Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Monşer-Usta, hayırdır bir şeyler mi söyleyeceksiniz.
Monşer-Usta: Elbette söyleyeceklerim var, hep sen konuşacak değilsin ya. Hep sen soru soracak değilsin ya.
Odgurmuş: Siz bir şeyler söylemek istiyorsunuz, içinizdeki birikmiş muhalefet duygularını dışa vurmak istiyorsunuz da ben mi engel oluyorum? İstediğiniz konuda konuşabilirsiniz. Ülkede demokrasi var isteyen istediğini söyleyebilir.
Monşer-Usta: Bir kere şunu belirteyim. Ben “muhalif” bir insanım. Her şeye her duruma muhalif bir insanım. “Aydın” dediğin her şeye muhalif olan kişidir. Her şey, iyi de olsa kötü de olsa ben ona muhalifim. Eğer muhalif olmazsam kendi kendimi inkâr etmiş olurum.
Odgurmuş: Marksistler gibi neden“Aydın dediğin her şeye muhaliftir”diyorsunuz. Bu veciz (!) Sözü kim söylemiş, yoksa siz mi uydurdunuz. Her şeye, her konuya muhalif olmak “sol geleneğin” işidir. Aydın neden her şeye muhaliftir ki?. Memlekette olan iyi şeyleri söylerseniz hemen yandaş damgası yemekten mi korkuyorsunuz. Siz ister yandaş olun, ister mandaş olun, doğruları söylemekten neden çekiniyorsunuz ki. Yoksa arkadaşlarınız sizi aforoz eder diye mi korkuyorsunuz?
Monşer-Usta: Sen ne dersen de ben muhalifim. Yollar yaptık diyorlar, ben o yollardan bir kere geçtim mi? O yoldan geçen arabalardan ücret alıyorlar, bu ücretten benim cebime giren nedir ki bu yolları ben onaylayayım ve güzel olmuş diyeyim. İstanbul boğazına tüneller yapmışlar, şimdi ben size soruyorum o tünelden ben kaç gere geçtim, sen kaç kere geçtin. İstanbullular geçiyormuş bana ne kardeşim. Ben geçmedikten sonra. İstanbul boğazına denizin içinden iki şeritli yol, bir de tren yolu yapmışlar. Şimdi soruyorum Sana, neden iki şerit de dört şerit, sekiz şerit değil. İnsan mı kandırıyorlar.
İstanbul’a 3. Hava limanı yapıyorlarmış da, dünyanın en büyükleri arasındaymış da, bittiğinde 150 milyon yolcuya hitap edecekmiş de. Sen bunları benim külahıma anlat. O hava alanı yapılıp bittiğinde benim emekli maaşım artacak mı? Arabamın yanı sıra bir araba daha alacak mıyım? Yazlığımın yanına bir tane de Karadeniz’de yayla evi alabilecek miyim, sen ondan haber ver.
Türkiye % 11 büyüdü diye düğün bayram yaptınız. Büyüdük te ne oldu. Benim maaş aynı maaş. Hastanelere gittiğimizde muayene olduk diye bize üste para mı veriyorlar.
Yandaş televizyonlar ve gazeteler bas bas bağırıyorlar, ihracatta rekorlar kırıyoruz, savunma sanayinde hamleler yapıyoruz diye. Ne rekoru, ne hamlesi ben neden göremiyorum. O rekor o hamle bana neden yansımıyor. Benim cebime ne giriyor sen ondan haber ver. Savunma sanayi öyle hamleler yapıyor, dünyadaki pek çok uçak firmasının yedek parçalarını biz üretiyoruz diye övünüyorsunuz, peki; neden bize de birer silah hediye etmiyorlar. Bu dediklerini ben neden göremiyorum.
Odgurmuş: Her şeye öylesine olumsuz taraftan bakarsanız elbette hiçbir şey göremezsiniz. Ülke yöneticileri Avrupa kapılarında, İMF kapısında dolaşmalı, oradan para almalı ki siz görmelisiniz. Suriye’de ordularımız yenilmeli, hükümet krizi çıkmalı, Genel Kurmay Başkanı Başbakana rest çekmeli ki siz göresiniz. Türk Hava Yolları dünya da en gerilerde olmalı ki siz görmelisiniz. Uçaklarımız kaza yapmalı düşmeli ki siz onları görmeli ve bundan da “uçaklarımız düşüyor diye” bir eleştiri getirmelisiniz.
Hükümet kurulurken, koalisyon görüşmeleri yapılırken, bakanlıklar partiler tarafından paylaşılırken problemler çıkmalı ki siz görmelisiniz.
Cumhurbaşkanı seçilirken, Genel Kurmay Başkanı atanırken siyasi krizler çıkmalı, Cumhurbaşkanı seçilememeli, Askerler meclis koridorlarını doldurmalı ki siz görmelisiniz.
Ben size ne söylesem boş bir kere siz at gözlüğü takmışsınız, önünüzden başka bir yer görmüyorsunuz.
Bir de demek ki hep aynı dost meclislerinde arkadaş topluluklarında bulunuyor olmalısınız ki kapalı devre yayın yapan merkezi sistem radyolar gibi olaylara sadece bir pencereden bakıyor birbirinize propaganda yapıyorsunuz.
Esasında şunu anlamıyorsunuz ve hala eski ayağınızı aksıyorsunuz.
1920’lerde kurulan sistem tıkanmıştır. Geçtiğimiz dönemlerde tıkanan bankalar sistemi nasıl onarılmışsa idare şeklimizin de onarılması gerekiyor. 27 Mayıs 1960 ihtilal-darbesini yapan subayların hatıralarında bahsettiği gibi, “Menderes gibi tek başına bir iktidar gelmesin” düşüncesiyle hükümetlerin yetkilerini başkaca kurumlarla paylaşıma uğratmışlar ve güçlü hükümetlerin kurulmasını engelleme yolunu seçmişlerdi.
Görülüyor ki; Sistem tıkanmış Türkiye yeryüzünde hak ettiği yerini bir türlü alamamış, koalisyonlar, çeşitli yollarla askeri müdahaleler, Anayasa mahkemesinin parti kapatmaları, vs gibi hususlar ülkenin ve yönetimin elini kolunu bağlıyordu. Ve buna bir son vermek gerekiyordu. Bu durumu görmek gerekiyor. Türkiye bu gün olmasa bile ileri bir zamanda bu hükümet sistemi değişikliği yapılacak gibi görünüyordu. “Birinci dünya savaşı sırasında açılan parantez henüz kapanmamış ve Türkiye kendi doğal sınırlarına ulaşmamıştır.” Türkiye değişecek, coğrafya değişecek Ve Türkiye bu coğrafyada ve dünyada hak ettiği yeri alacaktı. Siz istediğiniz kadar her şeye ve her duruma muhalefet yapınız. Bu değişim bu gün olmazsa yarın, bu iktidar yapamazsa daha sonra gelecek iktidarlar tarafından mutlaka yapılacaktı.