Recep SAVRAN
Hadi gelin şimdi ülkücülere bu işi anlatın da sıra millete gelsin! Belli ki hükümet kendi açığını ülkücülerle kapatmak istiyor; fakat ülkücüler nerede? Bir avuç insan bile iknaa edilebilmiş değildir; Bahçeli hangi yüzle camianın karşısına çıkacak! Güya ülkücülük için kimi tuttuysa elinde kaldı, çürük çıktı da sağlam domatesi şimdi mi bulacak? Zor gülüm zor, böyle ülkücü mutabakat olmaz, çünkü Genel Başkan camiadan çok uzakta bir gemide seyrediyor! Başındaki külah, elindeki teşbih, giydiği elbise hiç de şık görülmüyor, bunu nasıl izah edecek? Sahte gülüşlerle aşk olur mu? Makyajın da insana biraz yakışması, en ufak terlemede dökülmemesi gerekmez mi? Maalesef makyaj sırıtıyor ve yüzlerde kalın çizgiler oluşturmuş! Bozkurt sanki ölmüş yeniden bir dirilme romanı istiyor; fakat bu iş romanla da olmuyor kardeşim!
BOZKURT’UN İNTİHARI
Hiç de Bahçeli’nin aleyhinde yazmaya alışık bir kalem değiliz; Genel Başkan olarak kendisine verilen hakları kullanmasına şahsen itirazımız bulunmamaktadır; tenkid ederiz ama yanında olmasını da biliriz! Birçok ülkücüden farkımız budur ki, birçok konuda kendilerinden de değişik düşünürüz; fakat katiyyen parti çemberinin dışına da çıkmayız! Örtüşmeyen fikirlerimiz ülkücü camiada dağınıklık ve hoşnutsuzluğun giderilmesi hususunda hiçbir çabanın ortaya konmamasıdır! Hepimiz kurultay istedik, hepimiz şu aday listelerinin ülkücülerden oluşmasını arzu ettik, hepimiz fesih ve ihraçlara karşı olduk; görülüyor ki fazla bir şey de istemedik! Hiçbir muhalefet adamının yanında durmadık; fakat onlara gereksiz çamurların atılmasını, önlerinin devlet imkânları ile kesilmesini de tasvip etmedik! Kurultay kararı veren Yargıtay üyelerinin “Fetö”dan içeride bulunması da bir camiayı “Cemaatçı” ilân etmek için yeterli olmadığını da savunuyoruz! Hele hele “Ulusalcı” veya “ CHP’li Aydınlar”ın mülevves methiyelerini de hiç ciddiye almıyoruz! Şimdi biz ülkücü değil miyiz, nerede duruyoruz?
Muhterem Genel Başkan camianın ve ülkücü iradenin hiç de farkında değildir! Elbette bunun sebebi Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı, Başbakan veya Devlet’in yanında olmasından kaynaklanmıyor! Bir ölçüde yetkilerini kullanıyor deyip geçebiliriz! Esas mesele içinden geldiği teşkilâtı hiç tanımıyor veya tanımak istemiyor! Sanki devleti düşündüğü kadar temsil ettiği hareketi hiç düşünmüyor! Kurultay sürecinde dünya kadar teşkilât görevden alındı; ihraç müessesesi çok hızlı çalışıyor; ihanet suçlamaları bugüne kadar MHP tarihinde görülmemiştir! En iyi teşkilât alttan giden ve iki yüzlü olan susan örgütler; bunların zaten ülkücü olduğunu söylemek mümkün değildir! Menfaat guruplarıdır ve teşkilât saflarında bulunmalarının amacı ikbâl ve istikbâl dâvâsıdır! Çoğu da pisliğe bulaşmış insanlar; şimdi gelin de hırsızlıktan adliye koridorlarından çıkmayan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’ye ülkücü deyin; Adana’da çok ağır hakaretlere mazur kalırsınız! En iyi ülkücü “Hırsız ülkücü” diyebilir misiniz? Yazık ki onlar bile Bahçeli’nin yanında değilken, ülkücülüğü onun temsilinde sanmak kendi kendimize çelişki ile ancak izah edilebilir! Bizim de bu gurupta bulunduğumuzu elbette zaman zaman düşünüyoruz!
Vallâhi durum iyi değil; ihracı gündemde olan vekiller, ülkücülerin %80’ninin “Hayır” oyu vereceği iddialarından etkilenmiyoruz; durumun ve vehametin resmidir! Herkes 18 maddenin demokrasi değil de Cumhurbaşkanı ile ilgili olduğunu biliyor; Cumhurbaşkanı bütçe mi yaparmış diyor! Böyle bir metni MHP nasıl kabullendi? Siz muhalefetin iddialarını bir kenara bırakın da, Bahçeli yüzünden AKP’ye rey veren hiçbir ülkücü referanduma evet demez! Ne derse desin bizi çok ilgilendirmiyor da “Bozkurt” intihara teşebbüs etmiş ve aldığı yaralar pek ciddi; vücutta kan kalmamış!
Nasıl oluyor da hareketin lideri bu durumun farkında değildir; bu kadar mı gözleri boyanmış! Referandum tartışmalarından biraz uzaklaşın da hareket tükenmiş, damarlara kan gitmiyor, çünkü “Bozkurt” can çekişiyor! Halbuki Bahçeli’ye teslim ettiğimiz zaman bu beden 128 vekil çıkaracak kadar sağlıklı ve dinçti! Böyle bir manzara lideri alâkadar etmez de “Devlet-Devlet” diye öfkelenir ve masaları yumruklar! Hani ince ve uzun bir yola çıkmıştık! Kim kral olacak, zatı alileri mi? Elbette 18 maddelik anayasa metnini bir ülkücü âlim yazmadı; Av.Mehmet Farsak 12 Eylül cehennemini de yaşamadı, o zaman daha ana karnında imiş de sonradan ülkücülüğü yutmuş! Anlaşılan önüne konan metni mal görmüş mağribi gibi sahiplenmiş; camiaya uyum nasihatı veriyor! Şu meşhur metni elden geçirecek bir ülkücü âlim bulunamadı da, işimiz “İcra Avukatı”na kaldı!
Hadi gelin şimdi ülkücülere bu işi anlatın da sıra millete gelsin! Belli ki hükümet kendi açığını ülkücülerle kapatmak istiyor; fakat ülkücüler nerede? Bir avuç insan bile iknaa edilebilmniş değildir; Bahçeli hangi yüzle camianın karşısına çıkacak! Güya ülkücülük için kimi tuttuysa elinde kaldı, çürük çıktı da sağlam domatesi şimdi mi bulacak? Zor gülüm zor, böyle ülkücü mutabakat olmaz, çünkü Genel Başkan camiadan çok uzakta bir gemide seyrediyor! Başındaki külah, elindeki teşbih, giydiği elbise hiç de şık görülmüyor, bunu nasıl izah edecek? Sahte gülüşlerle aşk olur mu? Makyajın da insana biraz yakışması, en ufak terlemede dökülmemesi gerekmez mi? Maalesef makyaj sırıtıyor ve yüzlerde kalın çizgiler oluşturmuş! Bozkurt sanki ölmüş yeniden bir dirilme romanı istiyor; fakat bu iş romanla da olmuyor kardeşim!
Esen kalın.