Ergun KAFTANCI
betboo
MİLLÎ birlik ve beraberlik vurgulamasına sahne olan Yenikapı Demokrasi ve Şehitler Mitingi‘nin içte ve dışta yansımaları sürüyor…
Haddini bilmez, akılsız ve gönülsüz zıpırların dışında, halkımızın mitingle pekişen kardeşliği sürdürmekte kararlı olduğunu gördük…
İçimize su serpen bu olgu önemlidir ve inşallah değişmeyecektir…
…………………….
Mitinge katılımın boyutunu tartışma konusu yapan safdiller var…
“Yenikapı’da bir milyon kişi vardı” diyerek katılımı küçümsemeye kalkanlara cevabı havadan ölçümleme yapan polisimiz verdi.
Metrekareye düşen insan sayısı saptandıktan sonra miting alanına 5 milyon yurttaşımızın geldiği açıklandı…
Alana giremeyen yurttaşlarımızı da hesaba katarsanız millî birlik ve beraberliği pekiştirmeye koşan yurttaşlarımızın sayısının hayli yüksek olduğunu görürsünüz…
Evlerinde kalıp televizyon yayınlarını izleyerek mitingi yaşayan yurttaş sayımızı da unutmamak lâzım. Onlar da meydandakiler gibi siyasal mülâhazalardan uzak tutulan kucaklaşmaya gönülden katıldı. Bu muhteşem
olguya gölge düşürmek mümkün değildir…
……………………
Dış dünyaya gelince…
Son onbeş günde yaşadığımız olaylara ilişkin değişik değerlendirmeler yapılıyor…
Amerikan basını hem darbe girişimini, hem Yenikapı mitingini dalgalı ifadelerle yorumlamayı seçmiş…
Avrupa basınında ise daha değişik bir hava estirilmiş…
Yabancı basında hiçbir kalem, iblisi ve FETÖ çetesini eleştirmemiş. Bunlara değinmeyerek iblisler ordusuna zımnen destek vermişler.
İtalyan Corriere della Sera gazetesi yaşananları kişisel ego ve politika diye yorumlamış, bu ifadesiyle iblisi mi yoksa Erdoğan’ı mı kastettiğini belli etmemeye çalışmış…
Erdoğan‘ın dostum dediği Silvio Berlusconi‘ye ait İl Ciornale gazetesi de mitingi Cumhurbaşkanı’nın güç gösterisi diye nitelemiş ve “Herkes Erdoğan için meydandaydı” diyerek mitingi amacının dışına taşımaya kalkmış…
Bu arada Almanya’nın her iki olaya ilişkin değerlendirmesini de özetleyelim; Başbakan Merkel’in yardımcısı, darbeye atıfta bulunarak, “Türkiye AB’ye 20 yıldan önce giremez” açıklaması yaptı ve darbe girişimine karşı takındığımız tavrı yani demokrasiye olan aşkımızı da görmezden gelerek üyelik talebimize kan doğramayı sürdürdü…
İblis ve emrindeki terör çetesinin Türkiye’nin imajını değiştirme gayreti maalesef dış dünyada istemediğimiz şekilde yorumlanmamıza neden oldu…
Kendimizi doğru dürüst ifade edemezsek bu tür hezeyanlar sürebilir…
……………………
Birlik ve beraberlik içerisinde derlenip toparlanmaya en fazla muhtaç olduğumuz günlerdeyiz.
Hem içerideki, hem dışarıdaki şom ağızları kapatmak zorundayız.
Densizlere konuşacak lâf bırakmamalı, kusmuktan farksız hezeyanlarını hepsine yalatmalıyız!
İblisten başka şey görememişler
FETÖ’cü olduğunu alenen ifade eden Enes Gülen -eski soyadı Kanter- uzun bir açıklama yaparak iblise bağlılığını dile getirdi…
Millî basketbolcuydu…
Kontra görüşleri ve gayriinsani tavırları nedeniyle millî takıma alınmadı. Amerikan basketbol ligi NBA’de top koşturmaya başladı…
İblise tapındığı için babası ve ailesi tarafından dışlandı, evlâtlıktan reddedildi. Bunun üzerine soyadını da değiştirdi ve yalan mı doğru mu bilemiyorum, “Gülen” yaptı…
…………………….
Açıklaması, nasıl bir gayya kuyusuna düştüğünü gösteriyor…
Babasına göre Enes hipnotize edilmiş durumda, o nedenle gözü iblisten başka hiçbir kutsallığı göremiyor…
…………………….
Anlaşılan bu çocuk da Hakan Şükür‘ün yolunda…
Onun da gözü iblisten başka bir şey görmedi, Adapazarı’nı bırakıp kaçtı; darbe girişimi bile aklını başına getirmedi…
…………………….
Bu ikisine ve kervandaki diğer şöhretli (!) Fethullahçı isimler, sözde İslam’ı yaşamak için paralelci olmuş.
Hepsi bu gerekçeyi haklı neden sayacak kadar ahmak…
İslam, bir aracıyla yaşanmaz, bir başına yaşanır…
Din kültürü almak ise başka şeydir…
Din insanın özelidir, dini kültür de Kur’an’dan ve hadislerden edinilir.
Dini, binbir desiseyle insanların kafasına ve gönlüne sokanlarla İslam yaşanmaz…
Fethullahçı çocuklara bu gerçeği anlatmak keşke mümkün olsaydı!
Sırada üç konu daha var
DÜNKÜ gündemde üç önemli konu daha vardı…
Biri, “Fethullahçı paralel yapıya parsel parsel kıyak yaptı diye suçlanan Melih Gökçek‘in MHP Genel Başkan adaylarından Dr. Meral Akşener‘e sataşmayı sürdürmesiydi…
Akşener‘in MHP’nin başına geçmesini partisi AKP‘nin geleceğini tehlikeye atacak gelişme sayan ve bundan dolayı korku yaşayan Gökçek, Akşener’i
hiç olmayacak biçimde suçlamaya yeltendi…
Sözde Akşener de paralelciymiş…
Melih Bey bu iddiasıyla bir kez daha gülünç duruma düştü…
Akşener açıkladı:
-İddiasını ispat etsin diye Gökçek’i mahkemeye veriyorum…
*
Gelelim futbolcu Emre Belözoğlu‘nun Fenerbahçe’ye sportif direktör yapılması konusuna…
Kulüpte böyle bir eğilim varmış…
Emre’yi o makama uygun gören de Başkan Aziz Yıldırım imiş…
…………………
Yanlış yaparlar…
Hırçın mizaç bir insan spor direktörü olamaz…
Görevini o mizaçla yapmaya kalkınca ortalıkta iyi adına bir şey bulamazsınız, çünkü kalmaz!
Bu karardan süratle dönülmeli!
*
Üçüncü önemli konu idam cezası…
“Yeniden gelsin mi, gelmesin mi…”
Konuşulan bu…
Bana sorarsanız gelmesin…
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası idamdan daha önemli; mahkûm bir defa değil bin defa ölsün ölsün dirilsin…
Yalnız bir husus var; müebbet hapis cezasından şu ya da bu nedenle eksiltme yaparak tahliye edilmeler önlensin…
Hukukçu değilim, iyi bilmiyorum o nedenle söylüyorum, müebbet hapis cezası alan ömrü billah salıverilmesin…
İdamsa bu da bir tür idam!
Çok hoşuma gitti
KİM söylemiş bilemiyorum, çok beğendiğim için köşeme alıyorum…
Yıkıldın, yakıldın devrim dediler
Soysuzlaştırıldın evrim dediler
Bozkurt’a it, ite yavrum dediler
Kalk, doğrul yerinden, yürü, geç öne!
Uyan ey Türk, kendine dönmeyi dene!
BİR SÖZ
DÜŞÜNMEDİĞİN zaman, yaşamadığın zamandır.