Ali BADEMCİ
Siyasetin amacı bellidir; yandaş sandığı bazı yeteneksizleri yukarılara taşımak! Bunu değiştirecek gücümüz yok! Muktedir olmanın yolu bilimde, düşüncede, siyasette donanımlı insanlar yetiştirmektir. Siyasetçi diye karşımıza çıkanlar yalan söylüyor ve kendi iktidarları için bizi bir yerlere yönlendiriyorlar! Akıl yolundan gideceğiz! Çok, amma pek çok okuyacak sosyal medya bülbüllüğünü bırakacağız! Bir ülkücünün eni boyu sağlam bir makale okuması, şu cuma ve kutlu günler tebrikâtından öncedir! Zamanınızı israf etmeyin; çünkü ülkücülük Türklüğün, kısaca Türk düşüncesinin bütünlüğüdür!
BABA YAZI IV
“Baba Yazı” yazılarının, çok büyük ilgi gördüğünün elbette farkındayız; yazılar bizim ve sizin görebileceğiniz ortalama 2000 okuma civarında okuma gördü. Site teknik uzmanı kendilerinde görülen ortalamanın 1000 fazla olduğunu belirtiyor! Eh kötü sayılmaz ve biraz emeklerimizin karşılığını alacağız, diye anlıyorum! Yine de fazla uzatmak istemiyorum; bu yazı ile günümüzü mercek altına alarak başlığı değiştirelim, diye düşünüyorum. Elimde önemli çalışmalar da var bir türlü bitiremiyorum: ”İdil-Ural”, “Türkistan’da Tacikler” vs. Baba kitaplarımdan “İran” çıktı, inşallah “Şamanizm” de elinizde olacak! İkisi de 4 yıl önceki çalışmalarım; Adana ürünü! Yeni mekânımda tam bir köy hayatı ile bir yıldan beri oldukça kuvvetli okumalar yaptım; şimdi yazma zamanı! Başlayacağız: “Bütün Yönleri İle Afrin-Carablus-Menbiç”. Allah hayır eyleye, bakalım ömrümüz nereye kadar! Dönelim:
İçinde yaşadığımız dünya, devletler ve üzerine oturdukları toplumları hızla değiştiriyor! Eskiden farklı olarak artık bir de “C” plânı olan kanunlaşmış siyasetten hızla uzaklaşılarak, siyaset sosyolojisi kuralları bîhakkın işletiliyor ve uygulanıyor! Milletlerarası mücadelede “çıkarlar meselesi “ni şöyle bir kenara bırakın, bunu ekonomistler incelesin! Unutmamalıdır ki siyaset ticaret değildir; başkaca ve önemli amaçlar vardır! Günümüzde savaş da budur; esasen savaş kazancı olarak “ganimet” görüşü çok eskilerde kalmıştır; her millet ve milliyet artık insanlarını rahat yaşatmak için az-çok sanayiye yönelmiş ve üretim saflarında teknolojiyi yakalamıştır! Artık sanayileşirken eskiden çok pahalı olan metod ve kural ithalatı da Çin örneğinde görüldüğü gibi taklitle elde edilmeğe başlanmıştır! Bunun önüne geçmek de mümkün değildir! Demek ki teknolojiden daha önemli olan sosyal gerçekler varmış: Demografi, yani nüfus! İşte bu sebeble geçen asırda olduğu gibi artık “Japon Mucizesi” den ziyade “Çin Gerçeği”ni görmemiz gerekiyor!
Oğuzlar’ın geleneksel büyüme ideolojisi “Batı” üzerine bina edilmiştir! Batıya muhaceretin en önemli ayağı Hun örneğinde gördüğümüz gibi, daha başından beri Türk-Çinli nüfus dengesizliğidir! İşte Türkler’in tarih boyunca yaşadığı sıkıntıyı bugün dünya yaşamıyor mu? Çok doğru olarak Çin karşısında en hazırlıklı güç batı blokunda değil; kendi içinde, yani doğu blokundadır ve bu ülkeler Türk Cumhuriyetleri de dahil olmak üzere Rusya liderliği altındadır! Bloklaşmada İslâm dünyası iki parçalı olmasına karşılık çoğu batı içindedir! Hemen hemen Dünya Oğuzları’nın yarısını barındıran İran’ın Rusya ile birlikteliği dönemseldir; çünkü iki ülkenin de sırtı Türkistan Platosu’na dayalıdır!
O uzun zamanda Anadolu Oğuzları (Osmanlılar) batılı olmak zorundaydı, hatta Oğuzdan çok Karluk ve Kıpçak barındıran Mısır’a(Suriye-Filistin-Doğu Afrika) da bu gelenek XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı’dan geçmiştir! Harezmşahlar tam anlamı ile şarklı bir Türk-Oğuz-Kıpçak-Karluk devleti idi; Celaleddin’in Anadolu’ya kaçış sürecini düşünmezsek hiç batılı olmadılar ve bu yönü ile Selçuklu çizgisini tersine döndürdüler! Lâkin zamanın Harezmşah ve Mısır sözlüklerini incelersek bire bir örtüşen kelime ve istilâh yoğunluğu ile karşılaşırız. Osmanlı bir Selçuklu geleneği olarak biraz Farisi olsa da İstanbul Türkçesi Mısır ve Türkistan’ı(Çağatay) ortalamış, hatta Mısır Arapçası Lehçeyi Osmani’ye köprü vazifesi görmüştür. Mısır ve mücavir coğrafyası Türklüğü için en azından Zemahşeri’nin Mukaddimetü’l-Edeb’i ile ve Abû Hayyan’ın Kitap al-idrak li lisan el-Atrak sözlüklerini karşılaştırmalısınız. Ondan sonra Osmanlı lügâtlarına bakabilirsiniz!
Osmanlı’yı Viyana’da durduran sanıldığı gibi kuşatma veya bozgun değildir; olsa da esas sebeb olması imkânı yoktur: İnalcık Hoca’nın “Avrupa Rönesansı” eserini mutlaka okumalısınız! Ondan sonra Fransız İhtilâli ve bizim Tanzimat-İslâhat hareketlerine geçebilirsiniz! Sakın komünist damgası yemiş diye D. Avcıoğlu – M. Akdağ – S. Divitçioğlu – N. Berkes ’i atlamayın; S. Selek hiç ihmal götürmez: Anadolu İhtilâli; amma Ş. Mardin’i iyi anlamalısınız! Türkiye’de sağ dediğimiz kafası boş kişiler mutlaka Marksist sosyolojiyi bilmek ve anlamak zorundadır! “Din Afyondur” diye belleğimizi çaldılar, İslâm da olsa yanlış inançların, siyaset olduğunu ve bizi 15 Temmuz’a getirdiğini anlamayacak mıyız?
Şahsen İslâmcılar’ın II.Abdülhamid, ülkücülerin İttihad Terakki düşüncelerini anlamakta zorluk çekiyorum; bunların içini doldururken pek zorlanırız ve toplumumuzu ikiye ayırırız! Üstelik bu iki siyasette de benzerlikler çoktur: Muhayyele dönüşmüş batı! Anadolu nerede, burada insan yaşamaz mı ki son gününe kadar Osmanlı Rumeli’lidir; hangi Türklüğü buldular da İttihatçılar Selânik şarkıları söyler! Anadolu’da İzmir ve İstanbul’un dışında büyük şehrimiz yok muydu? Çanakkale’de yatan Halepli şehidleri sayınız, kaç tane Selânikli var? İkisi de eski Osmanlı merkezi değil mi? Selânikli her yeri işgal etmiş de keçisi ile öğündüğümüz Haleb’in ideolojik tabloda yeri nerede? Arab’ı köpeklere verdiğimiz isimlerden tanıyoruz; 1000 yıl sizden ne zaman devlet istediler? Herşeyleri de ellerinden alınmış; farkındalar mı bilmiyoruz ama onlara tarihlerinde ilk ve son olarak birleşik devlet sağlanmıştır!
Suriye Olayları ve 15 Temmuz ihaneti ülkemiz siyaseti ve düşünce hayatında çok farkında olmadığımız yapısal değişiklikler oluşturdu! Siz o “bekaa” meselesini de geçin, anlatan da anlatılmak istetenler de doğruyu bilmiyor! Doğruyu Devlet Başkanı çok önceden söylemişti de ya farkına varmadık veya tenkid ettik: Suriye bizim iç meselimizdir! Son 200 yıllık tarihinde Oğuzlar ilk defa asli mecralarına yönleniyorlar! Acaba baştan beri doğrusu bu değil miydi? Kendi başımıza bir “Siyonizm” belâ ettiğimiz için Anadolu hinterlandında kendi insanlarımız Müslümanlarla selâm sabahı kestik! Cumhuriyetin Arap düşmanlığını anlıyoruz da, Osmanlı’nın İran düşmanlığını nasıl izah edeceğiz? Sandığınız gibi mezhep meselesi mi? Bunu da atlayın! Atlamazsanız Avşar Nadir ilkelerini unutmuş olursunuz! Peki sebeb hâlâ batı sevgisi veya algısı! Birçok bilim ve devlet adamımız şarklı olduğumuzu bile bilmez! Nerede âlimlik nerede devlet adamlığı!
Siyasetin amacı bellidir; yandaş sandığı bazı yeteneksizleri yukarılara taşımak! Bunu değiştirecek gücümüz yok! Muktedir olmanın yolu bilimde, düşüncede, siyasette donanımlı insanlar yetiştirmektir. Siyasetçi diye karşımıza çıkanlar yalan söylüyor ve kendi iktidarları için bizi bir yerlere yönlendiriyorlar! Akıl yolundan gideceğiz! Çok, amma pek çok okuyacak sosyal medya bülbüllüğünü bırakacağız! Bir ülkücünün eni boyu sağlam bir makale okuması, şu cuma ve kutlu günler tebrikâtından öncedir! Zamanınızı israf etmeyin; çünkü ülkücülük Türklüğün, kısaca Türk düşüncesinin bütünlüğüdür!
Hoşçakalın.