
Siyasi Kültür ve Sosyolojinin Bazı Kavramları Açısından
MHP HAREKETİ
Kaynakları ve Gelişimi (1965-1980)
Halim Kaya
Merhum Mustafa Çalık Türkiye’de “Türkiye Günlüğü” adlı dergiyi uzun seneler çıkararak Türk entelektüel âlemine ve milliyetçi düşünce dünyasını katkı sunan ve bu katkıyı kendi üslubu ile sunarken söylemleriyle dikkat bir kişi olarak hafızamızda yer etti.
Mustafa Çalık’ın yayınlanmış başka kitap ve makaleleri de bulunmakla birlikte “Siyasi Kültür ve Sosyolojinin Bazı Kavramları Açısından MHP HAREKETİ Kaynakları ve Gelişimi (1965-1980)” adlı kitabını her zaman kitap aldığım kitapçımda görünce hemen satın aldım.
Mustafa Çalık’ın Siyasi Kültür ve Sosyolojinin Bazı Kavramları Açısından MHP HAREKETİ Kaynakları ve Gelişimi (1965-1980)” adlı kitabı yayın hazırlıkları kendi sağlığında başlanmış olmakla birlikte ancak ölümünden sonra yine kendisinin sahip olduğunu düşündüğüm Cedit Neşriyat tarafından Genişletilmiş 3. Baskısı Ankara’da Kasım 2024 tarihinde 351 sayfa olarak gerçekleştirilmiş. Dr. Mustafa Çalık kitaba, kitabı babasına ithaf ettiğini ifade ettiği “Sevgili Babacığım” (s.3) diyerek başlıyor. Daha sonra kısa bir “hal tercümesi”nden (s.4) sonra “İçindekiler” (s.5) yer alıyor.
İçindekileri de incelediğimizde “Takdim” (s.9), “Birinci Kitap Doktora Tezi”, “Önsöz” (s.29), “Giriş-Temel Kavramlar ve Metod” (s.31), “Birinci Bölüm- MHP’nin Ortaya Çıktığı Siyasi, Sosyal ve Kültürel Şartlar” (s.83), “İkinci Bölüm-MHP Hareketi’nin Tarihi, Siyasi ve Fikri Kaynakları” (s.107), “Üçüncü Bölüm-MHP Hareketi’nin Sosyal ve Kültürel Tabanı” (s.125), “Netice” (s.207) ve “Bibliyografya” (s.113), “İkinci Kitap” (s.119) başlıklarından ve bunların altında daha detaylandırılmış alt başlıklardan oluşmaktadır.
Kitabın Genişletilmiş 3. Baskısı için “Takdim” yazısını yazan Prof. Dr. Hüseyin Aliyar Demirci bu yazıyı Mustafa Çalık vefat ettikten sonra kaleme almış, Türkiye’de Siyaset Bilimi, Siyasi Patiler Tarihi ve CHP, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Cumhuriyet Fırkası, Demokrat Parti, Adalet Partisi ve İdeolojisi, İttihat ve Terakki, Genç Parti, Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm AKP Olayı Milli Selamet Partisi ve Mustafa Çalık’ın yazdığı “Siyasi Kültür ve Sosyolojinin Bazı Kavramları Açısından MHP HAREKETİ Kaynakları ve Gelişimi (1965-1980)” gibi Siyasi Partiler hakkında yapılmış araştırma ve yazılmış Parti monografileri hakkında bilgi vermekte ve bir nevi giriş işlevi görerek kişiyi kitabın muhtevasına hazırlamaktadır.
Mustafa Çalık bizim de şahit olduğumuz o yılların tespitini “1990 yılı, MHP’nin parti ve hareket olarak bu günkü siyasi prestij ve ağırlığında hayli uzak olduğu, geleceği hakkında pek fazla iyimser yorumların yapılmadığı bir döneme işaret ediyor.” (s.29) ve o günlerde dost düşman MHP’ye nasıl baktığını da “Hâlbuki, o yıllarda MHP hareketine ‘bitti’ gözü ile bakmak pek revaçta olan bir yaklaşımdı.” (s.29) ifadeleriyle yapmaktadır. Ancak Başbuğ Alparslan Türkeş adeta “Ben Bitti demeden bitmez” diyerek Muhafazakâr Partiyi kurdurmuş, Muhafazakâr Parti görülen lüzum üzerine akabinde Milliyetçi Çalışma Partisi’ne (MÇP) dönüşmüş, Başbuğ Alparslan Türkeş’in siyaset yasağı kalkınca MÇP’nin başına geçmiş ve nihayet eski partilerin açılmasında hukuki bir sakınca kalmayınca da MÇP’nin düzenlediği bir kongrede MHP ismini almasını sağlamıştır. Alparslan Türkeş kendi dışında mihrakların kendisi için çizdikleri siyasi yolu yırtıp atarak kendi çizdiği yoldan MHP ve Ülkücüleri tekrar siyasetin gündemine sokmuştur. 1980 de yargılanan Ülkücü Hareketin başlangıcında tıpkı ilk boş salona konferans verirken gösterdiği azimlilikle yılmamış, korkmamış, oyun kuranların oyunlarını bozarak başarmıştır.
Mustafa Çalık “Siyasi Kültür ve Siyasi Sosyoloji” (s.33) başlıklı yazıda kültür ve kültür değişmelerini gayet yetkin bir şekle ele aldıktan, daha doğrusu Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Amiran Kurtkan Bilgiseven gibi yerli sosyologlarımız başta olmak üzere başka yerli ve yabancı sosyologların görüşlerinden hareketle ortaya koyacak bir özetleme ya da sosyolojik değerlendirme yaptıktan sonra siyasi kültür ve siyasi sosyalleşmeye değinmektedir. Verba’nın tarifine göre siyasi kültürün öğrenildiği siyasi sosyalleşme sürecinin belli başlı iki yolunun olduğu bunlardan birincisinin “siyasi objelere karşı takınılan tavırlarda etkili olan, ancak siyasi olmayan konumlardan elde edilen tecrübelerden oluşan siyaset dışı yol” (s.43) olduğunu ve yetişkinlik öncesi aile, okul ve akran gruplarından yetişkinlikte de aile ve akran grupları yanı sıra işyeri ve siyasi olmayan dernek ve grup muhitlerinde öğrenildiği, siyasi kültürün öğrenildiği siyasi sosyalleşme sürecinin ikincisinin de “doğrudan doğruya siyasi sürecin işleyişi içinde ve yahut başkalarının naklettiklerinden öğrenme” (s.43) şeklinde olduğunu ortay koymaktadır.
Almond ve Verba’nın titiz bir analitik analiz ile tefrik ettikleri “ara” ve “katışık” üç kategoriden bahsederken “ara” tiplerin “1-Mahalli-tebaa kültürü”, 2- Tâbiyetçi-katılımcı kültür”, 3-“Mahalli-katılımcı kültür” (s.45) olduğunu ve hangi siyasi kültürün ne tür siyasi yapı ile ahenk içinde olacağını da “Mahalli bir siyasi kültür, geleneksel bir siyasi yapı ile; tabiyetçi bir siyasi kültür, merkeziyetçi otoriter bir siyasi yapı ile, katılmacı bir siyasi kültür ise demokratik bir siyasi yapı ile kendi içinde tutarlı ve ahenkli bir bütünlük meydana getirebileceğini” (s.46) aktararak siyasi kültürün oluşum yollarını ortaya koyar.
Siyasi sosyolojiye katkı veren sosyologları, siyasi sosyolojinin ortaya çıkmış problemleri ve çözümleri, sosyolojik ekoller ve bakış açılarını sosyolojinin var olduğunun kabul edildiği ilk zamandan günümüzdeki modern sosyolojinin kaynakları ve sosyolojik problemlerine kadar hepsini siyasi sosyolojinin oluşumu kavramı etrafında sosyoloji tarihi bakımından kısa ancak kitap hacmine göre uzun bir özet olarak ancak çok yoğun bir özet olarak yer veren Mustafa Çalık bu özet ile sosyoloji bilmeyene sosyoloji öğretmekte, sosyolojiden haberdar etmekte, haberdar olan okuyucuyu da sosyolojik bilgiye doyurmaktadır.
Mustaf Çalık’ın bu çalışmasında yer verdiği Doğu Perinçek, Ali Yaşar Sarıbay, Çetin Yetkin,Tarik Zafer Tunaya, gibi isimler de göstermektedir ki Çalık bu çalışmasında ideolojik bir bağnazlık içinde olmamış en azından siyaset bilimi ve siyasi partiler alanındaki ilmi alanda mevcudu objektif olarak ortaya koymuştur.
Mustafa Çalık siyasi partilerin 1950 yılına kadar sosyolojinin çalışma alanını teşkil etmediğini ancak Moisei Ostrogorski’nin 1902 yılında yayınladığı ‘Demokrasi ve Siyasi Partilerin Teşkilatı” adlı iki ciltlik eseri ile Robert Michels’in 1911’de Almanca yayınladığı ‘Siyasi Partiler: Modern Demokrasideki Oligarşik Eğilimlerin Sosyolojik İncelemesi’ adlı iki eserin bundan istisna olduğunu bu iki eser yayınlana kadar da siyasi partiler siyasi tarih içinde siyasi rolleri kadar yani bir siyasi partiye mensup politikacı veya politikacıların siyasi hayattaki aksiyonları kadar yer aldıklarını eğer bir siyasi parti bir ideolojinin öncülüğünü ve temsilciliğini yapıyorsa o ideoloji dolayısıyla ile ilave bir yer edindiğini düşünmektedir. (s.61) Siyasi partilerin örgütsel yapısı inceleme konusu olamamaktadır.
Türkiye’deki siyasi parti incelemelerini ele alan Mustafa Çalık “Gizli ve illegal bir ‘cemiyet’ olan İttihat ve Terakki’nin 1908’de kısmen, o zamanki tabirle, ‘fırka’ haline dönüşmesiyle Türk siyasi hayatında modern manada ilk siyasi partinin kuruluşuna şahit oluyoruz.” (s.72) ifadelerinden Türkiye’de modern manada ilk siyasi partinin İttihat ve Terakki Partisi olduğunu ve dolayısıyla siyasi partilerin faaliyete 1908 yılında başladığını ancak henüz modern manada seçim yapılan ve rakipleriyle mücadele eden siyasi partilerden söz edilen bir sistemden bahsedilemez. Türkiye’de İttihat ve Terakki Fırkasının 1908’deki kurulmasından Niyazi Berkes’in 1946 yılında “Siyasi Partiler” adıyla yazdığı kitapla siyaset biliminin siyasi partileri incelemeye başlamasının arasından 38 yıl geçmiştir (s.72). Mustafa Çalık 38 yıllık bu süreyi Avrupa ve Amerika’daki sürece bakarak iyimser karşılamak gerektiğini ifade ederek makul bulduğunun anlatmaya çalışmaktadır.
Mustafa Çalık “Siyasi Kültür ve Sosyolojinin Bazı Kavramları Açısından MHP HAREKETİ Kaynakları ve Gelişimi (1965-1980)” adlı bu kitabında siyaset sosyolojisi biliminin gerektirdiği kavramları yabancı dillerden alması gerekiyorsa almaktan ve kullanmaktan sakınmadığı gibi Türkçe açısından da çok ağdalı ve akademik ya da kitabı denilecek yoğunluklu bir dili karışık birlikte kullanmaktadır. Zaman zaman bildiğin kelimelerin bile cümle içinde kullanıldığı malalardan emin olmak için sözlüklere bakmaya veya en azından kelime kelime manalarını düşünerek cümlenin kastettiği manayı anlamaya çalışmak zorunda bırakmaktadır.
17 Kasım 1924 tarihinde kurulan ve 1925 yılında kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Partisi, 1930 yılında kurulan Serbest Cumhuriyet Partisi ve Ahali Cumhuriyet Partileri de 1931 yılında feshedilmiş, Temmuz 1945 tarihinde kurulan Milli Kalkınma Partisi, Eylül 1945 tarihinde kurulan Sosyal Adalet Partisi ile Türkiye çok partili hayata girmiş olsa da seçime girmedikleri için ancak Ocak 1946 tarihinde Fuat Köprülü, Adnan Menderes, Celal Bayar ve Refik Koraltan tarafından kurulan Demokrat Parti’nin gelişip büyüyerek seçimlere girmesi ve 1946 yılındaki seçimlerde CHP 395, DP 66 milletvekili çıkararak muhalefetli bir meclis oluşturmuş, 1950 seçimlerinde ise 20 yıllık tek parti yönetimine son vermesiyle CHP iktidarını değiştirerek çok partili döneme girilmiştir (s.85).
Mustafa Çalık hiç Türkeş ve MHP’den bahsetmeden 109 sayfa dünyanın sosyolojik durumunu ve Türkiye’deki siyasi durumun genel görünüşünü anlatmış ve okuyucuya anlatacağı MHP’nin ve Alparslan Türkeş’in doğru ve anlatmak istediği gibi anlaşılması için okuyucuyu hazırlayacak ve aynı zamanda bilgilendirerek bakış açısı oluşturacak sosyolojik bir ders vermiştir. Ve nihayet 109. Sayfada MHP2nin temeli olan Millet Partisi ve kapatılması sonucu kurulan Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) ile Türkiye Köylü Partisine yer vermiştir.
Mustafa Çalık MHP’nin ilk çıkış noktası olan CKMP’nin ortaya çıkışını “20 Temmuz 1948’de, çoğunluğunu DP’den ayrılan milletvekillerinin oluşturduğu kişiler tarafında kurulan Millet Partisi (MP) 8 Temmuz 1953’de mahkeme kararına istinaden hükümetçe kapatılınca bu partinin kurucularından Osman Bölükbaşı’nın liderliğinde 10 Şubat 1954’de Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) kurulmuştu. (…) 16 Ekim 1958 tarihinde, daha önce (19 Mayıs 1952) kurulan Türkiye Köylü Partisi, CMP’ye katıldı ve partinin adı Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi [CKMP] olarak değiştirildi.” (s.109) ifadeleriyle ortaya koyduktan sonra Alparslan Türkeş’e yakınlıklarıyla tanınan 60’dan fazla politikacı arkadaşının 22-23Şubat 1964 tarihli kongrede CKMP’ye katıldığını, 31 Mart 1965 tarihinde de Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Ahmet Er, Dündar Taşer gibi kendisiyle birlikte 14’ler olarak bilinen Milli Birlik Komitesinden isimler olarak CKMP’ye katıldıklarını ifade etmektedir (s.109). 19 Haziran 1965’te de yine 14’ler olarak bilenlerden Mustafa Kaplan (s.109), Fazıl Akkoyun, Şefik Soyuyüce ve Numan Esin 23 Haziran 1965 tarihinde de Münir Köseoğlu CKMP’ye katılırlar (s.110). Böylece 1960 ihtilalının Milli Birlik Komitesi üyesi 14’lerden 10 kişi CKMP’de toplanmış olur. Olağanüstü kongrede Alparslan Türkeş CKMP Genel Başkanı Ahmet Tahtakılıç karşısında 516 oya karşılık 698 oy alarak Genel Başkanlığa seçilir (s.110). “CKMP’nin 8-9 Şubat 1969 tarihleri arasında Adana’da yapılan Kongresinde ismi Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirilmiş ve seki amblemi yerine de kırmızı zemin üzerine beyazla işlenmiş ‘üç hilal’ den oluşan yeni bir amblem benimsenmiştir. Parti gençlik kolları için “hilal ve bozkurt” ambleminin benimsenmesi de bu kongrede gerçekleşmiştir.” (s.110-111) Mustafa Çalık her ne kadar CKMP 1969 yılında MHP adını alsa da “MHP Hareketi”nin başlama tarihini 1 Ağustos 1965 tarihine götürmektedir (s.11).
Milliyetçi Hareket Partisinin Fikri temeli olarak gördüğü Millet ve Türklük şuurunun ilk oluşumunun 19. yüzyıl sonlarında Batıda yapılan Türkoloji araştırmalarıyla başladığını ve Osmanlıda ise ilk millet ve Türklük bilincini işleyenlerin Şinasi ve Ziya Paşa olduğunu ifade eden Mustafa Çalık “CMP ve CKMP’den MHP’ye (1948-1969)” (s.109) başlıklı yazıda MHP’nin ilk oluşum yıllarına dair bilgi verdikten sonra bşirden bire çok gerilere giderek “millet” ve “Türklük” şuurunun gelişimini ele almıştır. “CMP ve CKMP’den MHP’ye (1948-1969)” (s.109) yazısını “Türkçü ve Turancı Gelenek- A)-Türkçülük ve Turancılığın Fikri ve Siyasi Gelişimi” (s.112) yazısından sonra yayınlaması gerekirdi. Mustafa Çalık “Türkçü ve Turancı Gelenek- A)-Türkçülük ve Turancılığın Fikri ve Siyasi Gelişimi” (s.112) yazısıyla millet, Türkçülük, Turan kavramlarının oluşumunu ve bu kavramların oluşumu sırasında çıkarılan dergiler ve gazetelerden bahsederek sanki MHP’nin değil de milliyetçilik tarihini ele almaktadır. Mustafa Çalık “B)- Cumhuriyetten Sonra Türkçülük ve Milliyetçilik” (s.120) yazısıyla da Türk dünyasından Millet ve Türkçülük şuuru oluşmasına rağmen daha önceleri bunun kültürel bir şuur olduğu yönünde bir kabulün yaygın olduğunu ancak ırk esaslı millet ve Türkçülük şuurunun ancak Cumhuriyet döneminde yerleşmeye başladığını, Anadoluculuk fikrinin de 1000 yıllık bir Anadolu vatan kavramı üzerinden milliyetçiliğin farklı bir versiyonu olarak milliyetçiliğin gelişime katkı yaptığını ortaya koymaktadır.
Mustafa Çalık Millet, Milliyetçilik, Türkçülük, Turancılık şuur ve düşüncesinin ortaya çıkış ve gelişim için Şinasi, Ziya Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Aslı Leh olan Mustafa Celaleddin Paşa, Ahundzâde Mirza Feth Ali Bey, Süleyman Paşa, Buhara’lı Şeyh Süleyman Efendi, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Cevdet Paşa, Cemaladdein-i Afgani, Azerbaycanlı Melekzâde Hasan Bey Zerdabi, Kırımlı İsmail Gaspıralı, Kazanlı Şehabeddin Mercani, Şemmseddin Sami, Necip Asım, Veled Çelebi, İkdamcı Cevdet Bey, Emrullah Efendi, Bursalı Tahir Bey, Raif Fuad Bey, Türkçü Necip Bey, Müftüoğlu Ahmet Hikmet, Şair Mehmet Emin, Ağaoğlu Ahmet, Kazanlı Akçuraoğlu Yusuf, Bakülü Hüseyinzade Ali Bey, Boyacıyan Agop Efendi,Korkmazoğlu Celal, Müverrih Arif, Akyiğitoğlu Musa, Ferit, Fuat Raif, Rıza Tevfik Bey, Doktor Akil Muhtar, Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin, Doktor Fuat Sabit Bey, Ahmet Ferit, Mehmet Ali Tevfik Bey, Dr. Rıza Nur,Hüseyin Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Mehmet Mesih, Osman Yüksel Serdengeçti, Mehmet Halit bayrı, Remzi Oğuz Arık, Nurettin Topçu, Mükremin Halil Yinanç, Mehmet Kaplan, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar,Mehmet Fuat Köprülü, Mehmet İzzet, Sadri Maksudi Arsal, Ziyaedddin Fahri Fındıkoğlu, Mumtaz Turhan, Peyami Safa, Zeki Velidi Togan, Osman Turan’dan oluşan Türk aydınlarının ve Türkleri seven bir iki farklı milletten aydının çalışıp çabaladıklarını ifade etmekte bizde bu isimleri peş peşe tespit edip yazarak unutulmamalarını sağlamak gerektiğini düşünüyoruz.
Mustafa Çalık, MHP’nin Türk toplumunda karşılık gördüğü ve benimsendiğini 1977 seçimlerinde almış olduğu oy miktarına göre gruplandırdığı illeri üç’e ayırmaktadır. Yozgat, Sivas, Hatay, Erzincan, Çorum, Elazığ birinci grup, Ankara, Adana ikinci grup, Gümüşhane, Niğde, Çankırı (s.127) ve il olduktan sonra Bayburt üçüncü grup şehirlerdir. Yozgat, Sivas, Hatay, Erzincan, Çorum, Elazığ grubunu oluşturan şehirlerde MHP’nin Türkiye ortalamasının üzerinde %50’yi aşan oy almasını şehrin ektik ve mezhep (bazı illerde Kürt ve bazı illerde de alevi nüfusun çokluğu) yapısına bağlarken, Ankara ve Adana grubunda bulunan şehir nüfusunun MHP’ye vermiş olduğu oy’un sebebini ise tatminsiz ve reaksiyoner kütlelerin hızlı sosyo-ekonomik değişime verdiği tepkiye bağlamakta, Gümüşhane, Niğde, Çankırı ve Bayburt illerinde oy patlaması yapan MHP’nin (s.127) oy artış nedeni bundan sonra kitapta anlatılan araştırmanın tamamıdır desek yeridir.
MHP’nin Gümüşhane’de kurucu il başkanı olan Osman Ateş “1969 yılında kimsenin itibar etmediği MHP gibi bir partinin il teşkilatını oluşturabilecek sayıda kişiyi de ‘hatır gönül işi’ bir araya getirmiş ve parti il merkezinin kuruluşunu tamamlamış.” (s.129) Aslında bu durum il yönetimini oluşturacak sayıda MHP’ye inanan ve gönüllü olarak kendi isteği ile yönetime girmek isteyecek insan sayısını bulmak MHP’nin ilk kurulduğu yıllarda hemen hemen bütün illerde yaşanılan bir problemdir. Nitekim MHP Samsun il teşkilatı kurulurken yedi kişi bulunamadığı için uzun yıllar MHP ve Alparslan Türkeş ile birlikte anılan Hacı Mustafa Bağışlayıcı amca ölüm döşeği denilecek durumda hasta yatağında yatan eşini yedinci kişi olarak MHP Samsun İl Yönetimine yazdırarak resmi sayıyı tamamlamışlardır. Nitekim Mustafa Çalık’ın açıklamalarında görüyoruz ki bu hatır gönül işi olarak MHP yönetimine yazılanlar 1969 seçimlerinde başka partiler için çalışmışlardır. Belki de başka partiye de oy vermişlerdir.
Mustafa Çalık’ın kullandığı “MHP’nin ömrünü ‘resmen’ tamamladığı 12 Eylül müdahalesine kadar” (s.130) ifadesinde kullandığı “tamamladığı” ifadesi her ne kadar ‘resmen’ ifadesiyle kapatılmayı ifade etmekte ise de burada “resmi faaliyetin yasaklandığı” şeklinde bir ifadenin kullanılması daha doğru bir ifade tarzı olacaktır. Çünkü resmi faaliyet MHP’inin kendi yöneticileri tarafından sonlandırılmamıştır. Askeri cunta bütün partileri kapatarak fiili faaliyetlerine son vermiştir. Ayrıca MHP’nin resmi faaliyetleri durdurulmuş olsa da gayri resmi Ülkücü faaliyetler devam ediyordu. Nitekim Bursa’da 1975 yılında ülkücülerin kalması için tutulmuş bir ev olan Yurtoğlu Apartmanı 1990lara kadar aralıksız hizmet etmiş özellikle Ülkü Ocaklarının resmi büronsun olmadığı 1980-1986 yılları arasında yine hem ülkücülerin barındığı bir apartman vazifesini görmüş hem de gayrı resmi Ülkü Ocakları İl Başkanlığı olarak görev yapmıştır. Ben de bu apartmanda üç yıl 1985-1987 yıllarında kalmış ve Ülkü Ocaklarının Yönetiminde görev almış aynı zamanda apartman sorumluluğunu da yürütmüş birisi olarak yaşanılanlara şahit oluşluğumuz vardır.
MHP Gümüşhane’de her ne kadar merkezde propaganda yapmaya başlamış olsa da henüz köylere propaganda yapmaya gitmek için araç kiralayacak ekonomik gücü elde edememiştir. CHP ve AP’nin köylere giderek propaganda yapma imkânını aşmak ve onların propaganda çalışmalarını etkisiz kılmak için buldukları yol “Henüz diğer partiler gibi araba kiralayarak köylere propaganda gezileri tertipleyecek mali imkânları yoktur, faka ‘ülkücüler’ daha farklı bir yol bulmuştur. Şehir içinde ikamet etse de herkes kendi doğduğu veya akrabalık ilişkisi bulunan köye günübirlik değil birkaç gün kalmak üzere gidecek ve bur suretle daha uzun müddet propaganda yapma imkânı elde edecek.” (s.131) Ülkücü gençler bu suretle köye birkaç saatliğine gelmiş CHP ve AP propagandistleri ile tartışıyor, onları zor durumda bırakacak sorular sorarak kamuoyunu MHP lehine kazanmaya çalışıyorlar, etkili de oluyorlardı. Gümüşhane ilinde MHP propagandistlerinin etkin olmasında iki sebep önüne çıkmaktadır. Birincisi Propagandistlerin anti komünist ve anti Batıcı yaklaşımı genelde Almanya’da ve diğer Batı ülkelerinde çalışan halk üzerinde etkili olmuştur. İkincisi de o yıllarda Batı ülkelerinde başlayan yabancı düşmanlığı halkı MHP’nin yanında yer almaya itmiştir (s.133).
Mustafa Çalık görüşme yaptığı 114 kişiye sorduğu “siz en çok etkileyen kitap hangisi?” ve “sizi en çok etkileyen yazar kim?” sorularına cevap olarak her ikisinde de Alparslan Türkeş cevabını alamamıştır. “Konuşulan 114 kişi içinde kendisini ‘en çok etkileyen yazar’ olarak Alparslan Türkeş’i zikreden çıkmadığı gibi, ‘en çok etkilendiği kitap’ diye Alparslan Türkeş’in herhangi bir kitabını ifade eden de olmamıştır. İlk bakışta gerçekten ‘şaşırtıcı’ ve ‘paradoksal’ sayılabilecek bu durumun sebebi, galiba ‘lider’in esas itibarıyla yazardan öte bir şahsiyet olarak mütalâa edilmesi kadar, fikri meselelerde hakikaten fazla ‘çarpıcı’ teshir edici vasıfta görülmeyişi de olabilir.” (s.140) Mustafa Çalık bu iki sorunun cevabının Alparslan Türkeş olmamsının sebebini lideri farklı algılamaları ya da büyü yapmışçasına kendilerini etkileyici bulmamaları olarak görse de asıl etken MHP’ye intisap eden kişilerin daha önceden zihinsel olarak hazır olmaları yani kendilerini milli manevi duygular bakımında fert fert yetiştirmiş kişiler olarak zaten gayri milli kültürel hareketlere tepki koyacak seviyede bilinçli olmaları ve Alparslan Türkeş’in “9 Işık” kitabı ile diğer kitaplarının onların intisaplarından sonra yazılmış olması da bu konuda etkili olmuştur.
Mustafa Çalık’ın görüştüğü kişiler MHP’ye katılış sebeplerinin ilki ve en büyük 446 kişilik grup olanların 166’sı aile ve akraba çevresindeki gençlerin tesiriyle, 32’si arkadaşlarımın, 20’si öğretmenlerimin, 45’şi okudukları yayınların, 88’i Milliyetçi-ülkücü teşkilatlarda dinledikleri, 25’şimilliyetçilerin yaptıkları gecelerin, 37’si radyo konuşmaları, 14’ü seçim kampanyalarındaki toplantı, propaganda ve konuşmaların tesiriyle, ikinci 263 kişi büyük grup ise komünist tehlikeyi ileri sürerek gerekçelendirmiş, üçüncüsü 89 kişilik grup olup bunlar da Milli ve İslami nitelikte yeni bir düzenin ancak milliyetçi hareketin iktidarı ile kurulabileceği kanaati ile (s.165), dördüncü grup 53 kişi olup kendi araştırma ve incelemeleri diyebileceğimiz çeşitli etkileşim yollarından, beşinci grubu Türkeş’i sevdiğini ileri sürenlerden oluşanlar 10 kişi olup dördü Türkeş ile konuştuktan sonra 6’sı Türkeş’i radyoda dinledikten sonra, altıncı grubu oluşturanlar 8 kişi olup vaziyetin kötüye gittiğini anladıktan sonra MHP’yi desteklemiş, MHP’ye katılmışlardır (s.166).
Yukarıda saydığımız gruplar harici olarak “milliyetçi ve MHP’lilerden iyilik görme” ile “[MHP’lilerin] mertlik ve fedakarlıkları” gerekçesini ileri sürenleri Mustafa Çalık’ın dördüncü gruba dâhil etmekte ve bunu da sebebinin 1975-1977 yıllarında kurulan 1. ve 2. Sağ koalisyonlar (Milliyetçi Cephe Hükümetleri) sırasında iş bulma imkanlarının artması olarak görmektedir Ancak diğer partiler için normal olan bu husus “MHP hareketine katılma konusunda, genel olarak siyasi partilerin en geçerli taraftar devşirme yollarından biri olan ‘menfaat temini’ faktörünün ciddi bir payı bulunmadığı hususudur.” (s.171)
Mustafa Çalık MHP Hareketini ve bu harekete katılım gerekçelerini incelerken aslında incelemiş olduğu iller ve köylerin kültürel yapılarını, ekonomisini ve üretim imkânlarını da incelemiş olmakta belki farkında olmadan gelecek nesillere inceleme yapmaları durumunda kullanacakları kültürel ve ekonomik doneler bırakmakta ve söz konusu yerleşim yerlerinin tarihi ve coğrafik özelliklerini kayıt altına almaktadır.
Ayrıca kitabın genelinde Mustafa Çalık genel sosyolojik prensipleri MHP Hareketi üzerinden yaptığı araştırmalardan vardığı neticeleri ile özel ve dar anlamdaki bir konudan hareketle izah etmekte, özel ilklerden genel ilkelere doğru bir yorumlama yapmaktadır.
Mustafa Çalık’ın “Siyasi Kültür ve Sosyolojinin Bazı Kavramları Açısından MHP HAREKETİ Kaynakları ve Gelişimi (1965-1980)” adlı kitabında kullandığı dil anlaşılmayı zorlaştırdığı gibi özen ve yüklem arasındaki uzun mesafe vurguyu zayıflatmakta ve anlatılmak istenilen hükmü zayıflatmaktadır. Tıpkı kendisinin kitapbın konusu ile ilgili görüşmeler yaptığı kişilerin mülakatlarındaki ifadelerinde kendisinin yaptığı vurgulama müdahaleleri gibi müdahaleler yapılarak verdiği bilgiler daha tesirli ve önemli hale getirilebilir.
“İkinci Kitap” (s.219) dediği bölümdeki yazılar kitabın birinci bölümündeki doktora tezi ile ilgili olmayıp daha sonra yazar tarafından çeşitli yerlerde çeşitli vesilelerle yazılmış yazılardan oluşmaktadır.
Mustafa Çalık, 2 Eylül 1980 sonrası kurulan Milliyetçi Demokrasi Partisi partiyi ülkücülerin desteklemesi mahiyetinde Muharrem Şemsek’in evinde yapılan toplantılardan 30 Ağustos 1983 tarihli toplantıda Muharrem Şemsek’in MDP’yi desteklemek gerektiğini savunduğu konuşmasına istinaden sorduğu “Muharrem Bey ne için ve ne karşılığında destekleyeceğiz bu namussuz işkencecilerin partisini, hangi hazırlıklar yapıldı, yapılıyor ki Ülkücülere böyle bir zillet dayatılıyor; yoksa bir kere daha mı bizim bilmediğimiz bir takım yerlere kiraya veriliyoruz?” diye sorması üzerine Muharrem Şemsek’in “Ordulardaki kurmay kadroları’ndan” bilgi alındığı, “liderlik’ten, Başbuğ’dan” talimat geldiği ve “Başbuğ’un konuş[ulan] meseledeki talimatını tartışmanın ne kadar yanlış olduğu” yönünde cevap vermesi üzerine Mustafa Çalık bu cevapta geçen “lider”, “Başbuğ” ve “Başbuğ’un talimatlarının tartışılmaması” hususlarının kedisi için “çoktan manasını kaybettiğini” ve bu saikla verdiği “Allah Başbuğunuzu size, sizi de Başbuğunuza bağışlasın. Kendileri sizin Başbuğunuz artık benim değil; Benim Başbuğum helal sütünü emdiğim anam ve helal ekmekleriyle büyüdüğüm babam… Ben bundan sonra MHP’li filan değilim, sadece kendi bildiğim, anladığım ölçülerde Ülkücüyüm. Bana müsaade, Allah’a emanet olun.” (s.221) cevap ile MHP ve Alparslan Türkeş ile ilişkisini bitirmiştir. Bu durumu da “O günden sonra bir daha ne yerine kurulan partilerin, ne de 1993’de yeniden açılan MHP’nin kapısından içeri girmedim; tâ ki, Türkeş Bey vefat edinceye kadar!…” (s.222) şeklinde açıklamıştır. Nitekim 1997-2000 yılları arasında MHP’de siyaset yapmış ve seçilemeyecek sıradan olsa da milletvekili adayı da olmuştur (s.223). 1993 yılında ölen Turgut Özal’a ömrünün son on yılında müşavirlik yapması (s.227) ve 1992’de MHP’den ayrılan ve “Başkan” dediği Muhsin Yazıcıoğlu’nun 2007 yılında Sivas’tan bağımsız milletvekili adaylığına karşı çıkacak şekilde BBP Başkanlık Divan toplantısına katılacak şekilde BBP içinde siyaset de yaparken (s.222) MHP’li olmuştur. Mustafa Çalık BBP’si için “BBP’ye gelince, burada (ki, tamamında Başkanlık Divanı üyesi sıfatıyla), bulunduğum fiilen 6 yıl, resmen 8 yıl zarfında (2001-2009) belki daha da büyük emeği buraya verdim” (s.233) diyerek BBP’sinde sekiz yıl çalıştığını ifade etmektedir.
Ülkücülük öyle bir deli gömleğidir ki, giyen bir daha çıkarmaz. Lidere bağlılıktan, teşkilata bağlılıktan, MHP’den, Ülkü Ocaklarından ayrılırlar ancak Ülkücülükten ayrılamazlar. Kim ki ayrıldım demişse en sonunda kendisi ya da arkasından birileri ne büyük “ülkücü” olduğunu ifade eder olmuşlardır. Çünkü ülkücülük milletin örf anane ve töresidir ki kimse bunlardan sıyrılamaz. Sıyrılırsa o zaman kendisi olmaz. Bu hususu da Mustafa Çalık “15 yaşında “-Ülkücüyüm ben!” demeye başlayan bir adam, ‘Üç Hilal’li bayrağı vecd ve istiğrakla salladığı günlerin hatıralarını ve o hatıraların paylaştığı, insan neslinin en soy vasıflarına mâlik, büyük ekseriyeti ahlak, seciye ve delikanlılık timsali “Ülküdaşlarını” ancak teneşir tahtasına uzandığında çıkarabilirsiniz.” (s.224) ifadeleriyle dile getirmiştir. Kendi ifadesi ile 1971 yılından 2000 yılına fasılalı olarak 15 yıl MHP’li olmuştur (s.224).
Mustafa Çalık’ın “İkinci Kitap” (s.219) dediği bölümde yazdığı yazıların ilk bölümdeki doktora tezi ile alakası yoktur. MHP ve BBP ile ilgili cereyan eden günlük olayların akışına söylenmiş ve yazılmış yazılardır. Bazı dergilerde yayınlanmışlardır. Bu yazılarda MHP’nin seçimlerde aldığı oy konu edilmiş başarı ve başarısızlıkta etken olan sebepler irdelenmiştir. Daha ilk yazıda bölüm başında MHP’de gelip gitmeleri ve Milletvekili adayı olması sırasında bu kitabın arkasında yazmış olduğu yazının MHP’nin aleyhine olarak algılandığını ve Devlet Bahçeli’ye bir kişi tarafından ispiyonlandığı ve dolayısıyla da seçilemeyecek yerden aday yapılarak milletvekilliğinin önüne geçildiği, engellendiğini savunmaktadır. Bütün mesel Mustafa Çalık’ın çok üst perdeden konuşması ve her konuşmasından sonra yeni durumu da yine üst perdeden izah ederek MHP’den ayrılış ve dönüşü hakkında olduğu gibi BBP’si hakkında da esaslı ülkücü ittihatçıların çoğunun Muhsin Yazıcıoğlu ile gittiği (s.234) şeklinde mazur göstermesidir. Yani kısaca “İkinci Kitap” (s.219) yazıları ya savunma kendini izah etme ya da günlük olaylara cevap oluşturan akademik olmayan yazılarıdır.
Hep “milliyetçiler demokrattır” sözüne takılıp kalmıştım. Neden demokrat olsunlar çoğulcu bir anlayışla milliyetçilik olmaz mı diyerek. Mustafa Çalık bu husus gayet iyi açıklamaktadır. “Herhangi bir toplumda milliyetçi siyasi fikir ve hareketler olmasa da demokratik süreç işleyebilir; fakat demokrasinin olmadığı, yani toplumdaki çoğunluk idaresine yönetim hakkının tanınmadığı bir yerde milliyetçilik olmaz. Olursa da tek-parti devrindeki ‘halka rağmen halkçılık’ gibi ‘millet rağmen milliyetçilik’ olur. Millet rağmen milliyetçilik ise ortaya çıktığı her yerde bürokrasinin millete tahakküm etme aracı haline gelmiştir.” (s.268) Milet rağmen milliyetçilik milletin beklentinse cevap vermeyen veremeyen bir milliyetçilik olur ki o da milliyetçilik olmaktan çıkar.
Bu doktora tezi 1992 yılında basılınca Devlet Bahçeli ve MHP Manisa İl Başkanı Erol Maraşlı arayıp tebrik etmiş ancak daha sonra BBP’sinde siyaset yapan Mahir Damatlar telefonla arayarak “Yahu Mustafa, sen orada kendini değil aslında benim hayatımı anlatmışsın, fakat açıkçası ben bunları bu kadar uluorta söyleyemeye cesaret edemem.” (s.271) dediğini ifade etmiştir. Mahir Damatlar’ın bu ifadesini okuyunca bir kere okumuş olduğum arka kapak yazısını hemen dönüp tekrar okudum ki Mahir Damatlar’ın neyini anlatmış daha iyi anlayayım. Gördüm ki Ülkücüler belki o zamanın çatışmalı ortamında kendilerini Ülkücü grubun içinde bulmuşlar ancak ne teşkilata bağlılık hissetmişler ne de davanın ülkücülere verdiklerini ya da her ne kadar Müslüman bir aileden gelmiş iseler bile komünist olunca yaşadıkları komün hayatı da dâhil değiştiğini düşünmeden ve bu değişime ülkücülerde davanın ve teşkilatın engel olarak onları koruduğunu düşünmeden biz zaten Türk gelenek ve göreneği ile İslam ahlakına göre yaşıyorduk diyerek bireyselliği ve başına buyruk yaşamayı ülkü şahsiyetçiliğe tercih ettiklerini ilan etmekteler. Kapak arkası yazıda ben hem ülkücülüğün içinde hem dışındayım demek istemişler. Karasız bir tutum sergilemişlerdir.”Bizler aşağı yukarı 30 yaşımıza kadar yaşayamadık, neredeyse sadece mücadele ettik. Öyle olunca da mücadele ederken yüreğimize gömdüğümüz ve farkında olmadan iç dünyamızda ‘ertelediğimiz’ ne kadar şey varsa insani değerini ve ehemmiyetini belli bir yaşa gelince fark ediyoruz.” (s.271) Mustafa Çalık ülkücü olarak yapamadıklarını kısıtlama şeklinde yorumlamıştır. Aşk gönül işidir. Aslında gönüle kim kısıt koyabilir. Belki edebiyatımızın işlediği aşklara, geçmişe özenme ile ortaya koymakta ancak “âşık olamadık” (s.271) derken kastedilen konulan yasağın saf aşka değil, var zannedilen yasağın ülkücü dava, aile terbiyesi ve İslam ahlakı açısında aşk ile ahlaksızlığın arasının ayırt edilmesidir. Yine ülkücü dava, aile terbiyesi ve İslam ahlakı çerçevesindeki yasağın temiz bir aşka olmadığını ancak bunların karşı çıktığı gayrimeşru cinsel hayatın yaşandığı komün hayatı gibi ahlaksız edepsiz hayat tarzının aşk gibi gösterilerek yaşanılacak ahlaksızlığa ülkücü davanın, aile terbiyesinin ve İslam ahlakının karşı olduğunu da ortaya koymak gerekir. Mustafa Çalık’ın haklı olduğu o günün ateş çemberi içinde meşru bir aşka da ülkücülerin fırsat bulamadığı, ülkücülüğün komün hayatına koyduğu yasağın aşka koyulmuş bir yasak diye yorumlaması ya da hayatın çetin şartları arasında yasak gibi görülmesi ya da bazı ülkücülerin de kişisel olarak bir yasak gibi yorumlayarak aşktan uzak durmaları şeklinde anlamak lazım gelir.
Mustafa Çalık 30 Mayıs 1999 tarihinde yayınlanan Nüriye Akman ile yapılmış mülakatında kensisine yöneltilen “Kabile’yi terk ettiğinizi söylerken, anlaşılan bir yandan da onunla flört etmeyi sürdürdünüz. ‘aidiyet’ duygusundan kolay kopulmuyor mu?” sorusuna “Ben size biraz şarkı söyleyeyim isterseniz: Hani, ‘Ayrılsak da beraberiz’ şarkısı var ya… Bir de ilkokulda iken hepimize öğretilen bir başka şarkı: ‘Orda bir köy var uzakta / Gitmesek de görmesek de / O köy bizim köyümüzdür’… Ülkücüler vücutlarını ‘teşkilat’ın dışına çıkardıkları zaman bile yüreklerini ‘camia’nın dışına pek çıkaramıyorlar galiba…” (s.278) diyerk cevap vererek çile çekmiş, zindanlarda işkence görmüş ülkücüler için söylenen “12 Eylülden önceki ülkücüler ne yapsalar haklıdırlar” sözünü doğruluyor.
Mustafa Çalık ikinci kitapta daha çok milliyetçilik, devletin tarif ettiği resmi milliyetçilik, MHP’nin hangi tarafta yer alması gerektiği, PKK ve Kürt sorunu, çözüm süreci, Milliyetiler açısında Kürt sorunu, etnik bir çözümün mümkün olmamsı, etnisitenin dayatılmasının Türklerin de kendisini savunmasını gerektireceği ve bunun da sonucunun sınırının nerde biteceği belli olmayacak bir savaş ve sürgüne neden olacağı, federatif yapıların da hem bölgesel olsun istenerek hem de Ankara, Antalya İstanbul, Bursa gibi şehirlere de ortak olma isteği demek olduğu ve bunun kabul edilemeyeceği, çözümün insan hakları ve demokrasi içinde etnik değil insan hakları bazında olabileceği işlenmiştir. İkinci kitabın dili birinci kitap kadar ağır değil daha anlaşılır ve daha günlük dile yakındır.
Mustafa Çalık’ın “Siyasi Kültür ve Sosyolojinin Bazı Kavramları Açısından MHP HAREKETİ Kaynakları ve Gelişimi (1965-1980)” adlı kitabı ile aslında MHP’nin tarihini anlatmak yerine sanki MHP tarihinden önce milliyetçilik tarihini ve sosyolojisini ele almış belki de başka bir yerlerde bulunmayacak bir sosyoloji ve tarih bilgisi ile ortaya farklı bir eser ortaya koymuştur.

