H. Nurcan YAZICI
“İnsanın Sözü; ‘Hikmet’ Bakışı; ‘İbret’ Susması; ‘Ders’ olmalıdır.” -Hz.Mevlana-
Haksızlığa uğramışlığınızın en doğal tepkisidir, küskünlüğünüz…
Bu küskünlük sessizliğe büründü mü, öfkeleriniz sükûtun serinliğine sığınır, dertleriniz şükür duasına tutunur. Zamanla sizi zırh gibi saran soylu bir duruş yansıtırsınız karşıdakilerine… Bu haliniz ile de, dostlarınıza rahatlık, düşmanlarınıza korku verirsiniz. Hem de ne korku!..
Yansıttığınız bu resmin içinde bulunduğunuz mevki, edindiğiniz itibar, sahip olduğunuz dostluklar, aile birliğiniz, ülkü yolunda ki inanmışlığınız, güven veren resminiz, hepsi ama hepsi Allah’ın bir lütfu ve emanetidir, bunu da çok iyi bilirsiniz.
Bu vakitten sonra, bu soylu yüreğin gönlünü ne iktidar, ne makam mevki okşar. Yaptığı yapacağı, emanetine sahip çıkmak, onu (itibarını, ülküsünü, inanmışlığını) kötü niyetlilerden, hırs ve nefisten koruyacak olan değerlerine sıkı sıkıya tutunmaktır.
Küsen yanınızın meselesi, haklı davanız hep memleket meselesi değil mi? Meseleniz dün de bugün de aynı olunca, ilkelerinizin bayrağını kim burçlarınızdan alabilir ki? Kimse alamaz! Dolayısıyla kırılma sebebiniz ne olursa olsun, “öfkeyle kalkıp bir yerlere gitme” gibi bir heves içinde olamazsınız. Bir yerlere gitmez, birilerine de boyun eğmezsiniz. Bu da, tüm yaşamınızda asaletinizin, inanmışlığınızın sözü geçiyor demektir.
Bu asalet derki, ‘Gücüm sana yetmiyor, seninle dövüşemem ama ülkümden de vazgeçmem, hikâyemin en değerli bölümüne asla ihanet etmem. Çünkü bunun getireceği itibarsızlıkla ve vicdanla baş edemem. Ruhumu hiç bir gel geç hevese rehin bırakamam.’
Küslüğünüzün bir de hiç hafife alınmayacak, gururla üzerinde taşıdığı deli gömleği var?!..
O gömlek, sözde kahramanlık hikâyeleri yazmak adına avcıyı övmektense, inandıklarını cesurca ortaya koyar. “Tarihin gerçekleri inandığı değerleri dünya nimetlerine değişmeyen cesur ve küskün adamların dokunuşlarıyla yazılır. Kurşuna dizilmeyi, zindana atılmayı göze alan ‘deli’ler tarihi yapar.”
Ah o inanmışlar, ah o dava adamları, kıyıda köşede dahi olsanız, çıkardığınız sesler, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler diyen adamların ciddi kâbusudur.”
Haklılar, tarih yazılmaya başlandığında, mutlaka hak ettikleri övgüyle birlikte mücadelenin altın sayfalarında yerlerini alacaklardır. Onlar beklemeyi ve kaybetmeyi önemsemeseler de, asıl sıkıntı, küskünlerin mücadele şevklerinin kırılmasıdır… İşte o zaman yalnızlaşır ve azalırız.
Hatta topyekûn milletçe kaybederiz. Biline…