YALAN söylüyorlar; MHP koalisyona hayır demedi, hayır diyen Davutoğlu. Beştepe’den aldığı talimat gereği Türkiye’yi sözde koalisyon görüşmeleri yaparak oyaladı ve alenen değil ama zımnen hayır olmaz dedi… O kurgulanan kafayla hem CHP’yi, hem MHP’yi kullanmaya kalktı… Böylece, Tayyip Bey‘in ülkeyi erken seçime götürmesini sağlayacak ortamı hazırlama görevini de, harfiyen yerine getirmiş oldu… CHP lideri Kılıçdaroğlu da, “Davutoğlu bize, var mısınız koalisyona demedi, ülkenin sorunlarını konuştuk ve ayrıldık” diyerek gerçeği açıkladı… Hem koalisyon kurmak için adamı davet edeceksin, hem tek kelime konuşmayacak ve koalisyon teklifinde bulunmayacaksın, sonra da CHP-AKP ortaklığının gerçekleşmeme nedeni diye CHP’yi göstereceksin…
Yemezler, gargara yapıp tükürürler!
……………………………………… Yavuz hırsız ev sahibini bastırır derler ya… MHP ile koalisyon konulu toplantıda da aynı tavrı takındı… MHP’nin “Varım ama önce şu dört maddeyi kabul et” diyerek açıkladığı maddeler için “Kabul edemeyiz” demek zorunda kaldı. Yani aldığı talimat gereği MHP ile koalisyona da burun kıvırdı… Elbet de o maddeleri kabul edemezdi; etseydi yani MHP ile koalisyona gitseydi Beştepe’deki zat küplere binerdi… Küplere binmenin ne demek olduğunu en iyi bilenlerden biridir Davutoğlu… O yüzden cumhuriyetin başbakanı olamadı, Osmanlı’nın sadrazamı olarak kaldı! Bu gerçeklere rağmen hâlâ muhalefeti “Koalisyondan kaçtılar” diye işaret etmekten insan biraz olsun utanır yahu… Devlet Bahçeli‘ye ve MHP’ye “Her şeye hayır diyorlar” diye yüklenmeye kalkmak da siyasal dürüstlük değildir. * * *
DAHA önce televizyonumu uydu yoluyla kullanıyordum. Çukurova Grubu tarafından yayınlanan Tercüman gazetesinde yazmaya başladıktan sonra kardeş kurum diye Digitürk platformuna geçtim…
O gün bugün o platformdayım.
Evimde iki adet dekoder var, ikisi de Digitürk’e ait…
AKP’nin sansür uygulamasına eyvallah diyen bu platformdan “Keşke girmeseydim” pişmanlığını daha fazla yaşamamak için çıkıyorum…
Öneririm, siz de çıkın…
Yedi televizyon kurumunun yayınlarına kısıtlama getiren bir anlayışa ayakçılık yapan grupla işimiz olmamalı. Bundan böyle yayınları uydu yoluyla alacağım…
AKP, cemaatçi diyerek karaladığı yedi kanalı platformdan kovdurdu. Aralarında Yumurcak adındaki çocuk kanalı bile var. Heriflerin kini taa çocuklara kadar uzanıyor, Allah hepsini ıslah etsin…
Utanmadan bir de düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğü var diye kıçlarını yırtıyorlar. Zerre kadar eleştiriye tahammülü olmayanların özgürlüklerden dem vurması ve onları sahiplenir görünmesi, kafalarının ne kadar sahtekârlığa yatkın olduğunu ve o yönde tıkır tıkır işlediğini gösteriyor.
Kıçları da yırtılmakla kalıyor!!
* * *
HER yaptıkları iş gıllı gıcık…
Zarrab yalısıyla Gündeş yalısı, aradaki boşluğa asansör sistemi yapılarak birleştirildi…
Yetinilmedi, 2. derecede SİT alanındaki tarihi iki yalıda daha başka tadilatlar yapıldı. Gündeş’in yalısına kat çıkıldı. İki yalının yüzleri de değiştirildi, camlar büyütüldü, rıhtımın eli yüzü makyajlandı, rıhtıma cam korkuluklar yapıldı, çatılar yenilendi.
Elektrikle açılıp kapanan bir de iskele yapıldı.
İki yalının da tarihi görünümü bozuldu; Boğaziçi İmar Yasası tamamen çiğnendi…
Boğaziçi İmar Müdürlüğü durumu saptadı ve bir yazıyla savcılığa başvurdu, yıkım kararı alınmasını istedi. 5 Mart’ta savcılığa yapılan başvuruya rağmen bugüne kadar yıkıma gidilmedi…
Cemaatçi denilen ve cemaati kolladığı ifade edilen savcılar ve yargıçlar meslekten uzaklaştırılmadı mı; haklarında soruşturma ve yargılama başlatılmadı mı…
AKP’ye yakın duran, rüşvet trafiğinin operatörü Zarrab için harekete geçmeyenler hakkında hiçbir soruşturma yapılmayacak mı!?
Çifte standartın gölgesindeki bu hukuk ve adalet anlayışından kurtulamayacak mıyız!?
Sadece Zarrab gibiler mi kurtulacak!?
* * *
FINDIKLI Parkı‘nı da gözden çıkardılar; Kabataş yöresinde oturan ve çalışan insanlar için sahildeki park adeta akciğer görevi yapıyordu.
Planlanan metro sistemi için parkı şantiye merkezi yapıyorlar…
Ağaçlar kesildi, parkın etrafı demir direklerle çevrildi…
Oysa bu park da kentsel SİT alanı ilan; İmar Planı’nda kayıt böyle ama dinleyen kim; SİT mit umurlarında değil…
Nerede SİT alanı varsa oraya el koyuyor ve betonlaşmasını sağlıyorlar…
Alan 3.5 dönümden fazla; denize kıyısı Salı Pazarı limanından başlayarak geliyor. Alanın toplam yüzölçümü 15 bin 284 metrekare. Elde edilecek rantın büyüklüğünü düşünün…
Semt halkı kazan kaldırmış durumda ama aldıran yok…
Belediye bildiğini okuyor!
* * *
BİR gıllı gıcık iş de Dışişleri’nde ortaya çıkarıldı.
Ya Sayıştay olmasaydı…
Elçiliklerde değişik işlerde görevlendirilen aşçı ve şoförlere havadan 10 milyon lira -Eski parayla 10 milyar- ödendiği saptanamayacaktı…
Diyanet’te buharlaşan 23 milyon lirayı da Sayıştay ortaya çıkardı…
Devlette daha pek çok uygunsuz ödeme yapılmış olabilir, onları da inşallah sayıştay ortaya çıkarır…
……………………………………..
Devleti soyan soyana; bunu yapanlar bir de dindar ve Müslüman geçiniyor. Oysa hırsızlık için kapıları açık tutanlar onlar, yolsuzluk yapanları ve rüşvet yiyenleri aklayan onlar, milli servet sayılan arazileri gaspeden, oraya buraya beton yığını dikip rant sağlayan onlar, doğa katili onlar, demokrasiyi zedeleyen, özgürlükleri ortadan kaldıran onlar…
Ülkeyi maddi ve manevi açıdan soyup soğana çeviren de hep onlar…
Bu yaptıkları dindarlığa ve Müslümanlığa sığıyor mu!?
……………………………………..
Yalan söylemekten ve kendi pisliklerini başkalarına sıvamaktan utanmayanlara ne söyleseniz kâr etmez…