H. NURCAN YAZICI
İçinde bulunduğumuz hafta benim için çok önemli… Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü olan Çanakkale Zaferi’nin 100. yıldönümünün idraki içinde olmamızın yanında, Çanakkale ruhunu her daim taşıyan ve aynı sorumlulukla ülkesine hizmet etme çabasında olan bir ülkü neferi ve Türk kadını olarak, MHP Trabzon Milletvekilliği aday adaylığı resmi başvurusunda bulunmam bana fazlasıyla onur ve gurur verdi.
***
Tarih, bir milletin üzerinde derin incelemeler yapması ve ibret alması gereken en temel kaynaktır.
Bugün Güney Doğu’da ortaya çıkan resim kareleri tıpkı düşmanın 13 Kasım 1918’de İstanbul’un işgali gibi tarihten bizlere: “Memleketin Güneydoğu’su gözümüzün önünde işgal ediliyor.” hissini uyandırmaktadır. Aslında işgalin sadece coğrafyamız üzerinden değil, eğitimden, ekonomimize, yargımıza kadar; kısacası bütün bir milli irademizi kapsadığı gerçeği ile karşı karşıyayız.
Sözde “Yeni Türkiye” kurma çabasında olanların Türk Milletinin iradesini, devletin gücünü ele alarak varmak istedikleri noktayı görmemek için menfaat sarmalında kör olmak lazım. Bu işgalcilerin ve menfaat işbirlikçilerin milletin geleceği yerine kendi gelecekleri ile ilgili hesap içinde olmaları gün ve gün tarih sayfalarına yazılmaktadır. O gün geldiğinde, bu kirli düzenin içinde kim varsa hepsinden tek tek hesap sorulacağını hatırlatmak isterim.
Seçimlere giderken paranın gücüne inananlar bu yolla insanların vicdanlarını satın alıp susturacaklarını ve Türk Milletine Güney Doğu resmini unutturacaklarını zannediyorlar. Ancak, parayı elinin kiri olarak tanımlamış engin bir gönül bolluğuna sahip bu ülke insanı, açlığa, yoksulluğa katlanır da, vatan toprağının, şühedasının hainler tarafından çiğnenmiş olmasını hiç kaldıramaz. Geçmiş bunun örnekleriyle doludur.
Biz biliriz ki parayla yapılan hesaplar insanı ancak pazarda memnun eder, mezar hiçbir kirli pazarlığı kabul etmez. Elinden kayıp giden birlik, beraberliğine kahrolan Türk Milletinin bugünlerde aklında, “Çanakkale’de boşuna savaşmış olamayız” düşüncesi var. Bu düşünceyi okuyabilmek ve karşısında çözümler üretmek, ancak Ülkücü ve idealist bir tavırla mümkündür.
Türk insanı Çanakkale’yi iyi okumalıdır. Özellikle de ülke yönetimine talip olan insanların evvela attıkları her adımda bu topraklara ve şehitlerimize borçlu olduklarını hiç unutmamaları gerekmektedir. Bu kadar büyük vebali taşıyacak insanlarda mutlaka inanç, millilik ve samimiyet gözlenmelidir. Yani mesele, koltuk doldurmak, göz boyamak, cüzdan kabartmak değil, yukarıda sıraladığım ve olması gereken mühim özelliklerin yanında temsil kimliği taşıyacak olanlarda, ülke geleceğine ışık olacak fikir, ruh ve donanıma sahip milletin hissiyatına tercüman olmaları aranmalıdır.
TBMM, Gazi unvanına sahip bir Meclis’tir, ne ucuz görüntülerin sahneleneceği sıradan bir tiyatrodur ne de halkın yüzlerce sorunu varken yan gelip yatma yeridir. Meclis ciddiyet ister. Milletvekilliği ciddiyet ister. Hasıl-ı kelam, devlet ciddiyet ister.
Kısa ve öz: Bu millet, temsiline soyunanlardan bir asır evvel Çanakkale’de “Çanakkale Geçilmez!”, İstanbul’da “Geldikleri gibi giderler!” diyen Atasının kararlılığını görmek istiyor…
…
İşte bu milli ve manevi şuur ile çıktığım yolda yüce Rabb’im yar ve yardımcım olsun. Her zaman söylediğim gibi, derdim çocuklarımız, çocuklarımızın yarınları yani ülkem, ülkemin yarınları. Mutlu ve mesut bir Türkiye’nin hayali ve özlemi içindeyim. Amacım hizmet etmektir diyorum. Bıkmadan, usanmadan diyorum hem de. Gerek Trabzon’un gerek Türkiye’nin kalkınmasında, geleceğe güvenle hazırlanmasında katkım olması için var gücümle çalışıyorum, çalışacağım da. Beklentim ise asla şan ve şöhret değil, makam ve mevki değil, sıfat ve paye değil, Allah indinde, kul nezdinde hayırla anılmaktır.
100 yıl evvel hayatın her zorluğuna rağmen dimdik ayakta duran ecdada selam olsun! 100 yıl evvel ‘vatan nasıl savunulur’ bütün dünyaya öğreten ecdada selam olsun! Şehitlerimize ve gazilerimize rahmetle, minnetle.
Esen kalınız…