Kenan EROĞLU
“Çivi” vardır, paslıdır.
“Çivi” vardır pas tutmamıştır.
“Çivi” vardır, uzundur
“Çivi” vardır küçüktür.
“Çivi” vardır kısadır.
Ama…
Her “çivi” paslanacaktır.
“Çivi”ler binanın bir arada durmasını sağlarlar.
Eski inşaat-ev ustaları iyi bilirler. “Çivi” olmadan bina yapılmaz.
Hele daha da eskilerde “çivi” binanın-konak’ın her şeyi idi.
“Çivi” olmadan bırakın bina yapmayı, iki ağacı bile bir araya getirme imkânı yoktu.
Çok, çook eskilerde “ağaç çivi”ler vardı. Demir icat olmadan önce “çivi”yi ağaçtan yaparlar ve “odun”ları tuttururlardı.
İş yapan insanlar için “çivi” vazgeçilmez bir yapı elemanı idi.
Peki;
“Çivi” bu kadar önemli de, “çivi” dışında önem arz eden başka yapı elemanları yok mu diyeceksiniz.
Olmaz olur mu? Elbette var.
Önemli bir yapı malzemesi olarak ele alınması gereken elemanların ikincisi “Taş”lardır.
Binanın temel duvarlarını yapmak içim “taş” kullanmak gerekir.
İhtiyacınız olan “taş”ları tabiatta bol olarak bulursunuz.
Çevreniz de bile nice “taşlar-kayalar” olduğu gibi nice ”köşe taşları” vardır. Ve hatta nice “taş kafalar” vardır.
Bazı yerleşim yerleri bizatihi bir “kaya” üzerine kurulmuştur. Birçok mahalle ve yerleşim yerlerimizin adları “taş-kaya” ile ilgilidir.
Atalarımız “taş”ın kıymetini iyi bilirlermiş.
Şimdilerde şehirlerimizin her tarafı “taş”larla kaplıdır.
Ama “taş” öyle tabiattan çıkartıldığı gibi kullanılmıyor. Yontulması gerekir. Ancak yontulduktan sonra işe yararlar.
………….
Neyse, geçelim.
“Çivi” ve “taş” dışında başka önemli yapı elemanları da vardır.
Bunların başında da “ağaç” gelir.
“Ağaç”ları temin etmek de oldukça kolaydır.
“Ağaç”ları genellikle ormanlardan elde ederler.
Ormandan “ağaç”lar kesilir ve getirilir.
“Ağaç”lar ormanda iken sadece “ağaç”tırlar. Yeşillikleri vardır, meyveleri vardır. Güzel manzara verirler. Oksijen verirler.
Bina yapmak için “ağaç”ı ormandan getirip kullanmaya aldığınızda “o” artık “odun”dur. Kesilir, biçilir, kimileri iri yarı “kalas” olurlar. Kimileri “hezen” olurlar. Kimileri “kırma” olur, kimileri “dayanak” kimileri de “payanda” olurlar.
Bu “kalas” ve “tahta” lar kimi kere kapı olurlar, pencere olurlar, kimi kere eşik oldukları gibi helâlarda da kullanılırlar.
Ayrıca “saçak” olurlar, “talaş” olurlar, “tavan” oldukları gibi “taban” da olurlar.
Teneşir tahtsı da bu “odun-kalas”lardan yapılır.
………………..
Sözü uzatmayalım. İnşaat ustası “çivi”yi “tahta” ya da “kalas”a çakarken dikkat edilirse ıslatır.
Sağlam olsun diye. Paslansın diye, sağlam tutsun diye.
“Çivi-taş-odun” ayrılmaz üçlü. Bina yıkılsa bile birbirlerinden kolay kolay ayrılmazlar. Ama….. “Ana bina”daki ruh değişmişse, eski özellikler yoksa eski yapı elemanları artık kullanılmıyorsa, “Taş”laşan kentlerde ve kafalarda birçok şey değişmişse, eski yapı elemanları yeni yapı elemanları tarafından horlanmaya başlanmış. Yeni yetme yapı elemanları mirasyedi gibi davranıyor, her şeyi “hovarda”ca harcıyorlarsa, eski yapı elemanının yeri yurdu bilinmiyorsa. Faziletler ayaklar altına alınmışsa, eski değerler ve değerli yapı elemanlar duvarlara asılan ”süs”ten öteye geçmiyorsa, o eski görkemli “yapı”ya kuşlar tünemişse artık ne “çivi”nin, ne “taş”ın ve ne de “odun”un önemi yoktur.
Orası artık “Kehkeşan”dır.
Bu yüzden bilmek gerekir ki;
“Çivi” paslanır hurdaya gider, “ağaç” kereste olur, daha sonra tekrar odun olur, yenilenmesi mümkün değildir. Artık onu sadece ısıtmada kullanırsınız.
“Taş” ise, bina yıkıldıktan sonra yer yer yeniden kullanılırsa da o da artık eski fonksiyonunu icra edemez, kullanıldığı her yerde malzeme olurlar veya bir harabenin parçası olurlar.
Kalıntı taşların çok bulunduğu yerlere de artık ne ad verilir siz düşünün.