Ali BADEMCİ
Başta Bahçeli olmak üzere kadim eski kuşak ülkücüler hâtırâlarını yazmalı; çünkü yeni kuşaklar için örnek olmasa da onların hayatında ders alınacak ve bilimsel çalışma yapılacak çok yön var! Biz “12 Eylül İşkencesinde Ülkücü Bir Gazetecinin Dramı” adı ile sadece o birkaç yılı yazdık! En fazla piyasa bulan kitabımız! Yeni baskılarda birer makale ilâvesi ile güncelleştiriyoruz! Üçüncü baskısı yapılacak! Okumayanlar okumalı, sadece yüz sayfa; ideoloji terennüm ediyor, hiç de hatırâ eseri değil! Haydi bakalım; artık zindanlarda ötmeyenlerin şimdi konuşma zamanı, malzeme verin çalışalım; çalışsınlar!
HATIRALAR’DAN
Artık ülkücülerin dedesi olma yaşını devirmiş, bizim kuşağın ağabeyi Ahmet Karabacak bu sütûnlarda zaman zaman kendi kuşağını yazıyor! Bunların ogünkü hayatlarını zevkle, fakat büyük bir ibretle okuyoruz! Herhalde kişiliklere gölge olur diye derinliklere inilmiyor! O sebeble bir başkasının bu yazıları okuyarak ve ağabeyi dinleyerek zamanı daha iyi anlamak ve dersler çıkarmak bizce çok önemli! Oğul Osman da işte önünüzdeki internet medya ürünü siteyi yıllardır devam ettiriyor! Şahsen geçmişe tutuculuk derecesinde çok bağlı olanlardanım; neden bilmiyoruz ama bizler böyle yetiştik!
Ahmet Ağabey yıllar önce güzel bir geleneğe başladı; tanıdığı ve bildiği kurucu ülkücüler hakkında bildikleri ve izlenimlerini anlatıp tarihe devrediyor! Şu günlerde bunlar tarih olmadan sosyolojiye konu olmalı ve geçmişimizi iyi irdeleyerek zamanımıza dersler devretmeliyiz! Bize göre işin bu yönü çok önemlidir; çünkü Türk milliyetçiliği gibi ulu ve kadim bir düşünce hâlâ emekleme durumundadır! İşte hepimizin kırıklık hissettiği husus budur; lâkin ve yine de geçmişimizle hesaplaşmayı bir türlü beceremiyoruz! Çünkü hareket noktamız yanlış, işe mağlubiyetlerle değil gâlibiyetlerle başladığımız için hamasete dayanıp duruyoruz! Zamana ve devrin hâtırâlarına bakın bu önemli hususu hemen yakalarsınız!
Hareket içinde ve hareketin olgunlaşması ile yetişen ülkücü nesilden çok kıymetli hâtırâ eserleri var! Bunlar genel olarak hâdise anlatımından ibaret, hiç irdeleme ve tenkit olmadığı için tamamen boş yetişen yeni kuşakla hiç ilişki kurulamıyor! Şahsen kötü bir gözlemci olmadığımız için beş yıldan beri eğitim kuruluşları tabanlı konferanslara icabet ediyoruz! Gerçekten yeni kuşaklar eskilerden çok kopuk, fakat çok daha akıllı! Meselâ öyle hamasetten ziyâde bilime daha çok değer veriyorlar, ama hâdiseleri bilimde kullanıp da bir aşama yapamıyorlar! Devasa imkânlara rağmen eskisi kadar kitap ve dergi yayınlanmıyor, yayınlar 1000 trajı bulduğu zaman başarılı görülüyor! Halbuki biliyoruz ki ülkücüler bu ülke düşünce hayatında en çok okuyanlardır; bu konuda öyle kendimizi kınayanlardan değiliz! Okumakta kötü değiliz, lâkin yazmak mı işte orada sınıfta kalıyoruz, tıpkı siyaset gibi!
Şunu kesin olarak biliyoruz ki ülkücü hareketi en yersiz hattâ berbat insanlar yönetiyor! İşte en büyük handikap bu! İyi, yetişkin ve donanımlı olanlar sanki bilerek veya tasarlanarak ötelenmiş gibi! Eski ülkücüler maddî hayat bilmezdi, şimdilerde “hırsızlık” hâkim düşünce haline gelmiş! Ve siyasette bunlara geniş bir alan bırakılmış; işte o alanda başarılı olamayışın gerçek sebebi! Elbette bizim katil başka katillerden değildir, ama bizim hırsızları başka hırsızlardan farklı görmek çok yanlıştır; sizi siyasette kötürüm hâle getirir; tıpkı şimdiki gibi!
Ülkücü hareketin geçmişinde hemen aklıma gelen dört isim var: Devlet Bahçeli-Ramiz Ongun-Selâhattin Baysal-Sabri Öge! Bizim kuşağın ilkleri! Liste doldurmayalım istedim; Bahçeli akademi ve burjuva kökenli, halk çocukları Ramiz Ongun İktisatçı-Veteriner, Sabri Öge Ziraat, Selahattin Baysal Orman Mühendisi! Son ikisi Ülkü-Tek’de Genel Başkanlık yaptı! Ramiz Ongun hakikatten efsane Ülkü Ocakları ve Gençlik Kolları Başkanı, Alparslan Türkeş Bey’in 80 öncesi gençlik danışmanı! Bahçeli Akademide tanınan ve aranan birisiydi, ülkücülüğe böyle başladı ama esas ünlülüğü siyasette görüldü, durumu hepimiz biliyoruz, partiyi 20 yıldan beri yönetiyor!
Tek örnek değil, sadece örnekleme yapmak için aldım! Ramiz-Devlet-Sabri-Selahattin 1980’den önce fikren ve zikren birbirinden ayrılmazdı! İlginçtir ki Demireller damadı ve İstanbul Milletvekili İlhan Kesici de ekibi beşli yapabilirdi ama vekil diğer arkadaşlar kadar Başbuğ’a yakın değildi! 12 Eylül esaretinden sonra “Beşli”den Devlet Bahçeli çok ayrı bir yola girdi; bu ayrılmada Türkeş Bey’in de vebali olduğu düşünülür, biz de bu kanaatteyiz! Diğer arkadaşlar sanki ötelendi. Bu arada Ramiz Almanya’da kaçaktı; malum raporlar Türkeş Bey’in masa çekmecelerinden çıkmıştı! İlhan evlilikle yeni bir dünyaya hicret etti, Sabri Öge Birlik Vakfı’ında kendini maneviyeta verdi(hâlâ öyledir), Selâhattin Baysal ise ticarete atıldı ve başarılı olarak pek zengin bir çizgiye geldi! Ölümün yakın zamanlarında “Partiye yardım etmiyor” diye sanırım ki Baysal Türkeş Bey’in aforoz listesinde idi! Ramiz ise partinin eski-köklü fakat donanımlı muhalefeti ile sıkı fıkı olduğu için Türkeş Bey’in üstünü çizdiklerindendi!
“Hayattayız” demek en zayıf söylem; çünkü Bahçeli onların cansiperane yakınlıklarına rağmen dörtlüye hiç yaklaşmadı! İlhan çoktan ayrı kulvarda idi, maddî en azından maddî hayat endişesi olmadı! Ramiz-Selâhattin-Sabri hayatta! Ne yaparlar? Öge’nin sağlığı bozuk, Selâhattin yeni kalp ameliyatı oldu, Ramiz geçim derdinde; Türk Ocağı’na gidiyor, kızlarını evlendirdi vs. “Hayattalar” demekten başka ne diyelim! Selâhattin “Aksakal Kurulu” adı altında kırklar ve yedileri bir araya getirmiş, Ramiz’in ibadet aşkı kadar o da kitap mecnunu, okuyor ama yazmıyor, halbuki yazması da düzenli! Bize bir fermanı geldi, ifâde gayet mazbut! Halbuki mühendisler hiç de yazan adamlar değil!
Başta Bahçeli olmak üzere kadim eski kuşak ülkücüler hâtırâlarını yazmalı; çünkü yeni kuşaklar için örnek olmasa da onların hayatında ders alınacak ve bilimsel çalışma yapılacak çok yön var! Biz “12 Eylül İşkencesinde Ülkücü Bir Gazetecinin Dramı” adı ile sadece o birkaç yılı yazdık! En fazla piyasa bulan kitabımız! Yeni baskılarda birer makale ilâvesi ile güncelleştiriyoruz! Üçüncü baskısı yapılacak! Okumayanlar okumalı, sadece yüz sayfa; ideoloji terennüm ediyor, hiç de hatırâ eseri değil! Haydi bakalım; artık zindanlarda ötmeyenlerin şimdi konuşma zamanı, malzeme verin çalışalım; çalışsınlar!
Muhabbetle.