Ali BADEMCİ
alibademci@gmail.com
Şartlar ne olursa olsun muhalif medya mensupları yandaş medyacılardan daha donanımlı, daha tecrübeli ve dünyaya daha açıktır; eğitim müesseseleri ve bilimle yakınlıkları da her alanda görülebilir. Lâkin bunlardan da dış güçlerin kullanacak kalem bulmaları gayet kolaydır; geçmişte örneklerini de görmüşüzdür! Muhalif medyadan başka ülkeler hesabına çalışanlar ne kadar tehlikeli ise yandaş medyada şarlatanlık ve muhbirlik yapmak da o derece yanlıştır. Çünkü bunlar iktidar kanalı ile devleti yanıltmakta, dış siyaseti ters yöne çekmekte, yargıyı azami derecede etkilemektedir. Devlet erki bunlardan uzak durması gerekirken maalesef onların yarattıkları algılara aldanmaktadır. Ergenekon-Balyoz gibi dâvâlarda bunu yaşamadık mı? “FETÖ” nereden çıktı? Yandaş diye tarif ettikleri iktidar medyasında bu şarlatanlık devam etmektedir! Bunun önünü kesecek tek kişi ise Sayın Devlet Başkanı’dır; medya temizlenmeden devlet temiz icraat yapamaz! Muhalifi bir yana bırakın da şimdi yandaşların hizaya getirilme zamanıdır! Geçmiş ve gelecek belâların sorumlusu bunlardır. Lütfen biraz sağlıklı düşünün.
MEDYA
21. yüzyılda iletişim teknolojilerindeki sür’atli gelişmeler, sosyal bilimler alanında da yeni tariflerin yapılması ile sonuçlanmış ve kapsamı çok geniş deyimler ortaya çıkmıştır. Ekonomi alanında küresel şirketleri andıran devasa bir sosyal bilim genişliği ve alanı ile karşı karşıyayız! Dolayısiyle sosyal bilimlerde de küreselleşme günümüz gerçeği olmuştur. Demokrasi ve liberalizm arayışları elbette zalim kapitalizmin gayet acımasız ortamına paralel olarak güvercinleşti! O sebeble çok büyük kapitaller bu sahaya girmek zorunda kaldı ve günümüzde “Medya” diye ifâde edilen dev güç oluştu! İktidar oluşumunda artık sermaye ile medya eşit ağırlıkta, hattâ sermayenin altta yer aldığı bir evreye girmiştir.
Yazılı basın 17. yüzyılda çok mütevazi ve masum imkânlarla ortaya çıkmıştı; fakat gelişme bazen sanayileşmenin hızını bile aştı. O sebeble demokratik ülkelerde basının dördüncü güç olduğu kabul edildi. Basın uzun yıllar halk veya kamu oyu istekleri ile arzularını öne çıkaran bir yol izledi! Fakat makinalaşmaya iletişim imkânları da eklenince artık sözlü ve yazılı yayıncılığa “görsel basın” eklenmiş oldu! Şimdi bunların tamamına “medya” adı verilmektedir ki, bilgisayarların birbirine bağlanması ve anlık haberleşme ile yeni bir tür basın “internet yayıncılığı” ortaya çıkmıştır. Eski dilde “mevkute” denilen yayın organları için belli bir zaman aralığı söz konusu idi; gazete okumak ve dünyadan haberdar olmak için hergünün sabahını beklemek zorundaydınız; günümüzde ise artık zaman mefhumu ortadan kalkmış ve anlık haberleşme hayatımızın ta kendisi olmuştur!
Bu yeni sentezleşme ne büyük bir güçtür hesabını yapabilir musunuz? Artık ülkelerde iktidarlar bir günde değişebiliyor, hatta “medya” gücü ile devletler bile yıkılabiliyor! Ülkeler bu kadar zor ve etkili bir işi elbette çok nitelikli ve eğitimli insanlarla yapmak zorundadır! Batı böyle bir teknolojiyi bu iş için gereken kadrolarla birlikte elde etmiştir! O sebeble dev medya tröstleri ortaya çıkmış ve diğer ülkelerde hakimiyet sağlamışlardır! Belki de küreselleşmenin en korkutucu tarafı budur; çünkü gelenek ve âdetler, hatta milli olan kültür bu vasıtalarla beynelmilel-küresel-herkese ait olan hâle gelmektedir! Bu çember içinde o kadar geniş düşünceler barınmaktadır ki insanoğlunun yaratılış sebebi dinin bile hudutları yıkılmıştır! Ne yazık ki bu konuda Türkiye olarak nitelikli ve yetişmiş kadrolara sahip olduğumuzu söylemek mümkün değildir! Milli düşüncelerin, geleneklerin, hülasa olarak milli kültürün erimesi en güzel örnek değil mi? Batıda yüz yıldan beri medya eğitim kurumları var; biz bu işe yeni başlamadık mı? Hâlâ hâkimiyet sürekli fetva verenlerin elindedir! Hiçbir işte başarılı olamayan atık-artık personel bizde medyada rahatlıkla alan bulabilmektedir! Bu ne büyük bir çelişkidir! En nitelikli iş niteliksiz insanların elindedir!
Ülkemizde herşey tersine gelişiyor; iktidara gelen önce kendine bir “yandaş medya” oluşturuyor ve devlet imkânlarını da bu yolda rahatlıkla kullanıyor! Muhalif medya her zaman güçsüzdür ve sesini zor duyarsınız! Bu durumda medyanın demokrasinin dördüncü gücü olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz! En kötüsü devletle yandaş medyanın iç içe çalışmasıdır! Bugün ülkemizde hiçbir ülkede görülmeyecek tarzda tröstleşmiş bir yandaş medya bulunmaktadır. Devlet kaynaklarını rahatlıkla kullanan bu medya devletin menfaatleri yerine gereksiz polemikler ve yalakalıkla uğraşmaktadır. Emekli imamlar, seçim kaybeden siyâsetçiler bu alana yığılmışlar ilmi de, bilimi de, sosyololoji ve siyaseti de aşındırmaktadır! Belli merkezlerin yönlendirmeleri ile devlete hizmet etmiş kişiler kıyma makinasında kıyılarak katledilmektedir. İşin ilginç yanı muhalif medya da onlara laf yetiştireceğim diye dış merkezlerin işareti ile aynı şeyi değişik biçimde yerine getirmektedir.
Şartlar ne olursa olsun muhalif medya mensupları yandaş medyacılardan daha donanımlı, daha tecrübeli ve dünyaya daha açıktır; eğitim müesseseleri ve bilimle yakınlıkları da her alanda görülebilir. Lâkin bunlardan da dış güçlerin kullanacak kalem bulmaları gayet kolaydır; geçmişte örneklerini de görmüşüzdür! Muhalif medyadan başka ülkeler hesabına çalışanlar ne kadar tehlikeli ise yandaş medyada şarlatanlık ve muhbirlik yapmak da o derece yanlıştır. Çünkü bunlar iktidar kanalı ile devleti yanıltmakta, dış siyaseti ters yöne çekmekte, yargıyı azami derecede etkilemektedir. Devlet erki bunlardan uzak durması gerekirken maalesef onların yarattıkları algılara aldanmaktadır. Ergenekon-Balyoz gibi dâvâlarda bunu yaşamadık mı? “FETÖ” nereden çıktı? Yandaş diye tarif ettikleri iktidar medyasında bu şarlatanlık devam etmektedir! Bunun önünü kesecek tek kişi ise Sayın Devlet Başkanı’dır; medya temizlenmeden devlet temiz icraat yapamaz! Muhalifi bir yana bırakın da şimdi yandaşların hizaya getirilme zamanıdır! Geçmiş ve gelecek belâların sorumlusu bunlardır. Lütfen biraz sağlıklı düşünün.
Muhabbetle.