3. Hava Limanı Aslında Yok
Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Takip edebildiniz mi?3. Hava limanı törenlerle açıldı.
Monşer-Usta: Şaka mı yapıyorsunuz ne zaman açılmış?
Odgurmuş: 29 Ekim 2018 tarihinde açıldı.
Monşer-Usta:Ne açılması kardeşim 2 tane uçak inmekle ki bu uçaklardan biri Azerbaycan’a diğeri Kıbrıs’a uçmakla hava alanı açılmış mı olur. Siz çocuk mu kandırıyorsunuz.
Göz boyama bunlar. Sonra nerede açılmış, teeee bilmem nere, benim gidip orasını görme imkânım var mıdır? Yok. Oradan herhangi bir uçakla bir yere gitme imkânım var mı? Yok.
Sonra ben nereden bileyim oraya yeni bir hava alanı yapıldığını. Belki de göz boyuyorlardır. Belki de mizansendir. Şimdi bilgisayarlarda her şey yapılıyormuş. Olmadık işi olmuş gibi, dolmadık kapları da dolmuş gibi gösteriyorlarmış. 3-5 bin kişilik bir kalabalığı 300-500 bin kişiymiş gibi gösteriyorlar. Bu hava alanı da bence öyle bir şey. Sonra ben Google haritadan baktım hava alanını bir türlü göremedim.
Hem neden 29 Ekim.
Odgurmuş: Nedenmiş. 29 Ekim Cumhuriyet bayramı günü değil mi?
Monşer-Usta: Sen benimle her halde alay ediyorsun. Neden 29 Ekim, hemen söyleyeyim. Cumhuriyet bayramı ile aynı güne getirerek bayramı gölgede bırakmak istediler. Cumhuriyet bayramı törenlerini de İstanbul’a kaydıracaklar ve orada alelusul kutlamış gibi yapacaklardı. Ardından da hava alanını açarak bayramı tamamıyla gölgede bırakacaklardı. Belki de bayramı tamamıyla ortadan kaldıracaklar.
Ama ne olduysa bayram sabahı İstanbul’a gidemediler ve Ankara’da yapmak zorunda kaldılar. Korktular çekindiler herhalde. Cumhuriyetin kazanımlarından öyle kolay kolay vazgeçmeyiz, kimseyi de vazgeçirmeyiz.
Cumhuriyetimizin kazanımlarına kimseyi dokundurtmayız. Cumhuriyet bayramımıza da kimseyi dokundurtmayız.
Odgurmuş: Sizi anlamak mümkün değil. Olayları nereden nerelere bağlıyorsunuz. Biraz aklıselimle düşünseniz.
Monşer-Usta: Ben her zaman aklıselimle düşünüyorum. Fakat meydana gelen gelişmeler ve atılan adımlar beni çileden çıkartıyor.
Bak mesela: Ne o kulenin hali? Size soruyorum o kulenin hali ne. Aslında orada kule diye bir şey yok. Koymuşlar bir resim. Sonra kim gitmiş de orada bir kule görmüş. Siz gittiniz gördünüz mü? Yok. Ben de şahsen görmedim. Ne öğrenmiştik biz 1930-40’lı yıllarda; “Gözünle görmediğin, elinle tutmadığın hiçbir şeye inanmayacaksınız” oldu mu kardeşim. Ben gözümle görmedim. O halde o bahsedilen hava alanı da, kule de yoktur. Sonra kule diye koydukları resme bir bakar mısın? Neymiş Lale figürüymüş. Ne lalesi kardeşim. Yılan hem de Boa yılanı.
Odgurmuş: Ne olacak bas bayağı Lale figürü. Lale figüründen stilize edilmiş bir kule. Hatta tasarım ödülü de almış.
Monşer-Usta: Yahu, çıldırtma beni ne lalesi yahu, Düpedüz kobra yılanı. Saldırmaya hazırlanan bir kobradan başka bir şey değil. Tamamen kobra, Bak sosyal medyada da paylaştım kobra yılanı ile birlikte. Tıpkısının aynısı. Sanki bir kobra yılanının resmini çekmişler ve küçük değişikliklerle stilize etmişler. Siz bakmadınız mı? Benzemiyor mu?
Bunlar özellikle kobra yapmışlardır. Bunlar zaten baştan sona takiyyecidir.
Odgurmuş: Ne alaka şimdi. Kobra, takiyye vs.
Monşer–Usta: Bu kobra hangi ülkenin sembolü? Neden almışlar?. Bunlar ne yaptıklarını bilmiyorlar. Hangi yakınları kobra sembolü olan ülke ya da şirketle ticaret yapacaksa, o yüzden bu sembolü almışlardır. Hepsi takiyye. Ben bunlara hiç mi hiç güvenmem.
Odgurmuş: Müthiş(!), Çok müthişsiniz. Bu alakayı Einstein bile kuramazdı. Siz şak diye benzettiniz. Ve o müthiş alakayı kurdunuz.
Sizi kutlarım.
Biz buna asrın buluşu da diyebiliriz.
Yüzlerce ilim adamı bir araya gelseler bu alakayı kuramazlardı. Sizi tekrar kutluyorum.
Monşer-Usta: Tabii kutlayacaksın. Benim gibi düşünen üç beş daha aydın olsa bu memlekette işler böyle mi olurdu. Böylesine her önüne gelen at mı koştururdu.
İş yapanlar, Bir tartıp bin kere düşünecek ve ölçerek iş yapacaklar. Çünkü ben varım.
Ben bunların ciğerini bilirim. Bunların hepsi takiyye ustasıdır.
Bak, zaten hava alanını su basmış. Bütün otobüsler sulara gömülmüş. Bunların yaptıkları işler işte böyle olur. Ya su basar, ya tren kaza yapar, ya helikopter düşer, ya askerlerimiz sınır dışında şehid olur, ya da herkes fetöcü diye tutuklanır. Bunlar zaten böyledir. Her işi ellerine yüzlerine bulaştırırlar. Bakar mısınız hava alanına. Otobüsler yüzüyor içinde.
Odgurmuş: Ama o hava alanı diye yayınlanan fotoğraf, İstanbul hava alanı değil ki. Neden böyle davranırlar bilemem. Olmayan bir yerin resmi ile İstanbul hava alanını ilişkilendirip eleştiri konusu yapmak kime ne kazandırır. Bir kaza, bir tabii afet olmuş olabilir. Bu kaza ve afet üzerinden rol kapmak ne işe yarar. Aslında böyle davranmak ayıptır.
Eğer bir yerde bir eksik bir hata varsa ve bu konuyu siz biliyor ve bu konunun uzmanı iseniz siz de fikrinizi söyler, yapılması gerekenler hakkında da tekliflerinizi sıralarsınız. Bakarsınız sizin teklifiniz akla yatkın gelir ve bu teklif uygulamaya konulur.
Bir teklif hazırlamak, bu konuda kafa yormak zor bir iş midir? Bu yolu neden denemiyorsunuz. Hiçbir teklifte bulunmadan sürekli eleştiriyorsunuz. Bu yolla ne elde ediyorsunuz anlamak mümkün değil.
Size göre değil ama insanlar genellikle hep böyle yapıyorlar, Belli bir konuda bilgisi olması gereken insanlar bile bir fikir vermek ve teklifte bulunmak yerine hadsiz ve hesapsız bir şekilde eleştirmeyi tercih ediyorlar.
Yoksa sizin esasında hiçbir konuda fikriniz yok da bu yüzden mi her şeye kulp takıyor ve eleştiriyorsunuz.