DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

İSTANBUL VE OSMANLI İMPARATORLUĞU MEDENİYETİ

Yayınlanma Tarihi :
İSTANBUL VE OSMANLI İMPARATORLUĞU MEDENİYETİ

Halim Kaya

 

Bernard Lewis’in Türkçeye çevrilmiş kitaplarından gördüğüm bildiğim hepsini alan ve bunların büyük çoğunluğunu okumuş biri olarak “İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti” adlı kitabının adında“İstanbul” olması ve devamında “Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti”ni ele alması benim gibi Osmanlı Medeniyeti, ekonomisi, kültür ve zihniyeti üzerin Sabri F. Ülgener’i, Ahmet Güner Sayar’ı, Mehmet Genç’i şuan isimlerini sayamadığım daha nice yazarı okuyup Osmanlı’yı anlamaya çalışan birsi için cazip bir kitap oldu.

Bernard Lewis’in yazdığı “İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti” adlı kitabının ilk baskısı Ekim 2006’da olmak üzere 3. Baskısı Ağustos 2022’de olmak üzere Bilge Kültür Sanat yayınevi tarafından yapılmıştır.  Kitabı Türkçeye çeviren Ömer Faruk Birpınar’dır. Kitap “İçindekiler” (s.5), “Ön Söz” (s.7) “I.Fetih” (s.11), “II.Fatihler” (s.19), “III. Hükümdarlar ve Yöneticiler” (s.41), “IV Saray ve Hükümet” (s.67),“V. Şehir” (s.93), “VI. İnanç ve Öğrenim” (s.139), “Son Söz” (s.165), “Kaynakça” (s.169) bölüm ve başlıklardan oluşmakta olup 172 sayfadan ibarettir.

Mütercim kitabı tercüme ederken Bernard Lewsi’in alıntı yaptığı Türkçe kaynaklardaki orijinal metinleri bularak Bernard Lewis’in yazdığını tercüme etmek yerine bu kaynaklardaki orijinal metinleri kullanmıştır. Aslında bu durum okuyucuya yazarın Türkçe kaynakları nasıl anladığını göstermesi bakımından bir sakınca doğurabilir.

Bernard Lewis İstanbul’un Yuna ve Romalılar tarafından “Byzantium”(s.7) ve“Konstantinapolis”(s.7) olarak adlandırılmasının dışında Slavlar tarafından “Çargrad” (s.7) (İmparatorun Şehir ya da Çarın Şehri manasında) Kuzeyliler tarafında da “Myklagaar ya da Micklegarth”(s.7) (Büyük Şehir manasında) olarak adlandırıldığını, Müslümanların ise “Kostantiniyye” veya “Kustantiniyye” (s.7) şeklinde isimlendirdiklerini bildirmektedir. Bizanslılar kısaca “site”, “hê polis” derlermiş.

Osmanlı kayıtlarında yer almadığı halde İstanbul isimin kullanılmasının kaynağının “Müslümanların, Küçük Asya’daki Yunan komşularından duymuş olabilecekleri üzere “eistênpolin” yani ‘siteye’ sözünden gelmiş” (s.7) olabileceğini düşünmektedir. ‘İslam Dolu’ manasına gelen “İslam Bol” şekli para ve belgelerden bir müddet kullanılmış ancak fetihten sonra Osmanlı padişahları daha çok “Kostantiniyye” adını kullanmayı tercih etmişler. Ayrıca şiirsel bir dil olarak “Asitane ve Dersaadet” de kullanılmıştır.

Türklerin Çanakkale boğazından Gelibolu’ya geçtikleri zamandan beri İstanbul’u almak istediklerini biliyoruz. Yıldırım Beyazıt’ın [1391 ve 1395 yıllarında iki kere]İstanbul’u kuşattığını, daha sonra 1410 yılında [ya da 1411 tarihinde] Musa Çelebi İstanbul’u kuşatmış ancak Mehmet Çelebi’nin fetret devrine sonvermek üzere üstüne gelmesi sebebiyle kuşatmayı kaldırmıştır. Çelebi Mehmet’in oğlu Fatih Sultan Mehmet’in babası Sultan 2. Murat en son 1422 tarihinde İstanbul’u kuşatmıştır. Ancak bu kuşatmalar Bernard Lewis’e göre “O zamanlar Konstantinopolis, Batı’nın müdahalesi (Vatikan ve diğer Batı devletlerinin Bizans’a yardımları dolayısıyla) ve Doğu’nu oyalamaları yüzünden (İstanbul’u kuşatan ülkelerin bu kuşatmayı fırsat bilen doğu komşuları olan ülkelerden gelen tehditler üzerine) kurtulmuştu.” (s.11)

Üçgen şeklindeki şehri yeniçeri, sipahi, gönüllüler ve topçulardan oluşan yüz, yüz elli bin kişilik ordusuyla daha önce iki taraftan kara kısmından kuşatmış olan Fatih Sultan II. Mehmet bir zincir ile korunan Haliç’e gemileri sokarak üçgenin üçüncü kenarından da İstanbul şehrini kuşatır. Bu konuyu Bernard Lewis “Padişah bir gecede yetmiş seksen savaş gemisini karadan ahşap kazıklar üzerinden Galata’dan geçirmeyi başardı ve gemileri Altın Boynuz’un yukarısına indirdi. Böylece üçge4n şeklindeki şehri üç tarafından kuşattı.” (s.12) şeklinde ifade etmektedir. Ve nihayet Bernard Lewis müjdeyi veriyor “Üzgün ve yorgun Rumlar arasından “Healohê polis- şehir zapt edildi.; burçlarda Türk bayrakları dalgalanıyor!” çığlığı yükseldi.” (s.13) İstanbul Türkler tarafından fethediliyor.

Bernard Lewis İstanbul’un fethini anlatırken sanki bir Türk gibi ya da Türk’ün gözüyle olayı anlatmaya çalışmıştır. Bunun nişanesi de Fatih Sultan Mehmet dönemi tarihçilerinde Divan Kâtibi Tursun Bey Tarihinden aldığı nazım ile Hz. Muhammet ve Fatih Sultan Mehmet’e övgüler düzen şiiri almış (s.14) ardından da yine Tursun Bey tarihinden “Behişt ister isen eyasofiya / Behişt-i berindir Ayasofya – Ey sofu! Şayet cennet ister isen Ayaysofya yüce bir cennettir.” (s.15) beytini alarak mevzuya bir Türk gibi bakabilmiştir.

Bernard Lewis’in yazması gereken cümleleri biz Türkler yazmışız. Âşıkpaşazâde’nin halka dönük yazdığı tarihinde ve Bernard Lewis’in alıntıladığı paragrafından “Hünkâr yağma buyurdu. (…) İyi yağmalar, iyi doyumluklar olundu. Ganimet boldu. Altın, gümüş, cevherler bulundu. Halkını esir ettiler. Tekfurunu öldürdüler” (s.16) ifadelerinde sanki İstanbul’un fethi ganimet ve yağma için yapılmış, kale tekfurunu öldürdüler derken de sanki koskoca Bizans imparatoru küçük bir kalenin yöneticisi derekesine düşürülmüş, fetih basite indirgenmiştir. Halbuki İslam tarihi boyunca İstanbul’un fethi Kızılelma olmuş, Peygamber efendimiz fethi ifade ve ideal kılan bir hadis söylemiş, Türkler tarafından da daha önce Musa Çelebi bir defa, II. Murat iki defa olmak üzere zamanlarında kuşatmışlar ama Vatikan ve batı devletlerinin Bizans’a yaptıkları yardımlar, Doğuda ise İstanbul’a kuşatma yapan devletin kendi sınır güvenliğini tehlikeye sokan devletlerin engellemesi dolayısıyla bir türlü alınamamıştı. Fatih Sultan Mehmet hem Vatikan ve diğer Hristiyan Batı devletlerinden gelecek yardımların önünü kesmiş, hem de doğudan gelecek engellemeleri bertaraf etmiştir. Mesela Karamanoğlu devletini kendi sınırları içinde ve çevresiyle meşgul eyleyerek.

Türk adı tarihte ilk defa M.S. altıncı yüzyılda Çin vakayinamelerinde Tu Kiu adında bir kavimin Orta Asya’da kurduğu güçlü bir imparatorluktan söz etmesiyle ortaya çıkar.” (s.19) diyen Bernard Lewis’in bahsettiği 6. Yüzyılda ortay çıkan Türk kavminin Çin kaynaklarındaki adı Tu Kiu ise de dünyada ve Türkler arsında biline adı GÖKTÜRKLER’dir. Göktürkler 552 yılından 745 yılına kadar hükümran olmuşlardır.Gerçi Bernard Lewis Türklerin bu 6. Yüzyıl Çin tarih kaynaklarında adının geçmesinden önce de Asya ve Avrupa tarihinde önemli rolleri olduğunu savunurken Çin kaynaklarında yazan Tu Kiu’nun Türk isimli ilk devlet olduğunu ifade ediyor.

Bernard Lewis yüzyıllardır Türkleri barbar olarak niteleyen Batılı kaynakların aksine bir fikir savunmaktır ki o da Türklerin barbar olmadıkları, medeniyetin bir göstergesi olan bir yazı dillerinin olduğu ve bazı grupları arsında farklılık arz etse de bir dine mensup oldukları ve inançların olduğudur. “Bu ilk Orta Asya Türkleri barbar değildi. Çok önceden yazılı bir dilleri vardı ve içlerindeki önemli gruplar, Budizm, Manicilik ve NestorHırıistiyanlığı gibi medeni dünyanın dinlerinden etkilemişlerdi.” (s.19) Gerçi bir batılı olarak Bernard Lewis’in bu kanaatini1950’lelrin sonlarında 1960’ların başlarında yazmış olmasına rağmen Batının Türk’e bakışında bir değişme olmuş mudur derseniz buna verilecek cevap kocaman bir Hayırdır. Eski tas, eski hamam. Ve nihayet İslam dünyaya yayılırken Türkler Arapların hiç hakimiyetine girmedikleri (s.19) halde “Zamanla Türk halklarının çoğu Müslüman inancını kabul etti; beraberinde Arap alfabesini ve klasik İslam’ın zengin ve karmaşık medeniyetinden de pek çok şeyi benimsedi.” (s.20)

İslamiyet’i kabul eden ilk Türk hükümdarlar dokuzuncu yüzyılda bile görülür. On birinci asra kadar Türk olmayan çok az hükümdar vardı. İslam orduları gitgide daha da Türkleşirken ve İslam hükümetleri daha askeri bir yapıya bürünürken Türkler, İslam topraklarında bin yıl sürecek bir hakimiyet kurdular.” (s.20) Bernard Lewis’in“Türk olmayan çok az hükümdar kaldı” ifadesini sakın bunu başka kavimlerin hükümdarları Türkleşti diye algılamayın. Burada vurgulanmak istenen Türklerin fetih yoluyla İslam dünyasındaki halkı yönetecek şekilde kendine bağlaması ve Türk devletleri kurmaları ifade edilmektedir.

Türklerin Anadolu ve Ortadoğu’ya göçleri o kadar büyük ve çok oldu ki nüfus yoğunluğu dolayısıyla buralar Türk yurdu sayıldı. “Haçlı seferleri ile ilgili 1190’da kaleme alınmış bir vakayinamede, Küçük Asya’daki yeni Türk topraklarını ifade etmek için ilk kez “Türkiye” ismi kullanıldı.” (s.21) Bernard Lewis bunun yanında bir kere Müslüman Türk toprağı olan ve öyle kalan topraklar için Türkler tarafındanolmasa da batılılar tarafından “Türkiye” ismi kullanılmaya başlandığını da ifade etmektedir.

BernardaLewis Anadolu Selçuklu devleti için “Konya’da ve Sultanlığın diğer şehirlerinde kentli Müslüman bir seçkin sınıfı yetişmiş; idarecilerle yazarlar, hukukçularla ilahiyatçılar, tüccarlarla zanaatkarlar doğudan ve güneyden gelerek bu yeni topraklara yerleşmişler; klasik İslamlığın eski ve yüksek medeniyetini de beraberinde getirerek İslam toplum ve devlet yapısının geleneksel şablonlarını uygulamaya sokmuşlardı.” (s.23) diyerek yüksek bir İslam medeniyeti kurduklarını söylese de bu medeniyeti kuranların “Ülkeyi fethedip buralara yerleşen” Türk sınır savaşçıları ve oymak üyeleri değil de seçkin “idarecilerle yazarlar, hukukçularla ilahiyatçılar, tüccarlarla zanaatkarlar” sınıfının kurduğunu ve bu yüksek medeniyeti kuranların ülkeyi fetheden “Sınırdaki yaman cengaverlerle ve macera düşkünleriyle pek az ortak yönleri vardı.” Diyerek fatih Türkleri kuru bir cihangir olarak gösterip, medeniyetle işleri olmaz demektedir.Ancak Türkleri bu ülkeleri fethetmeyi sağlayan atın evcilleştirilmesi, demirin işlenmesi kılıç ve diğer savaş araçlarının yapılması, ıslık çalan okların icat edilmesi çağının ilim ve bilim üstünlüğüdür kieğer Bernard Lewis’in kastettiği medeniyet ilim ve bilim değilse nedir? Geriye Medeniyetin içinde sayabileceğimiz sadece edep ve eğitim kalıyor ki bunlar da Türklerde fazlasıyla mevcuttu. At üstünde koşarken geriye dönerek ok atmak çocukluktan başlayan uzun yılların ürünü bir eğitim işiydi. Töreye ve adetlere uymak bir edep işiydi.

Musa Çelebi’nin ordu baş kadısı, şeyhülislamı olan Kadı Bedreddin ya da meşhur olduğu adıyla Şeyh Bedreddin Mehmet Çelebiye dervişleri organize ederek sosyal sebeplerle isyan etmiştir. Bernard Lerwis bu Kadı Bedreddin’in felsefesini “Onun öğretilerinin, tasavvuf, dini komünizm ve farklı inançları birleştirmeyi amaçlayan bir mezhepler birliği olduğu anlaşılıyor.” (s.30) şeklinde tarif ediyor.

Bernard Lewis’in “29 Mayıs 1453’te padişahın cülusundan iki yıl sonra Yeniçeriler Konstantinopolis’in harabe haline gelmiş surlarına nihai bir saldır düzenlediler.” (s.33) diyerek İstanbul’unu fethini önemsizleştirerek küçük göstermeye çalışmakta, yeniçerilerin harabe şehre nihai bir saldırı düzenlediler diyerek fethi devşirme yeniçerilere mal etmekte, akıncıları ve sipahileri, gönüllü savaşçıları hesaba katmamaktadır. Aslında surlar içinde surlar ile korunan Bizans’ın şimdiye kadar fethedilmeyen şehrinin fethi bütün Osmanlı kuvvetlerinin katıldığı Fatih Sultan Mehmet’in üstün zekâsıile bizzat yönettiği planlı bir savaş sonunda 52 günlük bir kuşatma ardından alındığını görmezden gelmektedir. Nerdeyse sırdan bir günde tesadüfen surlar önüne gelen yeniçeriler üflesen yıkılacak derecede berbat olmuş surları aşıp İstanbul’u aldılar diyecek.

Osmanlı medeniyetinin kökeni güney değil, doğu idi; memluk İmparatorluğu’nun çökmekte olan gümüş çağı Arap kültürü değil, Selçuk ve Moğol dönemlerinde gelişip serpilmiş yeni ve canlı İran-Türk kültürü idi. Doğu kapısının kapanması (İran’da Şii Safevi devletinin Kurulması)ve aynı anda Arap topraklarının İmparatorluğa katılması Arap etkisinin yolunu açtı.” (s.37) Safevi devleti kurulana kadar Orta Asya’dan doğru İran üzerinden gelen savaşçı ve ilim erbabının beslediği Osmanlı devleti medeniyetini, Şii Safevi devletinin kurulmasıyla kesilmiş, Mısır ve Arabistan özellikle de Mekke Medine’nin bulunduğu Hicaz bölgesinin Osmanlı topraklarına katılmasıyla artık beslenme kaynağı güneye yönelmiştir. 1517’de Mısır’ı fetheden Yavuz’un Eş’ari din adamlarını İstanbul’a getirmesini de tarihçiler bu minvalde sayarlar.

Kanuni Sultan Süleyman “Macaristan’da Zigetvar kuşatması sırasında 5-6 Eylül 1566 gecesi Padişah çadırında hayata gözlerini yumdu. Kuşatması hala devam ediyordu. Tahtın varisi çok uzaktaydı. Bu yüzden Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa Padişah’ın ölümünü gizli tutmaya karar verdi. Padişah’ın cesedi kısmen tahnit edildi ve II. Selim’in İstanbul’da güvenli bir şekilde tahta çıktığı haber alınıncaya kadar üç hafta boyunca tahtırevan üzerinde taşındı.” (s.40) Bernard Lewis kanuni Sultan Süleyman’ın cesedinin tahnit edilerek üç hafta boyunca tahtırevan ile taşınarak hem ordunun kuşatma şevkini kırılmaması ve hem de II. Selim’in tahta çıkışının sağlanmasını ve bu aradaki sürede sultanın öldüğünün fark edilememesini bir benzetme yaparak Osmanlı Devleti’nin250-300 yılı bulan yıkılışı da bu uzun sürede anlaşılmadı, devlet muhteşem görünmeye devam etti demeye getiriyor. “Orduları hala komutası altında savaşırken tahtırevanının perde arkasında hayattaymışgibi duran ölü Padişah, İmparatorluğun gelecekteki kaderinin adeta bir habercisiydi.” (s.40)

Bernard Lewis ilk Osmanlı yöneticilerinin uçbeyi veya gazilerin başı unvanlarını kullandıklarını, gazi unvanıyla yetindiklerini hatta 1337 tarihli bir yazıtta yazdığına göre Orhan Gazi’nin kendisinden “Sultan, Gaziler Sultanın oğlu, Gazi oğlu Gazi… ufukların uç beyi, cihan kahramanı” (s.41) gibi unvanlar kullandığını ifade etmektedir. İlk “Rum Sultanı” (s.42) unvanını kullanmasını zamansız ve yersiz bulsa da Yıldırım Beyazıd’ın kullandığını ve birkaç yıl sonra bu unvanı kullanmasına vesile olan Anadolu topraklarını Temur’a yenilerek kaybettiği bilgisini de vermektedir. Osmanlı devlet geleneği İslam kültüründen etkilenerek oluşmuş ancak Yunan siyasi geleneği özellikle Eflatun ve Aristoteles öğrenilince Türk filozofu Ebu Nasr el-Farabi tarafından değiştirilerek İslam inanç ve yönetim tarzına uyarlandı (s.45).Yani Osmanlı devlet geleneğinde “Yunan felsefesinin de etkisinden daha çok, Arapça tercümeler, erken dönem Farsça yazılı eserlerin uyarlanması ve İran düşünce ve devletçiliğinin etkisi olmuştur.” (s.46) On beşinci yüzyılda Osmanlı devletinin yaygın ismi Rum ülkesi, hükümdarı ise Rum Sultanı idi. Osmanlı Sultanının diğer Mısır ve İran gibi Müslüman devlet yöneticilerinden ayıran en önemli özellik Osmanlı Sultanlarının Rum Ülkesinin Sultanı olmalarıdır (s.48).Osmanlılar Medine, Şam, Bağdat, Kahire gibi yerleri aldıktan sonra Osmanlı Sultanları “Arapların, İranlıların ve Rumların Sultanı” unvanı almış kendilerini de “Padişah-ı İslam” olarak tarif etmişlerdir.  “İki yüzyıl boyunca Osmanlı egemenliğinin tesisi başlıca üç aşamadan geçmiş olmaktadır: Uçbeyleri, Rum sultanları, İslam Padişahı.” (s.49)

Bernard Lewis daha önce okumuş olduğum “Ortadoğu’da Irk Kavramı ve Kölelik” adlı kitabında Türklerde kölelik uygulama anlayışının olmadığını ancak İslam girdikten sonra kölelik karşılaştıkları hatta Orta Asya’dan bazı Türklerin köle olarak getirilip İslam dünyasında satıldığı yönünde bir açıklaması vardı. Burada da devşirmeliği kölelik olarak almış ve Osmanlı Türklerinin Hristiyan çocuklarını nasıl İslam ve Türk kültürüne göre yetiştirerek Müslüman Türkleştirdiklerini anlatmıştır (s.58). Ancak köle dediği bu insanların devlet yönetiminde liyakatlerine göre en aşağı seviyeden en üst seviye olan sadrazamlığa kadar nasıl yükseldiklerinden, hayatlarını hürce yaşayıp mal mülk edindiklerinden bahsetmemiş. Hiç köleden kendisini köle eden devlete başbakan olur mu? İslam dünyasındaki ve Osmanlıdaki kölelik dediği uygulama köle ile efendisini aynı yaşam kalitesinde ve aynı hayat tarzında aynı ev içinde aile fertlerinden ayırmadan yaşama şansı veren bir sitemdi.

Sarayda dönmelerin eğitimlerinin ilk iki odada buna Bernard Lewis okul (s.78) diyor beş veya altı yılı bulan 12 yıllık bir eğitimin ile Türkçe, Arapça öğretilmesi yanında padişahın huzurunda nasıl davranacakları gibi bazı davranış usulleri, üçüncü oda ya da okulda ata binme, savaşta hızlı hareket etmeyi çevik olmayı, yeteneklerinegöre padişaha hangi alanda hizmet edeceklerse o işi öğreniyorlar. “Onlardan eskiden Hristiyan olduklarını hiç hatırlamamaları ve içlerinde ilk inançlarına dönme isteğine dair hiçbir emare kalmaması istenmektedir.” (s.78) Dördüncü son okulda ise bütün eğitimlerini bitirmiş ve sultanın seçip ataması için bekliyorlar.

Bernard Lewis Osmanlı Devletindeki işleyişi, yönetim usul ve erkanını sanki bir medeniyet eseri olarak ele almakta zamanın yazılı yerli ve yabancı eserlerinden en ince detaya kadar aktarmaktadır. Divan’ın dizilişinden işleyişine, kimlerin divana katıldıklarına, halkım şikayetlerini dile getirmesine kadar, padişahın hangi tarihe kadar divana başkanlık ettiğine, hangi tarihte bundan vazgeçildiğine, hangi tarihte divan işlerini bütünüyle sadrazama bıraktığına kadar bütün detaylarıylaOttavianoBon’un yazdıklarından aktarmaktadır (s.80).

İstanbul’un nüfusu konusunda Bernard Lewis, harap bir İstanbul alan Fatih Sultan Mehmet Han zamanını “Fatih Sultan Mehmet fethettiği Konstantinopolis’e girdiğinde şehir enkaz halindeydi. Başından çetin bir savaş ve fetih geçen şehirde, gerileme ve yıkılma süreci kısa sürede doruk noktaya ulaştı. Bizans şehrinde kalan elli bin kadar yerleşimci arasında, nihai çatışmadan kurtulabilenler, zafer kazananların esiri olarak Edirne’ye, Türk başkentinin köle pazarına götürüldü. Konstantinopolis boş ve ıssız kaldı.” (s.97) şeklinde verdikten sonra Fatih’in şehir imar etmek için,8 medrese, Ulu bir cami, hastane, imaret 8 küçük medrese, Ebu Eyyup Ensari imaret ve medresesi, Cuma mescidi yaptırmanın (s.98) yanında her taraf haberci gönderdiğini ve İstanbul’a gelenler ev ve arazi, verdiklerini, şehre sadece Müslüman ve Türkleri değil Rum ve Yahudiler de olmak üzere hatta Çingeneler de olmak üzere her milletten insanı çağırdığını ve 1478 yılında İstanbul’un toplam nüfusunun “yetmiş ila seksen bin” (s.98) arasında olduğunu ifade etmektedir. “Muhteşem Süleyman dönemine kadar nüfus en az bir milyona ulaştı. 1593 yılında İngiliz seyyah John Sanderson yerinde elde ettiği bilgilere dayanarak söz konusu rakamı 1.231.207 olarak veriyor.” (s.98) Elli binin altında bir nüfusla telim alınan İstanbul’un, Fetihten 140 yıl sonra nüfusu 1.231.207 olmuştur.

Mütercim Ömer Faruk Birpınar her ne kadar başta kitapta alıntı yapılan yerlerin tercümesini yapmayıp doğrudan Bernard Lewis’in alıntı yaptığı orijinal eserden alarak tercümeye dahil ettiklerini ifade etmişlerdi. Mütercim Ömer Faruk Birpınar’ın orijinal eserden aldığı parça Bernard Lewis’in kitabında yazdıklarından kısa veya uzun olsa da Bernard Lewis’inEvliya Çelebi’nin seyahatnamesinden aktararak Süleymaniye Camiinin (s.103) tarihi ve yapılışı yanında mimarı özelliklerinden detaylıca bahsedip hangi yerde hangi ayetin, hangi, esmanın yazdığını, hat sanatlarından mermer renklerine hata boyaların detaylarına varana kadar aktarması ya da aktarmaya çalışması da Türk medeniyeti için ayrıcalıktır.

Bernard Lewis Türklerin ibadet hanelerinin yapımına ve sağlamlığına kendi evlerinden daha özen gösterdiklerini daha sağlam yaptıklarını, aynı zamanda halkın topluca yararlandığı binalarında sağlam yapıldığını ifade etmektedir. “Türklerin kurduğu en dayanıklı binalar, Allah yolunda hizmet gayesiyle yapılmış olan cami, medrese ve tekkelerdi ki bunlarda malzemenin en iyisi kullanılmış, işçiliğin, sanatın en güzeli ortaya konmuştu.” (s.112) Bireysel insani gayelerle inşa edilen binalar hatta Padişah sarayları dahi dayanıksız ahşap malzemeden yapılırdı. Ancak topluca yararlanılan kapalı çarşılar, hanlar, hamamlar, kervansaraylar hastaneler, darülacezeler, okullar, medreseler, kütüphaneler, misafirhaneler de sağlam malzemeden sağlam işçilikle yapılırdı (s.112).

Bernard Lewis medeniyetin insanın olduğu, insanı elinin değdiği yerde olduğunu bilerek “İstanbul ve Osmanlı imparatorluğu Medeniyeti”ni Evliya Çelebiden uzun alıntılar yaparak İstanbul’daki binaların, iş yerlerinin ve esnafın dökümünü yaparak, bunların çalışma şekillerini, ödedikleri vergileri, hammadde teminlerini, geçit törenlerinde mehter takımlarıyla alay geçişlerini anlatarak şehrin gelişmişliğini, düzen ve intizamını, adli düzenin sağlanması, kolluk kuvvetlerinin yapısı, kadılar, üretim ve tüketimilişkisini en ince detaylarına kadar anlatmaktadır.

Divân-ı Hümâyûn’dan Fatih Sultan Mehmet zamanında İstanbul Kadısına gönderilen 23 Rebiü’l-Evvel 981 (23 Temmuz 1573) tarihli emirnamede “Eski zamanlarda kafirlerin şehirlere şarap getirmesi yasaktı ve şarap vergisinin toplanması kaldırılmıştı. Bununla birlikte kafirler, bir yolunu bulup şarap getirmeyi sürdürdüler. Vergi alınmadığı için Hazine ciddi kayıplarauğradı.” (s.127)diye yazıldı. Mesele şeyhülislama götürüldü. Şeyhülislam “Padişah’ın Müslüman olmayan tebaasının getirdiği şaraptan yarı yarıya oranla, yabancı kafirlerin getirdiği şaraptan ise tam oranda aşar vergisi almak caizdir.” (s.128) Padişah bu fetva üzerine bir emir yayınlayarak yine de aleni şarap ticaretini ve satışını yasaklamıştır. Vergi tüketimi kısıtlamanın bir yolu olarak kullanılırken devletin de bu ticaretten helal haram bakmadan vergi almasında bir sakınca görülmemiştir.

Kahve ve Kahvehanelerin Arap topraklarından -bizim bildiğimiz kadarıyla Yemen’den- tütünün de İngiliz tüccarların eliyle Osmanlı Devleti’ne ve İstanbul’a geldiği söyleyen Bernard Lewis tarihçi İbrahim Peçevi’nin yazmış olduğu bir yazıdan aktardığına göre “Dokuz yüz altmış iki [m.1554] tarihine gelinceye kadar başkent İstanbul’da ve kesinlikle bütün Rum ilinde [Anadolu’da] kahve ver kahvehane yok idi. Söylenen yılın başlarında Halep’ten hakem adında esnaftan bir adam ile Şam ‘dan Şems adlı kibar bir kişi gelip Tahtakale’de açtıkları birer büyük dükkânda kahve satmaya başladılar.” (s.129) diyerek kahvenin İstanbul’a geldiğini ve önce yasaklandığını daha sonra başka bir fetva ile serbest bırakıldığını, ilk kahve müptelalarının memurlar, aydınlar, bürokratların olduğunu, halkın daha sonra bunu alışkanlık edindiği, yaygınlaştıktan sonra vezirin bile kahvehane açarak gelir elde ettiğini ifade ediyor. Tütünü ise İngiliz Tüccarların getirdiğini “Tütünü 1009 (M.1600) yılında İngiliz kafirleri getirdiler ve rutubetten ileri gelen kimi hastalıklara ilaç diye sattılar. Keyf ehli kimi ahbaplar, keyf verir diye tiryakisi oldular. Giderek keyf ehli olmayanlar da kullanmaya başladılar. Hatta ulema ve devlet büyüklerinden birçokları o tutkuya uğradılar.” (s.130) ifadeleriyle ortaya koyan Bernard Lewis bize İngilizlerin Hindistan işgalinde Bangladeş’te ürettikleri uyuşturucuyu Çin halkına kaçak yolla satıp daha sonra yaygınlaşınca devletin uyuşturucu içilen kafeler açarak meşru yoldan İngiltere’den uyuşturucu ithal eder durma gelmesi sırasında yaptıkları insanlık dışı şeytan işi kurnazlıkları aklımıza getirmektedir. Türün de ilk önce yasaklandı fakat yaygınlaşınca serbest bırakıldı. Bu konuda hem yasaklarken hem de serbest bırakırken şeyhülislamdan fetva alınmıştır.“IV. Murat hem kahveyi hem de tütünü yasakladı kahve ve tütün içen çoğu kişiyi idam ettirdi.” (s.132)

Bernard Lewis her ne kadar kitabının adını “İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti” dediği için kitapta hep Osmanlının iyi ve güzel tarafları anlatılmıyor. Belki yazarın güzel diye anlattığı buradan bakınca bizim zaafımız olarak görüken şeyler olabiliyor. Mesela İngiliz Tüccarlarının tütünü bir hile ile İstanbul’a getirmesi ve halkı buna müptela etmesi bir zaaftır. Ayrıca 1580’de Sultan Murad’ın kaybolan itibarını geri kazanmak, yabancı devletlere yaranmak, halkı eğlendirmek gibi sebeplerle Sultan Mahmud’un sünnetini büyük eğlenceler ile yapması (s.13) da medeniyet değil aslında aşağılık duygusu veren bir kompleksin bir ürünüdür.

III. Murat’ın Şehzade Mehmet için yaptığı sünnet töreninden Avrupalı bir misafir diyerek aktardığı “En arkada Mollalar yürüyordu ki aslına bakılırsa hiç de öyle görünmüyorlardı. Görseniz daha çok Hacı ya da dilenci keşiş sanırdınız.” (s.136) ifade de mollaları “dilenci keşiş” benzeterek ve başka aşağılayıcı tasvirleri anlatan meçhul şahsın ifadesini olduğu gibi aktaran Bernard Lewsi de hakarete ortak olduğunu ifade etmek istemektedir. Bernard Lewis Mollalar hakkında “[Ulema, ilmiye sınıfı, ilahiyatçılar ve hukukçular’dan] En yüksek mevki sahiplerine, Arapça’da ‘efendi’ manasına gelen Mollalar deniyordu.” (s.140) diyerek kendisi ile de çelişiyor. Çünkü en üstün mevki sahipleri üstü başı yırtık eskipüskü olmaz. Bernard Lewis bu hakaretleri medeniyet diye mi kitabına almış, yoksa Türkleri aşağılamak için mi?

Bernard Lewis hukuku ele aldığı kısımda “İmparatorluk halklarının ve bölgelerinin geleneksel hukuku çoğu zaman, gerçekte uygulanan adalet sistemi içinde küçümsenmeyecek bir rol oynamayı sürdürdü; hükümdarın fermanlarda ifadesini bulan iradesi;Şeriat’ın açık ve uygulanabilir bir yol göstermediği, özellikle mali ve cezai işleri ilgilendiren meselelerde sade ama etkin çözümler sağladı. Zaman zaman, kanun denilen yeni kurallar ortaya kondu ve bunlar kanunnamelerde toplandı.” (s.141) diyerek Osmanlı hukukunun üçlü bir kaynağa dayandığını, bunlardan birincisinin şeriat, ikincisinin halkın adet ve geleneği, üçüncüsü de hükümdarın buyrukları olduğunu söylemeye çalışmaktadır.

Bernard Lewis İstanbul’da ve Osmanlıda mevcut din ve dini yapı hakkında bilgi vermiş, verdiği bilgilerin üçünü Mütercim Ömer Faruk Birpınar düzeltmiştir. Düzelttiği ilk bilgi Peygamber efendimizin mezarının bulunduğu yer olarak Mekke’yi söyleyen Bernard Lewis’in aksine Hz. Muhammed’in kabrinin Medine’de olduğunu ifade etmiştir (s.136). İkincisi de İslamiyet’te ibadetlerin sadece toplu olarak yapıldığını söyleyen Bernard Lewis’in aksine toplu ibadetin zorunlu olmadığını ve ferdi ibadet de edilebileceğini, üçüncü olarak da Allah’ın kula uzak olduğu ifadesinin aksine Allah’ın her yerde ve mümine şah damarından daha yakın olduğunu söyleyerek düzeltmiştir (s.145). Bernard Lewis’inİslam’da sadece toplu ibadette müsaade edildiği kanaatine varmasında etken ola sebep cemaat ile namaz kılmanın teşvik edilmesi olsa gerektir. Cemaatin önemsenmesi başka bir şekilde ibadet yapmanın yasaklandığı zannını doğurmuştur. İslam’da sadece Cuma namazı cemaatle kılınır. Mazereti dolayısıyla Cuma namazı için cemaate gidemeyen, katılamayanlar o günün öğle namazını kılarak beş vakit namazlarını tamamlarlar.

Bernard Lewis “İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti” adlı kitabında anlattıklarını daha çok Türkler ve Osmanlı üzerine ilk kaynaklar olan Türk ve daha sonra Arap, Fars Müslüman tarihçilerin eserlerinden sıkça yapılan alıntılar ki bazen birkaç sayfayı bulan uzun iktibaslarla aktarmakta zaman zaman yorum yaparken iktibas ettiği kaynağın etkisiyle olabildiği gibi kendisi de yanlışya da Türkler aleyhine yorumlamaktadır. Bernard Lewis’in olumsuz yorumlarıyla birlikte kendilerinden alıntı yapılan Türk ve Müslüman tarihçiler de çok olumsuz yorumları hiç çekinmeden yapmışlardır.Türk ve Müslüman tarihçiler bu yorumlarıyla da günümüzde Türk ve Türk tarihine karşıyöneltilen bazı insafsızca eleştirilerin kaynaklığını etmektedirler. BertnardLewis’in Türk, Arap ve Fars tarihçiler haricinde atıf yaptığı diğer eserler Hristiyan ve Yahudi seyyahların ve görevli olarak Türk yurtlarında bulunmuş bürokrat ve büyükelçilerin eserleridir ki bunlar da zaten tamamen kendi bakış açılarıyla kaleme alınmış olup, Türklük aleyhine ifadelerin olması da kaçınılmaz olan eserlerdir.Kitap kısa olmasına rağmen ele aldığı konuları noksansız tasvir ve hakkında ilk bilgi edinilecek, söz konusu konu hakkında okuyucuya bir fikir verebilecek seviyede eksiksiz denilebilecek şekilde düzgün hazırlamış bir kitaptır.

Bernard Lewis “İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti” adlı kitabı Osmanlı askeri sitemini, kölelik, devşirme, yeniçeri, kapıkulu, sipahi, akıncı, piyade, cebeci, topçu, süvari gibi çeşit ve askere alınış ve savaştaki aldıkları vazifeler ile sitemlerini anlatarak, saray binalarının mimari özellikleri ile sarayda yaşayan hanedan ailesinin yaşayışlarını, usul ve davranışlar ile törenleri, kabulleri, ağırlamaları, ikramları, padişahların tutumlarını anlatarak Müslüman Türk’ün, Osmanlı’nın ihtişam ve medeniyetini ortaya koymaya çalışmıştır.

YORUM YAP

Bağdar Caddesi Escorthttps://greenhousecraftfood.com/bonusBahis SiteleriDeneme Bonusu Veren SitelerDeneme Bonusu Veren SitelerDeneme Bonusu Veren Sitelerdeneme bonusu veren sitelergrandpashabetgrandpashabetGrandpashabetdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelercasinofastbetwoondeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusugrandpashabetdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelergrandpashabetgrandpashabetistanbul escortdeneme bonusu veren siteleryeni deneme bonusu veren sitelerbahis siteleriDeneme Bonusu Veren Sitelercasibomborsada yatırım yapmakBorsada Yatırım yapmaksakarya escortholiganbetpusulabetjojobetbetnanobets10deneme bonusu veren sitelerjojobettimebetjokerbetpusulabet girişkulisbetjojobetjojobet girişultrabetmavibetcasibom girişjojobet girişcasibomonwintipobetsolibetsolibet girişsolibet giriş adresisolibetsolibetcasibomcasibomgalabet girişmatbetmeritkingmeritkingcasibomcasibomcasibomholiganbet girişonwinbetofficecasibom girişultrabetcasibomultrabet girişmeritbetkatlacasibom girişJojobetpadişahbetvaycasinoborsada yatırım yapbetasusgrandpashabetgrandpashabetroyalbetkatlameritbetmeritbetmeritbetholiganbetmarsbahismarsbahisaresbetroyalbet girişaresbet girişroyalbetmaksibet girişmaksibetmarsbahismeritkingMatbetcasibomjojobet girişasyabahisgrandpashabetpusulabetcasibomcasibom girişcasibom güncel girişcasibom güncelcasibomcasibom girişpadişahbet girişmarsbahisCasibomcasibom girişholiganbetholiganbetcasibomcasibom girişgrandpashabetgrandpashabetgrandpashabetgrandpashabetcratosroyalbetbetwoonjojobetGrandpashabetatlasbet girişatlasbetbetasus girişyakabetyakabetbetasusparmabetdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerromabetcasibomvaycasinocasibomcasibom girişKocaeli EscortmilanobetmilanobetcasibomgrandpashabetramadabetramadabetramadabetspincoLidyabetmatbetmarsbahismarsbahis girişbetlikesonbahisbetlikearesbetparmabetyakabetmatbetmatbetmatadorbet girişcasibomholiganbet girişmatbetholiganbetholiganbetpusulabetperabetartemisbetperabetcasibomcasibom girişjojobetrekabetholiganbetMatbetBetofficeMatbetMatbetPusulabetPusulabetimajbettarafbetcratosslotsahabet girişmatbet girişbetexperlunabetpusulabet girişmavibet girişpusulabet girişmatbet güncel girişmeritking girişholiganbet güncel girişbahsegelholiganbetlunabet1xbetmavibetmatbetBetsmoveholiganbetjojobetmatbetmarsbahis girişmarsbahisimajbet girişpiabellacasino girişlunabet girişmavibet girişmatbet girişmeritkingmatbetpusulabetpusulabetmeritkingmatbet girişsekabet girişcasibomcasibom girişholiganbet girişJojobetJojobet GirişErosMacTV ile canlı maç izle! Selçuksports, Taraftarium24, Justin TV alternatifi. HD kalitede kesintisiz canlı maç izle. Süper Lig, Premier Lig,holiganbet girişvaycasinojojobetbetparkholiganbetBetpas girişBetpasgrandpashabetonwin giriştaraftarium24vaycasinorestbetholiganbetholiganbet girişcasibomcasibom giris
escort Bağcılar escort Bahçelievler escort Bakırköy escort Bayrampaşa escort Beylikdüzü escort Güngören escort İstiklal escort Kadıköy escort Sultanbeyli escort Üsküdar escort Avsallar escort Mahmutlar escort Oba escort Mecidiyeköy escort Ölüdeniz escort Güllük escort Kültür escort Ataşehir escort Avcılar escort Başakşehir escort Esenler escort Esenyurt escort Fatih escort Gaziosmanpaşa escort Kartal escort Küçükçekmece escort Maltepe escort Pendik escort Sultangazi escort Ümraniye escort Adapazarı escort Yalıkavak escort güvenilir casino siteleri Yalova escort Muğla escort Aydın escort Çanakkale escort Balıkesir escort Tekirdağ escort Manisa escort Trabzon escort Kahramanmaraşescort Kütahya escort Osmaniye escort Sivas escort Tokat escort Çorum escort Yozgat escort Isparta escort Elazığ escort Ordu escort Edirne escort Erzincan escort Zonguldak escort Rize escort Uşak escort Kırşehir escort Erzurum escort Giresun escort Amasya escort Sinop escort Niğde escort Bolu escort Karaman escort Kırıkkale escort Bayburt escort Ardahan escort Gümüşhane escort Artvin escort Çankırı escort Bartın escort Sinop escort Bilecik escort Karabük escort Burdur escort Nevşehir escort Kıbrıs escort Kırklareli escort Kastamonu escort Düzce escort Aksaray escort Adıyaman escort Afyon escort Arnavutköy escort Bebek escort Beşiktaş escort Beykoz escort Beyoğlu escort Büyükçekmece escort Çatalca escort Çekmeköy escort Eyüpsultan escort Kağıthane escort Sancaktepe escort Sarıyer escort Şile escort Silivri escort Şişli escort Taksim escort Zeytinburnu escort Aliağa escort Balçova escort Bayındır escort Bayraklı escort Bergama escort Beydağ escort Bornova escort Buca escort Çeşme escort Çiğli escort Karşıyaka escort Fehiye escort Marmaris escort Gaziemir escort Dikili escort Menderes escort Menemen escort Torbalı escort Atakum escort Çerkezköy escort Yenişehir escort Bodrum escort Toroslar escort Tarsus escort Silifke escort Mezitli escort Erdemli escort Anamur escort Akdeniz escort Melikgazi escort Elbistan escort Lüleburgaz escort İzmit escort İlkadım escort Çorlu escort Battalgazi escort Yeşilyurt escort Milas escort Ceyhan escort Çukurova escort Kozan escort Sarıçam escort Seyhan escort Emirdağ escort Sandıklı escort Merzifon escort Suluova escort Taşova escort Altındağ escort Batıkent escort Çankaya escort Çubuk escort Etimesgut escort Haymana escort Kahramankazan escort Keçiören escort Kızılcahamam escort Mamak escort Polatlı escort Pursaklar escort Sincan escort Ulus escort Yenimahalle escort Aksu escort Alanya escort Belek escort Demre escort Döşemealtı escort Elmalı escort Finike escort Gazipaşa escort Kaş escort Kemer escort Kepez escort Konyaaltı escort Korkuteli escort Kumluca escort Lara escort Manavgat escort Muratpaşa escort Serik escort Side escort Didim escort Efeler escort Nazilli escort Söke escort Altıeylül escort Ayvalık escort Bandırma escort Bigadiç escort Burhaniye escort Dursunbey escort Edremit escort Erdek escort Gömeç escort Gönen escort Havran escort İvrindi escort Karesi escort Kepsut escort Susurluk escort Büyükorhan escort Gemlik escort Görükle escort Gürsu escort Harmancık escort İnegöl escort İznik escort Karacabeyescort Kestel escort Mudanya escort Mustafakemalpaşa escort Nilüfer escort Orhangazi escort Osmangazi escort Yıldırım escort Biga escort Çan escort Gelibolu escort Karahayıt escort Merkezefendi escort Pamukkale escort Keşan escort Aziziye escort Palandöken escort Yakutiye escort Odunpazarı escort Tepebaşı escort Araban escort İslahiye escort Karkamış escort Nizip escort Nurdağı escort Oğuzeli escort Şahinbeyescort Şehitkamil escort Yavuzeli escort Bulancak escort Espiye escort Görele escort Altınözü escort Arsuz escort Antakya escort Defne escort Dörtyol escort Erzin escort Hassa escort İskenderun escort Kırıkhan escort Kumlu escort Payas escort Reyhanlı escort Samandağ escort Eğirdir escort Yalvaç escort Foça escort Karabağlar escort Kemalpaşa escort Kiraz escort Kınık escort Konak escort Narlıdere escort Ödemiş escort Tire escort Urla escort Safranbolu escort Akhisar escort Alaşehir escort Kırkağaç escort Salihli escort Sarıgöl escort Şehzadeler escort Soma escort Turgutlu escort Yunusemre escort Akkışla escort Bünyan escort Develi escort Kocasinan escort Talas escort Yahyalı escort Gazimusağa escort Girne escort İskele escort Lefke escort Lefkoşa escort Başiskele escort Çayırova escort Darıca escort Afşin escort Dulkadiroğlu escort Göksun escort Onikişubat escort Türkoğlu escort Kızıltepe escort Mut escort Dalaman escort Gümbet escort Datça escort Kavaklıdere escort Köyceğiz escort Menteşe escort Turgutreis escort Ula escort Yatağan escort Fatsa escort Altınordu escort Ünye escort Düziçi escort Kadirli escort Ardeşen escort Akyazı escort Arifiye escort Erenler escort Geyve escort Hendek escort Karasu escort Kaynarca escort Sapanca escort Derince escort Dilovası escort Gebze escort Gölcük escort Kandıra escort Karamürsel escort Kartepe escort Körfez escort Akşehir escort Beyşehir escort Bosna escort Ereğli escort Karapınar escort Meram escort Selçuklu escort Gediz escort Simav escort Tavşanlı escort Doğanşehir escort Bafra escort Çarşamba escort Boyabat escort Kapaklı escort Süleymanpaşa escort Erbaa escort Niksar escort Turhal escort Akçaabat escort Of escort Ortahisar escort Yomra escort Armutlu escort Çiftlikköy escort Çınarcık escort Akdağmadeni escort Boğazlıyan escort Sarıyaka escort Sorgun escort Alaplı escort Çaycuma escort Devrek escort Ereğli escort Kilimli escort Kozlu escort