Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Artık iyice kanaat getirdim siz demokrasiye vs. inanmıyorsunuz.
Monşer-Usta: Neden inanmıyormuşum, ben demokrasiye elbette inanırım. Ülkeye demokrasi gelmeli. Ülke demokrasi ile idare edilmeli.
Odgurmuş: Ülkemizde demokrasi yok mudur ki de siz “ülkeye demokrasi gelmelidir” diyorsunuz.
Monşer-Usta: Yani şimdi sence Türkiye’de demokrasi var mı? Varsa bu tek adam hâkimiyeti nereden çıkıyor. Demokrasi varsa tüm siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, Danıştay, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi neden yönetime katılamıyor, yönetimde yer almıyor. Demokrasi tek adam rejimi midir?
Odgurmuş: Elbette demokrasiler tek adam rejimi değildir. Fakat İktidarda tek parti olduğu takdirde elbette onun lideri de tek adam olacaktır. Demokrasi size göre başka bir türlü mü işliyor?. İnsanlar bir takım iddia ve ideallerle siyasi parti kurarlar, Partiler seçime girerler. Seçimi kazanan ve çoğunluğu elde eden siyasi partiler ülkeyi tek başına idare ederler. Bunun başka bir yolu yoktur.
İktidarı elde eden siyasi parti kendi parti programı veya hazırladığı Hükümet programı ile ülkeyi idare eder. Siyasi partiler girdikleri seçimde Ülkeyi idare edecek çoğunluğu elde edemezlerse muhalefette kalırlar ve bir sonraki seçime hazırlanırlar. Hiçbir parti çoğunluk elde edemezse o zamanda birbirine yakın partiler bir hükümet programı etrafında birleşirler ve koalisyon kurarlar. Koalisyon kurmak da demokrasilerde olabilen bir durumdur. Fakat bir gerçektir ki ülkemizde koalisyon hükümetleri bir süre ülkeyi idare etmiş olsalar da ülke menfaatleri açısından çok da başarılı olamadılar. Her parti bir tarafa çekerek işlerin yavaşlamasına ve her partinin kendi taraftarlarını kayırması sonucu da bir ayırımcılık yaşanmış ve ülke ekonomisi de koalisyonlar döneminde önemli bir mesafe elde edememişlerdir.
Ayrıca ülkede bulunan siyasi partiler herhangi bir konuda da ittifak yapabilirler. Mesela; bundan önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisinin önerisi ile bazı siyasi partiler “Ekmeleddin İnsanoğlu” çatı adaylığında seçimlere katıldı fakat ne yazık ki seçilemedi. Önümüzdeki seçimlerde de İktidar partisi ile MHP aralarında anlaşarak bir ittifak yapacaklarını açıklamışlardır. Fakat ne yazık ki bu son ittifak diğer siyasi partiler tarafından olduğundan fazla eleştiriye maruz kaldı. Aday hakkında, ittifaka katılan partiler hakkında olmadık sözler söylendi.
Aslına bakarsanız, büyük konuşmamak lazımdır. Özellikle de tabanda bulunan ve partinin genel merkezlerinde alınan ve alınabilecek kararlar hususunda bilgi sahibi olmayan samimi taraftarın çok ileri gitmeden gelişmeler beklemesi daha akılcı bir davranış olur. Çünkü siyasi partilerimiz ve onların liderleri dün ak dediklerine kara, kara dediklerine de ak diyebilmektedirler. Bu durum da tabanda bulunan samimi taraftarları hem üzmekte, hem hayal kırıklığına uğramakta hem de şaşırtmaktadır. Dün asla bir araya gelmem diyenler bir bakıyorsunuz bir süre sonra kuzu sarması olabiliyorlar.
Monşer-Usta: Ne yani şimdi neden seçim yapıyorlar, satacak başka bir şey kalmadı da ondan mı? Ülkede milli servet olarak ne kaldı hepsini sattılar savurdular, ardından da yol yaptık, köprü yaptık, hava alanı yaptık diye övünüyorlar. Geç bunları, bu denilen şeyleri baban da yapardı. Bir telaş aldı hepsini, korkunun ecele faydası yoktur. Daha önceki seçimden önce kaçacaklar, ülkeyi terk edeceklerdi ama gidemediler. Şimdi de telaşla seçim kararı aldılar. Baskın seçim denir buna. Gümbür gümbür geldiğimizi gördüler, anketleri görüyorlar, reylerimizin sandıkları patlattığını sezdiler. Bizi seçime sokmamak için şeytanın aklına gelmedik işler yapıyorlar. Yarın sandıkta görüşeceğiz.
Biiiiz geleceğizzzz ve her şeyi düzelteceğiz. 15 Temmuz da tam başbakanlığı biz alacakken, beklenmedik şeyler oldu ve bizim Başbakanlığımız şimdi Cumhurbaşkanlığına dönüştü. Zaman bizim lehimize çalışıyor. Hazırlan Türkiye biz geliyoruz.
24 Haziran seçimi Türk’ün ateşle imtihanıdır. Türk milletinin varlığına karşı 15 yıldır her türlü kini kusanlar, son bir hamle ile Türk milletinin egemenliğini ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar.
Hedefe ulaşmak için geçmişte, Cemaatleri, tarikatları, bölücüleri ve liboşları kullandılar. Son bir hamle ile Sayın Bahçeli ve şakirtlerini kullanarak haşhaşi bir zihniyeti ülkede hâkim kılmaya çalışmaktadırlar.
Eğer bu ihanet oyununu bozamazsak 25 Haziran günü Türkiye Cumhuriyeti değil bir diktatörün Ortadoğu ülkesinde güne merhaba diyeceğiz. Tabi bunu deme imkânımız da olursa. Siyasette kartlar yeniden dağıtılmıştır. Siyasette yeni sistem başlayacaktır.
Odgurmuş: Görüyorum ki her tarafa kin kusuyorsunuz. Dünde takılıp kalmışsınız, yarın diye bir endişeniz yok sanırım. Ayrıca senelerdir bol keseden atıyor, rakipleriniz hakkında olmadık şeyler söylüyor, Asılacaksınız, kesileceksiniz, hesap vereceksiniz, sonunuz menderes gibi olacak gibi uçuk kaçık tehditler savuruyorsunuz. Yüzde bir bile olmayan oy potansiyelinize de bakmıyor her önünüze gelene hodri meydan diyor salvolar çekiyorsunuz. Bu ne menem bir iştir, bir yerlerden bir işaret mi aldınız.
Sonra; Siz iktidara gelirseniz vay vatandaşın haline. İnsanları kucaklamak yerine tehditlerle korkutuyorsunuz. Yok, gazetelere el koyacakmışsınız, yok Suriyelilerin tamamını geri gönderecekmişsiniz. Bu da yetmedi liderinize, örgütünüze, sözlerinize derin manalar yüklüyorsunuz. “Biz gelirsek şöyle yapacağız, biz gelirsek böyle devireceğiz vs.” tehditler savuruyorsunuz. Bu şekilde siyaset olmaz olsa da bir yere varamaz. Öyle Türk düşmanlıkları ile bilinen yazarların, televizyonların parlatması ile de bir yere varılmaz. Bu suni gelişme ve kalabalıklar sizi yanıltmasın. Dikkat ederseniz sizi daha çok sol destekliyor, Tarihte sizi hiç görmeyen ve görmezden gelenler bu gün pohpohlama yarışına girdiler. Şunu unutmayın, Uğur Dündar’ın desteklediği her siyasi ve oluşum kaybetmiştir. Milliyetçi ve mütedeyyin vatandaşın desteğini nasıl alacaksınız siz ona bakınız.
Rakiplere söz söylerken biraz daha dikkatli olmak lazım. Tabanda ve teşkilatlarda görev alan ya da sempati duyan insanlar samimi olarak düşünerek bazı şeyler elbette tepki gösterebilirler fakat bu tepkilerde çok ileri gitmemek makul ölçülerde kalmak lazımdır. Çünkü geçmişte yaşanmıştır ki siyasi liderler ve parti yöneticileri dün kara dediklerine bu gün ak diyebilmekte ve tabanda bulunan temiz insanları şaşkınlığa çevirmektedirler. Bizde hile hurda olmaz diyerek karşı partinin yaptığı ve yanlış olarak değerlendirilen durumları sizin partinin yöneticileri de yarın yapabilir.
Rakip partinin yaptığı ve sizin yanlış olarak gördüğünüz hareketleri ve davranışları yarın sizin partiniz de yaparsa ne duruma düşeceğinizi unutmayınız. Dün asla yan yana gelme ihtimalimi yok dedikleri siyasi parti ve oluşumlarla yarın yan yana gelindiğinde tabanda bulunan samimi ve dürüst insanlar ne duruma düşer düşünmek ve söz ve ithamlarda fazla ileri gitmemek lazımdır.