Ali BADEMCİ
Araştırma ve makalelerde yukarıdan beri sıraladığımız deyimleri doğru kullanmak gerekiyor. Kavram kargaşalığına düşmemek ve siyasete yem olmamak için üstüne bastıra bastıra birkaç deyimi açıklamaya çalıştık. Keşke yer müsait olsa ve sizler de sıkılmasaydınız bunları daha geniş boyutlarda incelerdik. Bilhassa çalışma yapan arkadaşlar daha doğruları bulmalıdır.
Hemen hemen bütün Türk lehçelerinde var olan Bağ sözcüğü, “Kabîlenin bir bölüğünü veyahut kabîle anlamını bildirmek için çok eski devirlerden beri kullanılmaktadır.” (İnan, s.634.) Bugün de Bir bağ ıspanak örneğinde olduğu gibi, belli sayıda insan karşılığı olarak etnolojik anlamda Bağ’ın mânâsı kolayca anlaşılır. Bugün hâlâ kullanageldiğimiz ve bazan isim yaptığımız aynı guruptan Urug deyimimiz vardır. Göktürkler devrinde tek başına “Yakın ve uzak kan kardeşlerden kurulan muayyen bir topluluğu” (A.g.e., s.631) ifâde etmek için kullanılmaktadır. B.Ögel’e göre bu sözcük Tohum anlamına gelen Tarıg deyimi ile ilgilidir,(Türk Kültür Tarihine Giriş II, Kül.Bakanlığı, Ankara 1978, s.16). Orhun Yazıtları’nda (s.1-34) Uruysirat şeklinde yeralan aynı mefhûm biraz da Soy mânâsında veya Soysuz Kalmak anlamını taşımaktadır. ( H.Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, s.876). Urug sözcüğünü Kaşgarlı Mahmud’a dayanarak açıklayan B.Ögel, Divan’da geçen Urug Ekti-Tarıg Ekti izahına dayanarak “Soy, nesil, Zürriyet” ve Boy kavramını karşıladığını ifâde etmektedir. (Ögel, a.g.e.,s.16-17). Gerçekten günümüz Kıpçak Türkçesi’nde de Urlug şeklinde yaşayan deyim (Toparlı-Hanifi Vural-Recep Karaatlıi, Kıpçak Türkçesi Sözlüğü, TDK.Ankara 2007, s.293). Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’inde (R.Rahmeti Arat, Kutadgu Bilig, Çeviri, TTK, Ankara 1974, Md.115) de aynı anlamda mükerreren kabile, nesil, nesep, soy gibi zaman içinde ve boylar arasında benzer mânâlar almıştır. Hakikatten eski Uygur Türkçesi!’nde ( Ahmet Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, s.266) durum aynıdır. Kıpçak lehçesinde var olan yeni şekli yaygın iken yeni Uygurca’da bizim gibi Urug ( Emir Nepipoviç, Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü, Çev.İ.Kurban,TDK, Ankara 2008, s.438) olarak yaygınlaşmıştır.
Elbette çok eski devir Türkçesinde Urug’un, Tarıg şeklinde olduğunu biliyoruz. Ögel gibi, İnan da ki Tohum ekilen yer (İnan, Makaleler ve İncelemeler, s.632.) mânâsında Tarla ‘dan başka bir şey işaret edilmemektedir. Kaşgarlı Divan’nın ( Besim Atalay ,Kaşgârlı Mahmud, Divanü Lûgat-İt-Türk, C.4(Dizin), TDK, Ankara 2007,s.697) birçok yerinde aynı ve benzer anlamlarla zikredilmekte olup, Anadolu Türkçesinde de Urug olarak Dede Korkud’dan, Şehname’ye hatta Şer’iyye Sicillerine kadar (Tarama Sözlüğü (U-Z, C.VI, TDK, Ankara 2009, s..3977) devlet hayatı, şair ve yazarlar tarafından günlük hayatta 1000 yılı aşkın bir zamandan beri kültürümüzü aynı anlamlar ile aydınlatmaktadır.
Türk kültürünün tarihi tekâmülü içerisinde Budun ve Bukun, İslâmi devirde Arapça Halk ve Kavim karşılığıdır. Kaşgarlı sözlüğünde Budun, Halk-Kavim anlamında açıklanmış olup başka deyim ve kelimelerlerin önünde veya sonunda, ayrıca 12 yerde daha (Divanü Lûgat-İt-Türk,s.110) geçmektedir, ki deyimin o devirde çok yaygın olarak kullanıldığı ve Arapça karşılıkların tam olarak bunların yerine oturmadığını açıklayıcı araştırmalarda söz konusu edilmiştir. Gerçekten Budunluk-Bukunluk kişi ifâdesi ile bir kavme mensûbiyet işaret edildiği gibi eş anlamlı deyimler olduğu ayrıca Yenisey-Kızılcar Yazıtları ile de teyid ve tesbit edilmiştir. (Makaleler ve İncelemeler,s..634). Çok erken zamanlardan geldiği ve yaygın olduğu, Orhun Yazıtları’nın 100’ün üzerinde yerinde zikrinden de anlaşıldığı gibi (Orkun, Eski Türk Yazıtları,s..784), orta zamanda Ulus ve İslâmi devirde de evvelâ Kavim sonra da Millet bu şipşirin Türkçe kelimenin tahtına oturmuştur. Bir İslâmi devir şahaseri olan Kutadgu Bilig’de de Orhun Yazıtları ve Kaşgarlı Divanı kadar sık geçen Budun bura da daha çok Arapça Halk deyiminin karşılığıdır.. Osmanlı’nın Kısas-ı Enbiyası ve Altınordu’nun Hüsrevü Şirin’inde de yaygın olarak yer alan Budun o devir Kur’an tercümelerinde de kavim karşılığı yeralmış olup XIV. yüzyıldan sonra herhalde tamamen unutulmuştur. ( İnan, Makaleler ve İncelemeler, s..629.)
Anadolu Türkçesi’nde artık oturmuş olan Akvam’dan gelen Kavm-Kavim Arap lisânında ”Kendilerine peygamber gönderilen insanlar topluluğu” (Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 1970. s.597,) olarak ifade edilmektedir. Fakat Araplar ve Türkler, hatta Farslar bu deyimleri kendi kültürlerine ve sosyal inkişaflarına göre anlamlandırmaktadır. Türk cemiyetinde Arapça anlamlar bizleri mutlak olarak yanlış yollara götürür Anadolu Türkçesinde ve Özbekler’de bu deyim aralarında töre dil ve kültür ortaklığı bulunan boy ve soy bakımından da birbirine bağlı insan topluluğu olarak kullanılmaktadır. Arap şovenizmini ifâde eden asabiyet-i kavmiye Türk kültüründe ifâde bulamamıştır; çünkü bizim kültürümüzde bu deyimlerde asabiyet eğilimi mevcud değildir ve ifrat bulunmamaktadır.Arapça yaratılmış , halkedilmiş, Halk deyimi ise tıpkı ileride konu edilecek olan Millet deyimi gibi olağanüstü değişikliğe uğrayarak bazen Ulus yerine kullanılmış olmasına karşılık gerçekte yukarıda açıklanan Kavim deyiminin üç aşağı beş yukarı eşanlamlısıdır.
Araştırma ve makalelerde yukarıdan beri sıraladığımız deyimleri doğru kullanmak gerekiyor. Kavram kargaşalığına düşmemek ve siyasete yem olmamak için üstüne bastıra bastıra birkaç deyimi açıklamaya çalıştık. Keşke yer müsait olsa ve sizler de sıkılmasaydınız bunları daha geniş boyutlarda incelerdik. Bilhassa çalışma yapan arkadaşlar daha doğruları bulmalıdır.
Muhabbetle.
Serinin ilk yazıları:
- AHMED YESEVÎ VE TÜRK AŞÎRET YAPISINA GİRİŞ IV – 27 Nisan 2016
- AHMED YESEVÎ VE TÜRK AŞÎRET YAPISINA GİRİŞ III – 24 Nisan 2016
- AHMED YESEVÎ VE TÜRK AŞÎRET YAPISINA GİRİŞ II – 21 Nisan 2016
- AHMED YESEVÎ VE TÜRK AŞÎRET YAPISINA GİRİŞ – 20 Nisan 2016