Hüseyin HATIL
“Barış” yazıyor kanlı elleriyle tuttukları pankartlara.
Yılan gibi zehirli dilerinden düşmüyor “barış” sözü.
Bir coğrafyanın kana bulanışına göz yaşı döküyorlar timsah misali.
20 yaşında fidan gibi gençlerimize pusu kuranları, 6 aylık bebekleri yetim bırakanları, 3 yaşındaki bebeği bombayla katledenleri kahraman(!) ilan ediyorlar.
Kirli tezgahlarını gizledikleri paçavralara “barış” yazıyorlar. Sen de inanıyorsun!
“Kardeşlik” diyorlar. Beş para etmez bedenini havaya uçurarak, onlarca masumu katleden leşin taziyesinde utanmadan poz veriyor. Kardeşi kardeşe kırdırıyor, akan göz yaşıyla ellerine bulaşan kanı yıkıyorlar.
Üniversiteleri kuşatıyor, vatanseverlerin eğitim hakkını engelliyor, bölücülerden başkasına yaşam hakkı tanımıyorlar. Sen de susuyorsun!
“Özgürlük” diyorlar. Oysa gönüllü bir tutsaklık yaşıyorlar. İradelerini teslim ettikleri Kandil’in, İmralı’nın yularlarını saldığı kadar özgürler.
Bir milleti esarete mahkum etmek için çıktıkları karanlık yolda fikri tutsak olanlardan kurulu bir koro, hep bir ağızdan haykırıyor “özgürlük” diye, sen de dinliyorsun!
“Eşitlik” diyorlar. Bir eli yağda bir eli balda hayat süren, dinsiz, ruhsuz, kimliksiz beslemeler…
Peşine taktıkları garibanları ölüme gönderirken, her ölümden rant elde etmenin keyfini sürüyorlar.
Halk için yapılan her iyiliğin önüne set oluyorlar. Fabrikaları yakıyor, yatırımları engelliyor, insanca yaşamaya mani oluyorlar. Bu halk düşmanlığını “eşitlik” yalanıyla ambalajlayıp, topluma sunuyorlar. Sen de yutuyorsun!
“Demokrasi” diyorlar. Seçime, sandığa inanıyormuş gibi görünüyorlar. Ama kendilerine oy vermeyenlerin öldürülmesine seyirci kalıyorlar. Bölücülerden icazet almadan açıklama yapamasalar da kameralar önünde demokrasi havarisi kesiliyorlar. Sen de kanıyorsun!
“İnsanlık” diyorlar. Bölücü örgütün 13-14 yaşındaki çocukları dağa kaldırmasına ses çıkartmıyorlar, dağda tecavüze uğrayan gencecik kızların intiharını görmezden geliyorlar. Kadın ve çocukların bekçiliğine soyunuyorlar toplumsal vitrini işgal ediyorlar, eylem adı altında bağırıp, çağırıyorlar, sen de izliyorsun!
Atsız Ata ne güzel özetler yaşadığımız günleri:
“Fahişeler vardır, namustan bahseder. Kanaatini ve kalemini satmışlar vardır, vicdandan dem vurur. Vurguncular vardır, ağızlarından fazilet sözü düşmez. Çifte pasaportlular vardır, vatan diye haykırır. Palikaryalar vardır, kahramanlık iddia eder. Bazı iyi niyet sahipleri de bunların hepsine inanır. Gel de bu insanların arasında huzur içinde yaşa.”
Bütün ulvi değerleri kuşatıyorlar. Bütün yücelikleri kirletiyorlar. Maddeye şekil vermekte mahir olan Batı’nın güçlü makyajı ve Türk düşmanı toplum mühendislerinin algı yönetimiyle kendilerini aklatmayı başarıyorlar.
Bu algı kuşatmasını kırmak için vatanseverlerin, bölücülerin tekelinde görünen bu kavramları sahiplenmesi gerekmektedir. Aydın sorumluluğu bunu zorunlu kılmaktadır. Aksi halde vebal vatansever aydınların boynundadır.