Ali Bademci
Ne yazık ki, bizde komünizm edebiyatı gibi tamamen siyasi nazarla tetkik edilmiş olan 1917 Bolşevik İhtilali’nin, adam gibi bir tahlilini hiç görmedim. Bu sebeple, hala doğulu ve batılı olmamız hususu siyasi tartışmaların ötesine geçmemiştir. Hâlbuki Türk düşünce hayatının incelenmesinde, geçen asrın başında Türk ırkının yarısının yaşadığı Rusya’da meydana gelen ve dünyayı derinden sarsan bir sosyal değişimin aynı zamanda oluşan Anadolu ihtilali nokta-i nazarı ile ciddi ve ilmi araştırmalar yapılması gerekliydi. Bolşevizm’i benimseyenler “Mustafa Suphi”, benimsemeyenler ise ”Esir Türkler” edebiyatı yapmaktan ileri geçememişlerdir. Elbette Mustafa Kemal, Bolşevizm’den kaçarak Türkiye’ye sığınan Cumhurbaşkanı seviyesindeki Sadri Maksudi ve Zeki Velidi’den etkilenecek ve bunu düşünce hayatımıza aktaracaktı. Bu bakımdan bizim Anadolu İhtilali,Tatar ve Başkurtlar’ın İdil-Ural siyasi çalışmalarını çok iyi bildiği halde, aynı sebeplerle Türkiye üzerinden Fransa’ya geçen Türkistan Muhtariyet HükümetiCumhurbaşkanı Mustafa Çokay’ı pekiyi tanımaz. O ancak II. Dünya Savaşı’nda Türkistan Lejyonları gibi tamamen siyasi hadiselerle adını duyurmuş ve kısa bir süre sonra da müessif bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Bu sebeple Türkistan’da cereyan eden hadiseleri ve istiklal taleplerini ancak elli yıl sonra telâffuz etmişizdir. İşte önümüzde bu satırları yazan zatın hayatını verdiği“Basmacılık” olayı, bu işe canlı bir örnektir. Dünya bile Enver Paşa’nın katılımı ile cihanşümul hale gelen ve tamamen bir Türklük buluşmasına dönüşen XX. yüzyılın bu en önemli istiklal hareketinde pek donanımlı değildir. Bu bakımdan 1917 Bolşevik İhtilali ve Kazan iyi anlatılmış olmasına karşılık, tahlilleri ve sosyal boyutunun incelenmesi yerine netice olarak meselelerZeki Velidi-Sadri Maksudi çekişmesine indirgenmektedir. Bugün hâlâ bu siyasete esaret Kazan’dan bahsedildiği zaman Kırım Tataristleri’nin tüylerini kaldırmaktadır. Bu ne bilgisizlik ki, üzerine vazife olmadığı halde durumdan sonuç çıkaran bazı Türkiye bilim adamları da, bu kervanın içindedir. Belki biraz uzun olacak ama bugünkü yazımızda Sultan Galiyev başlığı ile bu konuyu çalışacağız.
Galiyev, bugünkü Özerk Başkurdistan’ın Rusça adları ile Sterlitamak’ın Şipayevo köyünde, 1892’de doğdu. Ruslardan önce burada tamamen Tatar ve Başkurtlar yaşıyordu; ancak XVIII. yüzyılda Katerina, burayı bir liman şehri yaptı ve 1917 İhtilali’nde de sanayileşmiş, işçisi bol bir bölge oldu. Burası o derece Türk bir ülke idi ki, 23 yıl süren meşhur Bugaçev Başkurd İsyanları vuku bulmuştur. İklimi de tamamen İslâmi ve manevi bir örtü ile kaplanmıştı. Bu hususu devrin âlimleri ve bizzat Galiyev’in Aynilhayat-Said Haydar Ali gibi ana-baba adları bize açıkça ispatlamaktadır. Fakat Galiyev’in ailesi, herhalde Rusları kabullenemediği ve baba mesleği öğretmenlik dolayısıyla uzun göçlerden sonra köylerini terk ederek daha emin bir yer olarak gördükleriKırmıskali köyüne 1903’te yerleştiler. Galiyev, ilk ve orta tahsilini burada yaptıktan sonra Kazan’da pedagoji öğrenimi görmüş ve kısa süre baba mesleğini icra ederek kütüphaneciliğe başlamıştır. İşte Galiyev’in Rusya’nın yoğun dalgalı döneminde esas fikirleri bundan sonra teşekkül etmiş ve haklı olarak Bolşevizm’in Lenin-Stalin-Troçki’den sonra dördüncü ve en önemli adamı olmuştur. Biz maalesef onun bu dünyasını ve Marksizm-Leninizm’e enternasyonal boyutlarda katkılarını çok iyi bilmiyoruz. Bu konuda onun en önemli eseri İzbrannıy Trudi okuyan olduğunu da sanmıyoruz; velhasıl altmış yetmiş sene evvel Aclan Sayılgan’ı bile aşabildiğimiz söylenemez. Atilla İlhan gibi ciddi düşünürler ve speküler yayınlarımız tamamen vitrine yöneliktir. Hatta Galiyev’in kendini özetlediği “Kto Ya” yani “Ben Kimim” adlı mektubun tam metnini bile zor bulursunuz. Hâlbuki orada çok şeyler var ve diyor ki ”Ekim Devrimi’nin daha üçüncü yılında bana güvenilmediği ve köle olduğum söylendi.” İşte önemli olan Rus Şovenizm’ini görebilmektir. Bu hususu da, tam zamanında pembe devrimciler değil, burjuva kalıntıları olarak suçlanan Türk Milliyetçileri görmüşlerdir. Bu sebeple şimdi başa dönmenin ve Galiyev’i bayraklaştırmanın da çok anlamı kalmamıştır. Galiyev, düşüncelerinde geldiği son merhalede elbette İslâmiyet’in Türklük üzerindeki müessiriyetini anlamıştır. Hatta ”İslam’ın Hıristiyanlıktan daha demokratik ve temel dinlerin en genci güçlüsü olması” şeklindeki düşüncelerini bilen ve değerlendirenler vardır. Bunları görmemezlikten gelen bir Galiyevcilik veya Avrasyacılık sakat bir düşüncedir.
Galiyev’in, Bakü’de Mehmet Emin Resulzade ile münasebetleri ve ona fikren desteklerini iyice tetkik etmek lâzımdır. Yabancı yayınlar içinde Bennigsen gibi mütehassıslar Galiyev düşüncesini Gaspralı hareketi ile izah ettikleri gibi Türkistan Genel Valiliği KP. Genel Sekreteri ve Tatar asıllı Turar Rıskulov ile münasebetleri dolayısıyla onda teşekkül eden Türkistan İstiklal Davası, dolayısıyla “Basmacılık” hakkındaki görüşleri de çok büyük önemi haizdir. Molla Vahidov, Zeki Velidi Togan, Tursun Hocayef ve Baytursun ile ilişkilerinin de çok iyi değerlendirilmesi şarttır. Türkiye ile olan münasebetlerinden de birçok aydın haberdar değildir. Hâlbuki ülkemizde Cumhuriyet ilânı arifesinde o, “Türkiye Casusluğu” suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Galiyev’in zamanın Türk önderlerinden hiçbiri ile ideolojik meselesi de olmamıştır. Bu sebeple onu “Komünist – Marksist – Pantürkist ve Turanist” gibi sığ görüşlerle ifade edemeyiz. Onun geniş anlamda bir Türk Milliyetçisi olduğunu kabul etmeden anlamamız zordur. Onun için daha geniş bir platformda hayatı ve görüşlerini ele almalıyız. Ona komünist olduğu için milliyet düşmanı diyemeyeceğimiz gibi, ateizm hakkındaki düşüncelerinden ötürü İslâm düşmanı dememiz de kabil değildir; çünkü zamanı ateizmin dünya inanç hareketlerinde revaçta olduğu bir dönemdir. Bizim sağ düşünce, ona bu yönü ile değer vermezken, sol düşüncede gezenler de“Türkçülüğü”nü itici bulurlar. Elbette bu iki değerlendirme de gerçekçi değildir. Bunun da ötesinde Galiyev’i bizde “Şaman” geçinenler sahiplenirken, kendisinde böyle bir temayül olmadığını bilmezler. İnşallah bir gün daha geniş olarak bu önemli konuyu çalışırız.
Sağlıcakla kalın.