Ali BADEMCİ
Mesele çok; başımızı ellerimiz arasına alıp derin derin düşünmeliyiz! Bakınız siz farkında değilsiniz ama siyasette temiz Ülkücülük her gün prim yapıyor! Kendimizi yeniden dizayn etmek zorundayız! Şu sorunun cevabını vermek gerekiyor; Ya Ülkücüyüz yahud da değiliz!
Kim ne derse desin, hatta nasıl düşünürseniz düşünün, eğer Türkçülük Türk Milliyetçiliği’nin özel adı ise, Ülkücülük de bunun siyasi tezahürünün namı ve şanıdır. İki ana deyimde de tarihi hasletlerimiz, kültürümüz, destanlarımız, ahlâkımız varsa sonuncunda da 50 yıldan beri kara topraklara tevdii ettiğimiz şühedâmız vardır. O sebeble bu kazanıma öyle tepeden bakıp küçümseyemez ve basit siyasi argüman gözü ile bakamazsınız! Hâlâ Anadolu’ya cansız bedeni bayrağı sarılmış şühedâ geliyor! Bunlara kayıtsız kalabilir miyiz! Üstelik bunların şehâdetinde tartışma da olmaz, onlar tertemiz, alnı pâk gönlü diri devlet ve millet şehitleridir! “Alıştık” demek Tanrı emrini hafife almaktadır, eşkıya ile bir tutmak ihanettir! Her Müslümanım diyenin, şekli ne olursa olsun ölümüne şehadet olayı denmez, takdiri mutlaka Tanrı’ya aittir!
Beğenirsiniz, beğenmezsiniz; yanında veya karşısında da olabilirsiniz, lâkin “Ülkücülük” bu ülkedeki siyasî MHP hareketinin öz, hattâ tapulu malı, değişmez ve değiştirilemez kazanımıdır! Hesabını sıradan adamlar değil, “Hakk-ı İlâhi” tutar! Öyle uyduruk, kaydırık söylemlere hiç inanmayınız! MHP varsa “Ülkücülük” vardır! Çok tabii olarak BBP hareketi de onun ayrılmaz bir parçasıdır! Bu adreslerin dışında ülkücülük arayamazsınız; ilâcın dozunu da tartışamazsınız! Milletin bünyesi nasıl arzu ediyorsa işte reçete odur! Alperenler tekbir getiriyor diye geçmişte mırın kıran edenler şimdi kendilerine de lâzım olduğu için aynı şeyi yapmaya başladılar! Rahmetli Yazıcıoğlu dedeleri Yazıcıoğlu Ali Halepli âlim ve hatip bir âilenin çocuğu idi 1700’lü yıllarda Antakya Semerciler Camii’nde padişah fermanı ile “İmam-Hatiplik” yapmıştı! Neden asâleti kıskanıyorsunuz da yok etmeye çalışıyorsunuz?
Ülkücülük fikirde olduğu kadar siyasette de birlik ve beraberliği sağlamak zorundadır; son MHP kuşağı maalesef bu duyguları teneffüs edemedi! Hâlâ Ocak ve Bucak görüntüleri yiğitlik resimleri ile doludur! Okuyan, yazan ve eğitimli olan insanlar bu mekânlara gitmek istemiyor! Siyasetin sağladığı maddî imkanlar ülkücüleri yanlış yola çekiyor ve kanunsuz işleri özendiriyor! Böyle olunca da üniversitelerdeki kız ve erkek öğrenciler kendilerinin karşılığını burada görmüyorlar ve başka arayışlar içerisine giriyorlar! Bu durum çok tehlikelidir ve uzun zamandan beri alarm zilleri çalıyor! Eskisi gibi geçmişe danışan ve problemi onlarla birlikte çözmek isteyen yok! Şartlar ne olursa olsun 12 Eylül öncesi başkan ve kadroları birikimli insanlardı! Neden bunların birikimi ve öngörülerinden faydalanmak istemiyorlar anlamak mümkün mü? Öğrenciler soruyor, “Partiye mi, Ülkü Ocakları’na mı, Türk Ocakları’na mı gidelim” diye! Ne cevap vereceksiniz!
Parti cenaze evi gibi, katiyen tabanı temsil etmiyor, çeşitli hiziplerin adamları! Her gün yüzlerce mesaj ve mail atıyorlar da vatandaştan rey istemesini bilmiyorlar! Ülkücülerle entegreolmak yerine onlardan rey istiyorlar! Böyle yoksulluk olur mu? Belediyeler ve Parti teşkilâtlarından günde yüzlerce mesaj geliyor ki silmekle bitiremiyorsunuz? Halbuki eğitim ve fikir adamlarını Belediye faaliyetleri katiyen ilgilendirmiyor! Öyle olunca da Belediyeler vatandaşa kendilerini anlatması gerekirken fasit dairenin içinde dolaşarak bir daha seçilmesi mümkün olmayan bir tenekenin dibinde kalıyorlar? Söylemler, tekbir sesleri, hamaset nutukları, Türkistan özlemleri seçim sloganı olarak kalıyor ve sırıtıyor! Bu nasıl siyaset nasıl ülkücülük! Popülizm adına katillerle etkinlik, rakı festivalleri ile gösteriş yapıyorlar buna mı ülkücü siyaset diyeceksiniz?
MHP’li Belediyeler’in bütçeden gelen paraları sarfında usulsüzlük olduğu mahkemelere intikal etmiş ve dâvâlar görülüyor! Bunları hafife almak mümkün mü? “Görmedim, imzam yok” demek yeterli bir açıklama değildir! Gerçekten olmayabilir ama başta bu işleri MHP’liler konu ediyor! Doğru değilse önüne geçilemez mi? Ondan sonra adınız ve sanınız değişiyor birden bire “Hırsız” oluveriyorsunuz! Hem camiamız hem de halkımız bu işlerde pek hassastır! Mahkemelere karşı gövde gösterileri veya siyasi polemiklerle bu işi çözemezsiniz! Meseleyi önce kendi içinizde halletmelisiniz, evvelâ kendi arkadaşlarınızı inandırmalısınız! Yoksa inandırıcılığını kaybediyor, şantajcıların elinde oyuncak oluyor ve menfaat kapıları durumuna düşüyorsunuz! Bunlar çok ciddi meselelerdir! Kimse öküzün altında buzağı aramıyor! Artık ülkücü ve ülkücülere inanma zamanı gelmedi mi?
Mesele çok; başımızı ellerimiz arasına alıp derin derin düşünmeliyiz! Bakınız siz farkında değilsiniz ama siyasette temiz Ülkücülük her gün prim yapıyor! Kendimizi yeniden dizayn etmek zorundayız! Şu sorunun cevabını vermek gerekiyor; Ya Ülkücüyüz yahud da değiliz!
Muhabbetle.