Ali BADEMCİ
SMS:542.311.1564
ABD sürekli olarak Türk devlet adamlarını yıpratıyor ve Avrupa’yı da arkasına almış durumda! Biz Atatürkçü ve Milliyetçi aydınlar da bal gibi bu dolmayı yutuyoruz! Halbûki devlet adamlığı ayrı particilik ayrıdır! Bu konuda yakın zamana kadar devlet adamları da hata yapmıyor değildi! Fakat şimdi millet olarak hepimiz uyanmak zorundayız! Herkes 15 Temmuz’da ABD parmağını biliyor ve en azından tahminleri var! Neden millete uymuyoruz; hani milliyetçiydik; milliyetçiliğin esası millet değil mi! Hani Atatürkçüydük, cumhuriyetçiydik, bu millet ve devlet kime emanet edildi? Artık kısır particilik olmamalı, elbette herkesin partisi kendisine, yine reyini istediği yere versin! Fakat devlet politikasını ne kadar tenkit edersek edelim yanında olmak zorundayız! Bu bir teslimiyet, yozlaşmak veya payanda olmak değildir! Çünkü millet bir parti değil; devletin sahibi, asli unsuru ve ta kendisidir.
MUSUL’A GİRMEK
Yeni hatırlatmalarda bulunmak istemiyoruz; bu konuda birçok makale yazdık, ayrıca 2014’de yayımlanmış ve yeniden basımı Post tarafından yapılan Irak’da Türkmen Dramı adlı kitabımızda da dokümana dayanan geniş bilgiler bulunmaktadır. Bu eserde Türkiye’nin 2017 veya en geç 2018’de eski Musul Vilâyeti’ni (Kerkük’ü de içine alan Türkmeneli), bir Misak-ı Milli parçası olarak topraklarına katmak zorunda olduğunu ısrarla savunmuştuk! Bu bir mecburiyettir, çünkü tarih boyunca Türkmeneli’ne sahip olmadan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu vatan toprağı olarak elde tutmak mümkün değildir! Elbette Güney ve Güneydoğu sınırlarımızı korumak için, aynı şeyi en azından Halep güneyine kadar kadar sağlamak mecburiyeti vardır! Dolayısiyla Bayır Bucak’dan Suriye hududunun bittiği yere kadar tasavvur edilen güvenli bölge mutlak olarak oluşturulmalıdır! Ancak o zaman Anadolu’nun, başta su olmak üzere emperyalizmin iştahını kabartan kaynakları elde tutabiliriz!
Elbette Türkiye hayal ve hesapsız işlere girişmeyecektir, çünkü ekonomi ve siyaset olarak bir dünya devleti değiliz! Bu iddialarımızı unuttuk ve tarihimize küfreder hâle getirildik! Fakat ata mirası; yani Türkler genetik olarak emperyal bir millettir; dünya milleti ve devletidir; böyle bir mirasımız bulunduğunu da kabul etmek zorundayız! O sebeble mutlaka uluslararası yasalar ve teamüllere uyacağız; fakat tehir edilen ve beyinlerimizi küçülten aydın psikolojisinden de kendimizi kurtarmalıyız. Kabul edelim ki içinde bulunduğumuz Atatürkçü ve Milliyetçi aydınlar özellikle NATO’lu olduktan sonra çok hatâ yapmışlardır! Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde, yâni daha ABD Irak’ı işgal etmeden, Türkiye’nin Musul’a girmesi ciddî ciddî düşünülmüştü. Fakat başta o milliyetçi ilim adamı ve tarihçi ağabeylerimiz bu işe şiddetle muhalefet etmişlerdir! Zaten Atatürkçülerin fikri yoktur; yurtta ve cihanda sulh, kimsenin toprağında gözümüz yoktur! Bir slogan! İşte Atatürkçülük ve milliyetçiliğin hali! Özal kişiliği, düşüncesi ve siyaseti ile devlet düşüncesini lütfen karıştırmayalım ve onun popülist açıklamalarını da konuşmaya bile dedikodudan öteye gitmez! Kaldı ki küresel güç benzer görüşleri olan her devlet adamına “İstemezük” çektirmekte çok başarılıdır; hatta ortadan da kaldırılabilirsiniz! O sebeble dönemin milliyetçi aydınlarının Musul’a girmek hilâfına fikirlerini de doğru bulmuyoruz. Musul’a girilir mi sorusuna verdikleri cevap ile bugün hâlâ övünüyorlar; “ Oğulum hiç girilir mi, siz deli misiniz, Özalcı veya Tayyipçi mi oldunuz! Trenin kalktığı yer belli, peki nerede duracak? Olmaz efendim olmaz vazgeçin bu maceralardan.” İşte milliyetçi tarihçi ve ilim adamlarımızın düşüncesi! Böyle olunca ne oldu, ABD geldi oturdu ve senin başına da çuval geçirilmedi mi? Kerkük’de tapu dairelerini kim yaktırdı, hangi gücün gözü önünde bu işler oldu! Şimdi Türkmeneli’nde tapu kaydı mezarlarla ancak doğrulanabiliyor! Kırmızı çizgiler havada kaldı; 15 Temmuz’da neredeyse “Cumhuriyet” de gidiyordu! Helâl olsun milliyetçilere ve Atatürkçülere; benim gibi enayiler de onlardan keramet bekliyor!
İşin şakası yok Irak Devleti ABD tarafından ortadan kaldırılmış ve oyuncak bir mezhep devleti kurulmuştur! Elbette Lozan’da Musul Vilâyeti askıda kaldı ve ileriye tehir edildi! Bir tarafta İngiltere diğer tarafta Türkiye! 1926’de bin bir gaileden sonra Ankara Antlaşması ile Lozan’a nokta kondu ve Türkiye Irak Devleti lehine Musul’dan çekilmek zorunda kaldı! Bu antlaşma Irak Devleti’nin konumunun değişmesine izin vermiyor ve Türkiye’nin garantörlüğünü kabul ediyordu! Fakat şu anda ülkede ABD-Kürdistan-IŞİD-Merkezi Hükümet gibi dört işgalci güç var! Antlaşmaya taraf olmamakla birlikte Kürtler bir Kürdistan kurdu; Türk bölgelerine DEAŞ hâkim, merkezi hükümet ABD desteğinde mezhep devletinin sözcüsü! Efendim Türkiye Musul’a giremezmiş! Adam okyanus ötesinden geliyor bir milyon Iraklı Sünni’yi doğruyor, bütün devlet müesseselerini askıya alıp başta devlet başkanını asıyor; buraya kadar herşey normal de Türkiye’nin kendini ve geçmişini koruması mı ihlâldir! Hadi oradan hadi! Bu işe kargalar bile güler! Irak’da tek parça Türkmeneli toprağında 5 milyon Türkmen yaşıyor, 3 milyonun üzerinde Arapça konuşan Sünnî ve Şiî Türk bulunuyor! Ayrıca 25 milyon Türkmen-Türk-Kürt-Arap Sünnî Müslümandır! Kim ne derse desin Sünnî Arap ve Kürtler Türkiye’ye bağlıdır! Sünnî Araplar içinde DEAŞ Saddam kalıntısı bir avuç köktendinciyi temsil ediyor! Adamların çoğu dışarıdan gelen militanlar! Bunları Afganistan’dan beriye kim getirdi elbette ABD ! Aynı oyun 2011’den beri Suriye’de oynanıyor! Türkiye ayrılıkçılar ile savaş halindedir ve merkez Kuzey Irak’tır; işte Kandil!
ABD sürekli olarak Türk devlet adamlarını yıpratıyor ve Avrupa’yı da arkasına almış durumda! Biz Atatürkçü ve Milliyetçi aydınlar da bal gibi bu dolmayı yutuyoruz! Halbuki devlet adamlığı ayrı particilik ayrıdır! Bu konuda yakın zamana kadar devlet adamları da hata yapmıyor değildi! Fakat şimdi millet olarak hepimiz uyanmak zorundayız! Herkes 15 Temmuz’da ABD parmağını biliyor ve en azından tahminleri var! Neden millete uymuyoruz; hani milliyetçiydik; milliyetçiliğin esası millet değil mi! Hani Atatürkçüydük, cumhuriyetçiydik, bu millet ve devlet kime emanet edildi? Artık kısır particilik olmamalı, elbette herkesin partisi kendisine, yine reyini istediği yere versin! Fakat devlet politikasını ne kadar tenkit edersek edelim yanında olmak zorundayız! Bu bir teslimiyet, yozlaşmak veya payanda olmak değildir! Çünkü millet bir parti değil; devletin sahibi, asli unsuru ve ta kendisidir.
İyi pazarlar.