Ali BADEMCİ
İslâm gibi hassas değerleri iç münakaşalar ve hiziplerle sür’atle çatışmalara hazırlanıyor! Yüzyıllardan beri alevi-sünni kışkırtıcılığından Rusya da Amerika da sonuç alamamıştır; o sebeble yeni sünnî doktrinlerle iç savaş çıkarılması ve devletin ele geçirilmesi amaçlanmıştır. Son 25 yılda ülkemizde ve çevremizde cereyan eden toplumsal dinî hareketler beklendiği gibi mezhep ayrılığından değil mezhep garabeti ve aşınmasından faydalanılarak tezgâhlanmıştır. Artık takke düşmüş kel görünmüştür; geçmişte bir avuç insanın görebildiği bu gerçek artık dağdaki çoban tarafından bile farkedilmiş, suçlu süs üştü yakalanmıştır. Yıllardan beri küresel güçlerin İslâm kışkırtıcılığına yaptığı yatırım milliyetçileri de yere vurmuş, parçalara ayırarak dağıtmıştır
PSİKOLOJİK SAVAŞ
Dünya artık şu hususu iyice anlaşılmıştır, ki İslâm coğrafyasında meydana gelen olayları Türksüz ve Türkiye’siz halletmek mümkün değildir. Tabiî olarak meseleler halledilmek isteniyorsa! İşte böyle bir şeyden emin olmak mümkün değildir! I.Cihan Savaşı’nın amacı hiç şüphesiz, bir imparatorluk olan Türk Devleti’ni coğrafya olarak parçalamak ve küçük devletler ortaya çıkarmaktı; bunda başarılı da olunmuştur! İlginçtir ki bu devletlerin hepsi de hâlâ kendilerini ortaya çıkaran güçlerin egemenliği altındadır. Belki biz de bu güçlere biraz boyun eğerek bir avuç Anadolu’yu kurtarabilmişizdir! Lâkin dünyada Türk rüzgârının önüne geçilememiştir! Hiç beklenmedik bir anda 5 Türk Cumhuriyeti ortaya çıkmıştır; mutlaka Osmanlı’dan ayrılanların beri blokta bulunması gibi onlar da paylaşılmış dünyanın diğer blokunun hâkimiyet sahası içindedir. Fakat dünyanın bu şekilde devam edeceğinin garantisini kimse veremez; elbette küreselleşme o alanları da içine almaktadır. Sırf iletişim teknolojilerinin ortaya çıkardığı, Türk dünyasında kültürel bütünleşmenin önüne geçmek mümkün değildir! Artık her ülke kendi coğrafyasında hangi tabiî kaynaklara sahip olduğunu ve jeopolitiğini iyi bilmektedir. Amerika ve Avrupa’ya karşılık bu potansiyel gücün yaslandığı kaynaklar bakir, nüfusları genç ve dinamiktir! İlim beynelmilel, herkes her an her bilgiye ulaşabiliyor, böyle bir aydınlık ile hangi karanlık mücadele edebilir! İşin avantaj yönü Türk Cumhuriyetleri’nde köktendincilik yok denecek derecede azdır; fakat İslâm mutlak dinamiklerdendir. Türkler istese bir anda dünyayı kana boğabilir; Osmanlı coğrafyasının dışında İran ve Türkistan’ı düşününüz de, mahşeri yaklaştırmanın kolaylığını anlayınız! Bu düşünceler komplo teorisi ürünü değildir; belki bizler çok farkında değiliz ama dünya yıllardan beri işin farkındadır!
Son yüzyılda görüyoruz ki küresel güçler sürekli olarak Türkiye’yı İslâm dünyasından soyutlamakta Türk dünyasının yanına bile yaklaştırmamaktadır. Geçen asrın hakim gücü İngiltere, hegemonyasını Amerika’ya devretmiş; fakat Rusya’nın açık denizlere inmek politikasında değişiklik olmamış ve soğuk savaş döneminde Orta Doğu’da İran’da başlayan otoritesini Mısır’a kadar götürmüştür. Sovyetler’in dağılması belli güç dengelerini değiştirse de Rusya hiçbir şekilde Suriye’deki hakimiyetinden kayba uğramıştır. Türkiye elbette cetvelle çizilen hudutların ve ordumuzun son durak noktalarının farkındadır. Fakat o tarafa doğru her başını kaldırışında hem ABD hem de Rusya’dan mukabil hareketlerin sahnelendiğini görüyoruz. O sebeble yaşadığımız an itibariyle, ayrılıklıçı Kürt hareketi ile Amerika ve Rusya top oynamaktadır. Bölgede ABD güçsüz hale gelirse, Rusya hemen boşluğu doldurmakta, bir taraftan Türkiye ile iyi münasebetler geliştirirken diğer yandan Moskova’da Türkiye’nin Güney Doğusu’nu da içine kalan konferanslar tertip etmektedir. Amerika’nın ortaya çıkardığı PKK’nın bayrağı, ABD yerine Moskova’da dalgalanmaktadır. İki yüzlü batı ise görünürde ABD’nin göstermediği yüzüne karşılık, kurnazlıkla örgüte her türlü imkânı sağlamaktadır. Elbette Türkiye içini sağlam tutmak ve sınırlarına sahip olmak zorundadır.”Komşularımızla aramız iyi değildir” sözleri vehimden ibarettir; Suriye rejimi ile çok iyi bilinmeyen bir küskünlük dışında hangi komşumuz ile kötü durumdayız! Suriye ile iyi olmak denenmiştir; burada devlete kabahat bulmak yerine, hâlimize bırakmadıklarını hiç aklımızdan geçirebildik mi?
Türkiye’nin elini kolunu bağlamak ve önünü kesmek, ayrlıkçılara yardım etmekle mümkün olmadığı için, aydınlar, devlet adamları, ordu mensupları, üniversiteler, devlet adamları, dernekler ve vakıflar, medya mensupları çeşitli şekillerde maniple edilmektedir. Bunların içinde gafiller kadar hainler ve kiralık kalemler de bulunmaktadır. Yeri geldiği zaman düşmanın söyleyemediği şeyler bu hainler ortaya koymaktadır. Amerika ve Avrupa merkezli misyoner teşkilâtları, yıllardan beri medeniyetler çatışmasıunın zehirli tohumlarını yeşertmeğe çalışıyor. Yabancı menşeyli TV’lerde bir kadının birkaç kocası oluyor; Türk âile yapısı ortadan kaldırılıyor, dolayısiyle yeni nesiller ülke meseleleri ile ilgilenmeyecek bireylerden oluşuyor. Kaç TV’de birden evlenme programları âile geleneklerimizi unutturmuştur. İşte esas savaş budur. Türk milletinin İslâm gibi hassas değerleri iç münakaşalar ve hiziplerle sür’atle çatışmalara hazırlanıyor! Yüzyıllardan beri alevi-sünni kışkırtıcılığından Rusya da Amerika da sonuç alamamıştır; o sebeble yeni sünnî doktrinlerle iç savaş çıkarılması ve devletin ele geçirilmesi amaçlanmıştır. Son 25 yılda ülkemizde ve çevremizde cereyan eden toplumsal dinî hareketler beklendiği gibi mezhep ayrılığından değil mezhep garabeti ve aşınmasından faydalanılarak tezgâhlanmıştır. Artık takke düşmüş kel görünmüştür; geçmişte bir avuç insanın görebildiği bu gerçek artık dağdaki çoban tarafından bile farkedilmiş, suçlu süs üştü yakalanmıştır. Yıllardan beri küresel güçlerin İslâm kışkırtıcılığına yaptığı yatırım milliyetçileri de yere vurmuş, parçalara ayırarak dağıtmıştır.
Muhabbetle.