Ergun KAFTANCI
MUHTEREM, “Yeni Paralel devlet” haline getirdikleri terör örgütünün siyasal ayağı ve başındaki tip için diyor ki:
–Mersin ve Adana’daki olayları ben de, başbakanımız da kınadı. Bunlara rağmen beyefendiler bizlere fatura kesti. Bunlardan sonra eşbaşkan olan bu zat insanları sokağa davet ediyor.
Huyları bu…
Pazarlık masasına oturup içeriği meçhul çözüm için bölücülüğe el veren siyasal anlayış, şikâyet suretiyle bu konudan da haklı çıkmaya çalışıyor…
–Mersin ve Adana’daki olayları ben de, başbakanımız da kınadı. Bunlara rağmen beyefendiler bizlere fatura kesti. Bunlardan sonra eşbaşkan olan bu zat insanları sokağa davet ediyor.
Huyları bu…
Pazarlık masasına oturup içeriği meçhul çözüm için bölücülüğe el veren siyasal anlayış, şikâyet suretiyle bu konudan da haklı çıkmaya çalışıyor…
13 yılın alışkanlığı işte; hak ve hukuku öne çıkararak ve yasalara sığınarak çözüm üretecekleri ve ülkeyi terör belasından kurtaracakları yerde, ağlayıp sızlanmayı âdet edindiler.
Toplumsal disiplini, huzuru ve güveni ortadan kaldırmayı hedefleyen
olaylardan olup bittikten sonra şikâyette bulunmak, baştan aşağı yanlış bir yöntemdir; dahası, iktidarın aczini ifade eden bir tavırdır!
Doğru olan ise olaylardan şikâyet etmek yerine onları önlemektir. Bu da yasaları çalıştırmak ve otoriteyi kullanarak topluma huzur ve güven vermekle sağlanır…
Bu zorlarına gidiyor, kolaya kaçıyorlar…
Toplumsal disiplini, huzuru ve güveni ortadan kaldırmayı hedefleyen
olaylardan olup bittikten sonra şikâyette bulunmak, baştan aşağı yanlış bir yöntemdir; dahası, iktidarın aczini ifade eden bir tavırdır!
Doğru olan ise olaylardan şikâyet etmek yerine onları önlemektir. Bu da yasaları çalıştırmak ve otoriteyi kullanarak topluma huzur ve güven vermekle sağlanır…
Bu zorlarına gidiyor, kolaya kaçıyorlar…
Şikâyet etmek kolaycılıktır!
* * *
* * *
HER devrin kalemi olarak tanınan bir grup tasmalı yazar, Tayyip Bey‘e ve AKP’ye oy sağlamak için didinip duruyor. Aralarında, geçmişte yer alan uzun ve karışık siyasal yaşantının ayrıntılarından habersiz olup da köşe tutanlar da var; maalesef bunlar çoğunlukta. Böylelerini erken toplanmış karpuza benzetiyorum; pembe ve lezzetsiz, kabak tadında yazılara imza atıyorlar…
Hadlerini aşıyor ve yaşamadıkları geçmişteki siyasal olayları, bin kere tahrif ederek okurlarına naklediyorlar…
Piçlik işte!
Hem yalakalık, yandaşlık, yalamalık yaparak AKP dışındaki bütün partilere ve düşüncelere sövüp sayıyorlar, hem de yazdıkları yalanlardan ve ettikleri hakaretlerden korkup can güvenliği isteyerek devlete sığınıyorlar…
Aralarında muhtereme ilân-ı aşk edenler bile var…
Erkeğin erkeğe aşkı olmaz…
Hz. Mevlânâ ‘nın Şems-i Tebriz‘e beslediği sevgi, aralarında meydana çıkan karşılıklı hayranlıktır. Mevlânâ’nın Şems’e olan sevgisi, Allah’a olan aşkının miyarıdır derler. Allah aşkı, farklı bir duygu ve ihtiramdır.
Muhtereme âşık olan sadece en soldan AKP’ye geçen ve ekonomi danışmanı yapılan jöleli kafa değil ki; biri de, zorla zengin edilmiş yine eski bir solcu olan medya patronu…
Sapık mı bunlar ne?
* * *
SİYASETİ sonunda camilere de bulaştırdılar…
Gruplar halinde camilere gidiyorlar; masa kuruyor, cemaati karşılarına alıyor ve AKP propagandası yapıyorlar. Bunlara, altına milyon liraya lüks makam aracı alan ve tepkiler üzerine satmak zorunda kalan Diyanet İşleri Başkanı da ses çıkarmıyor, “İbadethaneler, bütün Müslümanlar’a aittir, Allah’ın evinde siyasal propaganda yapılamaz”demiyor. Camilerde yalan, iftira, fitne ve fesat, argo ve tehdit dolu konuşmalar yapılmasını engellemiyor.
Böyle bir Diyanet Başkanı’na elbet de Beştepe envanterinden bir zırhlı lüks Mercedes araç bağışlanır, bağışlandı da; hem de muhterem, bu bağışı “Bir sürprizim var” diyerek açıkladı…
Oluşan durumun adı “Günahta ortaklık”tır değerli okurlar!
Bu ortaklıktan Allah’a sığınırız!
* * *
Hadlerini aşıyor ve yaşamadıkları geçmişteki siyasal olayları, bin kere tahrif ederek okurlarına naklediyorlar…
Piçlik işte!
Hem yalakalık, yandaşlık, yalamalık yaparak AKP dışındaki bütün partilere ve düşüncelere sövüp sayıyorlar, hem de yazdıkları yalanlardan ve ettikleri hakaretlerden korkup can güvenliği isteyerek devlete sığınıyorlar…
Aralarında muhtereme ilân-ı aşk edenler bile var…
Erkeğin erkeğe aşkı olmaz…
Hz. Mevlânâ ‘nın Şems-i Tebriz‘e beslediği sevgi, aralarında meydana çıkan karşılıklı hayranlıktır. Mevlânâ’nın Şems’e olan sevgisi, Allah’a olan aşkının miyarıdır derler. Allah aşkı, farklı bir duygu ve ihtiramdır.
Muhtereme âşık olan sadece en soldan AKP’ye geçen ve ekonomi danışmanı yapılan jöleli kafa değil ki; biri de, zorla zengin edilmiş yine eski bir solcu olan medya patronu…
Sapık mı bunlar ne?
* * *
SİYASETİ sonunda camilere de bulaştırdılar…
Gruplar halinde camilere gidiyorlar; masa kuruyor, cemaati karşılarına alıyor ve AKP propagandası yapıyorlar. Bunlara, altına milyon liraya lüks makam aracı alan ve tepkiler üzerine satmak zorunda kalan Diyanet İşleri Başkanı da ses çıkarmıyor, “İbadethaneler, bütün Müslümanlar’a aittir, Allah’ın evinde siyasal propaganda yapılamaz”demiyor. Camilerde yalan, iftira, fitne ve fesat, argo ve tehdit dolu konuşmalar yapılmasını engellemiyor.
Böyle bir Diyanet Başkanı’na elbet de Beştepe envanterinden bir zırhlı lüks Mercedes araç bağışlanır, bağışlandı da; hem de muhterem, bu bağışı “Bir sürprizim var” diyerek açıkladı…
Oluşan durumun adı “Günahta ortaklık”tır değerli okurlar!
Bu ortaklıktan Allah’a sığınırız!
* * *
CAMİLERDE propagandadan hasıl olacak günaha ortak olanlar da var…
Bir kısım vali ve kaymakam iktidar partisine övgüler düzüyor, adaylarına arka çıkıyorlar.
Mesela Şırnak Valisi…
Bir adayın köyüne gidip oy istedi; seçmeni kandırmak amacıyla çocuklara oyuncak dağıttı. İşin bir acı tarafı daha var; bu ziyarete yani AKP’ye dönük propagandaya, Alay Komutanı ile Emniyet Müdürü’nün da katılmış olmaları.
Halka hizmet edecek insanların iktidarın adamı olarak belirli bir zümreye hizmet etmeleri, herhalde bağışlanacak bir durum değildir!
Her vali, Şırnak Valisi gibi iktidarın hizmetine girerse yurttaşlar baskı altında olduklarını düşünmez mi!?
İyi bir devlet çalışanı olmak yerine yandaş olmayı seçenler, bu tercihi matah bir şey sanıyor. Keza, AKP’ye hizmetkâr kesilen bazı emniyetçiler de aynı düşünce ve sanı içinde…
Cemaatçi valilerin, kaymakamların, emniyetçilerin, yargı mensubunun yerlerini artık AKP’li olanlar doldurdu.
Daha önce de ifade ettik, yineleyelim; halka değil de bu iktidara hizmet eden herkes, ne bulundukları yerlerde kalacak, ne de işledikleri suçlar varsa yargılanmaktan kurtulacak…
* * *
İKİ hususa daha değinmek istiyorum…
Birincisi ülkücülükte tutunamamış birinin “Enver Paşa 80 Atatürk eder” demesi, ikincisi PKK yandaşı bir belediye başkanının “Atatürk’ün askerleriyiz” diye haykıranlara “İt sürüsü” benzetmesi yapması…
İkisini de lânetliyorum!
Zira ikisi de haddin bilmez, edepsiz, şirret, cumhuriyet, demokrasi ve Atatürk düşmanı; hain ve agresif yapıya sahipler, birinin diğerinden hiçbir farkı yok…
Bu tiplerin böyle sellem selam düşmanlıklarına çanak tutan mantık da “Benim farklı bir yanım var, milletin tarafında olduğumu açıkça söylüyorum” diyerek araya “Doğma büyüme Kasımpaşalı’yım” tehditini sokarak yasa tanımazlığa atıfta bulunan mantıktır.
Bu durumda vali de, kaymakam da, belediye başkanı da işte böyle, ipini koparmış camız gibi koşuşturup durur!
* * *
DERKENAR: Dün, iki elektrik direği arasına asılmış bir döviz gördüm… Üzerinde düşündürücü ve de komik bir slogan vardı. Bir akl-ı evvel, “Yeni Türkiye için ikinci devre başlıyor” diye yazmış. Altına da AKP imzasını atmış…
Yeni Türkiye‘nin birinci devresini gördük; şimdi yine yalana ve talana dayalı ikinci devreye mi tanık olacağız;aman Allah muhafaza!