Ali BADEMCİ
Acaba İsmet Paşa “Varlık Kanunu” ile iyi mi yoksa kötülük mü etmiştir? İnönü Savaşları’ndan Lozan’a kadar Paşa tartışılıyor, elbet kusurlu veya eksik tarafları da olabilir. Fakat Paşa bunu hakketmemiştir. Ülkücüler hemen “Tabutluk” iddialarına sarılacaktır, ama “Daha orada mısınız” diye sormazlar mı adama? Bu ülkede Atsız Bey’e Ermeni, Türkeş Bey’e Rum diyorlar, buna karşı ne yaptınız! Hoş sizler de her gün benzer ithamı Sayın Bahçeli için yapıyorsunuz! Bu kafa ile aynı düşüncede olanların bile kamplaşmaktan kurtulamayacağı âşikârdır.
İNÖNÜ TAKINTISI
Elbette mesele Devlet Başkanı’nın ara-sıra herhalde gündem değiştirmek için ortaya attığı görüşler değildir. Bu konuda genel olarak ”Sağ Cenah”ın özel olarak da “İslâmcı” görüşleri her konuda öne çıkaran toplum cuntalarının bitmez tükenmez kinleridir! Bunun canlı örneği FETÖCÜLER değil mi? Elimizde millî kahramanlar ve milliyetçi şahsiyetler hakkında herkesin ulaşamayacağı devlet kayıtları içeren dosyalar vardır. Bunların amacı “Millî Mücadeleciler” üzerinden Mustafa Kemal’i vurmak ve ikinciler üzerinden de milliyetçi görüşleri zayıflatmaktır. Örnek mi istersiniz İsmet Paşa, Enver Paşa ve milliyetçi şahsiyetler olarak da Alparslan Türkeş, Nihal Atsız hattâ Devlet Bahçeli!
Dünyada bütün siyasi şahsiyetlerin kusurları vardır, netice itibariyle onlar da birer insandır. Diğer yandan insanların ana ve babalarını seçmek kendi ellerinde değildir. İsmet Paşa’yı Cevat Rıfat Atilhan gözü ile değerlendirir, canlı olarak olarak Bahçeli’yi ele alırsanız tahribatın büyüklüğünü hemen anlarsınız. Millî kahramanların kusurlarına gelince onları değerlendirirken maharetlerinin kusurlarından fazla olmasını ölçü olarak almalıyız! Maalesef bu kurala uyulmadığı için birçok araştırmacı arkadaşımız gibi siyaset adamları da büyük hatalar yapmaktadır ve tarih tahribine âlet olmaktadırlar. “İslâmcı” demeye gönüllerin razı olmayacağı bir takım rezillerin son yıllarda “Enver Paşa” ilgisi mutlak olarak bunun üzerinden Mustafa Kemal’i vurmaktır, yani ona karşı sevgi veya ilgi değildir. Halbuki Enver kaybetmiş Mustafa Kemal kazanmış bir kahramandır, bunları karşılaştırmak ne derece doğrudur!
Rezil adamlar bizim çocukluğumuzda yazarlardı, Millî Mücadele’nin bir safhasında İsmet Paşa samanlıkta gizlenmiş, Türkeş 12 Eylül darbesinde kümese girmiş! İnsanlar beraber olup olmadıklarını sormazlar mı? Netice itibariyle türkülerimizin birinde “Halime’yi samanlıkta bastılar “ denilmez mi? Bu takıntıların tamamı birer algıdır; özellikle Millî Mücadeleciler belli bir ekolun mensubu olmakla birbirinden çok farkları yoktur. O sebeble Celâl Bayar ne ise İsmet Paşa da Mustafa Kemal de aynıdır, dolayısıyla Adnan Menderes!
Nereden çıkıyorsa İsmet Paşa’nın “Dinsiz” olduğu yayılmıştır, halbuki Millî Mücadeleciler içinde alkol almayan belki de tek adamdır; en azından âile hayatlarında böyle bir gelenek yoktur. Rahmetli olduğu ilk gecede TV’den naklen verilen görüntüler arşivlerde durmaktadır, rahmetli Mevhibe Hanım da onun gibi dört dörtlük müslümandır ve o gece sabahlara kadar “Kur’an” okunmuş, ilâhiler söylenmiş, “Mevlüd-i Şerif” icrâ edilmiştir. Bu satırları okuyunca CHP geleneğinden gelen birisi olduğumuzu sanabilirsiniz! Halbuki alâkası yok DP’li bir âilenin birçokları gibi II. Dünya Savaşı’nın o zorlu ikliminde zarar gören ve ezilenlerindeniz! Şimdi kalkıp da kuyruk acısı ile bazı değerlere saldırmak doğru mu?
Şahsen şuna hayret ederiz; her “İslâmcı” nın “Antisyonist” olması gerekirken, bizde düşüncenin tekkeler bile “Siyonizm”in asıl unsuru olan “Musevî” veya bu inancı değişik şekillerde yaşayanların işgâli altındadır! Acaba bu tenakuzu hiç inceleyeniniz oldu mu? Hiç sanmıyoruz, İstanbul’da mezarlıkları bile ayrı olan bu insanların tamamının “Hurufî” veya “Nakşî” olduğunu biliyor musunuz? Berizanlar’da “Naksi” ilgisinden ötürü İsrail ile bir ortaklığın temeli de bu saklı düşünce ve inanç birliğidir! Kürtler tıpkı Museviler gibi İsmet Paşa’yı sevmezler, bunun nedeni o “Kıyım” meselesi değildir! Siz işin ruhuna bakın!
II.Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’de bir “Varlık Vergisi Kanunu” çıkarıldı, elbette bu işin şerefi Paşa’ya aittir! Kim varlıklıydı; malum sebeplerle Ermeni ve Rumlar kaçmış, ülkedeki Musevî nüfus üstüne bir de mübadele dolayasiyle Selanik’den getirilenler olmuştu! Kanun kapsamına yanılmıyorsam doksan bin Musevî mükellef giriyormuş, ki bunlardan hiç ödeme yapmayan 38.000’i İsrail’e kaçmış veya göçmüştür. Ne yazık ki bu “Vergi Reddiyecileri” DP devrinde çıkarılan bir kanunla geri getirilmişlerdir ve şimdi birlikte yaşıyoruz! Onlar yine içimizde, ticarette veya tekkelerde! Bütün dış distribütörlükler onlardandır, bizimkiler de yardımcıları veya şubeleridir! Hemen hemen “Sermaye Gücü” onların elindedir.
Acaba İsmet Paşa “Varlık Kanunu” ile iyi mi yoksa kötülük mü etmiştir? İnönü Savaşları’ndan Lozan’a kadar Paşa tartışılıyor, elbet kusurlu veya eksik tarafları da olabilir. Fakat Paşa bunu hakketmemiştir. Ülkücüler hemen “Tabutluk” iddialarına sarılacaktır, ama “Daha orada mısınız” diye sormazlar mı adama? Bu ülkede Atsız Bey’e Ermeni, Türkeş Bey’e Rum diyorlar, buna karşı ne yaptınız! Hoş sizler de her gün benzer ithamı Sayın Bahçeli için yapıyorsunuz! Bu kafa ile aynı düşüncede olanların bile kamplaşmaktan kurtulamayacağı âşikârdır.
Hoşçakalın.