Ergun KAFTANCI
AĞIN, Elazığ’a 123 kilometre mesafede önemli yerleşim yerlerinden biri. Yıllardan beri büyük bir ilçe olarak dikkatleri üzerinde topluyor; bir kent merkezi kadar hareketli…
Kaymakamın adı Mehmet Fatih Yakınoğlu…
Siyasal Bilgiler mezunu; idareciliğe kaymakamlık sınavına girerek başlamış; eşi hanımefendi de Abdullah Lütfü İlkokulunda görevli…
Tesettürlü bir sınıf öğretmeni…
Öğretmen hanım, 9 yaşındaki öğrencisini dövüp çocuğun yaralanmasına neden olunca, sadece Ağın’ın değil Türkiye’nin de gündemine oturdu.
……………………….
AKP geldi geleli eğitim ordusunda dayakçı öğretmen sayısında da artış gözleniyor değerli okurlar; padişahlık döneminde medreselerde uygulanan falakayla terbiye usulü, cumhuriyetin okullarına da görülmeye başlandı…
İşin bir başka yanı daha var; dayakçı öğretmen hanımın tesettürlü olması; başı türbanlı ama üzerindeki elbise manto değil, ceket etek…
Daha önemlisi de şu; tesettüre uyacak kadar iman sahibi gözüken bir hanımın, akidesini sahiplenmekte hassas ve dikkatli olması gerekirken bunlardan yoksun olduğunu göstermesi, Kur’an ile amel edip yaşadığına inanmak acısından insanı tereddütte bırakıyor!
…………………………
Müslüman’ın şiddetten de, insanlık dışı davranışlardan da, yalan ve talandan da uzak durması, kimseye zerre kadar zarar vermemesi gerekiyor.
Bu hassasiyeti göstermeyenin inancından kuşku duyulmaz mı?
Sizi bilmem ama ben duyarım…
…………………………
Kuran ile yaşayanların, beşeri zaaflardan uzak durması şart.
Hem iyi bir Müslüman gibi görüneceksiniz, hem de o görüntüyü zedeleyen işler yapacaksınız, işte bu olmaz!
“Ben Müslümanım ama çalarım” ya da “Ben Müslümanım ama yalan söyler, yolsuzluk yapar, rüşvet alır veririm” diyemezsiniz; bırakınız demeyi, Allah korkusundan düşünemezsiniz bile. Böyle demek ya da düşünmek, kafada oluşan onlarca melanete kılıf hazırlamaktan başka bir anlama gelmez…
……………………..
AKP dinciliği kullanarak iktidara geldi…
Hâlâ din üzerinden siyaset yapıyorlar…
İman ve itikat açısından Müslüman gibi gözükme gayreti içerisindeler. Ama Müslüman’a yakışmayan her melaneti üstleniyorlar…
Kul hakkı yiyorlar…
Kur’an’ı siyasal malzeme haline getiriyorlar…
Pasta yapıp kesiyor, salyaları aka aka o pastayı miğdelerine indiriyorlar.
Hırsızlık bunlarda…
Yolsuzluk bunlarda…
Talan bunlarda…
Yalan bunlarda…
Hacı fışfışlardan yardım adı altında milyon dolarları götürmek bunlarda…
Rüşvet bunlarda…
Hazine arazilerini paylaşmak bunlarda…
Saçı bitmemiş yetimin, şehit madencilerin, dağlarda vurulup toprağa düşen kahramanların haklarını cebelleze etmek bunlarda…
İşçiye, memura, çiftçiye, emekliye haklarını vermeyerek eziyette bulunmak bunlarda…
Askere, hukukçulara, öğretmenlere, bilim adamlarına, gazetecilere, yazarlara sövmek, hepsini dışlayıp hain ilan etmek bunlarda…
Müslüman gibi yaşamak, düşünmek ve solumak zorunda olduklarını umursamamak da bunlarda…
Medrese, külliye, şadırvan, saray yaptırmak bunlarda…
Fes, sarık, takke giyerek gezmek bunlarda…
Adam dövmek de bunlarda…
…………………………
Bu tür yaşantıyı moda haline getiren AKP iktidarının ürünlerinden biridir dayakçı öğretmenler…
İşkenceci polisler de öyle..
İktidardan korkarak karar veren yargı mensuplarını da unutmamak lazım…
Herkes ama herkes korku içinde…
Oysa İslam, beşere korku veren değil, Allah sevgisini öğreten, onunla nurlanan, imanı kavi, inancı tam, edebi yerinde, insanlık anlayışı zirvede olan kulluğu işaret eden bir dindir…
Yolsuzluğun, hırsızlığın, rüşvetin, israfın, partizanlığın, höt zötün, kaba kuvvetin, sorgusuz infazın, hazineyi soymanın, yalanın, gaddarlığın küfrün, tehdit ve işkencenin, dövmenin, kısacası dinimizce yasaklanmış
densizliklerin İslam’da yeri yoktur…
Bütün bunları, dinimizde varmış gibi göstermeye kalkanlardan Allah’a sığınırım…