Kenan Eroğlu
Odgurmuş: Ülkenin idare sistemi değişiyor, siz hala eski şarkı-türküleri mırıldanmaya devam ediyorsunuz. “Yeni hükümet ya da Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı altında devletimizin işleyişi yeni bir şekil alıyor.
Monşer-Usta: Ülkede ne değişiyormuş, benim cebime giren para da bir artış meydana gelecek mi? Ekmek fiyatı ucuzlayacak mı?
Odgurmuş: Monşer-Usta; Sizin anlamadığınız ya da anlamak istemediğiniz konu burada. Yeni yönetim sisteminde bu günden yarına insanların gelirlerinde belirli bir artış olmayacak. Ülkede hızlı kararlar alınıp hızla uygulamaya geçirilecek.
Şunu anlamak lazım. İnanırsınız inanmazsınız, onaylarsınız, onaylamazsınız Türkiye’de yönetim sistemi değişecek. Bu değişimi sadece Cumhurbaşkanına ve onun kararlarına kalacak şeklinde ifade etmek elbette gerçekleri pek de ifade etmiyor. Öncelikle değişikliğin ne olduğunu anlamadan konuşmak ve geleceğe doğru bazı şüpheler uyandırmak devletimizin ve milletimizin düşmanları tarafından zaten yapılıyor.
Tekrar belirteyim; Yeni anayasanın yürürlüğe girmesiyle devlet şimdiye kadar olduğundan çok farklı yönetilecek. Ama bu durum tam olarak özümsenmiş ve anlaşılmış değil. Hala yasama ve yürütmeye ilişkin çeşitli konular ele alınırken mantık eski sistem-mantığa göre çalıştırılıyor.
Şimdi; “Dünya gazetesi” yazarlarından İsmet Öztürk’ün “Kritik” köşesinde 03 Temmuz 2018 tarihli yazısında yaptığı değerlendirmeye özetle bakalım.
“• Artık hükümet eski anlamıyla bir hükümet olmayacak. Bakanlar Kurulu diye bir yapı artık yok. Bakanlar Kurulu kararı diye bir şey de olmayacak.
- Üst düzey atamalarda üçlü kararnamelere eskiden ilgili bakanın imzası, onayı gerekiyordu. Artık tüm üst düzey atamalar tek başına Cumhurbaşkanı tarafından yapılacak.
- Bakanların statüsü, artık Cumhurbaşkanı’na bağlı çalışan üst düzey bir memur gibi olacak. Bakanların temel işlevi karar almak değil, Cumhurbaşkanı’nın aldığı kararların uygulanmasını sağlamak olacak.
- Bakanları cumhurbaşkanı seçecek ve istediği zaman görevden alacak. Bakanlar sadece cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacak.
- Dolayısıyla bakanların Meclis’ten güvenoyu alma ihtiyacı yok. Meclis’in de gensoru yoluyla bakanları düşürme ve denetleme gücü yok.
- Bakan olanlar, milletvekili ise milletvekilliği düşecek. Hükümet üyeleri parlamento dışı olacağı için, artık bakanlar Meclis’in kapısına bile uğramayabilirler.
- Bakanlar Kurulu’nun haftalık toplantısı ve sonrasında hükümet sözcüsünün açıklama yaması gibi sahneleri görmeyeceğiz. Cumhurbaşkanı istediği bakan veya bakanlarla isterse toplanır, isterse hiç ortak toplantı yapmaz.
- Devletin idari yapısı, bakanlık sayıları, örgütlenmesini Cumhurbaşkanı tek başına kararnamelerle düzenleyecek.
- Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanlığı kararnameleri çıkartarak düzenlemeler yapabilecek.
- Parti başkanı olan Cumhurbaşkanı, Meclis çoğunluğunu kontrol ediyorsa devlet yönetiminin Meclis’i dışlayarak esas olarak kararnamelerle düzenlenmesine kapı açık.
- Cumhurbaşkanı istediği kadar başkan yardımcısı atayabilecek. Cumhurbaşkanı’nın seçeceği başkan yardımcısının milletvekili seçilme şartlarına sahip olması yeterli.
- Meclis’in artık yürütmeyi, bakanları denetleme gücü yok. Meclis, bakanlar hakkında gensoru açamayacak ve güvensizlik oyu veremeyecek. Meclis’in yapabileceği tek şey Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve bakanlar hakkında Meclis soruşturması açmak.
- Üstelik eskiden gensoru bakanın veya hükümetin başarısızlığı, yanlış politikası, yetersizliği gibi gerekçelerle açılabiliyordu. Şimdi Meclis soruşturması sadece kanunen suç olan konularla ilgili olarak açılabilecek.
- Yürütmeyi denetim gücü kalmayan Meclis, artık sadece kanun yapan bir kurum haline gelecek.
- Bütçeyi Cumhurbaşkanı hazırlayacak ve Meclis’in kabul etmesi gerekiyor.”
Monşer-Usta: O değişiyor, bu değişiyor, O öyle olmayacak, bu böyle olmayacak. O zaman, ne nasıl olacak?.
Odgurmuş: Yukarda yazar açıkladı, yeteri kadar açık değil mi: Filhakika Dünya gazetesi yazarı değişiklikle ilgili durumlardan bahsederken, yetki ve sorumluluk konusunda konuya hep olumsuz açıdan yaklaşmış. Eski sistemle kıyaslarken sanki yeni sistem daha kötü ve eski sistem daha iyi gibi bir intiba veriyor. Biliyorum ki siz de bu sıralanan konular üzerinde belki de konu ile alakası olmayan tenkitler getireceksinizdir.
Uygulamanın ne olacağı konusunda çok da sabırsız olmamak gerekir. Yeni bir hükümet sistemi ile karşı karşıyayız. Bu yeni hükümet meselesi konu edildiğinde pek çok kişi hala eski alışkanlıklardan ve eski yönetim biçiminin aksaklıklarından, “rakip yapıyorsa mutlaka kötüdür” karşı çıkılması gerekir düşüncesinden pek kurtulamamış gibi görünüyorlar.
Gelecekle ilgili öngörüde bulunan insanlar nedense hep olumsuzluklar üzerinde durarak, “kendi şuuraltılarında bulunan olumsuz düşüncelerini” sanki karşıdaki ekip mutlaka ve de yüzde yüz yanlış yapacakmış gibi peşin hükümle bakmak ne vatanseverliğe, ne de milliyetçiliğe yakışmayan bir tutumdur.
Monşer-Usta: Ben onu bunu bilmem biz ulusalcı, Kemalist-laik ve milliyetçileri gelecek konusunda bir takım kaygılar sarmıştır. Ben bunlara güvenmiyorum, benim anladığım kadarıyla bunların mutlaka bir başka ajandaları daha var.
Odgurmuş: Monşer-Usta, bu ne biçim bir ajandadır ki şu kadar sene olmuş ortaya çıkmamış da bundan sonra ne zaman ortaya çıkacak. Bu ve bunun gibi paranoyalarla kendinizi avutmaktan ve “her bahar kriz çıkacak”, “her sonbahar ekonomi çökecek” beklentisi içinde olmanın ne size ne de ülkeye hiçbir faydası yoktur.
Bakın yine “Dünya Gazetesi” nin (14 Temmuz 2018) bir başka yazarı Prof. Dr. Ersan ÖZ Yeni yönetim sistemine bir de vergi açısından bakıyor ve ne diyor bakalım:
“Peki yeni hükümet sistemi vergiyle ilgili neler getirecektir?
– Vergi mevzuatı çok daha sade ve anlaşılır olacaktır.
– Vergi mevzuatında yer alan farklı kanunlar arasındaki çelişkiler giderilecektir.
– Vergi mevzuatı tek elden düzenlenecektir.
– Sık sık vergi affı düzenlemeleri yönetimde istikrar olması nedeniyle nadiren görülecektir.
– Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile vergi oranları kanuni ölçüler içerisinde düşürülebilecektir.
– Yeni vergi mevzuatında damga vergisi gibi eskimiş, kayıt dışılığa neden olan vergiler kaldırılabilecektir.
– Yeni hükümet sistemi ile çok daha hızlı vergisel kararlar alınabilecektir.
– Vergi ile ilgili işlevi kalmamış kurullar ortadan kaldırılacak çok daha etkin bir vergi idaresi yapısı meydana getirilecektir.
– Ekonomi Politikaları Kurulu ile koordinasyon daha çok artacak vergi ve para politikalarının uyumu daha hızlı ve sağlıklı sağlanacaktır.
– Strateji ve Bütçe Başkanlığı yeni hükümet sisteminde bütçeyi Cumhurbaşkanı adına oluşturacaktır.
– Finans Ofisi, ulusal ve uluslararası bankacılık ve finans sektörünü izleyip, analiz ve yorumlarını raporlayacak, finansal kaynakları çeşitlendirirken, uluslararası fonları ülkemize çekmeye çalışacaktır.
– Vergi mevzuatında yer alan bakanlar kuruluna görev ve yetkiler veren tüm hükümler “Cumhurbaşkanı” olarak değişecektir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bürokrasiyi azaltacağı hususu sürekli olarak vurgulanmaktadır. Vergisel işlemlerde bürokrasinin azaltılması ticaret, yatırım ve finans piyasalarının dışsal manada olumlu etkilenmesine yol açarken, genel ekonomik yapının da bu etkileşimden nasibini alacağını ümid ediyoruz.”
Gördüğünüz gibi, “Dünya Gazetesi”nin iki ayrı yazarı konuyu iki ayrı açıdan değerlendirmiş. Yazar İsmet Öztürk’ün bakış açısı daha çok olumsuzluklara dayanırken, Prof. Dr. Ersan Öz ise olaya vergi açısından ve olması muhtemel kolaylıklardan bahsediyor.
Monşer-Usta; Şimdi benim kafam karıştı, herkes bir şeyler söylüyor.
Odgurmuş: Kafa karışıklığına gerek yok. Hele felaket tellallığına hiç gerek yok. Bazı köşe yazarları yeni sisteme olumlu açıdan bakarken, diğer bazı ülkemizde bulunan ve her şeye ve her duruma karşı olan yazar-çizer takımı ise olumsuz açıdan bakarak kafa karışıklığına sebep olmaktadırlar.
Efendim aklın yolu birdir. Bekleyecek ve uygulamaları göreceğiz ve ona göre karar vereceğiz.
Unutmamak gerekir ki; 1923’te Cumhuriyetin ilan edileceği gün pek çok milletvekilinin meclise gelemediği ve evlerinin önünde kolluk kuvvetlerinin nöbet tuttuğu bilinen bir gerçektir. Bugün de yapılan iş ve değişiklikler halkın çoğunluğunun oy’u ile olmaktadır.