum ve kuruluşun vebali vardır. Oysa bütün bu kurum ve kuruluşlar yasalar çerçevesinde teşekkül etmiştir. Sosyal hayatın ve devletin devamı, hukukun üstünlüğünün yaşatılmasına bağlı iken, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan seçimler, algı saptırmaları yüzünden hukuksuzluğun ve dikta rejiminin kapılarını aralamıştır.
Şu anda Tayyip Erdoğan siyaset kulvarında freni patlamış bir kamyon gibi hızla ilerlemekte; önüne gelen her kurumu, her değeri yıkıp ezerek yol almaktadır. Bu tahrip gücü yüksek politika kamyonunun nerede duracağını veya durdurulacağını kestirmek zordur. Ancak yol açacağı vahim sonuçlar şimdiden tahmin edilebilir.
Unutulmamalıdır ki adil bir hukuk sistemiyle çoğulcu demokrasi bir gün onları çiğneyenlere de lazım olacak ancak o zaman iş işten geçmiş olacaktır.