Ali BADEMCİ
Elbette “Osmanlı”yı seviyoruz! Peki ya “Cumhuriyet”! Doğrusu odur ki Osmanlı sevgisinin yolu Cumhuriyetten geçer! Bunun gibi II.Abdülhamid saygısı de Mustafa Kemal çizgisi üzerindedir! En azından ülkücüler böyle düşünmelidir! Yakın tarihimizin en önemli meselelerinden birisi budur! Maalesef bu konuda milliyetçilerde bütünlük yok ki ülkücülerde olsun! Dolayısiyle “Kemalizm” tıpkı İslâmiyet gibi mukallid ve mülevves ellerde kalmıştır! İşte bir an evvel bundan kurtulmalıyız! Devlet Başkanımızın Cumhuriyet-Osmanlı barışı ancak bu şekilde sağlanabilir! Fakat tek şartla; bu işi politik malzeme olarak kullanmayacaksınız ve bu düşüncelerle mücehhez nesiller yetiştireceksiniz! Ülkücüler, Atatürk’ü anlamak zorunda; Enver bir “idealizm”, Atatürk ise “realizm” örneği olarak görülmeli!
ÜLKÜCÜLER VE ATATÜRK
Ülkücülüğün yeşerdiği zemin elbette Türk milliyetçiliğidir; lâkin ülkücülüğü doğuran milliyetçilikten bir çok iyi şey gibi, kötü şeyler da alınmış; hatta temel sayılabilecek bir çok şey de unutulmuş veya es geçilmiştir! Böyle bir handikaba zamanın siyasi ve fikri atmosferi kadar, soğuk savaş döneminde aydınlarımızın bunalım da sebeb teşkil etmiştir. O meşhur “Kara Cübbeliler” hareketini düşünün; bugüne gelirseniz hâlâ zaman zaman aksülamelini görürsünüz! Bu hareketler karşısında milliyetçilerin maalesef görüşleri yoktur, tamamen bir algı çemberi içine girilmiştir! O sebeble ve o zaman belki çok genç olan bizler belki de ağabeyler şu 6. Filo işini anlayamadığımız gibi komünizm ile marksizmin aynı şey olduğunu sandık ve ömrümüz fikirlerimizi bir adım öteye taşımak yerine “Kahrolsun komünizm” sloganının arkasına takılmakla geçti.
Karl Marks ve F. Engels henüz Rusya’yı tanımazken koca Avrupa’da Osmanlı’nın yaşamasını hararetle savunmuşlardır! Batı basınında belki de onların yazılarından başka Türkiye taraftarlığı görüşleri işlenmemiştir. Bu yönü ile marksizmin bir Avrupa sosyoloji mektebi olduğunu bile anlayamadık! Şimdi ABD bilim adamları bu işin âlasını yapıyor! Tanzimat-Yeni Osmanlı-Jöntürk-İttihat Terakki ve Mustafa Kemal kadrosu marksizmin sosyolojik görüşlerine hiç de karşı değildi; görüldüğü yerde başı ezilmesi istenen şey “Leninizm-Stalinizm” içinde kamufle olan Rus milliyetçiliği, ırkçılığı, şovenizmi veya faşizmiydi! Elbette marksist de olamazdık, çünkü şark toplum yapımıza uymuyor, “Asya Tipi Üretim Tarzı” yerine oturmuyordu! Bunu da anlayamadık ve marksizmle İslâmiyeti karşı karşıya getirdik! Halbuki diğer Müslüman ülkelerde “İslâmcılık” sosyalizm olarak gelişiyordu!
Soğuk savaş yılları bugünün ülkücü diyebileceğimiz şahsiyetlerde nedense Mustafa Kemal esintileri yoktur ve bunun sebebini anlamak mümkün değildir! İsimlendirmeye gerek görmüyoruz, düşünürseniz çıkarırsınız! Neden? Halbuki Atatürk’ün bir Türk milliyetçisi olduğunu yabancılar bile söylüyordu! Zamanın milliyetçiliği ve siyasete dönüşümünde o kadar çelişki vardır ki İslâmcılığı tenkid perdesi altında din düşmanlığı bile yapılmış, Türkler’in müslümanlığı kınanmıştır! Buna karşılık siyasete yaklaşan milliyetçilikte dinin dozu ayarlanamamış, bir tarikata mensubiyet veya Hacc’a gitmekle müslümanların gönlü alınacağı sanılmıştır! Mustafa Kemal’i tanımayıp, siyasette kendine göre İslâm referanslı bir yol çizmeyi acaba nasıl izah ederiz! Başarılı olunamadığına göre samimiyet derecesinin sorgulanması gerekmiyor mu? İlginçtir ki müteddeyyin insanlar milliyetçileri vatanseverlikte samimi bulurken İslâmi görüşlerine inanmamıştır! Dolayısiyla Mustafa Kemal’den bahsetmeyerek müslümanların reyini alacağını sanan milliyetçi siyaset sınıfta kalmıştır, ki süreyi bu günlere kadar bile dayayabiliriz!
Modern anlamda Türk milliyetçiliğinin yaşı gençtir, şöyle böyle ancak son bir asır ile hududlandırabilirsiniz! Halbuki milliyetçilik gibi ideolojik zemin üzerine oturtulmuş dinî düşüncenin en az milliyetçiliğin katı kadar geçmişi bulunmakta ve düşman stratejisi olarak dışarıdan destek görmektedir! Son örneğini de gördük! O sebeble Türkiye’de Türk milliyetçiliği din düşüncesi karşısında her zaman yenik düşüyor! Bunun sebeblerini araştırmak gerekmiyor mu? Selçuklular bu sapkınlıkla mücadele etti, fakat başarılı olamadı; ama Osmanlı pekâla başarılı oldu! Bugün “Bektaşilik” sadece “Anadolu Alevilik”i değil, aynı zamanda “Sünnilik”i dir! Nerede ve nasıl başlamış, nerede durmuş pekâla biliyoruz! Fakat Tanzimat’tan sonrası için aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
Elbette “Osmanlı”yı seviyoruz! Peki ya “Cumhuriyet”! Doğrusu odur ki Osmanlı sevgisinin yolu Cumhuriyetten geçer! Bunun gibi II.Abdülhamid saygısı de Mustafa Kemal çizgisi üzerindedir! En azından ülkücüler böyle düşünmelidir! Yakın tarihimizin en önemli meselelerinden birisi budur! Maalesef bu konuda milliyetçilerde bütünlük yok ki ülkücülerde olsun! Dolayısiyle “Kemalizm” tıpkı İslâmiyet gibi mukallid ve mülevves ellerde kalmıştır! İşte bir an evvel bundan kurtulmalıyız! Devlet Başkanımızın Cumhuriyet-Osmanlı barışı ancak bu şekilde sağlanabilir! Fakat tek şartla; bu işi politik malzeme olarak kullanmayacaksınız ve bu düşüncelerle mücehhez nesiller yetiştireceksiniz! Ülkücüler, Atatürk’ü anlamak zorunda; Enver bir “idealizm”, Atatürk ise “realizm” örneği olarak görülmeli!
Muhabbetle.