Yalçın: Erdoğan tarafsız olması gereken bir cumhurbaşkanı pozisyonunu daha koltuğa oturmadan yitirmiştir…..Semih Yalçın: “Havuz medyasının temel felsefesi, “Padişahım çok yaşa!” anlayışı üzerine bina edilmiştir. Havuz medyası, AKP’nin basın kolları gibi çalışmaktadır.”
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. E. Semih Yalçın, halkın AKP’yle Anayasa’yı değiştirecek veya başkanlık sistemini getirecek yetkiyi vermediğini ifade ederek, “Erdoğan’ın, icranın işlerine burnunu sokması demek rejim krizi ve siyasi buhran demektir. Yetkilerini aştığı takdirde cumhurbaşkanlığı makamı devlet ve rejim krizinin kaynağı olacaktır. Erdoğan’ın, devletin en yüksek makamında devletin işleyişini çıkmaza sokup siyasi buhrana yol açmaya, sistemi tıkamaya hakkı ve yetkisi yoktur” dedi.
Yalçın’ın “10 Ağustos akşamından bu yana havuz medyasının MHP’ye saldırılarındaki artış” üzerine yapmış olduğu basın açıklaması şu şekilde:
10 Ağustos akşamı cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları belli olduktan sonra havuz medyası, zafer sarhoşluğu içinde MHP’ye ve öteki muhalefet partilerine çılgınca saldırmaya başlamış, suçlama ve karalamaların dozunu daha da arttırmıştır.Çünkü seçimlerden hemen sonra AKP’de yeni genel başkan ve başbakan adayının kim olacağı, Abdullah Gül’ün partiye dönme kararı yazılıp konuşulmaya başlanınca Tayyip Erdoğan derhal havuz medyasına müdahale etmiştir. “Siz AKP’yi bırakın; MHP’ye, CHP’ye bakın.” diyerek hedef göstermiş, hedef saptırmıştır. Bu andan itibaren bütün havuz medyası aynı ağız ve aynı şiddetle MHP ve CHP’ye hücum etmeye başlamışlardır.Ayrıca tarafsız olması gereken bir cumhurbaşkanı pozisyonunu daha koltuğa oturmadan yitirmiştir.
Ortada özellikle MHP tarafından işlenmiş Anayasa ve yasa suçu, MHP tarafından yaratılmış bir siyasi bunalım varmışçasına şiddetli ve suçlayıcı üslupla 4 gündür partimize saldırılması dikkat çekicidir.
Elbette yandaş medyanın tutumunu sadece düşmanlıkla, muarız olmakla ve hedef şaşırtmakla açıklamak mümkün değildir. Anlaşılmaktadır ki Erdoğan havuz medyasına 2015 genel seçimleri için startı erken vermiş, muhalefeti yıpratma ve linç kampanyasını şimdiden başlatmıştır. Malum kadro kin, garez, nefret ve ötekileştirme edebiyatına kaldığı yerden devam etmektedir. Erdoğan’ın işlediği her türlü hukuksuzluk hâlâ alkışlanırken muhalefetin en küçük kusuru bile acımasızca, ölçüsüzce eleştirilmektedir. Bunlara seçim kazanmak, üstün gelmek yetmemektedir. Düşman belledikleri muhalefetin üstüne giderek tamamen sindirmeye odaklanmış ve bununla memur edilmişlerdir. AKP sözcüleriyle birlikte büyük bir uyum ve iş birliği içinde hem tecavüz edip hem de bağırmaktadırlar. Bunun adı siyasi sadizmdir, düzenbazlıktır, hilekârlıktır.
Hatta havuz medyasından bir takım kendini bilmezler MHP’ye ömür biçmekte, 2015 seçimlerinde muhalefetin tasfiye olacağını akılsızca iddia etmektedir. AKP ve yandaşları MHP’nin varlığını gerçekten istememektedir. Hepsi MHP’siz bir siyaset özlemi içindedir. Çünkü MHP her zaman bu iktidarın alternatifi olarak durmaktadır. AKP’nin ipliği pazara çıkar çıkmaz milletimizin yöneleceği tek parti olacaktır, o da MHP’dir.
AKP’nin icat ettiği havuz medyasıyla, her alanda olduğu gibi Türkiye’de gazetecilik de dönüştürülmüştür.Birkaç yürekli gazete ve televizyonla haber sitesi hariç, özgür basın anlayışı yok edilmiştir. Artık halkın ve Hakk’ın sesi olan güçlü medyanın yerini sahibinin sesi, AKP’nin nefesi olan havuz medyası almış; modern kölelik, dalkavukluk, kapıkulu kültürü ilkeli gazetecilikle yer değiştirmiştir. Havuz medyasının temel felsefesi, “Padişahım çok yaşa!” anlayışı üzerine bina edilmiştir.
Havuz medyası, AKP’nin basın kolları gibi çalışmaktadır. Bunun en somut örneği Tayyip Erdoğan’ın Konya mitinginde yaşanmıştır. Konya mitinginde Erdoğan, yandaş medya temsilcilerini kürsüye çağırmıştır. Davete icabet eden, Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Kartoğlu, Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan, Vatan gazetesi Temsilcisi Murat Çelik ve yazarı Hüseyin Yayman, Akit gazetesi Temsilcisi Yener Dönmez, Akşam gazetesi Temsilcisi Emin Pazarcı ile Star gazetesi yazarı Taha Özhan da kürsüye çıkarak Erdoğan ile AKP seçmenlerini selamlamışlardır. Hatta bazı gazeteciler Tayyip Erdoğan’ın, “Kalabalığa bakın, buradan nasıl görünüyor?” sorusuna, “Muhteşem, muhteşem!” diyerek coşkuyla ortak olmuşlardır.
Gazetecilerin o karede yer alması, tam bir utanç tablosudur.
Siyasetçiye bağımlılık, gücün emrine girip güce tapınma; medyayı asıl görev ve fonksiyonundan uzaklaştırmış, iktidarın emireri hâline getirmiştir. Bütün bunlar halkın gözü önünde yaşanmaktadır.
Havuz medyasına mensup medya yöneticileri ve bir takım yandaş yazarlar, Erdoğan’ın etrafında pervaneler misali fırıl fırıl dönmektedirler. Hepsinin yüzünde sahte bir gülümseme, çekim alanına girmenin verdiği heyecan ve “sultan”dan iltifat görme beklentisi sırıtmaktadır. Gazetecilik mesleğini ifa etme; bunlar tarafından Erdoğan’dan ulufe ve dünyalık kapma, önümüzdeki seçimlerde AKP’nin milletvekilli adayı listesine girme uğruna şaklabanlık, dalkavukluk yarışına dönüşmüştür. Gazetecilik bunlar tarafından iğdişleştirilmiş; basın ahlakı ayağa, sokağa düşürülmüştür.
AKP döneminde yandaş basının sergilediği tavır, medya tarihine kara bir leke olarak geçecektir.Türkiye’nin son 12 yılı; basında aklın, izanın idrakin, ferasetin, sağduyunun ve özgür bilincin ortadan kalktığı bir fetret dönemi olarak hatırlanacaktır.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin akşamında daha sonuçlar netleşmeden Yüksek seçim Kurulu’nun alelacele Erdoğan lehinde yaptığı açıklama da tam bir hukuk rezaletidir. Bu durum, Erdoğan’ın 12 yılda kamu kurumlarını ve hukuk sistemini kendine bende kıldığının ve hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırıldığının göstergesidir.
Erdoğan, Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aldığı %38,5 oyu ve bütün muhalefet partilerini şimdiden yok sayarak sadece AKP’nin cumhurbaşkanı olacağının işaretlerini vermiştir. Medyanın asıl üzerinde durması gereken konu, Tayyip Erdoğan’ın her an kriz çıkarmaya hazır bir siyasi bomba olarak ortalıkta dolaşmasıdır.Hâlâ başbakan ve AKP genel başkanı gibi davranan Erdoğan, ne Anayasa dinlemektedir ne de yasa. Şurası bir hakikattir ki yarın mazbatasını alsa da Köşk’e çıksa da yine aynı tutumu sürdürecek Anayasa ve yasaları çiğnemeye, hiçe saymaya devam edecektir.
MHP olarak şimdiden Tayyip Erdoğan’ı uyarıyoruz. Millet kendisine Anayasa’yı değiştirecek ve hayallerindeki başkanlık sistemini getirecek yetkiyi vermemiştir. Cumhurbaşkanlığı makamına oturduğunda, mevcut Anayasa ile belirlenen yetkilerinin dışına çıkmamalıdır. Erdoğan’ın, icranın işlerine burnunu sokması demek rejim krizi ve siyasi buhran demektir. Yetkilerini aştığı takdirde cumhurbaşkanlığı makamı devlet ve rejim krizinin kaynağı olacaktır. Erdoğan’ın, devletin en yüksek makamında devletin işleyişini çıkmaza sokup siyasi buhrana yol açmaya, sistemi tıkamaya hakkı ve yetkisi yoktur.
MHP olarak Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı makamında sergileyeceği her hukuksuzluğun, her icraatın peşinde ve takipçisi olacağız.