MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, Anadolu’yu vatanlaştırma konusunda kimseden icazet almadıklarını belirterek, “Kan döktük, can verdik, yetim kaldık, gazi olduk. Ve bir çakıl taşının dahi pazarlık konusu yapılamayacağını asırlar öncesinden muhataplarına ilam ettik. Üzerimizde hesabı olanlara, yüzyıllarca muharebe meydanlarında arzularına ulaşamayanlara, gün gelip çağdaşlık adına, özgürlük ve demokratikleşme iddiaları ismi altında masalarda teslim etmek için Anadolu’yu baştanbaşa vatan; hiç yapmadık. Bunu bilmeyen, bunu göremeyen, bunu anlamayan kim varsa bilsin ki karşısında Milliyetçi Hareket Partisi vardır. Ve sonuna kadar da olmaya devam edecektir” dedi.
Büyükataman, “Sultan Alparslan Gazi ve ordusunun 16 Ağustos 1064’te Anı Kalesini fethine” basın açıklaması yaptı. Milletler arasında asırlarca süren gerilimler, husumetler ve kavgalar yaşandığını bu sancılı seyrin çağımıza kadar ulaştığını anlatan Büyükataman Anadolu’nun fetihle birlikte vatan haline gelmesini, yalnızca cenk meydanlarında kazanılmış zaferlerle izah etmenin doğru olmayacağını bildirdi.
Büyükataman’ın yazılı açıklaması şu şekilde:
Tarih içinde uygarlıklar, kendileri için güvenli ve huzurlu olacak toprakları yurt edinmek için sürekli bir arayış içinde olmuşlardır. Bunun için beşeriyetin mazisi çok kanlı savaşlara, izleri ve etkileri hala süren çok yönlü mücadelelere şahit olmuştur. Doğaldır ki, mesele yurt edinmek ve üzerinde yaşamakla bitmemiş, sınırların çizilmesi ve haritaların belirlenmesiyle her uygarlık kendi alanına çekilmemiştir. Böyle olduğu içindir ki, milletler arasında asırlarca süren gerilimler, husumetler ve kavgalar yaşanmış ve bu sancılı seyir çağımıza kadar ulaşmıştır.
Türk milleti de ekonomik, sosyal ve siyasi sebeplerden dolayı anayurdundan batıya doğru akınlar halinde gelerek son yurdu olan Anadolu’ya kavuşmuştur. Elbette bu hiç de kolay olmamış ve ecdadımız büyük bir özveri ve eşsiz bir inançla karşısına çıkan engelleri birer birer aşmak durumunda kalmıştır. Anadolu’nun fethiyle birlikte vatan haline gelmesini, yalnızca cenk meydanlarında kazanılmış zaferlerle izah etmek doğru ve isabetli bir yaklaşım olmayacaktır. Adaleti, hakkaniyeti ve insaniyeti esas alan bir yönetim kudretine eşlik eden; birlikte kardeşçe yaşama konusundaki irade ve gidilecek başka bir yer olmadığına yönelik tam mutabakat bize Anadolu’yu vatan yapmıştır.
Türkistan ocağında yanan sevgi ateşini Anadolu’ya taşıyan ve Türk milletine “Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeyi” öğütleyen ulu şahsiyetler, fikirleriyle asırlarca milletimize yol göstermişlerdir. Onların tutuşturduğu sevgi meşalesi yüzyıllarca Anadolu’yu aydınlatmış, bu ışığın yansımasıyla büyük eserler meydana gelmiştir.
Akılla duygunun imrenilecek terkibi, şuurla heyecanın dillere destan bütünleşmesi, irfanla hamiyetin en üst düzeyde örtüşmesi ve milli bilinçle maneviyatın iç içe geçmesi Türk milletinin Anadolu’yu merkezine alarak cihanşümul bir kudrete ulaşmasına vesile olmuştur. Türk milleti Anadolu’ya ruh vermiş, namus bellemiştir.
Üzerinde gözyaşlarını akıtmış, sevinçlerini paylaşmıştır. Horon tepmiş, zeybek oynamış, halay çekmiştir. Bar ve misketle gülmüş, karşılama ve enzeliyle şenlenmiştir. Ağıtlarını yakmış, düğünlerini yapmıştır. Şalvarıyla, başörtüsüyle, al yazmasıyla telli duvaklı gelinleri erlerine kavuşmuştur.
Aziz milletimiz; tarih boyunca Fırat kadar engin, Dicle kadar mağrur, Ağrı Dağı kadar haşmetli olmuştur. Her şeyden aziz bildiği vatanının her köşesine kefensiz şehitlerini emanet etmiştir.
Milletimiz aziz vatanı için şiirler yazmış, şarkılar söylemiş, türküler bestelemiş, maniler, deyişler dillendirmiştir. Mezhep, köken ya da bir başka farklılık gözetmeden ve asla bunlara takılmadan Allah bir demiş, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in muhteşem tebliğine iman etmiştir. Ayrılık tanımamış, birlik içinde ve kardeşlik duygularıyla asırlarca son yurdunda tek yürek, tek bilek ve tek millet olmuştur.
Muhterem ecdadımız; hiç kimseye kökenini, mezhebini sormamış, dilini merak etmemiş; böyle bir ayrıma ve ayrıştırmaya girmemiştir. Aynı gökyüzünün altında, aynı vatanın üzerinde dileyen, isteyen ve birlikte yaşamaya karar vermiş olan herkese değer vermiş, itibar etmiş ve Türk milletinin eşit ve şerefli bir ferdi olarak kabul etmiştir. Bozgunculara bunun için fırsat vermemiştir. Farklılıkları hatırlatanlara, ayrılıkları körükleyenlere bundan dolayı göz açtırmamıştır. Aynı yolu adımlayanlar, aynı hedefe kilitlenmiş ve benzer hayalleri görenler, çağları aşan hükümran bir milletin nasıl olması gerektiğini tarihe altın harflerle kazıyarak ispat etmişlerdir.
Özellikle Anı Kalesini, Sultan Alparslan’ın 1064’de köhnemiş Bizans’ın elinden alması, Türk milletinin Anadolu’da sonsuza kadar yaşaması konusunda atılan en büyük adım olmuştur. Bu muzafferiyet, milletimize yeni ve muazzez bir yaşama alanı açmış ve 1071’deki şanlı Malazgirt galibiyetinin adeta müjdesini vermiştir.
Biz Anadolu’yu vatanlaştırma konusunda kimseden icazet almadık. İhaleyle elde etmedik, bağışla sahip olmadık. Kimsenin himmetine müracaat etmedik, aman dilenmedik. Kan döktük, can verdik, yetim kaldık, gazi olduk. Ve bir çakıl taşının dahi pazarlık konusu yapılamayacağını asırlar öncesinden muhataplarına ilam ettik. Burasını kader bildik ve yurt yaptık. Vatanımızın her karışını, her insanını aziz bildik.
Üzerimizde hesabı olanlara, yüzyıllarca muharebe meydanlarında arzularına ulaşamayanlara, gün gelip çağdaşlık adına, özgürlük ve demokratikleşme iddiaları ismi altında masalarda teslim etmek için Anadolu’yu baştan başa vatan hiç yapmadık.
Bin yılda oluşmuş harcı, birileri ayrıştırsın diyerek ve geldiğimiz yere bizi geri göndermek için sürekli pusuda bekleyenler sırf alkışlasın diyerek Anadolu’ya gelmedik.
Bunu bilmeyen, bunu göremeyen, bunu anlamayan kim varsa bilsin ki karşısında Milliyetçi Hareket Partisi vardır. Ve sonuna kadar da olmaya devam edecektir.
Aziz ecdadımız, atlarının nefesiyle, kılıçlarının keskinliğiyle ve ülkülerinin büyüklüğüyle bu aziz coğrafyayı yurt olarak tuttu. Aksini düşünenler bilsinler ki, can feda olsun, gerekirse yeniden fetih için yollara düşeriz. Alparslan oluruz, Süleyman Şah oluruz ve Fatih gibi Bizans zihniyetine son darbeyi indiririz.Tükenmiş zavallılara, kısa menzilli mevzi elde ederek zafer kazandıklarını sanan Batı beslemelerine hak ettikleri cevabı her zaman veririz.
Bu muhteşem tarihi başarının hatırasını 16 Ağustos’ta yâd ediyoruz. Bununla övünüyoruz. Kars’tan Anadolu’ya girişimizin şanlı muzafferiyetin 951. yıldönümünde büyük Hakanımız Sultan Alparslan’ı rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.
Kanlarıyla destan, cesaretleriyle tarih yazarak bize vatan bırakan tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.