Ümit KÖPRÜLÜ
İnsanlık, medeniyet ve uygarlık tarihine kök salmış yüce bir ulusu veya halkı, coğrafi demografileri değiştirerek, aleyhine ırkçı planlar uygulayarak, soykırım ve katliamlar yaparak ve ya göçe mahkum kılarak onu yok etmeye hiç bir diktatörün gücü yetmemiştir, yetmez.
Irak’tada bir çok devletler kuran ve bilimsel alanlarda insanlığa büyük hizmetler sunan Türkmenler, her dönem iktidarlarınca baskı, zulüm, haksızlık ve gözardıya maruz kalmışlardır.
Şüphesiz Diktatör Saddam Rejimi dönemi de Türkmenler için çok üzücü, acılı ve kanlı sahnelerle devam etmiştir.
Altınköprü Katliamı da ırkçı rejimin Türkmenlere haksız yere reva gördüğü katliamların en kanlısı idi. 200 ( yaşlı, genç ve çocuk ) insanı Ramazan ayında oruç halde, kötü davranmalarla evlerinden alarak, topluca acımasızca kurşuna dizmek ne islamiyet ve ne de insanlığa sığar.
Katliam öncesi
Ocak 1991’den sonra Irak’ın sokakları adeta kan kokuyordu. Gizli Güvenlik Servisi ile Saddam’a yakınlığıyla tanınmış Halkçı Ordu elemanları geceleri, önceden hedef gösterilmiş semtlerde kaçak asker avına çıkıyorlardı. Baskınlarda yakaladıkları kaçakları savaş cephelerinin ön saflarına sevk ediyorlardı.
Gitmeyenleri ise, halk meydanlarında ailelerinin gözü önünde vahşice kurşuna diziyorlardı.
Gündüzleri ise, evleri ve iş yerlerini dolaşarak yaşlıları halkçı ordusuna savaşçı olarak yazmaktalardı.
ABD komutasında Müttefik Devletler uçakları Irak Ordusu ve kentlerini bombalamaya başlayınca her yerde istikrarsızlık ve güvensizlik hakim olmaya başladı.
Körfez savaşını sınırsız yenilgiyle kaybeden tarafın Irak Devleti olması, halkta büyük bir moral kırgınlığı yarattı.
Yenilgiyi hak etmeyen halk solunumunu sokakta aldı. Irak’ta güneyinden kuzeyine ve batısından doğusuna kadar büyük bir direniş, taş devrimi, isyan, Baasçı avı, devlet binalarını ateşe verme ve yağmalama başladı.
Kısa bir sürenin içinde yayılan halk devrimi ateşi tüm yurdu sardı. Süleymaniye ve Erbil düştükten sonra, Altınköprü İlçesi de 11 Mart 1991 tarihinde Kürt silahlıları eline geçerek, Saddam rejiminden arındı.
Tabii ilçenin düşeceğinin farkına varan rejim yanlılarının çoğu, kasabayı birgün öncesi akşamdan dere ve ormanları yol ederek Dibis İlçesine kaçmaya başladılar.
Kasabaya giren silahlılar her hangi bir rejim gücüyle karşılanmadan devlet kurumları binalarını ele geçirerek yağmalayarak ateşe verdiler.
18 Mart günü Kerkük şehri de düştükten sonra, Altınköprü’deki hayat normalleşmeye başladı.
Bu sürede Kuzey Bölgesini Silahlı Kürtlerden geri almak için,
Tikrit ve Haviceye getirilen askeri birlikleri bizzat komuta etmek için Saddam’ın Yardımcısı İzzet İbrahim gönderildi.
Toplar ve füzeler yerleştirildi.
Kerkük gece gündüz savaş helikopteri ve toplarla vurulmaya başladı.
Yoğun bombardımandan kaçan halk, arabası olan arabayla olmayanları yürüyerek Altınköprü’ye doğru yol aldılar.
Peşlerinden gelen helikopterler yüzlerce araçlara ve yürüyen halka saldırarak adeta cadde ve yolları kana boyadı.
Tuzhurmatu, Tazehurmatu ve Dibis kasabaları 26 Mart günü Irak askerleri eline geçti.
27 Mart 1991 tarihinde Kerkük’e giren tanklar ve araçlar şehirde karşılaştıkları silahlıların leşlerini cadde ve sokaklara serdi.
Kerkük’ün Irak askerleri eline geçtiğini duyan Köprülü ve kasabaya yerleşen halk, Erbil ve Suleymaniye’ye doğru yola düştüler.
Kaçmaya bir nedenleri olmayan diğer ailelerse, kasabadaki güvenli bölge olarak seçtikleri Saddam Semti evlerine yerleştiler.
28 Mart günü üç koldan kasabaya giren havadan savaş helikopterlerle destekli 4. Tümene ait tank ve hızlı araçlı birliklerle Saddam’ın Özel Mühaviz güçleri, kasabayı kuşatır. Bir birlikte yeni köprüden Saddam Semtine doğru yönelir.
Tabii semte giren birlikler hiç bir suçu olmayan oruç halka eşi benzeri duyulmamış ve görülmemiş kötülük, baskı, zulüm ve haksızlığı yaşatırlar.
Evlerden ailelerinin gözü önünde acımasızca aldıkları yaşlı genç ve çocukları her türlü işkencelere tabii tutarak kurşuna dizdikten sonra Dibis İlçesi yakınlarında büyük bir çukura toplu bir şekilde gömmüşlerdir.
Katliamın insani boyutu
Altınköprü katliamı Irak tarihinde büyük bir siyah leke olarak kalacaktır.
Saddam İktidarınca suçsuzlukları kanıtlanmasına rağmen, şehitler ve aileleri gereken itibarlarını kazanmamışlardır.
2003’de rejim düştükten sonrada Irak’ta iktidar olan yeni hükümet, Altınköprü Katliamı Mağdurları için hiç bir şey yapmamıştır. Devletlerarası mahfillerin ilgi otağı haline gelen Halepçe Katliamı gibi gereken ilgiyi görmeyen Altınköprülü Türkmenlere yakınmaktan başka reva bulunmamıştır. Altınköprü Şehitleri Anıtının yapımında bile hükümetin her hangi bir desteğinin bulunmaması Türkmenlerde hep büyük bir kuşku ve tedirginlik yaratmıştır.
Gönül isterdi ki Irak İktidarı ve Devletlerarası İnsani Topluluklar, Altınköprü Katliamı için de Halepçe Katliamına gösterdikleri aynı ilgi ve yakınlaşmayı gösterirdi.
Kim bilir belki de suçun büyüğü yine bizim. Her defaki gibi sesimizi gereken yerlere gereken şekilde yetiştirmede beceriksiz ve aciz kalmamızdan kaynaklanmaktadır.
Allah Altınköprü ve tüm Türkmen şehitlerimize rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun.