2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine kürsüye gelen MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Türkiyenin önünde, aşılması gereken dört temel sorun alanı bulunduğunu söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü: Bunlar bölücülükle ve terörle mücadele, küresel girdaptan çıkış yolu arama, toplumsal barış ve kucaklaşmayı sağlama, ekonomik darboğaz olan orta gelir tuzağından kurtulma ve uluslararası rekabet gücü kazanmadır.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, TBMM’de başlayan 2016 yılı bütçe görüşmeleri öncesi partisi adına söz aldı. Vural, AKP’nin diplomasisini ‘kıvırma diplomsisi’ olarak niteledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM) Genel Kurulu’nda, 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin hesap Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlandı.
İsmail Kahraman başkanlığında yapılan görüşmelerde Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına konuşmayı Grup Başkanvekili Oktay Vural yaptı.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmada, bugün hükümetin vadettiği her şeyin geride kalan 14 yılda önceki Başbakan’ın yapamamış olduklarının itirafı anlamına geldiğini öne sürdü.
“Hizmette devamlılık vardır, çıraklıktı, kalfalıktı, ustalıktı diyerek gerekçe uydurmak bu gerçeği değiştirmeye yetmeyecektir” ifadesini kullanan Vural, bugün Türkiye’nin önünde, aşılması gereken dört temel sorun alanı bulunduğunu, bunların “Bölücülükle ve terörle mücadele, küresel girdaptan çıkış yolu arama, toplumsal barış ve kucaklaşmayı sağlama, ekonomik darboğaz olan orta gelir tuzağından kurtulma ve uluslararası rekabet gücü kazanma” olduğunu kaydetti.
Bunların aşılması için ihtiyaç olan ilk şeyin ahlaklı, akıllı milli bir idare olduğunu belirten Vural, “Biz bu hükümetin yıkıcı tasavvurlarını bir beka meselesi olarak eleştirirken, onların da bizlerle aynı tehlikeyi görmüş olmasını önemseriz.
Demek ki bu uyarıları kendileri için yaparken iddia ettikleri gibi paranoya içinde değilmişiz” dedi.
“Bugün, bir beka ve yeniden vatanlaşma sorunuyla yüz yüze isek, bu ülkenin geleceğine dönük bu derece ciddi tehditlere maruz bırakanlar da bu kişiler değil midir?” diye soran Vural, şunları söyledi: “AKP’nin bugün içine düştüğü bataktan kurtulmak adına, kendisine kalkan olarak Sevr hayallerini, Şark meselesini, dış güçleri, yabancı mihrakları seçmiş olması, biri HDP olan iki aktörlü senaryonun baş aktörü, ‘esas oğlan’ olduğu gerçeğini örtemeyecektir.
” ‘POLİTİK TERÖRİST’Oktay Vural, “AK Parti ve HDP’nin İmralı canisinin yıkım listesini müzakere ederek Dolmabahçe Sarayını kullandıkları ve devlet ile milletin birlik ve bütünlüğüne kasteden bir manifesto yayınladıkları da hepinizin malumudur.
Şimdi, dün kucaklaştıkları bu dostlarını, bugün bir teröristin cenazesini ziyaret ettiği ortaya çıkmış olduğu için dokunulmazlıkların kaldırılmasını istiyor olmalarından mutluluk duyarız.
Silahlı teröristlerle mücadele ederken, politik terörist ve yapılarla da hukukun kudretini göstererek mücadele etmek gereklidir.
Yüce Meclis’te böyle bir zihniyetin ve yapının yeri olamaz.
Cumhurbaşkanı’nın bu çıkışı, ümit ederiz ki bilinen ikircikli tavrının yeni bir örneği değildir” diye konuştu.
Hükümetin dış politikasına ilişkin de eleştirilerde bulunan Vural, “Sıfır sorunun yerinde yeller estiğini” belirtti.
Doğru olanın, Türkiye’nin, önemli tecrübelerle edindiği sistemini kaliteli ve etkin hale getirerek milli irade vasıtasıyla yönetici erki çıkartmak olduğunu ifade eden Vural, “Ancak AKP’nin denemeye çalıştığı modelde, bir vesile ile zuhur etmiş bir reis adayına, münasip bir sistem ve ona tabi olacak ahali aranmaktadır.
Kimsenin, kendisini aşiretçi zihniyetin üst yapısı olacak ‘devlet reisi’, yüce Meclis’i de ihtilalin ‘danışma meclisi’ yapmaya hakkı yoktur ve haddi değildir” dedi.
‘ANKARA JEOPOLİTİĞİNİN TAŞLARINI YERİNDEN OYNATMAYIN’Devlet, millet ve ülkenin, üzerinde ucuz politika denemeleri yapılacak içi boş kavramlar olmadığını ifade eden Vural, “Bu nedenle devlet, millet ve ülke üzerinde başlatmış olduğunuz mühendisliği sürdürecekseniz, ayağınızı denk alın” diye konuştu.
Vural, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önce büyük Türk milletinin milli kimliği üzerindeki tahribat arayışınızı durdurun.
Türk, tarihin asırlardır bu vatanda yoğrulmuş beşeri varlığının unvanıdır.
Tarihin yazdığı bu ismi anayasadan çıkartmaya çalışmak kimsenin haddi değildir.
Hatırınızdan çıkartmayın.
Kimlik üzerinde başlattığınız tahriklerin neden olacağı toplumsal ayrıştırma politikalarınızı sona erdirin.
Korkmayın, cumhuriyet size rağmen kurulmuş değildir.
Sizin de devletinizdir.
Geçmişte dönemsel yönetim tasarruflarının olumsuzluklarını devlette aramayın, saygı duyun.
Sakın aldanmayın, bedeli kanla yazılmıştır.
Bu coğrafyada yaşayan milletin teminatı milli devlettir.
Hesaplaşmaya yeltenmeyin.
Cumhuriyetin kurucu felsefesi milli mücadelenin mükafatıdır.
Varsa eksiklerini tartışın, kusurlarını görüşün ama yıktığınız takdirde bin yılın mirasını tahrip ettiğinizi bilin.
Komşu coğrafyalarda atacağınız adımları küresel çekim alanından muaf tutun, Ankara jeopolitiğinin taşlarını yerinden oynatmayın.
” “İflas etmiş ideolojiniz yerine, milli birlik ve bütünlüğümüzü odağına alan, milli menfaat ve milli güvenliğimizi hedefleyen politikalara dönün” diyen Oktay Vural, konuşmasına şöyle devam etti: “Adına çözüm dediğiniz yıkım projesini derhal durdurun ve bu yanlıştan dönün.
Yaptığınız yanlışlarla dirilttiğiniz terörizmin yok edilmesi için kapsamlı bir terörle mücadele stratejisi geliştirin ve bizimle paylaşın.
Bu kararları görmeden bizim vereceğimiz tek destek, kahraman güvenlik güçlerimizin siyasetinizin yanlışlarını düzeltmek uğruna verdikleri cansiperane mücadelelerine olacaktır.
“MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, silah ve bombalarıyla dağdan inerek ellerini kollarını sallaya sallaya evleri mesken tutan binlerce teröristin mevzilendiğini söyledi.
‘OLMAYAN ŞEY MİLLİ BİR İKTİDAR’
Bu muazzam yığınak bölgeye yapılırken valinin, kaymakamın, polisin, jandarmanın MİT’in olduğu yerde olmayan şeyin hükümet olduğunu belirten Vural, “Olmayan şey, milli bir iktidardı. Olmayan şey, dik duruş, onurlu bakış ve inançtı. Olmayan şey, vatan şuuru, yüksek ahlak, izan ve idrakti. Biliyorsunuz ve şahitsiniz.” dedi.
Yıkım sürecini övmeye devam eden İçişleri Bakanı’nın Plan ve Bütçe Komisyonunda açıkladığı rakamların dehşetine bakılması gerektiğini ifade eden Vural, şöyle konuştu:
“Günlerce ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında Silvan, Varto, Derik, Dargeçit, Sur, Cizre ve Silopi’de yalnızca yedi ilçede kaldırılan veya kapatılan çukur ve barikat sayısı, lütfen dikkat buyurunuz, 2 bin 40 adettir. Bakanın açıklaması böyledir.
Bu işi, bugün yapması için bir taşerona verseniz altı ayda sağlayamaz, ama göz yumulan teröristler belediyeleriyle el ele tutuşarak gerçekleştirmiş ve valiler uyutulmuştur. 2 bin 313 bomba düzeneği imha edilmiş. 830 adet uzun namlulu biksi, kanas, kaleşnikof dahil silah ele geçmiştir.
Yine sayın bakan, aralık ayının ortasında yaptığı açıklamada ölen terörist sayısının da üç bin olduğunu dahi söylemiştir. Bakan’ın ortaya koyduğu bilanço karşısında; Bu sayıda teröristin bertaraf edilmiş olmasına, bu miktarda mühimmatın ele geçmiş olmasına mı sevinelim; yoksa; dehşet verici sayılara ulaşmış silah ve patlayıcılar bu evlere taşınırken, sayıları binlere ulaşan hendekler kazılırken, PKK terör örgütü memleketimin sokaklarında müstahkem mevziler yaparken hükümetin üç maymunu oynamış olmasına mı üzülelim?
İşin içinden çıkamadık. Bugün askerimizle, polisimizle ve korucularımızla ev ev operasyon yaptıklarına bakmayın. Eğer 7 Haziran’da milletin bunlara verdiği ders olmasaydı terörist yapılanmasına göz yuma yuma durmak yok yollarına devam edeceklerdi.”
Silah ve bombalarıyla dağdan inerek ellerini kollarını sallaya sallaya evleri mesken tutan binlerce teröristin mevzilendiğini vurgulayan MHP Grup Başkanvekili Vural, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Soruyorum sizlere bu yerler Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde miydi? Evet, bizim vatan köşelerimizdi. Bu illerin valileri yok muydu? vardı. Bu ilçelerde kaymakamlar yok muydu? Onlar da vardı. Üstelik bu vali ve kaymakamları bu İçişleri Bakanı atamıştı.
Peki, bütün bunlar var idiyse, o halde, yıllarca sürmesi gereken ihanet tahkimatı, ev ev, sokak sokak yapılırken bu saydığımız memurları görmezden getiren sebep ne olabilir?
Ben failleri biliyorum. Milletimiz de artık biliyor. Siz de biliyorsunuz. Talimatın kaynağı, açılım denilen yıkımı sürdürmekte kararlı olan AKP hükümetidir, bakanlarıdır. Peki, bu muazzam yığınak bölgeye yapılırken valinin, kaymakamın, polisin, jandarmanın MİT’in olduğu yerde olmayan neydi?
Ne yoktu ki bunlar oldu derseniz? Zahmet buyurmayınız sayın iktidar vekilleri, ben sizlerin yerine cevap vereyim. Olmayan şey, hükümetti, arkadaşlarım, hükümet. Olmayan şey, milli bir iktidardı. Olmayan şey, dik duruş, onurlu bakış ve inançtı. Olmayan şey, vatan şuuru, yüksek ahlak, izan ve idrakti. Biliyorsunuz ve şahitsiniz.”
Hükümetin dış politikasının içler acısı olduğunu ifade eden Oktay Vural, “Propaganda malzemesi yapılarak övünülen, başarılı ve hükümran bir Türkiye’nin müjdesi diye sunulan sıfır sorunun yerinde yeller esmektedir. Zira, bu zihniyete göre, kendilerinden önce gelen hükümetler, uyguladıkları politikalarla etrafımızda düşmanlık kuşağı oluşturmuşlardı. Oysa AKP, sıfır sorunla etrafımızda dostluk ve barış çemberi kuracaktı.
Davutoğlu, 2002 yılında henüz danışmanı iken dış politikamızı belirleyecek prensipleri şöyle sıralıyordu: Güvenlik ve özgürlük arasındaki denge, komşularla sıfır sorun, çok boyutlu dış politika, pro-aktif bölgesel dış politika, yeni bir diplomatik stil ve ritmik diplomasi. Elbette bu saydıklarından hangisinde ne kadar başarılı olduğumuzun ve ne kadarında ayazda kaldığımızı anlatmak bu görüşmenin süresi dışındadır.” diye konuştu.
“DOSTUM OBAMA’DAN EYY AMERİKA’YA”
Bölgede güvenlik kalmayınca özgürlüğe zaten sıra gelmediğini hatırlatan MHP Grup Başkanvekili, şöyle devam etti:
“Her komşu ile sorun yaşayınca komşu sıfırlanmıştır. Küresel projelerin bağlacı olununca dış politikada boyut kalmamıştır. Bölgede ön almak isterken kuyruğun sonuna razı olunmuştur. Bir kişinin aklına teslim edilen yeni sitil diplomasi ise yerlerde sürünmektedir. Gelelim ne demekse ritmik diplomasiye. Sizler ortalıkta diplomatik bir ritim görüyor musunuz?
Kimin çalıp kimin oynadığının belli olmadığı bu ‘curcuna’dan bir ritim bulup çıkartabiliyorsanız, buna vereceğiniz isim ‘kıvırtma diplomasisi’ olmalıdır. Esat kardeşimden katil Eset’e; dostum Obama’dan Ey Amerika’ya; One minute’den İsrail’e muhtacız’a, Şangay Beşlisine alın dediği Putin’den ‘yalancı Putin’e’ yalpa yapa yapa duvara toslanmıştır. Bugün Suriye ile düşman, İran’la gergin, Yunanistan’la mayhoş, Irak’la sorunlu, Amerika ile sıkıntılı, Rusya ile kavgalı, İsrail’le platonik, Avrupa ile güvensiz ve tutarsız ilişkiler Türkiye gerçeği olarak karşımızdadır.”
AKP’nin siyasi sicilinin tutarsızlıklar üzerine kurulduğunu anlatan Oktay Vural, açıklamalarını şöyle tamamladı:
“Dün 2009 yılında, bu salonda mayınları temizletmek için bas bas bağırdığınız Suriye sınırındaki araziye, şimdi kalkmış beton duvar çekmeye çabalıyorsunuz. Düne kadar diz kırarak yan yana oturduğunuz, elini öperek saygıda kusur etmediğiniz yol arkadaşınızı, işler terse dönünce, haşhaşi ve virüs diye suçlayabiliyorsunuz.
Dün bir mezarlıkta dikilmiş terörist heykelini sırf çözüm süreci baltalanmasın diyerek ‘fiberglastan yapılmış basit bir heykel’ olduğunu söyleyip önemsemezken, bugün operasyonların acı sonuçlarını açıklamak durumunda kalıyorsunuz. Dün, büyük bir örgütlü tezgah sonucunda bu ülkenin askerleri, polisleri, gazetecileri, yazarları kelepçelendiği günlerde, Türkiye bağırsaklarını temizliyor derken, bugün bir kumpasın içindeymişiz, aldatıldık diyebiliyorsunuz.
Dün Libya’da iç savaş başladığında NATO için ‘NATO’nun Libya’da ne işi var’ derken, bugün Suriye’ye yana yakıla NATO’dan medet arıyorsunuz. Dün, devletin muhatabı Öcalan değil millet; terör örgütü ile masaya oturduğumuzu söyleyenler şerefsizdir derken; bugün ‘memurları İmralı ve Oslo’ya ben gönderdim’ diyebiliyorsunuz.
Dün, hükümetin bir bakanı Öcalan’ın düşünceleri bizi bağlamaz derken, bir sene sonra yıkım sürecinden sorumlu bakanınız ‘Öcalan’ın mesajı bizim de düşüncemizdir’ diyebiliyorsunuz. Dün, siyasete girmeleri için refakat ederken, yıkım ortağınız HDP ile saray salonlarında bölünme projeleri üzerinde müzakereler yaparken, bugün yıkımın yöntemi konusunda ayrı düştüğünüz masalardan ağız dalaşı yapıyor, ne işleri var bunların Meclis’te diyebiliyorsunuz.
Dün, düzmece belgelerle çok sayıda insan yargılanırken bırakın yargı görevini yapsın derken; yargı ayakkabı kutularınıza dayanınca adalet ve hukuku baltalayıp ‘sarmal olduklarınızdan’, ‘paralel devlet’ icat edebiliyorsunuz. Dün, bölgeyi kan gölüne çevirmiş İŞİD’e öfkeli çocuklar derken, bugün sınırımızdan def etmek için müttefik arıyorsunuz.
Dün ezber bozuyoruz deyip iç tehdit tespitlerinin eski yönetimlerin sanal korkularının eseri olduğunu iddia ederken, bugün bu tehditlerin bir gerçek olduğunu itiraf ediyorsunuz. Burada şunun cevabını arıyoruz. Bunlardan hangisi sizsiniz? Dünkü mü, bugünkü mü?
Dün ne dediyseniz, ne yaptıysanız hepsini yalanladınız. Bugün söylediklerinizi de yarın yalanmayacağınızın garantisi var mı? Ya, o zaman yanlış yapıyordunuz, ya, şimdi yanlış yapıyorsunuz. O zaman yanlış yaptığınızı itiraf ediyorsanız, o halde, o gün yalan söylüyordunuz.”