Ali BADEMCİ
Sanıyoruz ki Başbakanlığa da Mirziyoyev’in yardımcısı olan Rustam Azimov getirilecek; fakat uzun yıllar Milli Güvenlik Teşkilâtı (Milli İstihbarat) Başkanı Genel Sekreteri Rustam İnoyatov’un adı daha öne çıkmıştı. Tahmin ediyoruz sağlığı müsait olmadığı gibi Cumhurbaşkanı’nın aklındaki Başbakan adayı Azimov’dur. Başbakan parlamento içinden Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir. Rustam Batı, Türkiye ve Amerika görmüş, ekonomistliği ağır basan, para ve banka politikalarını iyi bilen bir siyasetçi. Zengin kaynaklara ve potansiyele rağmen ülke çok fakir; halk hâlâ Karahanlılar ve Oğuzlar devrinden kalma toprak evlerde yaşamaktadır; elektrik ve su gibi temel ihtiyaçlar ancak büyük şehirde karşılanabiliyor! Ülkenin dış borcu yok, özellikle mevzuatta Rus terminolojiye bağımlılık devam ediyor; tabii olarak dış ticaret de öyle! Profesör aylığı 300 dolar; iki üniversite bitirmiş Özbek kızlar okumak için geldikleri İstanbul’da 500 dolara yatılı olarak kalıyor ve hizmetkârlık yapıyor! Aldıkları parayı da âilelerine gönderiyorlar! Şükür ki ahlâk çok sağlam, bizden iyi olduklarını da söyleyebiliriz!
CAN ÖZBEKİSTAN
Bizler hep Özbekistan’ı Türkistan olarak belledik; elbette doğrusu da buydu, lâkin güya Sovyetler’in dağıldığı 1991’den sonra karşımıza o oyun çıktı; Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan, Tacikistan, Özbekistan! Şimdi ayrı ayrı milletleşmeye çalışıyorlar! Bunların dışında “Özerk” adı altında kamufle edilmiş olanlar da var; onları çok tanımazsak da Uluğ Türkistan’ın parçaları! Tabiî bir de Çin’in Sinkiang, yani “Kazanılmış Topraklar”diye adlandırdığı Doğu Türkistan var! İşte bunların hepsinin adı Türkistan ve başkendleri de Özbekistan’dır! Türkistan elbette Türkler’in vatanı anlamına geliyor ki, geniş mânâda bu isim “Uluğ Türkistan” veya “Türkeli”dir! Tarih de coğrafya da böyle diyor ve bizler de bilimin ışığında böyle öğrendik!
Biliyor muşsunuz bugünkü Kazakistan’ın Sovyetler öncesi adı Kırgızistan idi, bir bölüm de Moğolistan Kırgızistanı’dır! Müstemleke devri yıllar içinde Kırgızlar’ı isim olarak bugünkü bölgeye taşıdı, ki burası aslında Karakırgızlar’ın yurdudur! Barthold gibi ilim adamları Kazaklar’a Özbek Kazakları demektedir! Türkmenistan’ı zaten tartışmak bile mümkün değildir; Tacikistan ise tam merkezi Türkistan’dır! Daha XVI. yüzyılda Kazak ve Özbek ayrımı yoktu; her ikiside Altınorda’nın kurucu unsuru göçebe kültürü ağırlıklı Kıpçaklar ve Kumanlar’dır! Son adları ve müşterek kültürleri “Tatar“ oldu ama bunların da bir kısmı Rus devlet gövdesini teşkil etti! Bugün bile Rus devlet bürokrasisinde vaftiz edilmiş olsa da 300 Tatar âile adı bulunmaktadır. Elbette “Çar” deyiminin Türkçe, “Kızılordu”nun da bizim “Altınordu-Akordu-Maviordu”dan geldiğini hatırlamamız icab ediyor! Fakat ne yazık ki sürekli olarak dünyayı kuran siyaset ise dağıtan ve parçalayan da bu kalleş bilim ve meslektir!
Neyse geçelim bunları da, biz hâlâ coğrafyayı öğrenemedik, Ahmet Erdel’den sonra düzgün bir coğrafyacımız çıkıp da şu “Orta Asya” deyimini hudutlandıramadı; maalesef Türkistan da öyle! Orta Asya’yı malum Soğd veya Tacik çukuru sanıyor, buna da tıpkı Sovyetler gibi Türkistan diyoruz! Şimdi Özbek araştırmacılar bir de “Merkezî Türkistan” deyimi uydurmuşlar! Bunların hangisi Türk’ün gönlündeki Türkistan’ın karşılığı olabilir? Fizikî olarak Orta Asya belli, geniş mânâda Türkistan ise kadim Avrasya, Sibirya, Çin Seddi ve Hint denizi ile çevrilidir! Alpler, Afrika, Ortadoğu, Büyük Sibirya, Mançurya ta Okyanus’a kadar Uluğ Türkistan’ın kollardır. Ne Singiang ne de Sedd’in kuzeyi Çin değildir! Öyle sanarsak Sedd’in anlamı ve tarihi kişiliği kalmaz!
Elbette batı Türklüğü’nin ana kültür merkezleri Anadolu-İran-Mısır’dır; Doğu Türklüğü’nün ise başkend şehireleri bugünkü Özbekistan’ın Buhârâ-Semerkand ve Taşkend’idir. Tamamen millî olan bir Türklük bilim tarihimiz tek başına ortaya konmamıştır. Hâlâ Türkolojiyi Türk tarihi ve Türk kültür tarihini her ikisi ile birlikte hamurlamış ve sosyoloji bilimine uygulamış değiliz! Ne yapalım ki artık böyle düşünüp böyle çalışan Bahaeddin Ögel gibi âlimlerimiz de çok çıkmıyor! Herbiri ayrı bir değer olan tarihçi hocalarımızın bugünkü müşterek bilim çalışmaları karşısında olay tarihçiliği artık bizleri tatmin etmiyor! Sovyet devri Rus bilim adamları tıpkı bizim gibi bir anlayışa sahip olan Çarlık devrini aşmışlar, Türk tarihini arkeoloji, sosyoloji, etnoloji ve diğer sosyal bilimlerle izah edip açıklıyorlar! Bunun için Vladimitrtsov yolunu izleyen M.İ. Artamonov, L.N.Gumilev, G.Vernadsky, R.G.Kuzeyev bizler için çok önemlidir. Velihan Çokayhan, Mirfatih Zekiyev, S.G.Klyasahtorny, T.İ.Sultanov, Katanov gibi Türk asıllı bilim adamlarını da iyi takip etmeliyiz.
İşte Türkistan’ın ehemmiyetini bu şekilde kavradıktan sonra ancak bugünkü Özbekistan’a geçebiliriz! Asya veya dünya haritasını artık değiştiremeyiz, ileride bir değişiklik olur mu onu da bilmiyoruz! Bu durumda mevcûdu muhafaza etmek, Türk dünyasını kültürel olarak birleştirmek, müstakil gibi görünüp de tam istiklâli elde edememiş kardeşlerimizin yanında olmak! Elbette bu işlerin her şeyden evvel kültür merkezi Özbekistan’dır, onlarsız bir Türk dünyası anlatımı yapamayız! İstesek de istemezsek de dünya değişiyor, kendini ölümsüz sanan insanlar ölüyor! Bu kadar tecrübeden sonra artık Türk ırkının da aklını başına toplaması gerekmiyor mu! Gelen gideni aratmayacak ve geçmişten ders alarak maceralara girmemek ilk temel şart değil mi! İşte bu şartlar 4 Aralık’da Özbekistan’da bir seçim gerçekleşti; ülkeyi 1989’dan beri demir yumrukla yöneten İslâm Kerimov Eylül’de beyin kanaması sonucu hayatını yitirdi. Onun 2003’den beri Başbakanı olan Şavkat Mirziyoyev çok olgun geçen geçimlerde Liberal Demokrat Partisi’nın adayı olarak devlet başkanlığı seçimini kazandı. 14 seçim bölgesinde 20 milyon seçmenin oy dağılımı da tereddütlere yer vermiyor! İlgi gören seçimlere katılım oranı 87,8 olmuş; inşallah bir dahaki seçimler daha verimli olur.
Türkistan Türk devletlerinde kim iktidara gelirse gelsin iki asırdan fazla devam eden Rus çemberinin dışına çıkılması mümkün değildir. Halkların şuur altında elbette Ruslar’a karşı derin bir kin, nefret ve öfke var; hiç kimse müstemleke devrinin ağır baskıları ve vahşetini unutmuş değildir. Özbekler’de hususen Fergana ve Kaşkaderya gibi Türk ırkı özelliklerinin toprak-hava-su ile kaynaştığı bölgelerde bu öfke ve nefret daha fazla! Özbekistan’a gittiğinizde ilk gözlemleyeceğiniz şey devlet ile milletin ayrı olan düşünce ve özlemlerinin hemen farkına varırsınız! O bakımdan ülkenin liberalleşmesi, demokrasiye geçilmesi, acil ekonomik reformlar, komşularla gerilimin çözülmesi parti adlarından bile anlaşılmaktadır.
Sanıyoruz ki Başbakanlığa da Mirziyoyev’in yardımcısı olan Rustam Azimov getirilecek; fakat uzun yıllar Milli Güvenlik Teşkilâtı (Milli İstihbarat) Başkanı Genel Sekreteri Rustam İnoyatov’un adı daha öne çıkmıştı. Tahmin ediyoruz sağlığı müsait olmadığı gibi Cumhurbaşkanı’nın aklındaki Başbakan adayı Azimov’dur. Başbakan parlamento içinden Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir. Rustam Batı, Türkiye ve Amerika görmüş, ekonomistliği ağır basan, para ve banka politikalarını iyi bilen bir siyasetçi. Zengin kaynaklara ve potansiyele rağmen ülke çok fakir; halk hâlâ Karahanlılar ve Oğuzlar devrinden kalma toprak evlerde yaşamaktadır; elektrik ve su gibi temel ihtiyaçlar ancak büyük şehirde karşılanabiliyor! Ülkenin dış borcu yok, özellikle mevzuatta Rus terminolojiye bağımlılık devam ediyor; tabii olarak dış ticaret de öyle! Profesör aylığı 300 dolar; iki üniversite bitirmiş Özbek kızlar okumak için geldikleri İstanbul’da 500 dolara yatılı olarak kalıyor ve hizmetkârlık yapıyor! Aldıkları parayı da âilelerine gönderiyorlar! Şükür ki ahlâk çok sağlam, bizden iyi olduklarını da söyleyebiliriz!
İşte Özbekistan ve önündeki yeni dönem; Allah hayırlı etsin, Türk ulusları içinde onlar en fazla eziyet görenlerdendir; dua ediyoruz.