Ali BADEMCİ
Yüz yıl evvel devlet adamları ve zenginlerin çocukları Arapça ve Farsça öğrenmek için özel hocalara gönderilirmiş! Batı dillerinden de Fransızca rağbetteymiş! O sebeble Fransız oryantalistler fazladır! Şimdilerde varsa yoksa İngilizce, hem de ABD İngilizcesi! O sebeble kendimizi, tarihimizi, kültürümüzü tanıyamıyoruz; her şeyden evvel bu dille yazılmış doküman bulamıyoruz! Ruslar Türk tarihi ve dil araştırmalarında çok büyük mesafe kat etmişlerdir; eski tarihimiz Çin kaynaklarına dayanmaktadır! Ülkemizde kaç tane Sinolog var; Rusça’ya hakim fazla insan çıkar mı? Bırakın bunları da şu Arapça ve Farsça’yı neden terkettik?
KÜLTÜR ÇEMBERİMİZ
Başlangıçta dilimizde güya Türkçe olmayan kelimelerden başladık; yerine uydurma sözcükler koyuverdik! Sonra kültürümüze düşmanlık yapmaya başladık; Farsça yazmış diye Mevlâna’yı kınamaya kınadık ama kültür hayatımızda Farsça bilen kalmadı! Tabiî olarak Arab’a düşmanlık yapalım derken Arapça’ya da savaş ilân ettik; böylece bu yükten de kurtulduk! Halbuki hocalarımız derdi ki bir dilde ne kadar yabancı sanılan kelime veya istilah varsa o millet o kadar geniş coğrafyaya hükmetmiştir! Bizler Arapça-Farsça karışımı sandığımız Osmanlı lehçesini bile yabancı görüp ard arda gelen iki neslin birbirini anlayamayacağı bir dil icat ettik! Halbuki ABD sadece Osmanlıca dil ve yazı ile rahatlıkla İslâm dünyasının kapılarını olmasa bile pencerelerini açmaktadır! Dikkat ediyorum da Amerikan Türklog veya tarihçilerinin ne konuşmalarında ne de yazdıklarında son 80-90 yıl içinde türetilen kelimeler yok! Dolayısiyle kendi âlimlerimizin Türkçesine imrenmemiz gerekirken yabancılara gıpta ile bakıyoruz! TV’lerde zaman zaman yabancılarla yapılan sohbet veya röportajlarda da bu hususa şahid oluyoruz!
Elbette Türkistan Çağatay lehçesinde büyük ölçüde Fars, Türkiye Türkçesinde de Arapça etkisi vardır! Gerçi son yetmiş yılda Ruslar Çağatay lehçesini hemen hemen ortadan kaldırdılar; lâkin yeni adı Afganistan olan Horasan’da hâlâ o tertemiz Çağatay lehçesi muhafaza edilmektedir. Osmanlı’nın haşmet devrinde bile Türk ırkının %75’i Çağatay Türkçesi konuşmaktaydı; ki bu güzel Türkçe bize büyük ölçüde Timur ve ahfadının hediyesidir. Şimdi Özbek lehçesinin temsil ettiği Çağatayca ile Özbek-Kırgız-Kazak-Türkmen-Uygur bile anlaşamamaktadır! Lakin Afgan Özbekçesi’ni bunların hepsi anlar! Kazan’da bile bugün konuşulan Tatar ve Başkırt dilleri ağırlıklı olarak Çağatay lehçesidir! Dolayısiyle Kafkaslar’a kadar Çağatay lehçesi hakim olmuş, Anadolu’yu da etkilemiş; Mısır’a kadar akmıştır! Lütfen İbni Hayyam ve Zamahşeri’nin lügatlarını karşılaştırın! Demek istiyoruz ki, yüz yıl evvel Türk dünyasında hangi lehçe konuşulursa konuşulsun Türk insanı bugün olmazsa ertesi günü birbirini rahatlıkla anlıyordu!
Bütün bunların yanında önemli bir kültür ögesi olan dilin muhtelif lehçeleri bize o milletin medeniyet tarihinin çerçevesini çizmektedir. Farsça’yı inkar edersek Selçuklu-Harezmşah-Safaviler-Kaçarlar-Baburlular’ı nasıl izah edeceğiz! Bu devletlerde yazışma dili daima Farsça olmuştur! Keza Buhara Emirliği aynı şekildedir! Orduca da Fars kaynaklı bir Hindistan dilidir! Çok değil 100 yıl evvel bir Pakistanlı ve Afganistanlı ile konuşmak isteyen bir Türk için tercümana gerek yoktu! Arapça için de aynı şeyleri söyleyebiliriz; bırakın bizdeki Arapları Arap dünyası bile çok anlamaz! Halbuki eski Türkçemizle hiç olmasa meramımızı anlatabiliyorduk. Dolayisyle her şeyden evvel dilde mensup olduğumuz medeniyet çemberinden de bir hayli uzaklaşmışızdır.
Şartlar ne olursa olsun Osmanlı devrinde dünyada namı olan bir “İstanbul Türkçesi” vardı; bu Türkçeyi sadece Türkler değil aynı zamanda mensup olduğumuz İslâm Medeniyet çemberi içinde bulunan halklar da az-çok anlardı! Şimdi her Türk devletinin bir Türkçesi var; İslâm’ın birleştirci lisanı Farsça tamamen silindiği gibi Arapça Araplar asında bile geçerli değildir! Halbuki batının bir “Latince”si hâlâ ayaktadır ve bütün batı dillerinin kaynağıdır. Bizler kültürümüzü ortadan kaldırmışlar diye Araplar’a kızıyoruz ama ilim bizim İslâm’ı Farslar’dan öğrendiğimize şahitlik ediyor! “Adem” ve “Havva” adlarının Farsça olduğunu Araplar bile inkâr etmez! Hz. Muhammed’in Bizans İmparatoruna yazdığı mektup veya mektuplar Farsça’dır! Gazneliler, Samaniler bünyesindeki Türk köleler veya Gulamlar’ın kurduğu bir Türk İmparatorluğu’dur; adından da anlaşılacağı gibi Memlüklular de öyledir! Şimdi medeniyetimizi inkâr edersek bu devletlerin tarihini nasıl yazacağız! Bırakın bütün bunları tarihimizi doğru dürüst ortaya koyamayız!
Yüz yıl evvel devlet adamları ve zenginlerin çocukları Arapça ve Farsça öğrenmek için özel hocalara gönderilirmiş! Batı dillerinden de Fransızca rağbetteymiş! O sebeble Fransız oryantalistler fazladır! Şimdilerde varsa yoksa İngilizce, hem de ABD İngilizcesi! O sebeble kendimizi, tarihimizi, kültürümüzü tanıyamıyoruz; her şeyden evvel bu dille yazılmış doküman bulamıyoruz! Ruslar Türk tarihi ve dil araştırmalarında çok büyük mesafe kat etmişlerdir; eski tarihimiz Çin kaynaklarına dayanmaktadır! Ülkemizde kaç tane Sinolog var; Rusça’ya hakim fazla insan çıkar mı? Bırakın bunları da şu Arapça ve Farsça’yı neden terkettik?
İyi Pazarlar.