Kürşat TECEL
24 Haziran’da Türkiye seçimini yaptı.
Seçim kararı yeni alınmış olsa bile iki yıldır süren seçim talepleri nedeniyle Türkiye’de yaşanan seçim tartışmaları nihayet son buldu.
24 Haziran seçimlerinin doğru anlaşılabilmesi için 2011 yılında, MİT müsteşarına ve MHP’ye yapılan operasyondan günümüze kadar yaşanan gelişmeler hafızalarda canlı tutulmalıdır.
15 Temmuz öncesi MHP’de yaşanılan olaylar ile 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan Yenikapı Dayanışması seçimlerin belirleyicisi olmuştur.
MHP’den doğan İYİ Parti’nin kurumsal kimliği ile seçimlere katılması oy tercihlerini etkileyen diğer bileşendir.
Bu minvalde, ilk olarak seçimlerin galibi olan Cumhurbaşkanı’nın partisinden başlamamız gerekecek!
Onaltı yıldır ülkeyi yöneten, lidere olan bağlılığı ile girdiği her seçimi kazanan AKP klasiği bu seçimde de yaşandı.
Kısa da olsa AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’a parantez açmadan olmayacak!
AKP’de, lidere olan sadakatin çözülmemesinin sebepleri araştırılırsa, Recep Tayyip Erdoğan’ın girdiği seçimleri kazanmasının sırrı da ortaya çıkacaktır. Tayyip Erdoğan’ın seçmenlerinin diğer partilerin seçmenlerinden daha bağlı olduğu kesin bir kanıdır. Bu bağlılıkta şüphesiz Sayın Tayyip Erdoğan’ın halkın ağzı ile konuşmasının ve sıradan bir vatandaşmış gibi davranmasının payı oldukça büyüktür.
AKP’nin milletvekilliği seçimlerinde aldığı toplam oy miktarının Cumhurbaşkanından oldukça az olmasının nedenlerinden biriside bu bağdan kaynaklanmaktadır. Diğer nedenlerden birisi de AKP’de emanet duran ülkücü oyların bir kısmının MHP’ye bu seçimde rücu etmiş olmasıdır.
MHP açısından ilk söylenmesi gereken, Türk toplumunun bir şekilde MHP’ye mutlak surette yüzde 10-11 oy veriyor olmasıdır. Bu tercih çok önemli manalar içermektedir.
2011 sonrası yaklaşık 7-8 yıldır süren sancılı bir MHP vardı. Her seçimde altından kalkılması zor meselelerle uğraştı. 2011 yılında Fetö kumpasları, 2015 Seçimlerinde HDP’li bir bloka zorlanması, 2015 Kasım’da parti içi muhalefetin başlaması ve en sonunda bölünerek 24 Haziran seçimlerine girmesi, bütün bunlara bakıldığında Türk milletinin MHP’ye çok ayrıcalıklı anlamlar yüklediğini görüyoruz.
Ayrıyeten, Benim görebildiğim kadarıyla MHP ne zaman bölünse, içinden ne zaman başka bir parti çıksa YOK OLMAK YERİNE akabindeki seçimlerde büyük bir sıçrama yapıyor.
1992 yılında Büyük Birlik Partisi MHP’den doğmuştu, 1994 seçimlerinde Türkeş’in MHP’si OYLARINI DÖRDE KATLAYARAK baraj sınırına yakın oy aldı.
1997 sonrası Devlet Bahçeli’nin ilk dönemine MHP’den ayrılanlar (Tuğrul Türkeş ve ekibi) ATP’yi kurdular 1999 seçimlerinde MHP % 18 oy alarak hükümet ortağı oldu.
2015 Kasım sonrası olağan üstü kongre çağrıları başladı, 2017 Ekim ayında MHP’den bir de İyi Parti doğdu. Oldukça şiddetli sancılar yaşayan MHP, fırtınalı günler yaşayarak 24 Haziran 2018 Seçimlerine katıldı. İçinde bulunduğu şartlara nazaran zaferle çıktı diyebiliriz.
Yukarıda not ettiğim ayrışmalar sonrası MHP’nin bir şekilde devamına karar veren bir kesimin olduğunu görüyoruz. Selçuk Düzgün hocanın ifadesi ile “derin millet” MHP ne zaman zorda kalsa omuz veriyor…
Bu seçimlerin MHP açısında en büyük galibi Sayın Devlet Bahçeli olmuştur. İki-Üç yıldır uygulamaya koyduğu siyasi tercihleri MHP’yi daha çok Türkeş çizgisine yaklaştırmış, sayısal oranda iktidar olmanın uzun vadeler alacağını hesap ederek bu gayeden evirilerek kamuya etki eden kimliğine yeniden taşımıştır.
İYİ PARTİ… İyi Parti’nin istediği sıçramayı yapamamasının, paralelinde Meral Akşener’in yeterince başarılı olamamasının bariz bir kaç nedeni ilk bakışta fark ediliyor.
Doğuşu sancılı oldu. Kongre çabası netice vermese de bir kitle kopartması açısından MHP içindeki kavga etkili oldu. Mağdur imgesiyle sahalara indi. Kendisi mağdura yatsa da, muhafazakâr kesimin gözünde MHP’ye operasyon algısı oluşturdu.
Fetöcülerin şiddetle tercih ettiği adres olması! Bu ifadeden İyi Parti’yi ya da herhangi birisini Fetöcülük ile itham ettiğim anlamı çıkartılmaya çalışılmasın. Bu konuda yakından tanıdığımız fetöcülerin ailelerinin tavrı benim şahsi referansımdır. İç Anadolu’da, Karadeniz’de, Doğu Anadolu’da alınan oyların düşüklüğü bunun ispatıdır. Muhafazakâr seçmen İYİ Parti’den uzak durmuştur.
Milliyetçi seçmenler açısından “Demirtaş tahliye edilmelidir” söylemi sorgulanmıştır.
Ülkücü seçmenler, aday tercihinden ve ikili ilişkilerdeki sıcaklığın aday tercihlerine yansımamasından dolayı İyi Parti’ye oy vermemiştir. Bazı İl başkanlarının zehir zemberek açıklamaları ortadadır.
MHP’den doğan partilerden sonra, MHP’nin yükselmesinin tabii bir nedeni var!
Bu partiler, (MHP’den doğan Partiler) tüm söylemlerini MHP’den oy almak ve MHP’yi geçer konuma yükselmeye odaklanmak, stratejilerindeki en büyük hatası olarak ortaya çıkıyor. Öyle ki, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu aldığı oy ve siyasi duruşu açısından bunun en güzel örneğidir. Hal bu ki; bu söylemler daima MHP’de kenetlenmeye neden olmuştur.
Seçmen davranışı içerisinde Ülkücü seçmen davranışı her zaman farklılık beyan etmiştir. Ülkücüler verecekleri oyun kıymetini en iyi bilen seçmen grubudur. Bir karar vermeden önce aylarca o karar üzerinde düşünür; Vatan, Millet, Din, Dışardaki Düşmanlar, İçerdeki düşmanlar, seçimlere hangi metotlar ile müdahale ediyor, bunu en iyi Ülkücüler analiz ederler.
Partisine ve Liderine sadık Ülkücülerin yüzde doksanı Ülkü Ocakları’nda pişmiştir. Analitik düşüne bilme kapasitesini gençlere en iyi veren kurum şüphesiz Ülkü Ocaklarıdır.
Ülkücü gençler için yeryüzündeki en kutsal mekân Ülkü Ocakları’dır. Bu gençler, MHP ne zaman tehlikeye maruz kalsa gecesini gündüzüne katar MHP ve onun Genel Başkanı’nı korumaya alırlar. Bunların ne önemi var diyeceksiniz. 24 Haziranda MHP listelerine bakarsanız listenin neredeyse 2/3 oranında ocak geçmişi olan insanlardan oluştuğunu görürsünüz. MHP neden bitmiyor diye soranlar bu gerçeği göremiyorlar!
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in neden partisinden daha düşük oy aldığını İYİ düşünmesi gerekiyor. Kendi ifadesi ile “sekiz aylık parti” mazeretine sığınması bundan sonraki yol haritasında daha büyük sapmalara neden olacaktır. Merkeze oturtmaya çalıştığı partisinde “Merkez Sağ” siyasetten nefret eden gençleri nasıl tutacak çok merak ediyorum…
HDP’yi Kürt siyasetinin temsilcisi olarak gördüğünü beyan etmekte sakınca görmeyen Akşener, Ülkücü-Türk Milliyetçilerinin omuzlarının, mazisinin, sevdasının omuzları üzerine bina ettiği kendi siyasi konumuna nasıl bir manevi mana yükler bilemiyorum, ama bu haili ile geçmişte de söylediğim gibi partisi protezdir ve bu söylemi ile Ülkücüleri partisinden uzaklaştırmaya ant içmiş gibi bir davranış sergilemektedir.
Aylar, aylar önce söylemiş olduğu seçilemezsem istifa edeceğim, evde torun bakmaya gideceğim sözünü tutmayarak da bir hayli sorgulanacağa benziyor…
Değerlendirmelerimin sonunda; Tüm adaylara, partilere, milletimize hayırlar getireceğini ümit ettiğimiz bir seçimi daha tamamladık.
Devletimiz var olsun, Milletimiz yaşasın…