Ayakkabı Bot ve çizme Günlük ayakkabı Bot ayakkabı modelleri Çizme ayakkabı Terlik ayakkabı Sandalet Babet Spor ayakkabı Topuklu ayakkabı İç giyim Mayo Çorap Fantezi giyim İç çamaşır takımları Sütyen Gecelik Pijama takımı Gece elbisesi Plaj giyim Giyim Büyük beden Tesettür Etek Trenckot tarz eşofman takımları bayan Mont Gömlek Pantolon T-shirt Sweatshirt Kırmızı elbiseler Ceket Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası
Fuat YILMAZER
Geçtiğimiz Cuma günü saat üç sularında Türkiye’yi derinden üzen bir doğa hadisesi yaşandı. Kurtuluş Savaşımızın ilk ateşlemesinin yapıldığı yiğit İzmir’de, merkezi Seferihisar ilçesi olan deprem meydana geldi. Deprem kuşağında olan ülkemiz tedbirli olması gerekirken yine içimiz sızlatan görüntüler ortaya çıktı.
Bu çok üzüldüğümüz sonuç. Üzüntümüzü sonuna kadar yaşamak ve hissetmek gerekir. Ama bunu böyle bırakmamak lazımdır. Bizim hatamız, olayın çeşidi, dibine kadar yaşamak sonrada bilinçaltına atıp unutmaya terk etmektir. Kısaca tepkilerimiz anlıktır, olumlu veya olumsuz tepkilerimiz karşılığımız o anlar için geçerlidir.
Olması gereken olayın/olayların dünü, bugünü ve bunlardan ders çıkararak yarınlarını kurtarmak için tartışmak, irdelemek gerekir.
Siz değerli okuyucularıma İzmir depreminden birkaç örnek nakledeceğim.
Bu örnekler ışığında hastalığımızı ortaya çıkmaktadır. Bugünkü olayların ilk sorumlusu “Bina yönetmeliği” ni kapsamlı hazırlayıp uygulatmayan devlettir, devleti yönetenlerdir. Devamında ise yönetmeliğe göre denetleyip takibini yapmayan ve işlem yeterli olmadan ruhsat veren STK ve resmi kurum ve kişilerdir.
Düzgün zemin çalışması yapılmadan, inşaata başlamak ve başlatmak başlı başına bir cinayettir. Zemin etüdüne göre teknik fiziki gelişmelerine izin veren ve takibini yapanlar da sivil ve resmi kurum ve kuruluşlardır.
Birde basit bir kar uğruna, gerekli etüt çalışması yaptırmayan, yeterli çimento, demir kullandırmayan, kumdan bile çıkar elde eden, aç gözlülük yaparak insan canına kast eden müttehitlerinde dikkatle takip gerekir.
Benim devlet bürokrasisinde olduğum zamanda ve halende ısrarla savunduğum “devri sabık yaratılmasıdır. Yani dünkü hata yapanlardan suç işleyenlerden bugün yargı önünde hesap sorulmasıdır. Bu yanlışların içinde olan kişi ve kurumlara cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.
Not: İzmir ve İzmirliler le ilgili densizlik yapanlar İslam olmazı bırak İnsan sayılması bile insanlığa bühtandır. İzmir’de olanların hepsi Konya’da ve Türkiye’nin her hangi bir şehrinde de olmaktadır. İzmirliler Dağ Başını duman almış marşını en güzel söyleyenlerdir. Office 365 Satın Al