Ergun KAFTANCI
Halkımız uyandı artık. Evet demeyi dayatan iktidarın ülkeyi nereye götürmeye çalıştığını herkes gördü, anladı.
“Cumhurbaşkanlığı hükümetini getireceğiz” diyen ağızlar düpedüz “Tek adamın hakimiyeti” diyemedikleri için lafı dolandırıp duruyorlar…
Yeni rejimin diktayı getireceğini söyleseler kesin dip yaparlar…
Dibe oturmaktan kaçıyorlar, durumu alengirli lâflarla idare ediyorlar…
* * *
Dünyada emsali olmayan bu uyduruk rejimin diktaya giden her kapıyı açması mümkün…
İşte o ihtimali dolambaçlı ifadelerle dikkatlerimizden kaçırmaya çalışıyorlar…
Peki neden ille de bir rejim değişikliği diyeceksiniz, söyledim ya…
* * *
Hezeyan dolu bir gerekçe açıklıyorlar…
Örneklemeye bakın, bir otomobilde iki şoför olmazmış…
Çift başlı sistemde, yani egemenliğin millî iradede olduğu parlamenter sistemde işler yürümüyormuş…
Meclis çalışmıyormuş…
Sistem darbelere neden oluyormuş, dolayısıyla yeni yönetim biçimi şartmış…
Biri bile tutarlı neden değil…
Önceki gece Binali Yıldırım Bey TRT televizyonunda bunları sıraladı. İnandırıcı olmayan başka gerekçeler de söyledi; dinleyenler “Aynı lafları dinlemekten bıktık” demiştir…
* * *
Parlamenter sistem darbelere neden olmaz; asıl, millî iradeyi kabullenmeyen, demokratik kurallara uymayan, hukuku tanımayan, özgürlükleri yasaklayan, kardeş kavgalarına çanak tutan, adaletten uzak tasarruflarda bulunan, ülkenin bütün dinamiklerini battal hale getiren siyasetçiler darbelere neden olur…
60 darbesi de, 80 darbesi de parlamenter sistem yüzünden değil o sistemi bozmaya kalkan sorumsuz, hatta içten pazarlıklı siyasetçiler yüzünden yapıldı.
Ara ara sırıtan fakat başarılı olmayan girişimler de milletin arsız, yüzsüz, duygusuz ve mantıksız tiplerden kurtulması için üstlenildi…
Demek ki neymiş, darbeler sistemden kurtulmak için değil pis ve düzgün olmayan siyasetçilerden kurtulmak için yapılıyormuş…
Tek adamın hakimiyeti yani millî iradenin tek kişide toplanması ve tek kişi vesayetinin öne çıkması sizce darbe çağrıştırır mı, çağrıştırmaz mı, onu da lütfen düşünün…
DERKENAR
Yurttaş kararını yaygın hale gelen şu cümleyle çok net olarak açıklıyor; parlamenter sistemi sıfırlayarak irademizi, ülkülerimizi, geleceğimizi tek adamın ellerine teslim etmek istiyorlar. Milletimiz demokrasiden, parlamenter sistemden, laik cumhuriyetten, özgürlüklerden, hukuktan ve adaletten yanadır ve bunlardan asla vazgeçmeyecektir. Ülkeyi tek kişinin ellerine bırakmak niyetinde de değiliz, dayatmalara HAYIR diyoruz…
Büyük tehlike
HAYIR için yılmadan, yorulmadan çalışan Sivil toplum Örgütleri‘nden biri de Barolar Birliği…
Başkan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu tabir caizse çarığı ayağına çekti, yollara düştü.
Feyzioğlu önceki gün Oğuzeli‘ndeydi, oradan seslendi…
Şöyle dedi:
–Mevcut anayasada özerklik yok. Kadir Topbaş neyi düşünerek İstanbul için özerklik istedi. Garo Bey, neyi bilerek “Ben de altına imzamı atarım” dedi. Çünkü anayasa paketinde başkanın (*) eyalet ilan etme, özerk bölgeler yaratma yetkisi var. İşte küresel kuklacıların projesi bu…
Dikkat! Feyzioğlu‘nun parmak bastığı bu husus da çok ama çok önemli…
Sandıktan evet çıkarsa Türkiye, özerk bölgelerden oluşan bir devlet kılığına sokulabilir!
—————————— —
(*) Başkan, yani tek adam
Miyav miyav miyav
Adnan hoca diye anılan Adnan Oktar referandumda yapacağı tercihi açıkladı, evet dedi…
Evvela iki çift lâfım var, onları söyleyim…
Birincisi, evet diyenler kimler, görün…
İkincisi, Tayyip Bey‘e bir hocalık yakıştırılması yapılmamıştı, Adnan Hoca (!) onu da yaptı…
* * *
Oktar (!) kararını, hem sahibi olduğu televizyon kanalından, hem de twitter hesabından açıkladı…
Dikkat çeken bir de cümle kullandı, “Tayyip hocamın önünü açın” dedi…
Dedi de kime dedi o anlaşılmadı…
Yoksa, ön açma görevini televizyon programında bardak gibi sıraladığı birbirinden güzel kediciklerine mi verdi.
——————————————–
DİKKAT, HAYIR demeye 10 gün kaldı.
——————————————–
ANLAMLI SÖZLER
Politikanın girdiği yere, iki yüzlülük de girer. (Rıfat Necdet EVRİMER)