Ahmet B. KARABACAK
Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
“Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?
Mehmet Akif ERSOY
Neron, Büyük Roma İmparatorluğu’nun hükümdarı. O zaman dünyanın en büyük devleri olan Roma, Kuzey Afrika, Mısır, Arap yarımadası, Mezopotamya, Bugünkü Anadolu toprakları, Balkanlar, Orta Avrupa topraklarına yayılmış koca bir devlet. Bu devleti korumak için beş büyük ordu kurulmuş, her ordu kendi bölgesinde oraların hakimi durumunda. Bu ordular devletin başında olan hükümdara kayıtsız şartsız bağlılar. Vergi toplayıp devlet merkezi Roma’ya gönderme, isyan edenleri şiddetle cezalandırma bu orduların görevleri arasında.
Bu devletin başında o sırada otuz bir yaşında Neron adlı bir hükümdar var. Müthiş bir diktatör. Dünyanın merkezinde kedisinin olduğunu, diğer insanların görevinin ona hizmet için, dalkavukluk için var olduklarına inanıyor. Hiç sebepsiz yere, zevk için kölelerini, kendisine yıllarca dalkavukluk eden asilzadeleri idam ettiriyor, onların kafalarını günlerce süren eğlence âlemlerinde teşhir ediyor. Bir gün kafası esiyor; anne ve babasını idam ettiriyor. Ufak bir çocuğu ölüyor; iki gün sonra unutuyor. Devleti idare etmek için seçtiği adamlar bir an bile kendilerini güvende hissetmiyorlar. İstediği anda onları cellat’a verip, öldürtüyor. Halk açlık çekerken altından bir sarayın yapımını devam ettiriyor. Bu öyle bir saray ki, dünyada bir eşi daha olmasın istiyor. İçindeki eşya ve binlerce dönümlük bahçesine dünyanın her tarafında ağaçlar ve hayvanlar getirtiyor. Yani fakir –fukaradan baskıyla topladığı vergilerin gelirini kendine, belki bir süre sonra idam ettireceği yakınlarına harcıyor. Yaşadığı çağ, Hz. İsa’dan altmış-yetmiş yıl sonrası. Filistin’de doğan o günkü hak din Hıristiyanlık Roma’da yayılma imkanları buluyor. Neron, bu dine giren insanları arenalarda aslan ve kaplanlara parçalatıyor. Büyük kazıklar, diktirerek bunları katranlatıyor, Hıristiyanları bu kazıklara bağlatarak onları ateşe verdiriyor. Meşale gibi yanan bu insanların karşısında avenesi ve dalkavuklarıyla beraber eğlenceler düzenliyor, beş para etmez şiirlerini okuyup, kendisini alkışlatıyor. Büyük ceza evleri kurdurup, bir süre sonra arenalarda düzenleyeceği eğlencelerde aslanlara parçalatacağı insanları buralara dolduruyor. İnsanları ve Roma şehrini hiç sevmiyor. Devamlı kafasında bu başkent’i bir başka yere taşımak düşüncesi var. Bir başka düşüncesi de Roma şehrini yakıp büyük bir eğlence düzenlemek, şehir yanarken şiir okuyup, kendini alkışlatmak.
Dalkavukların arasından seçtiği kişilere emir vererek gizlice Roma şehrini pek çok yerden ateşe verdiriyor. Roma yanarken Neron, muhteşem sarayında eğlence düzenlemektedir. Bütün şehir günlerce yanıyor, binlerce insan ölüyor. Halk bu yangının Neron tarafından çıkarıldığını öğreniyor, isyan başlıyor. Korkuya kapılan Neron açlık çeken ve açıkta kalan halkı yatıştırmak için depolardaki yiyecekleri bol bol dağıttırıyor. Adamlarına emir vererek halkın oturacağı sosyal konutlar şeklinde evler yaptırmağa başlıyor. Bu bol yiyecekleri ve yapılmağa başlanan evleri gören halk Neron’u arabasıyla geçerken alkış tufanına tutuyor. Depolardaki yiyecekler bitene kadar devam ediyor bu şuursuz destek. İsyan tekrar başlıyor. Halk saraya yürüyor. Neron sarayında bir anda yalnız kalıyor. Binlerce kölesi, çalışanı, hattâ karısı kaçıp gidiyorlar. Bir kişi kalıyor yanında, ona yangında yardım eden bir başka halk düşmanı. Neron’a kaçmayı teklif ediyor. O sırada Roma İmparatorluğunu ayakta tutan beş ordu da halkın yanında isyana katılıyor. Neron’un kaçmaktan başka çaresi kalmıyor. Kaçacak, ama nereye. Yanan şehrin dışında bir yere gitmek isterken, kendilerini takip edenlerden kurtulmak için bir bataklığa saklanmağa çalışıyorlar. Neron bu bataklıkta, çamurların içinde debelenerek ölüp, gidiyor. Dünya bir çirkeften kurtuluyor… Neron ve akıbetini öğrenmek için KOVADİS adlı romanı okuyun. Diktatörlüğün ne olduğunu bir de oradan öğrenin.