Bülent Vedat Aydemir
Demokrasimize kast edenler her zaman olmuştur.
Devletimizi yönetenler şer güçleri biliyorlarsa ve bunları sıkı denetim altına alıyorlarsa, bu şer güçler kolay kolay hareket edemezler.
“Fetö” kalkışması, bu yapılanmanın Türkiye’miz ve demokrasimiz için büyük bir tehlike olduğunu idrak edemeyenlerin gafleti neticesi olmuştur.
AKP, şayet, bu yapılanmaya karşı “bunlar bizden” demeyip, bu ve bunun gibi yapılara hoş görülü davranmasıydı, bu yapılaşmaların devlette kadrolaşmalarına göz yummasaydı; hatta destek vermeseydi, teşvik etmeseydi “Fetö” kalkışması gibi bir olayla karşılaşılmazdı.
****
Devleti yönetmek için iktidar olmak yetmez: aynı zamanda muktedir olmak gerekir. Devleti yönetenler “liyakat” denen kavramı dikkate almalı, “Mihenk Taşı”nı ellerinden bırakmamalılar.
“Bunlar bizim çocuklar”, “bunların alınları secdeye değmiş” veya “bunlar bizim oy depomuz” gibi şekle ve çıkarlara dayalı kıstaslar “liyakat”e tercih edilmemelidir.
****
Dün olduğu gibi günümüzde hatta yarınlarımızda da, siyasi ve ekonomik çıkarlara dayalı devletlerarasında mücadeleler olacaktır. Bu mücadeleler zaman gelecek, geçmişte olduğu gibi, sıcak çatışmalara dönebilecektir.
Tehlikelerle karşı karşıya kaldığımız zamanlarda, “dış güçler”, “şer güç odakları” gibi söylemlere başvururuz.
Dış güçlerin ve şer odaklarının aklı var ise bizimde aklımız var.
Bizim onlardan neyimiz eksik.
Yapmamız gereken aklımızı kullanarak gerekli tedbirleri almaktan ibarettir.
****
Devlet yönetimi beceri, yetenek ister; Hak, hukuk ve adalet gerektirir.
Devletler tarihine baktığımızda, becerikli ve yetenekli devlet adamları tarafından adaletle yönetilen devletlerin yükseldiğini, tersi durumlarda gerilediğini hatta yıkıldığını görebiliriz.
Beceriksizliğinizi, yeteneksizliğinizi örtbas etmek için kabahati başkalarına yüklemek gibi bir malzeme elinizde varsa; üstelik bu malzemeyi, beceriksizliğiniz ve yeteneksizliğiniz anlaşıldığında, popülizmin kralını yaparak kullanabiliyor ve kendinizi mağdur olarak lanse edebiliyorsanız işin kolayına kaçmış olursunuz.
Bu durumlarda sıkıntılı günler kaçınılmaz olur.
****
Asıl olan, hassas bir coğrafyada yaşadığımızın bilincinde olmamız; büyüklü küçüklü birçok devletin bu coğrafyada sinsi planlarının olduğunu bilmemizdir.
Hayal âleminde yaşamamamızdır.
Gerçekçi olmamızdır.
Bu “bilinç”, hamasetin ve duygusal söylemlerin ötesinde, millî zihniyete ve rasyonel akla dayanmalı, yaşanılan çağa göre güncellenmeli ve yarınların planlamaları yapmalıdır.
Çağımız ihmal ve gafletlerden fırsat kollama çağıdır.
Hamle yapılacak yerlerde zayıf anların beklendiği çağdır.