Kenan Eroğlu
Her seçim öncesinde olduğu gibi,
Hep hayal kırıklığı yaşadık.
Hep beklenilenin dışında gelişmeler oldu.
Hep beklemediğimiz kimseler aday oldu.
Hep yanlış tercihler yanlış adaylar oldu.
Hep tabanın isteklerinin dışında birileri ya da eli çantalılar gelmiş-getirilmiştir.
Ülkücüler kendi aralarından bir aday çıkarma becerisini gösterememiş gibi bir durum hep doğdu.
Hep ve çoğu kez teşkilattan gelmeyen, hayatının herhangi bir yerinde mücadeleye katıldı mı katılmadı mı, bir mücadeleye girmişse nerede mücadele verdiği pek bilinmeyen Ülkücülükle alakasını kurmakta zorlandığımız insanlar aday olarak önümüze konuldu.
Hareketin toparlanıp kendini göstermeye başladığı 1973 Mahalli seçimlerinden bu yana durum hep böyle oldu. (Belki seçilemeyen 1-2 kişi hariç)
Gizli bir el sanki gerçek dava adamlarını teşkilatın dışına iter.
Onların hep kaderidir. Onlar hep çalışır çabalar, gece gündüz demezler.
Onlar davalarına inandıkları için adayın etrafında da pek görülmezler.
Yapılan tercihler, kime neye göre yapılmıştır kimse de bilmez.
Kim kimin adamıdır bilinmediği gibi,
Kim dava adamıdır, kim değildir o da pek bilinmez.
Ayrıca dava adamlığının bir önemi var mıdır? Yok mudur? Bu da pek bilinmez. Aslında birçoğuna göre bunun bir önemi yoktur.
Bu adam davayı temsil edebilir mi edemez mi pek düşünülmez ve dikkate alınmaz.
Gerçek dava adamları, üçkâğıtçı ve dalaverecileri bilmezler, anlamazlar.
Neden? Çünkü gerçek dava adamları dalavereden, üçkâğıt açmaktan anlamazlar, onlara ayak uyduramazlar. Onlar sadece davalarına inanır davalarını düşünürler.
Onlar gelecek seçimleri değil, ülkenin geleceğini ve gelecek nesilleri düşünürler.
Onlar, Türk Milliyetçiliği davasının peşindedirler.
Fakat gerçek dava adamları kendi kendine sormaktan da edemez.
O sorar;
Kendisini temsil mevkiine talip olanlar, temsil kabiliyeti taşıyorlar mı?
O sorar;
Kendisini temsil mevkiine talip olanlar, kitap okuyor mu? Hangi kitapları okumuş, hangi seminerlere katılmış?
O sorar;
Onu temsil mevkiine talip olanlar yoksa sadece laf mugalâtası mı yapıyor?
O sorar;
Temsil makamına talip olan kişi, Türk tarihine bir bütün olarak bakıyor, Hunlar, Göktürkler, Selçuklular ve Osmanlıları biri birinin devamı ve bir bütün olarak görüyor mu?
O sorar;
Osmanlı’yı yani Devlet-i Aliyye’yi soyumuzun zirvedeki devleti gibi görüyor mu? Yok, oryantalistlerin Osmanlı’ya bakışları gibi mi bakıyor.
O sorar;
“Gün birlik günü” türküsü söyleyenler, dün acaba ne türküsü söylüyorlardı, kimin kılıcını çalıyorlar, kimin türküsünü seslendiriyorlardı.
O sorar;
Kim milleti saf, milleti enayi yerine koyuyor.
O sorar;
Dünyanın kendi mihverleri etrafında döndüğünü sananlara elbette prim vermez.
O sorar;
Ve görür,
Cami, Cuma, kandil vs. bilmeyenler bu günlerde neredeyse her güne bir konu icat edip mesaj atıyorlar.
Aptal yerine konulduğunu da o görür.
Ve görür;
Milleti hiçbir şey bilmez ve aptal yerine koyanları.
Biz bir düdük çalar, “hazıroool” çektiğimizde herkes toplanır diyenleri de iyi bilir.
Herkesin üzerinde oyun oynayıp hesap yaptığı Milliyetçi oyların kimsenin hanesinde olmadığını da herkes bilmelidir.