Ali BADEMCİ
Rejim ve Mustafa Kemal ile ne kadar ters düşerse düşsün Vehip Paşa üzerinde durulması gereken bir kahramandır. Herkes hatâ yapar, rahmetle anıyoruz.
VEHİP PAŞA
Gençler İttihat Terakki’yi daha yakından tanımak için çeşitli adlar altında topluluklar teşkil etmişler; birçok Enver Paşa grubu da var! Efendim bunlar ne yapar derseniz her şeyden önce görüş alış-verişi ve kaynak tanıtımı ile bilgileniyorlar. Elbette yazılanların çoğu yeni buluntular ve çoğu zaman hafızalarda kalanlar. Bunlardan sonuç çıkarılmaya çalışılmıyor; düzgün biyografiler de ortaya konmuyor, aslında eli yeni kalem tutanlar için en kolay şey biyografi yazmaktır. Bu konuda şark kültürünün batıdan çok zengin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz!
Peki bu ölçüler içinde başlık olarak kullandığımız Vehip Paşa’yı kimler tanır? Atatürk’ü yanlış tanıtmaya çalışanlar elbette tanıyor ve hâin diye adlandırıyor. Halbûki o bir “Şark” kahramanı Osmanlı paşasıdır. Karabekirler ve “Milli Mücadele” onun açtığı yoldan yürümüştür. Kemalizm, Rauf Paşa’ya çok itimad etmez; neden, saltanatçı görüşleri var, ayrıca Kafkas kavimlerinden birine mensup! Acaba duygusal hareket eder mi diye düşünülmüştür. Savaşı erken bırakan Rusya ve Kafkas milletleri ile bütün görüşmeleri Bahriye Nazırı Rauf yürütmüş fakat çok ilginçtir ki imzalar Enver Paşa tarafından Vehip Paşa’ya attırılmıştır! Yani Enver, Rauf’un öteki yüzünü önceden görmüştür. Peki kimdir bu Paşa, biraz yaklaşalım: Vehip Paşa Taşkentli, yani Türkistanlıdır; bizim tanıdığımız YKB’nin kurucusu Kazım Taşkend onun yeğenidir; Kazım Bey bu soyadı da o sebeble almıştır. Yani Taşkent’ten Türkiye’ye göçmüş bir Türk evlatları. Vehip Paşa Yanya Belediye başkanlarından Mehmed Emin Efendi’nin oğlu, Çanakkale Savaşı’nın kolordu komutanlarından Esad Paşa’nın küçük kardeşidir.
Biyografisini görelim: “Vehip Paşa 1899-1900’de 52. Sınıfın birincisi olarak, kurmay yüzbaşı rütbesiyle Harp akademisini bitirdi ve Yemen’de bulunan IV. Ordu’da hizmete başladı. Burada İmam Yahya ile yapılan savaşlarda, bölgede barışın sağlanmasında büyük rol oynadı. Daha sonra Diyarbakır Tümeni’ne kurmay başkanı olarak tayin edildi ve Erzincan’a Müşir Zeki Paşa komutasındaki IV. Ordu karargahına görevlendirildi. 31 Mart Vakası’ndan sonra, Hareket Ordusu komutanları ile İttihatçıların isteği üzerine İstanbul’a Harbiye Nezareti’ne tayin edildi. 1909’da Mahmud Şevket Paşa, Harbiye Nazırı olunca, Harp Okulu ve Kuleli’de bozulan askeri disiplin ve inzibatı sağlayabilmek düşüncesi ile Harb Okulu komutanlığına getirildi. Rütbesi kurmay binbaşı olmasına rağmen, verilen her görevi başarı ile sonuçlandırmasını bilen Vehip Bey, 1912 yılına kadar bu önemli göreve devam etti. Balkan ve I. Dünya savaşlarında büyük yararlıklar gösteren genç subayların yetiştiği bu dönemde Vehib Bey, Harp Okulunun gelişmesinde, modernleşmesinde, savaş gücünün, askeri disiplinin arttırılmasında büyük çaba harcadı.1912’de Yanya müstahkem mevkii komutanlığına tayin edilen Vehip Bey, burada kolordu komutanı olan ağabeyi Esad Paşa’nın emrinde görevlendirildi. Balkan Savaşı’nda 20 Eylül 1912’de seferberliğin ilanı üzerine, şiddetli Yunan saldırıları karşısında Yanya kalesini 20 Şubat 1913 tarihine kadar kahramanca savunmayı başaran Vehib Bey, kalenin teslim protokolünü Metaksas ile karşılıklı görüşerek yaptı. Ancak, Yunanlılar tarafından Atina’ya götürüldü ve dokuz ay süre ile tutuklu kaldı. Vehib Bey Balkan Harbi sonunda esaretten döndüğünde albaylığa yükseltildi. 22. Hicaz Tümen Komutanlığına atandı ve I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale cephesinde Liman Von Sanders’in yönettiği V. Ordu emrinde, Güney Grubu Komutanı olarak 15. Kolordu Komutanlığını yaptı. Vehib Bey önce 3. Tümeni ile Kumkale Yeniköy kıyılarını korumaya ve 11. Tümeni ile Çanakkale’de Besike kıyılarını savunmaya çalıştı. Düşman, Gelibolu yarımadasına çıkınca, 15. Kolordu güneye geçerek, kuzeydeki Esad Paşa komutasındaki kuvvetlerle İngiliz saldırısını durdurmak yolunda büyük çaba harcadı. Mustafa Kemal Bey (Atatürk), Anafartalar’da düşmanı durdurunca Esad Paşa, kardeşinden bu cephenin takviyesini istedi, Vehip Bey, sıkışık durumda bulunmasına rağmen, önce Nuri Conker’i alayı ile Mustafa Kemali desteklemeye gönderdi ve 8 Ağustos’ta bütün 8. Tümeni Esad Paşa’nın emrine verdi. Başkomutan Vekili Enver Paşa tarafından II. Ordu Komutanı olarak görevlendirilen Vehip Paşa, Erzurum Kalesinin Ruslar tarafından düşürülmesi üzerine 23 Şubat’ta ordu, komutanlığından affını isteyen Mahmud Kamil Paşa’nın yerine tayin edildi. Üç misli üstün Rus kuvvetleri karşısında 300 kmlik bir cepheyi 50 bin kişilik ordusu ile tutmaya çalışan Vehib Paşa, uğradıkları çetin saldırılara, şiddetli kışa, iaşe ve silah ikmali güçlüklerine rağmen kuvvetlerini dağıtmadı hatta eriyen birliklerinden Kafkas Tümeni adını verdiği yeni kuruluşlar meydana getirdi. Ayrıca, Kızıl İhtilal üzerine Bolşeviklerin savaşı durdurmasından yararlanarak 12 Şubat 1918’de iki kolla harekete geçti, 24 Şubat’ta Trabzon’u, Mart’ta Hopa’yı, alarak kalan bütün kuvvetleriyle 1914 sınırımıza ulaşmayı başardı. Kaybettiğimiz yerlerin geri alınmasından doğan bir sevinçle ordusuna yeni bir ruh kazandıran ve Başkomutanlıkça kendisine Batum, Kars ve Ardahan bölgesinin ele geçirilmesi emri verilen Vehib Paşa 25 bin kişilik bir kuvvetle 26 Mart 1918’de eski sınırları da aşarak Batum üzerine yürüdü. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanması üzerine Vehip Paşa bu bölgeden ayrılarak İstanbul’a geldi.
Enver, Talât ve Cemal Paşaların Almanya’ya kaçmasına rağmen İstanbul’da kalan ittihatçılardan çekinen hükümet, vekiller heyeti kararı ile tutuklattığı 63 kişi arasında Vehip Paşa’yı da Bekir Ağa Bölüğü’ne hapsettirdi. Tahliye edildikten sonra tekrar arandığını fark eden Vehip Paşa İtalya’ya kaçarak kendisini kurtarabildi. Daha sonra Almanya, Romanya, Yunanistan ve Mısıra giden Vehip Paşa, İtalya – Habeşistan harbinde Habeş ordusuna komutanlık yaptı. Sekiz ay süren Habeşistan İtalya Harbi sırasında emrindeki kuvvetlerin azlığına rağmen, İtalyanlar Vehip Paşanın cephesini bir karış geri süremediler. Ancak, Kuzey Cephesi düşürülerek imparatorun yurdunu terke mecbur bırakılması üzerine Vehip Paşa da erlerini silah ve cephanelerini beraberlerinde bırakarak memleketlerine yolladı. Bir süre daha İskenderiye’de kalan Vehip Paşa İstanbul’a döndü ve yurt topraklarında hayata gözlerini yumarak, Karacaahmet mezarlığına gömüldü.”
Konunun uzmanı Yüksel Nizamoğlu bakın Vehip Paşa için neler yazıyor: “Vehip Paşa, 1. Dünya Savaşı’nda önce Müstakil Hicaz Fırkası, daha sonra da II. ve III. Ordu komutanlıkları görevlerinde bulunmuştur. III. Ordu’nun 1918 yılındaki ileri harekâtında ordu komutanlığı görevinde bulunan Vehip Paşa, Batum’un alınmasından sonra Şark Orduları Grubu Komutanlığı’na getirilmiş (18 Haziran 1918), fakat bu görevi uzun sürmemiş ve 6 Temmuz 1918 tarihli irade-i seniye ile “ordu grubu kumandanlığı tahsisatıyla“, “Karargah-ı Umumi” emrine alınmıştır. Mondros Mütarekesi ülkenin kaderinde yeni bir dönem başlattığı gibi, Vehip Paşa için de sıkıntılı bir süreci başlatmıştır. İttihat ve Terakki aleyhindeki yayınlar sırasında Vehip Paşa da öne çıkmıştır. 1919 yılının Mart ayında ise tutuklanmış ve Bekirağa Bölüğü’ne konulmuştur. Vehip Paşa da diğer İttihatçılar gibi yurtdışına kaçmayı tercih etmiş ve önce İtalya’ya gitmişti. Bu sırada hakkında yargılanması için irade-i seniye çıkarılmıştır. Ancak yurtdışına kaçtığı anlaşıldığından 3 Eylül 1921 tarihinde askerlik mesleğinden çıkarılarak dört ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Vehip Paşa bundan sonra hayatının ondokuz yılını yurtdışında yaşamış, değişik ülkelere gitmiş ve çeşitli olaylarla istihbarat raporlarına konu olmuştur. İtalya’da bulunduğu dönemde İttihatçılarla birlikte hareket eden Vehip Paşa Romanya’ya geçtikten sonra Türkiye’nin yeni yönetimi aleyhinde faaliyetlere girişmiş, 1928 yılında da Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. Vehip Paşa vatandaşlıktan çıkarıldıktan sonra Romanya’dan ayrılarak önce Atina, sonra da Mısır’a gitmiş ve yurda dönünceye kadar kısa aralıklar dışında burada yaşamıştır. Vehip Paşa Mısır’da bulunduğu günlerde de Ankara Hükümeti’ne karşı muhalefetini sürdürmüş, bu nedenle de takip devam etmiş ve hakkında muhbirler tarafından raporlar yazılmıştır. Bu raporların bir kısmı Dahiliye Vekaleti’nden Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne de gönderilmiştir. Vehip Paşa’nın Mısır ordusunda Kral Fuad’ın isteğiyle askeri ıslahatlara giriştiği, ancak Habeşistan’a gitmesiyle bunun da yarıda kaldığı iddia edilmiştir. “ (Y. Nizamoğlu, Bilimler Araştırmaları Dergisi. II, 2011: 270-289).
Rejim ve Mustafa Kemal ile ne kadar ters düşerse düşsün Vehip Paşa üzerinde durulması gereken bir kahramandır. Herkes hatâ yapar, rahmetle anıyoruz.
Muhabbetle.