Kenan EROĞLU
Monşer-Usta: Bir de şimdi başımıza savaş çıkardılar. Şurada ne güzel geçinip gidiyorduk. Şimdi sana bir soru sormak istiyorum: “Irak’ta ABD’nin devirdiği Saddam, Suriye’de Esed babası Hafız Esad iktidarda olsalardı, bu savaş çıkar mıydı? Güney sınırlarımız böyle olur, orada bir Kürt devleti kurulması çabası olur muydu?”
Odgurmuş: Irak’ta Saddam diktatörü, Suriye’de de Hafız Esat diktatörü olsaydı bu savaş çıkar mıydı, Türkiye de müdahale eder miydi ben orasını bilemem, lakin azılı bir Türk düşmanı olan Saddam Hüseyin’i biz devirmediğimiz gibi, PKK lideri Apo’nun koruyucu ve kollayıcısı Hafız Esad’ı de biz öldürmedik, adam eceliyle öldü. ABD Irak’a müdahale eti, orada problemler artarak bu güne geldi. Hafız Esad’ın ölümüyle birlikte yerine geçen Beşşar Esed ülkesini idare edemedi, Türkiye ile iyi ilişkiler içerisindeydi. Hatta Türkiye ile ortak Bakanlar Kurulu toplantısı dahi yaptığı gibi ülkesinde bazı kurumları Türkiye’nin idare etmesini dahi istemiş bizden yardım istemişti. Bu ülkelerde savaşı biz çıkartmadık. Suriye’deki iç savaşı ABD çıkarttı. Amaç Türkiye’nin önünü kesmekti. Irak ve Suriye’de meydana gelen boşluklardan istifade etmek isteyen terör örgütlerine karşı da elbette bizim müdahalemiz olacaktı.
Türkiye Güneyinde oluşan şer ittifakına haklı bir müdahale etti. Operasyon kararı, yüzde yüz haklıdır. Bu operasyon Türkiye’nin varlık-yokluk meselesidir. Bunu kimse inkâr edemez.
Monşer-Usta; İyi güzel diyorsun AMA-FAKAT bu operasyon çok geç kalınmış bir operasyondur. Türkiye’nin bu operasyonunu yapmakta neden bu kadar geç kalındı. Keşke yılanın başı küçükken ezilebilseydi. Adamlar Kuzey Suriye’de neredeyse devlet olmak üzerelermiş.
Odgurmuş: Erken olsaydı veya geç olsaydı veya tam zamanında olsaydı, geçen yılbaşında olsaydı gibi cümleler çok masum cümleler olmakla birlikte izafi cümlelerdir. O zaman adama sormazlar mı; Neye göre erken, neye göre geç, neye göre şimdi, neye göre gelecek bahara vs. Bu gibi soruların cevaplarını verebilmemiz için elimizde ne kadar veri var, ne kadar istihbari bilgi var, bu gibi konulara biz ne kadar hazırız vs. gibi soruları cevaplarını da vermek gerekir. Hariçten gazel okumak çok kolay. Hatta bildiğim kadarıyla sizin güvenlik uzmanlığı, strateji uzmanlığı ve hatta Ortadoğu uzmanlığı gibi uzmanlıklarınız da yok.
Fakat siz; görüyorum ki her konunun uzmanı gibi konuşuyor, şöyle olsaydı böyle olsaydı diye akıl veriyor ve eleştiriyorsunuz.
Monşer-Usta: Ben eleştirilerimde ve konuşmalarımda haksız mıyım?
İşte sana birkaç soru daha;
Suriye’nin kuzey bölgesinde böyle bir oluşumun olacağını Türkiye ve yöneticilerimiz bilemedi mi, göremedi mi?
Neden kuzey Suriye’de bu oluşum olurken, tam donanımlı Peşmergeyi davul zurna ile sınırlarımızdan geçirdik?
Bu davul zurna eşliğinde geçen peşmergelerin kime yardımcı olacağını, ne yapacağını bilemiyor muyduk?
Hatta neden bu insanlara “Eğit-donat” eğitimi verdik ve Suriye’ye gönderdik?
Salih Müslim’i neden üç kez Ankara’da devlet töreni ile ağırladık? Kırmızı pasaportu cebine neden koymuştuk?
Bizim hedefimiz; “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olmak ve güneyimizde; devletimize tehdit olan terör yuvalarını dağıtmak teröristleri bitirmek” değil miydi?
Odgurmuş: Evet hedefimiz terör yuvalarını dağıtmaktır.
Monşer-Usta: Diyelim işi bitirdik bölgeden teröristleri temizledik ve Suriye’den ayrılmak noktasına geldiğimizde: Temizlediğimiz bu bölgeyi kime bırakacağız? Özgür Suriye ordusuna mı, yoksa Suriye hükümetine mi?
Yok, öylece bırakıp gerisin geri dönecek miyiz?
Bak bu soruları daha çoook uzatabilirim. Bu soruların cevabı yok.
Odgurmuş: Öncelikle şunu kabul etmek lazımdır ki, yeryüzünde bulunan ülkeler gibi komşularımızla olan ilişkilerimiz de her zaman iyi gidecek diye bir kural olmadığı gibi her zaman kötü gidecek diye de bir kural yoktur. Bu yüzden dünya şartları neyi gerektiriyorsa ve ülkemizin gerçekleri neye elveriyorsa komşularımızla olan ilişkilerimiz ona göre şekillenir.
Bu yüzden, dün şunu yapmıştın da bu gün neden böyle davranıyorsun gibi çok sathi bir davranış içerisine girmenin bir anlamı yoktur. Biz kendimizi ve ülkemizi biliyoruz ve şartlarımız neye elveriyorsa ona göre kararlar alıyor, ona göre adımlar atıyoruz. Fakat düşünmemiz gereken çok önemli bir faktör daha vardır ki o da bizim dışımızda bölgede hesabı olan büyük devletler ve onların hesaplarıdır. Bu durumu göz ardı edemeyiz. Suriye’de kriz çıkmadan önce elbette ilişkilerimiz çok çok iyi gidiyordu. Konu bize ve Suriye’ye kalsa idi durum bu günkü noktalara gelmezdi. Fakat hepimiz de biliyoruz ki ülkemizin attığı her adımın karşısına bir engel konulduğu da ayrı bir gerçektir.
Bu yüzden dün şunu demiştin de bu gün neden bunu böyle diyorsun, dün şöyle yapmıştın da bu gün neden böyle davranıyorsun demek abesle iştigal etmektir. Ülkenin menfaati neyi gerektiriyorsa ona göre davranılır. Ülkelerin ebedi dostlukları olmadığı gibi ebedi düşmanlıkları da yoktur. Bizim tarihten gelen ebedi düşmanlık yapacağımız ülkeler başta Rusya olmak üzere İngilizlerdir. Fakat görüyorsunuz ki Bu gün Rusya ile pek çok konuda birlikte hareket ediliyor. Yarın bakarsınız ülke menfaatleri çakışır ve Rusya ile ilişkiler bozulabilir.
Ayrıca “devlet aklı” bizim düşündüğümüz şekilde işlemez. Devlet bekler, bekler ve bekler. Fakat günü gelince de gereken ne ise onu yapar. Yukarıda da belirttim. Elimizde hangi istihbarat verileri, hangi devletlerle aramızda yapılan anlaşmalar var. Hangi dost-düşman devletlerin yöneticilerinin bilgileri var ki de ona göre konuşuyoruz.
Her hangi bir konuda konuşurken biraz daha dikkatli konuşmak gerekir. Ayrıca herkes bildiği konuda ya da mesleği ne ise o konuda konuşmalı. Herkes bir birinin işine karışır, bilip bilmeden konuşursa ülkede kargaşa meydana gelir. Herkesin her konuyu bilme imkânı yoktur. İnsanın bilmediğin bilmesi de önemli bir erdemdir.
_______________
(1)- “Monşer-Usta”: “Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz ülkücü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükarda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet
(2)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.