Recep SAVRAN
Arkadaşlar daha dikkatli olmalı; zaman zaman bu durumu yönetmene de söylüyoruz! Bakınız 100 sayfalık bir kitap yazıyor, defalarca okuyor ve ehil bir arkadaşa da okutuyoruz; lâkin yayınevinde yine bire yıl bekliyor! Neden, işin bir maliyeti var ve getirisi en azından bu maliyeti karşılamalıdır! Yani internet yayıncılığı çok pahalı değildir diye kaliteyi bu kadar düşürmeye hakkımız var mı? Bu yazılarla bir gün bizi yargılayacaklarını da düşünmeliyiz!
BU SİTE YAZARLARINA
Bu sitenin her şeyden evvel adı ağır; sırf o sebeble yazar ürünlerinin de ağır olması gerekmiyor mu? Site sahibi Osman B. Karabacak deneyimli, oldukça hizmet etmiş bir âilenin çocuğu; milliyetçi câmianın ilk yayıncıların Ahmet B. Karabacak’ın oğlu! Osman çok iyi bir editör ve iyi bir yayın yönetmeni! Yazıların harfine bile dokunmaz, amatörlerin yetişmesi, az çok ustaların öne çıkmasını ister! Kaç yıl oldu bilmiyoruz ama biz beş yıldan beri sık yazanlardan birisi olarak bu sitedeyiz! Bir yabancı gibi vakit nisbetinde yayınlara da bakarız; her şeyden evvel kaprisi olmayan ve ülkücülüğü sağlam insanların yazıları yayımlanıyor! Buraya kadar her şey güzel!
Merak ederiz acaba yazarlar yeteri kadar kendilerini yenileyebiliyor mu? İşte burada dökülüyoruz; kimse alınmasın ve kusura bakmasın ama okuyan az! Peki okunmadığı zaman nasıl yazı yazılır? Bunun yollarını uzun uzadıya saymaya, dökmeye, moral bozacak laflar etmeye gerek yoktur! Kitapları bırakın da gazete de okumuyoruz, TV haber ve haber program da seyretmiyoruz! Diğer internet medyaya da bakmıyoruz! Sabah bilgisayarın başına geçiyor, döktürüyoruz, ama acaba bir daha okuyor muyuz? Meselâ imla yok, yazı bütünlüğü yok, şekle dikkat edilmiyor! Ya uyduruk Türkçe ile
çok uzun anlaşılmaz cümleler ve üç kelimelik cümleleri mundar edilen pragraflar! Giriş ve sonuç hemen hemen hiç yok, gelime bölümü de ayırt edilemiyor!
Peki bu yazı nasıl yazı oluyor; şekil yok, muhteva zayıf, ne anlatmak istiyoruz? Yazılara sayaç konmasını biz arzu ettik, hiç okuma sayısına dikkat eden var mı? Çok az ama ya yorumlar, yazar için hiç mi önemli değil! Çok önemli ve uyarıcı yorumlar yapılıyor da arkadaşlarımız işi polemiğe dökercesine direniyor, neye? Doğru söylenenlere neden kızıyor veya uygun olmayan cevaplar veriyoruz! Okuyucu yazarın velinimetidir ve kendini yenilemenin yegâne yolu da budur!
Örnek verelim, kardeşimiz başlık atıyor: Ben AKPli olamam! Veya AKP= PKK! Olma AKP’li kardeşim, bundan bize ne? Şu AKP=PKK değerlendirmesine gelince doğru mu yani! Biz demiyor muyuz “En fazla ülkücü AKP’de” diye! En azından onlara ayıp olmuyor mu, bu bir hakaret değil mi? Yerinde durmak da yok; yanlış olduğunu söyleyenlere de hemen “Sen de mi” diyorlar! Olsa ne olacak ha 3 kişi gitmiş ha 5! Ne farkı var! Sonra kaldığı zaman ne olacak, senin sandığın mekân veya mekânların seninle ne ilgisi var? İşte daha seçimlere iki yıl var; şimdiden arkadaşlarımızı bir telâş sarmış: Nereye veya kime rey vereceğiz? Bu soruya düzgün cevap verecek babayiğit var mı? Halbuki herşeyin hakkını verecek derecede araştırır ve bilgilenirsek bu meseleyi rahat çözeriz! İnatlığın da anlamı yok, artık ülkücü şahısları yığın olarak görmenin zamanının çok gerilerde kalması lâzım! Ben oy vereceğim, provokatör veya hırsız seçilecek! Şahsiyetlere rey veririm, olur biter; yani listelerde namuslu adamın köküne kıran mı girdi! Hiç olmasa camia olarak sorumluluk duymam!
Şahsen şu hususa hiç akıl erdiremiyorum: Herkesin, her kalemin veya her kafanın yazacağı bir saha vardır! Çoğu zaman bu çemberin dışına çıkamıyorsunuz! Bu saha neresi, elbette en iyi bildiğiniz ve rahat kalem oynatacağınız sahadır! Zorlama ile yazı yazılmaz; yazılsa da bir işe yaramaz, okuyucu görmez! Bu sitede sık yazanların şöyle en az 10 yazısının sadece başlıklarını sıralayın; bu adam deli mi demekten kendinizi alamazsınız! Söz gelimi ağır eleştiri içeren günlük siyaset, Orta Asya’dan başlayan ağır hamaset, İslâmi ahkâm, Atatürk ve Cumhuriyet ile alâkalı korkunç iddialar! Karşıdaki insan hiç düşünülmüyor ve adeta “İlgisiz ve bilgisiz” sanılıyor! Böyle şey olur mu? Elbette aynı şeyler yazılmamalı, ama hiç olmasa yaşadığımız gündelik hayatla ilgili olmalı! Çünkü bu cemiyette yaşıyoruz ve toplumdan ayrı şeyler düşünemeyiz; düşünsek de kendimizden başkasını ilgiye davet edemeyiz! Zaten köşe yazısı veya makalenin anlamı budur!
Arkadaşlar daha dikkatli olmalı; zaman zaman bu durumu yönetmene de söylüyoruz! Bakınız 100 sayfalık bir kitap yazıyor, defalarca okuyor ve ehil bir arkadaşa da okutuyoruz; lâkin yayınevinde yine bire yıl bekliyor! Neden, işin bir maliyeti var ve getirisi en azından bu maliyeti karşılamalıdır! Yani internet yayıncılığı çok pahalı değildir diye kaliteyi bu kadar düşürmeye hakkımız var mı? Bu yazılarla bir gün bizi yargılayacaklarını da düşünmeliyiz!
Muhabbetle.