Ali Bademci
Türkiye’yi karıştırmak isteyenler bir sürü denemeden sonra şimdi yine eski filmleri vizyona koymaya başladılar: “Kürtçüler”le “Ülkücüler”i çatıştırmak. Elbette halklar bazında bu işi başaramadılar; hattâ iktidarın etnik bölücülük ile Türk Milliyetçiliğini aynı zâviyeden görme gayretleri de hiçbir işe yaramamıştır. Sayın Bahçeli’nin daha başından beri îtidal tavsiyeleri de göstermektedir ki ülkücülerin sabırlı duruşu ile bu yeni oyun da tutmayacak, mizansen sahiplerinin gözüne batacaktır. Bu işte sabrı destekleyen en önemli husus siyasileşen “Kürt” hareketini MHP’nin, hatta CHP’nin, nasıl değerlendirmesi gerektiği ve bu konudaki fikirleridir; mesele hafif ve sinirli beyanlarla geçiştirilecek safhaları çoktan aşmıştır. Bu konuda sağlam çalışmalar ve teklifler; daha radikal kararlar verilmesi ve “Atı alan Üsküdar’ı geçmiştir” zihniyetinden mutlaka kurtularak sağlam fikirlerle ortaya çıkmak gerekiyor. Kürtler ile oyun bir provadır ve gerisi değişik şekillerde piyasaya sürülecektir. Militarizm yüz yıldan beri siyaset sosyolojisin emrindedir artık yeteri kadar eskimiştir. Bugün başarılı olduğu sanılan militarist Kürt’çülüğün içinin boş olduğu sâkin ve mûtedil siyasete yönelmelerinden de açıkça anlaşılmaktadır. Elbette büyük bir devletin şoven duygularla ortaya çıkan küçük başkaldırılara teslim olması düşünülemez; bu sebeble en küçük kıpırdayış için, doğru veya yanlış, zecri tedbirlere başvurmak işini muhalefetin bir daha iyice düşünmesi gerekiyor. Bu şartlar altında siyasi Kürt hareketinin de kendileri ile oyun oynayan iktidara karşı mutedil davranışılar sergilemesi Kürt halkından gelen ağır baskıların bir sonucudur.
Elbette CHP’li bir âilenin ülkücü yiğidi olan Fırat Çakıroğlu’nın hunharca şehid edilmesi çok önemli bir hâdisedir. Faillerin kimlikleri ve siyasi görüşlerinin bizzat hükümet tarafından açıklanması da kurulan tuzağın boyutlarını biraz daha aydınlatacaktır. Gerçekten PKK işi ise planlı bir hareket mi yoksa provakasyon mudur bilinmesinde çok büyük faydalar vardır. Ülkücülük, tarihinde dünyaya kafa tutmuş bir harekettir; olay plânlı ve şuurlu bir hareket ise PKK intihar yolunu seçmiş demektir. Böyle bir durumdan “Açılım”ın içinden çıkamayan gâfil ve kafası karışık iktidar inşaallah bu işten bir fayda beklememektedir; eğer bekliyorsa ülke yine geçmişte olduğu gibi kan gölüne dönecektir. Meselenin tahlilini iyi yapmak gerekiyor.
İşin en önemli tarafı, olayın “Şuyunun vukuundan beter” olması misali geçmişi andıracak şekilde bu işe sol örgütlerin iştiraki var mıdır, yok mudur,evvela bu hususun tesbiti gerekiyor! Böyle bir şey şu ana kadar söylenmedi ve yazılmadı; tahmin etmeyiz ki işbirlikçi samanlık solcusunun BDP’den vekil olması dolayısiyle tamamen istihbaratçıların emrinde olan bazı küçük sol guruplar bu işe müdahil olsun. O zaman yeni olayların çıkmasından devlet de hükümet de pek korkması lâzımdır. İzmir’in mayasında bir miktar sol fikirler olabilir; fakat ülkücülere göre İzmir “Kafir” değil vatanseverdir. Eskimiş düşüncelere itibar edileceğini ve Atatürkçülük’te birleşen Türk vatanseverliğinin eşkiyâlığa alet olmayacağını biliyoruz.
Üniversitelerde şoven, bölücü ve militarist Kürt’çülüğün bir cephe oluşturacağını hiç sanmıyoruz. Elbette bu önemli hareket CHP ve MHP’ye bir ders olmalıdır. Her iki parti liderinin de meseleye sükûnetle yaklaşması oyunları ve varsa iktidar eğilimlerini gün yüzüne çıkaracaktır. Atatürkçü CHP, içinde ve dışında bulunan sola hâkim olmalı, adını değiştiren “Ulusalcı” sol ise gerçekten vatansever olduğunu ispat etmek için, bu meselede müteharrik olmak yerine en azından CHP gibi hareket etmenin erdemini göstermeli, ülkücüler ise duygusal davranmayarak iktidarın fâil veya fâilleri yakalayarak cezalandırmasını sabırla beklemelidir.
Tekrar söylüyoruz; gaflet ve hattâ ihanete karşı, CHP ve MHP Kürt söylemlerini geliştirmeli ve seçim beyannamelerinde kabul edilebilir; Kürt halkını kucaklayacak, eşikiyaya yem etmeyecek görüşler ortaya koymalıdır. Herşeyden evvel Türk ve Kürt halkı arasında bir muğberiyet yoktur. Militarist İmralı ve Kandil soytarılarının devlet adamı ve büyük komutan edası ile konuşmalarının hiçbir kıymeti yoktur ve bu hususta rejimin etkin ve doğru muhalefetle kendini koruması için geç kalınmış değildir. Milletin umudu CHP ve MHP’dir; devletimizin yedane taşıyıcı unsuru bunlardır. İtici söylemlerden uzaklaşmak veya iki yüzlü davranmaktan vazgeçmek gerekiyor. Atatürkçülük veya Türk Milliyetçiliği içine Kürt söylemlerini modern ve asri ölçülerde sığdıracak kadar tahammüllü ve olgun olması gerekiyor. İşte bunu “Seçim Beyannameleri”nde ortaya koymalıdırlar. CHP Ankara’da ayrı Kars’da ayrı; MHP ise “Reddiye” siyasetini bırakmalı, çoktan eskimiş olan İslâmcı görüşlere itibar etmeyerek militarizme hevesi bulunmayan Kürtler’i kucaklamalıdır. Bilhassa da militarist olmayan Kürt şahsiyetlerin o tarafa önü kesilmeli, bölgede ABD ve İsrail oyunları teşhir edilmelidir. Çünkü Kürtler Araplar gibi değildir ve onlar daima demokrattır.
Fırat Çakıroğlu’na Tanrı’dan rahmet kederli âilesine Türk Milleti olarak sabır diliyoruz.