Ergun KAFTANCI
SİYASETTE son demlerini yaşayan sadrazam yardımcısı Bülent Arınç‘ın şehzedeliği, sağdan bak 2015, soldan bak yine 2015 seçimine kadar; sonrası inziva hayatı!
Eski parayla 1 katriyon 400 trilyon lirayı yutan Beştepe‘deki beton yığını önce başbakanlık binası olacaktı. Daha sonra cumhurbaşkanlığının olmasına karar verildi. Kararı veren de yine bir başına Tayyip Bey…
“Şayet seçilemeyip başbakan olarak kalırsam burada otururum” düşüncesi yerini, “Seçilir de cumhurun başına geçersem o zaman binayı cumhurbaşkanlığına veririm” düşüncesine bırakınca bu oyun sahneye konuldu.
Efendi hazretleri artık bu kâşanede gününü gün ediyor.
Eski alışkanlıklarına gelince…
Onlar da sürüyor…
…………………….. ..
Konuyu dağıtmadan Arınç‘a dönüyorum; Bülent Bey Beştepe’de ki kâşane üzerinden cumhurbaşkalığına aday olanEkmeleddin İhsanoğlu‘na gönderme yaptı ve uyması gereken nezaket kuralının dışına çıkarak “Seçilseydi sarayda Ekmeleddin oturacaktı” dedi…
İyi tanıyanlar bilir, Ekmeleddin Bey orada oturmayacaktı, Çankaya’da oturacaktı.
……………………….
Arınç’a gelelim…
Sanki Ekmeleddin İhsanoğlu babasının oğlu, ya da asker arkadaşı…
İnsan, birinden bahsederken hele de siyasal hayatta, bu denli nezaket dışı ifadeler kullanamaz…
Kullanırsa kabalığını tescil etmiş olur…
“Hitap edebi” diye bir kavram olduğunu da hiç unutmayalım…
Şimdi ben Arınç Bey’i kastederek “Bülent” diye yazsam yakışık alır mı!?
O zaman haddimizi bileceğiz!
* * *
YENİ Türkiye‘de bakın neler oluyor?
Genelkurmay Başkanlığı açıkladı; son 12 yılda ülkemizde Türk Bayrağı‘na tam 51 kez saldırı olmuş, 59 Atatürk büstü tahrip edilmiş…
Kaç mağaza ya da dükkân, kaç ev, kaç otobüs, kaç okul ve devlete ait kaç demirbaş saldırıya maruz kalmış, kırılmış, dökülmüş, ateşe verilmiş ona da bakalım; bakamayacağız çünkü sayıları belli değil…
Kısacası, bu yönde herhangi bir istatistik yapılmamış…
Demek ki yakmanın, yıkmanın ve ateşe vermenin haddi hesabı yok. Bu konuda rakam vermek için, herhalde derinleştirilmiş çalışmalar yapmak gerekiyor.
Şimdi Güneydoğu’ya çevirelim gözlerimizi…
Terör örgütü yandaşları, ayrışmayı hızlandırıcı eylemler peşinde. Bazı il ve ilçeleri kurtarılmış, mahalleleri de özerk bölge ilan ettiler.
Her yere PKK paçavrasını astılar…
Sokak isimlerini, tabelaları değiştirdiler, hepsini Kürtçe yaptılar…
Çukurlar kazarak orada burada mevzi oluşturdular…
Parlamento dahil, bulundukları her yerde ve ortamda, Güneydoğu Bölgesi’nden Kürdistan diye bahsetmeye başladılar; daha da ileri gittiler sınırını bile çizdiler…
Yeni gelişmeler de var…
Bir süredir de Kürt yurttaşlarımızdan vergi adı altında haraç alıyorlar; her yerde kimlik kontrolü yapıyor, üst baş arıyorlar. Kürt de olsa Güneydoğu’da doğmamış olanlara hakaret ediyorlar, akıllarınca kamu düzenini muhafaza görevini de üstleniyorlar.
Bütün bunlara vali, kaymakam, asker, yargı mensubu ve halk maalesef karşı çıkamıyor. Devlet otoritesi, “Aman çözüm sürecinde olumsuz bir şey olmasın” talimatı vererek otoriteyi sıfırlıyor ve bu talimatla, bölgede görev yapan vatan evlâtlarının elini ayağını bağlamış oluyor.
İktidar, “Yeni bir ülke, yeni bir demokrasi anlayışı ve geniş özgürlükler” diyerek yeni bir paralel devletin varlığına nasıl olur da ses çıkarmaz, küstahlıktan ve hainlikten ibaret bu paralel yapıyı topraklarımızın bir kısmını gözden çıkararak nasıl Türkiye’nin ortağı durumuna getirir, anlamak mümkün değil!
PKK adındaki bölücü örgütün idamlık başıyla siyasal düzlemde temsilcisi partiyi, yeni Türkiye için önemli ortak gibi gördükleri aşikâr.
Çözüm süreci de böylece, muamma olmaktan çıktı; dikkat edin hedef de gizlenemiyor; süreç, örgüte teslimiyetle noktalanacak gibi…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 91 yıllık ömründe hiç bu kadar zaaf içerisinde olmadı!
Ülke, Tayyip Bey ve arkadaşlarının elinde dağılma sürecini yaşıyor.
İşin acı yanı, iktidarın gündem değiştirerek bu havayı dağıtmaya
çalışması ve yuları Tayyip Bey’e kaptıran seçmenin, zerre kadar muhakeme etmeden ve cesaretini toplamadan, yani korkarak, alnında siyasal kara bulunan “Ak Parti”ye oy vermesi…
…………………….. ..
Sosyal medya dedikleri Facebook platformunu arada bir dolaşın ve halkımızın nabzını dinleyin…
Bir yurttaş şöyle yazmış:
-PKK ile dost oldunuz, cani Apo ile dost oldunuz, peşmerge ile dost oldunuz ama bir türlü halkla dost olamadınız…
Ekleyeceğiniz başka cümle var mı!?
Çok vardır muhakkak; ancak benim yerim hepsini yayınlamaya müsait değil.
O zaman buyrun Facebook’a…
* * *
PEŞMERGEYE askeri eğitim vermeye başladık.
Öğretmenleri de, varlıklarıyla gurur duyduğumuz ve çok güvendiğimiz kırmızı bereli kahramanlarımız.
Dünyada “Kırmızı bereliler”in bileğini bükecek ve yüreğine korku salacak asker tanımıyorum.
Kahramanlar askerliği iyi bilir…
Savaşı da, barışı da…
Silah uzmanıdır hepsi…
Fizik güçleri en üst düzeydedir…
Peşmerge bildiğiniz gibi, Barzani’ye bağlı Kuzey Irak’taki Kürt Yönetimin silahlı gücüdür. Aslı, çapulcu ordusudur. Barzani ve silahlı güçleri, Kandil Dağı ve çevresinde konuşlanan PKK çetesiyle dosttur, ona silah, mermi, yiyecek, üst baş, ilaç gibi zaruri maddeler vererek lojistik destek de çıkmaktadır.
Biz bu güce askerliği ve savaşmayı öğretiyoruz, cesaret aşılıyoruz.
Akıllı işli mi?
Yarın PKK, diline persenk ettiği “Özerk Kürdistan” gerçeğine sivil yoldan ulaşamazsa savaş başlatabilir… O zaman Peşmerge de aynı amaçla PKK’nın yanında yer alacak, bizden öğrendiği askeri taktikleri bize karşı uygulayacaktır…
Beslediklerimiz yetmedi galiba; koynumuzda Peşmerge yılanını da
beslediğimiz ancak o gün, kafamıza dank edecek…