Ali BADEMCİ
alibademci@gmail.com
Nasıl olacağı ve olması gerektiği de muamma değildir; çünkü kartlar açık oynanmaktadır, hemen hemen gizli saklı bir şey yoktur! Türkiye yurt içinde PKK ile mücadelenin dozunu daha da artırmalıdır! Beka alanımızda ABD vurucu gücü haline gelen PYD ve “Siyasi Kürtçülük” ile de uzanabildiği ve rahat hareket edebildiği yerlerde vurmaya devam etmeli ve onlara hayat hakkı tanımamalı, siyasi ve sosyal sürgülerini yok etmelidir! İşte böyle bir durum sadece Türkiye değil Suriye ve hatta Irak’ı da işgalden kurtaracaktır.
SURİYE NEREYE ?
Daha olaylar başladığında Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylediği, “Suriye bizim iç meselemizdir” sözünü çok önemsiyoruz! Kafasına tarih girmeyen birçok insan bu söylemi bir imparatorluk özentisi olarak değerlendirdi ve bu sebeble bir türlü bu meseleyi anlayamadı. Bunun gibi yanlış siyasetin olaylara mezhep gözlüğü ile bakma görüşü de zaman içinde iflas etti! Halbuki modern siyasi düşünceler daha Suriye’nin kapılarından girmemiş, “Mezhep “ fobisi ise çoktan tarihe gömülmüştü! Elbette oğul Esed babasından bir diktatörlük ve “Ulus Devlet” çizgisinde yürüyen bir rejim teslim almıştı. Revize edilecek ve çağa uydurulacak siyaset “Arap Milliyetçiliği”nden ziyade diktatörlüktü. Geçen asır sonunda dünyada çöken “Komünizm” de artık Arap sosyalizminin miadını tamamladığını gösteriyordu! Araplar sadece bu durumu görmüş olsalardı, belki Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bu kadar değişimler ve kargaşalıklar olmayacaktı!
Beşar Esed bu durumu görmüş fakat Suriye için geç kalınmıştı; çünkü Suriye sırf Araplık dolayısiyle diğer Arap ülkelerinden farklıydı! Meselâ Mısır ve Libya’ya hiç benzemiyordu, ama Irak ile çok benzer tarafları vardı! Elbette bunun asıl sebebi bin yıllı Türk idaresiydi! Türk idaresinin Arap milliyetçiliği bu ülkelerin devlet yönetiminde ve kamu oyunda da sürekli tasvip görmüş ve halklar arasında bir düşmanlık oluşturmamıştı! Dolayısiyle gerek Irak gerekse Suriye halkı Araplar tarafından tam Arap olarak görülmüyordu! Mezhep meselesinin Suriye’den ziyade Irak’da yüzeyde bulunduğunu da bizim aydınlarımız geç fark etmiştir!
Suriye’de görülmeyen ve farkına varılmayan durum, tarih demografisinde diretilen değişiklikler ve yanlış değerlendirmelerdir! Dünyanın hiçbir yerinde ve tarihin hiç döneminde %10’luk bir azınlığın on asır bir ülke yönetimini elinde bulundurmasının siyaset sosyolojisi ile açıklanır tarafı yoktur! Çünkü yüz yıl önce Suriye ve Irak Anadolu’nun Konya ilinden farklı özellikler taşımıyordu! Bu gerçeği Anadolu için verilen ölüm kalım mücadelesinde Çanakkale Şehitleri’nin mezar taşlarında bile görebiliriz! Fakat ve ne yazık ki batının kara ırkçılığı bu konuda gözlerimizi kör etmiş aydınlarımızda dimağ bırakmamıştır! Bugün Suriye muhaceretinin en az %50’sinin Türkiye istikametinde olması bile kör gözlerimizi açmaya yetmemiştir.
Haklı olarak bölgemizde ve ülkemizde Amerikan karşıtlığı her gün kendini katlamaktadır! Elbette son 25 yılda ABD adeta bölge ülkelerinden birisi haline gelmiştir; bu durumun kabullenilmemesini de Türkiye olarak çok geç farkettik! Lakin uyanmamızın Suriye-Irak-İran gibi ülkelerle Rusya’ya birlikte hareket etme için bir ufuk açtığı da gerçektir! Barzani meselesinde takındığı tutuma bakılırsa fiilen ABD işgali altında bulunan Irak bile duruma isyan etmiştir! Son bir içindeki gelişimeler ve Soçi etkinliği Türkiye ile Esad arasındaki buzların eridiğini gösteriyor! Zaten en büyük handikaplardan birisi bu değil miydi? “Suriye bizim iç meselemiz” derken onların, diğer yakın veya uzak Araplar’ın diktatörleri bizi ilgilendirmezken neden Suriye için kendimizde bu hakkı vehmettik anlamak mümkün değildir! Katar’da üs kurduk burası çok mu farklı bir idareye sahip! İstemiş olsaydık bugün Suriye’de Ruslar’in elinde bulunan üsler bizim olamaz mıydı? Siyasi Kürtlük ile Antep ve Kilis’e hudud olunca mı aklımız başımıza gelmeliydi!
Şimdi Suriye’de çözüm konuşuluyor ve sonuna geldiği belirtiliyor! Bu nasıl olacak ve hangi temellere oturacak? ABD bölgeyi terk etmek niyetinde değil! DEAŞ yerine bölgede dört ülke ile de meselesi olan yeni bir terörist oluşumu açıkça desteklemektedir! Böyle bir durum diğer ülkelerden ziyade evvela Türkiye sonra da Suriye ve İran’ı çok yakından ilgilendirmektedir ki, ülkemiz için bu mesele 35 yıldan beri kangren olmuş vaziyettedir! Dolayısiyle sırıtan kabak Türkiye’nin sırtındadır! O sebeble Cumhurbaşkanının söylemlerine daha büyük bir kamu oyu desteği gerekiyor! Herşeye muhalefet etmekle mesele çözülmez; ABD’nin bölgeden çekip gitmesi şarttır; ancak bu nasıl yapılacaktır!
Nasıl olacağı ve olması gerektiği de muamma değildir; çünkü kartlar açık oynanmaktadır, hemen hemen gizli saklı bir şey yoktur! Türkiye yurt içinde PKK ile mücadelenin dozunu daha da artırmalıdır! Beka alanımızda ABD vurucu gücü haline gelen PYD ve “Siyasi Kürtçülük” ile de uzanabildiği ve rahat hareket edebildiği yerlerde vurmaya devam etmeli ve onlara hayat hakkı tanımamalı, siyasi ve sosyal sürgülerini yok etmelidir! İşte böyle bir durum sadece Türkiye değil Suriye ve hatta Irak’ı da işgalden kurtaracaktır.
Hoşçakalın.